30 Ekim 2011

1 Puana Üzülür Olmak | Antalyaspor 1-1 Orduspor




İşte tam böyle bir hava yakaladık. Antalya'da alınan 1 puana üzüldük. Üzüldük çünkü kazanabileceğimiz bir maçta 2 puan bıraktık. Bugün eleştirilerimiz olacak. En azından ilerisi için doğacak sıkıntılara bi nebze önlem almak adına kendimce birşeyler karalacağım. Maç öncesiyle başlayalım. Rakibin son maçlardaki kötü performansının aksine bizim yakaladığımız hava maç için favori gösterilmemizi sağlıyordu. Bizlerde kazanacağımızı düşünüyor ama 1 puana da üzülmeyiz düşüncesinde maç saatini beklemeye koyuluyoruz. Antalyaspor'un kadroya bakıyoruz, Necati sahada. Süpriz oldu bizler için. Maçtan 3 saat önce yazdığım yazıda Necati'nin oynamayacağından bahsetmiştim ama kendisi, biraz zorlayıp kendini oynamayı istemiş. Dün tek forvet olarak sahadaydı, Antalyaspor'un en fazla gol atan oyuncusu. Alışılagelen Antalyaspor kadrosu. İlk 11'de ki bütün oyuncular Türk. Yabancılarından bu kadar katkı alamayan başka takımda yok. Kadroları kötü değil ama 2 3 kaliteli yabancı oyuncuyla harmanlamalılar.

Ve Orduspor'umuz. Standart kadromuzla sahaya çıkıyoruz. Tek değişiklik Dalmat'ın yokluğunda Hakan Özmert'in ilk 11'de başlaması. 7 günde 3 maç oynayan bir takım olarak bizler. Karşımızda da aynı şekilde bir takım. Metin Diyadin'in saat gibi işleyen takımı bozmamasını anlarım. Ama anlayamadıklarımda söz konusu. Fatih Tekke için güzel şeyler söyledik buralarda. Birçok maçta çok beğendiğimde oldu kendisini. Bu anlatacağım sıkıntı onunla alakalı değil, hocayla alakalı biraz. 35 yaşındaki bir futbolcu düşünün. Bir Cafu falan değil ki kendisi 7 günde 3 maçı kaldırabilsin. Biz sene başında bol alternatifli bir kadro kurmadık mı sonuçta. E o zaman? Bugün ben Orkan'ı görmek isterdim Fatih'in yerinde. Bir İbrahim Şahin'i yada Banahane'yi. Bu tür revizyonlar yapılmalı ki diğer oyuncular küsmesin takıma. Ama 9 haftalık süreçte böyle birşey göremedik hala. Sağ tarafta Hakan'ı bitireceğine asıl mevkisi zaten sağ açık olan Riberio oynayamaz mıydı Dalmat'ın yerine?

3. sırada olan bir takımın hocasına böyle sorular sormak görevimiz değil ama bizde işte kendimizce yorum katmak istiyoruz olaya. Güzel bir Antalya günüylede maça başlıyoruz. Gayet hızlı bir başlangıç ve bu sene çok canlar yakacağımız duran topların birinde daha Sedat ile golü buluyoruz. Bu gol geldiğinde dakikalar 6'yı gösteriyordu. Rakibe göre daha oturmuş bir takım görünümündeyiz, ilk yarının geneli itibariyle. Antalyaspor topla daha çok oynayan taraf olsada pozisyonlara giren ve maçı kazanacak havası veren biz oluyorduk. Zaten Antalya cephesi ilk yarı itibariyle 3 pası ardarda beceremedi. Bizlerde ise geliştirdiğimiz ataklarda yorgunluğumuz o kadar belliydi ki, son vuruşlarda futbolcuşarın topa vuracak hali yok denecek kadar azdı. Bize tek lazım olan bir duran top ve atılacak bir gol daha idi.

2. yarıda roller değişti. Bu konuda çok dertliyim. Bu sezon oynadığımız maçların neredeyse hepsinde aynı senaryolar. İstanbul Belediye, Bursa, Samsun, Karabük ilk aklıma gelen maçlar. Belediye maçında ilk yarıda rakibine göre daha derli toplu görünen takımımız o bölüm içerisinde golü buluyor ama 2. yarıda sahadan siliniyor golü yiyordu. Samsun maçı ilk yarı varız 2. yarı yokuz. Bursa maçı ilk yarı top yapamıyoruz 2. yarı golü buluyoruz. Karabük maçı ilk yarı varız 2. yarı yokuz. Anlayacağınız takım oyunu 90 dakikaya yayamıyor. Belkide yaymak istemiyor. Biz dün Antalya'yı yenerdik. Ama yenemedik, çünkü geriye yaslanan takım olduk. Tamam bizim istediğimiz her maç 3 puan olsun değil ama takımda o potansiyel varsa bunu kullanacaksın. Biz dün 2'yide bulabilir 3'üde bulabilirdik. Bulmak istemedik. Sonuçta ne oluyor, bu takım kapalı oynarken gol yiyor arkadaş. Açık oynasakta yesek o golü, tedbirleri golü yedikten sonra alsak yine aynı şey. Her türlü golü yiyeceksen açık oyna ki 2. golü bulmak şansın olsun.

2. yarıda ayrı bir paragrafı Emrah Bassan için açmak istiyorum. Mehmet Özdilek daha sene başında Pendikspor'dan aldıkları bu gencecik oyuncuyu oyunu çevirmesi için sahaya sürebiliyor. Bizlerde Orkan'ı merak ediyoruz buralardan. Oyunun değişmesindeki en büyük etkenlerden birisiydi Emrah. Rakip taraf olarak bizlerin sinirini bozmayı başardı. Defansta, atakta gençliğini kullanmayı çok iyi başardı. Oyunun her yerinden o çıktı. Gel git zaman derken Necati artık dayanamadı ve oyundan çıktı. Ali Zitouni girdi onun yerine. Artık yarı Antalyalı olmuştur kendisi. Sanırım rahat 5 senedir Antalya formasını giyiyor. Bank Asya'ya düştükleri dönemde bile ayrılmadı takımdan. Eski yüzleri görünce mazi geliyor insanın aklına. Alt ligde de çok çekindiğimiz bir isimdi kendisi.

Dakikalar 75'i gösterirken bağıra bağıra "ben geliyorum" diyen gol, gelmiş kalemize girmişti. Sağdan yapılan ortada defansımız adam kaçırması neticesinde bomboş kalan Mehmet Eren'in vurduğu kafa golü ile oyun dengeleniyordu. Kötü oynayan takımımıza müdahale etmekte geciken Metin Diyadin'e bu konuda kızgınım. Hafta içi Bursaspor maçında 93. dakikada gelen sevinciyle sümen altına attığımız bu konuyu bu maçta konuşması nasipmiş. Bursaspor maçında gol atmamız gerekirken, takım iyice yorulmuşken 80 dakika oyuna müdahale etmeyen Metin Diyadin, bugünde zaten yorgun olan takıma müdahale etmek için 78. dakikayı bekledi. Gerçi maç sonrası yapılan açıklamada Metin Diyadin'in, İrfan'ı oyuna daha önce almak istediğini fakat forma numarasının yanlış yazılmasından dolayı 10-15 dakika zaman kaybettiğini belirtti.

Maçın sonlarona doğru Yalçın kırmızı gördü. 1-1'i kurtardığımıza sevindiğimiz dakikalarda yaşadık. Yalçın'ın gördüğü kırmızı kart ve Sedat'ın gördüğü sarı kart ile cezalı duruma düşmemiz haftaya Gaziantepspor maçında stoper mevkisinde nasıl bir strateji ortaya koyacağımıza düşünmemize neden olacak bir hafta boyunca. E artık o konuyuda Gaziantepspor maç yazısında paylaşırız...

ANTALYASPOR-ORDUSPOR: 1-1
STAT: Mardan
HAKEM: Süleyman Abay

ANTALYASPOR: Ömer, Ali Tandoğan, Ali Turan, Deniz, Musa Nizam, İbrahim(Dk. 69 Sedat), Kerem(Dk. 46 Emrah), Uğur, Mehmet Eren, Tita, Necati(Dk. 53 Ali Zitouni)
TEKNİK DİREKTÖR:
Mehmet Özdilek

ORDUSPOR: Fornezzi, Garcia, Sedat, Yalçın, Emre, Ali, Hakan(Dk. 77 İrfan), Gosso, Culio (Dk. 88 Tobias), Stancu, Fatih Tekke (Dk. 82 Abdurrahman)
TEKNİK DİREKTÖR:
Metin Diyadin

GOLLER: Dk. 6 Sedat, Dk. 75 Mehmet Eren

SARI KARTLAR: Tita, Emanuel Culio, Emre Özkan, Yalçın Ayhan, Sedat Bayrak, Mehmet Eren, Ali Tandoğan
KIRMIZI KART: Dk. 87 Yalçın

29 Ekim 2011

9. Hafta | Antalyaspor - Orduspor



Geç kalınmış bir yazı...
Takipcilerimizden özür dileriz.
Maça 3 saatten az bir zaman kalmışken, kısa ve doyurucu olmayan bir yazı yazmak durumunda kaldım.

Rakip Antalyaspor. Mardan Stadyumu'nda saat 15:00'da başlayacak.
Hakem ise Süleyman Abay. Bu sezon Karabükspor deplasmanında 2:1 kazandığımız maçı yönetti.

Tam 6 maçtır kazanamayan bir rakiple karşılacağız. Kendi sahasındaki tek galibiyetini, ligin ilk haftasında Gaziantepspor'a karşı aldılar. Bu hafta içi Trabzon'da oynadıkları maçta talihsizlerdi. Nitekim 2:0'lık sükse yaratacak bir skoru yakalamışken, Trabzonspor demeyelimde Burakspor'u tutamamışlar ve sahadan 2:2'lik beraberlikle ayrılmışlardı. Lige güzel bir başlangıç yapan Antalyaspor, oynadığı futbol ile ilerisi için umut veriyordu ama olmadı. Umarız bu kötü gidişatları bizim maçtada devam eder. Lig 2.si olarak gittiğimiz Antalya'dan, liderlikle dönmek neden olmasın?

Antalyaspor ise Bank Asya 1. Lig'de birçok kezn karşılaşma imkanı bulduk son senelerde. Özellikle Ordu'da oynanan ve 3:3 biten maç ile, geçen sene Türkiye Kupası'nda Deniz Çoban'ın efsaneleştiği maçta, uzatmalarda 2:1 yıkıldığımız maç kolay kolay hafızalrdan silinmeyecektir. Rakipte, sezonun en golcü oyuncusu Necati sakat. En büyük avantajlarımızdan biri olacak Necati'nin yokluğu. Bizde ise bildiğiniz üzere Dalmat'ın sarı kart cezası ile Numan'ın sakatlığı mevcut.
Rakip ile bugüne kadar 25 kez karşı karşıya geldik. Antalya'da oynanan 12 maçta galibiyetimiz bulunmuyor. Bunun yanında 6 beraberlik ve 6 mağlubiyetimiz mevcut. Toplamda ise Antalyaspor'un 10, bizim rakibimize karşı 5 galibiyetimiz var.

Son olarak birde nostalji. Orduspor 3:3 Antalyaspor,

27 Ekim 2011

Tılsım Bozulmadı, 90+'da Gelen Puan...



Tılsım bozulmasın dedik, puan önemli değil önemli olan maç kaybetmeme alışkanlığımızı devam ettirmek dedik ya, tam da öyle oldu. Dün akşam 90+'da gelen o gol 1 puanın yanında bize psikoljik olarak çok şey kazandırdı. Dün akşam 2. yarı oynadığımız o futboldan sonra maçı kaybetseydik hakkaten büyük bir hüsran olacaktı bizim için. Hem o futbolun karşılığını almamız hem de uzatmalarda golün gelmesi çok güzel oldu. Takım bundan sonra da hep bu bilinç ile maçın 90 dakika olduğunu kafasına kazımış olacak. 90+'larda o puan için hala saldıran, 2. yarı rakibine nefes aldırmayan takımımızla ne kadar gurur duysak az...

Dün akşam aslında sahada 2 farklı Orduspor var. İlk yarı ve ikinci yarı bambaşka oynadık. İlk yarı oynadığımız kötü futbolun bence tek sebebi maça çekingen başlamamızdı. İçerde ve deplasmanda düne kadar oynadığımız bütün maçlarda ilk 25-30 dakika rakip kaleye çok iyi gidip işi erken bitirmeye çalışmıştık. Nitekim bunun karşılığını ilk yarım saatte attığımız gollerle çok iyi aldık. Fakat dün akşam bunu biz değilde Bursaspor yapmak istedi. Başarılı da oldu ve ilk 30 dakika oyunu kendi yarı alanımızda kabullendik. Tam bu baskıyı kırdık ve ilk yarıya 0-0 girmemiz avantaj olacak diye düşünürken ilk önce orta sahada ardından defansta kademe hatası yapınca golü kalemizde gördük ve devreye 1-0 geride girdik.

İlk yarı oynadığımız futbolun şaşkınlığı ve moral bozukluğu vardı üstümüzde. O yüzden ikinci yarıdan çok fazla umutlu değildim açıkcası kendi adıma. Çünkü ligin başından beri belkide en kötü oynadığımız devreydi. İkinci yarı başlamasıyla beraber ilk yarıdaki takım gitmiş farklı bir takım gelmişti sanki. 2. yarının daha ilk dakikasından oyunu Bursaspor yarı alanına yıktık ve maç sonuna kadar da baskımız devam etti. İlk yarının kötüsü Dalmat ikinci yarı oyunu yönlendiren, takımı sürükleyen isimdi. Bursaspor'un sol kanadını deyim yerindeyse çökertti. İkinci yarıdaki iyi futbola baskımıza rağmen gol çok gecikti. Bursaspor 10 kişi geri gömüldü ve kontralar ile farkı ikiye çıkarmak için fırsat kolladı. Ama ciddi bir tehlike yaratamadılar. Maçın sonlarına doğru oynadığımız futbolun karşılığını alamayacakmıyız diye düşünürken 90+3 de gelen gol bizi sevince Bursaspor'u ise kedere boğdu. Bursaspor cephesi belki gol uzatmalarda geldiği için üzüntülü olabilir ama sahadaki futbolun en kötü ihtimal hakkı beraberlikti. Hatta teraziye koysak bizim galip gelmemiz belkide daha ağır basar.

Bu kadar sevinçli olmamız normal olmasa gerek. Ordu'da berabere kaldık diye aşırı sevinmeye gerek yok aslında ama Fenerbahçe maçından sonra ilk defa geriye düştü takım. O maçta da çok iyi oynamıştık ama çevirememiştik maçı. Maçtan çoğumuzun düşüncesi bu maçtan alınacak bir puanın yeterli olacağı yönündeydi. Buraspor son haftalarda kötü sonuçlar almasına rağmen oynadıkları futbol yabana atılacak gibi değildi. Dünkü maç gibi son dakikalarda birçok bıraktılar. Bunun da bilinciyle Bursaspor bizim maça deyim yerindeyse ayağa kalma maçı olarak bakıyordu. O yüzden maçın içerde oynadığımız diğer maçlara nazaran çok daha zor olacağının farkındaydık. 2. yarıda oynadığımz olumlu futbol neticesinde golü 10 - 15 dakika daha erken bulabilseydik ben sahadan galip ayrılacağımızı söyleyebilirdim.

Çokda konuşulacak birşey yok aslında. 8. hafta geride kalırken Beşikteş Fenerbahçe karşısında puan kaybederse haftayı 15 puanla ikinci sırada tamamlayacağız. Ligin hala en az gol yiyen takımıyız. 6 haftadır kaybetmiyoruz. Bu sonucun tesadüf eseri olmadığı ap açık ortada. O yüzden çok rahatız. Takımın kendi potansiyelini sahaya yansıttığı zaman neler yapabileceğini de çopk iyi biliyoruz. Fikstür'ün zor kısmı başlıyor artık bunsan sonra bizim için. Ligin ilk yarısını 2'ye ayıracak olursak ilk bölümde fikstürümüz çok daha rahattı. Bundan sonra zorlu maçlar başlayacak. İlk devrenin bu ikincis yarısınında da bu performansı sürdürebilirsek devre arası çok daha farklı şeyler konuşabiliriz. Fakat şuanda hedefleri saptırmaya, havaya girmeye hiç gerek yok. Biz aynı istikrarda yolumuza devam edelim, bu şekilde gidersek de yolun bizi götüreceği yer zaten belli...

Taraftar için de ayrı bir parantez açmak lazım. Dün akşam 19 Eylül'ü soğuk havaya, sağanak yağışa ve naklen yayına rağmen dolduran taraftarımıza teşekkürler. Şunu ayırt etmek gerekir. 19 Eylül'ün dünkü havası zaten olması gereken bizim normal standartlarımız. 2 sene önce 8. hafta galip gelememiş, gol atamamış takım 19 Eylül'de 13-14 bine, geçtiğimiz sezon bütün maçlarda en az 10 bine oynuyorsa bu sezonu farklı değerlendirmek lazım. Dün akşam eskiye dönüş yaptı taraftar. Alınan 1 puanda da en az takım kadar hakları var. İkinci yarı takımı ittiren oyundan vazgeçirmeyen güç taraftardı. Bundan sonra da aynı şekilde devam ederiz umarım.

Son olarak, herşeye rağmen zirvedeyiz. Mutluyuz, gururluyuz. Aynen devam çocuklar..!



25 Ekim 2011

2005'den Bu Zamana | Orduspor vs Bursaspor


Yine bir hafta arası maçı... Bu sefer rakip Bursaspor. Yakın tarihde en son Bursaspor'un şampiyon olup Türk Telekom Lig A'dan Süper Lige çıktığı sezon karşı karşıya gelmiştik. 2 hafta önce karşılaştığımız Eskişehirspor'un bizim için ayrı bir önemi vardı. Çünkü Bank Asya'ya çıkış sürecinde Eskişehirspor ile kaderimizi belirleyecek karşılaşmalar yapmıştık. Nitekim galip geldiğimiz maç sonucunda şampiyon olup Bank Asya 1. lige yükselmiştik. Buraspor'un da aslında bizim yakın tarihimizde ayrı bir yeri var. Eskişehirspor maçında yaşanan olaylar neticesinde 6 maç seyircisiz oynama cezası almıştık. Aldığımız 0 6 maçlık cezaya rağmen Bank Asya'da Play Of'a kalmış ve Bank Asya'daki ilk sezonumuzda Süper Ligin kapısından dönmüştük. Fazla dolandırmadan Bursaspor ile olan durumdan bahsedeyim. 6 maçlık cezanın ardından Ordu'da taraftarın önünde ilk oynadığımız takım Bursaspor'du...

Ligin 14. haftasıydı. Bursaspor Ordu'ya yenilgisiz geliyordu ve ligin zirvesindeydi. 19 Eylül yenilenmiş, kale arkaları yeni yapılmıştı. Stad tıklım tıklımdı. Hava bizim oraların havasıydı. Dumanlı zaman zaman çiğseleyen, sisli bir hava vardı. 14 haftadır takımına özlem duyan Orduspor taraftarı stadı tıklım tıklım doldurmuştu. Hatta kale arkaları yeni yapıldığı için kapasiteden fazla bilet satılmış bir yerden sonra kapılar kapandığı için çoğu taraftarımız dışarıda kalmıştı. Bu durum Buraspor'dan kaynaklanmıyordu aslında. Sadece hoş bir tesadüftü. Yoksa o gün Ordu'ya hangi takım gelse o stad 14 haftanın özlemiyle zaten dolacaktı. Ligin yenilgisiz liderinin gelmesi sadece biraz daha güzelleştirdi durumu. Bursaspor Bank Asya'nın üstünde bir kadroyla mücadele etti o yıl. Zaten o kadro takımı şampiyon yaptı ve bir yıllık aradan sonra tekrar Süper Lige döndüler. Egemen, Serdar Topraktepe, Eser Yağmur, Ömer Aysan, Yunus Altun'lu kadrosuyla göz dolduran Bursaspor'un karşısında Serkan Turhan, Erkan Ergün, Aydın Tuna'lı kadromuzla sahaya çıktık. Maçı dün gibi hatırlıyorum aslında. 14 haftadır takımına özlem duyan taraftar ile sahadaki futbolcular bütünleşince gayet iyi bir futbolla Bursaspor'a 14. hafta ligdeki ilk mağlubiyetini tattırdık. Erkan Ergün yıldızlaşmış, 2 gol atmıştı. Erkan'ın 2 golüne Serdar Topraktepe karşılık vermiş ama son dakikalarda İlhan Var sahneye çıkmıştı ve attığı golle takımın sahadan 3 puanla ayrılmasını sağlamıştı...


Kısaca anıları yad ettik. Aslında bu kadar şeyi yazmamın bir sebebi var. Konuyu farklı bir yere bağlayacağım. O sezon Bursaspor Antalyaspor ile ilk ikiden Süper Lige çıktık. Biz ise Play Off'a kaldık. İyi oynadığımız Altay maçında kişisel hatalar yüzünden maçı kaybettik. Belki final maçına çıksaydık o sene Süper Lige çıkabilirdik ama olmadı... Bursaspor 1 sezon kaldığı Bank Asya sürecinden sonra herşeyi daha derli toplu yaptı. Nitekim 2005 - 2006 sezonunda şampiyon olup Süper Lige çıkan Bursaspor bir devri kapadı ve Süper Lige çıkmasının 4 sezon sonrasında Süper Ligde şampiyon oldu. Birçok Anadolu takımının rüyalarını, hayallerini süsleyen şeyin gerçek olabileceğini kanıtladı deyim yerindeyse. Evet, Bursaspor doğru yapılanmayla ve doğru hamlelerle Bank Asya'da şampiyonluk mücadelesi verirken Süper Ligde şampiyonluk yaşadı, taraftarına Şampiyonlar Ligi heyecanı yaşattı. Kısaca bu zaman dilimi içine çok çok fazla şey sığdırdılar. Eveeeet. Olayı bağlayamadım hala ama aslında çok da iyi anlaşıldım. Biz ise o dört senelik süreçte Bank Asya'nın gediklisi olduk. Geçtiğimiz sezon deyim yerindeyse alnımızın akıyla, acının heyecanın her türlüsünü yaşayarak 26 yıl sonra Süper Lige geri döndük. Nedim Türkmen ilk göreve geldiğinde 3 sezon içerisinde Süper Lige çıkacağız dedi, 2. sezonumuzda çıktık. Süper Lige çıktıktan sonra ise 3. sezonumuzda Avrupa Kupaları, 5. sezonumuzda ise Süper Ligde şampiyonluğa oynayan hatta şampiyon olacak bir takım sözü verdi. Biz acaba dedik, başkaları dalga geçti, küçümsedi. Aslında çok da önemli değil dışarının bu sözlere verdiği tepkiler. Evet medyatik bir başkanımız var ama yaptıkları ortada ve ben kendi adıma verdiği sözlerin arkasında durmak için elinden gelen herşeyi yaptığına ve en önemlisi iyi niyetli olduğuna inanıyorum. Ve böylece bunca uzun yazının ardından olayı bağladım diye düşünüyorum. Bursaspor herşeyi yerli yerine koyarak, planlı programlı bir şekilde Bank Asya'dan yükselip 4 sezon içerisinde Süper Ligde şampiyon olup Şampiyonlar Liginde mücadele edilebileceğini bizim gözümüze soktu. Kendilerinde olan potansiyelinde itelemesiyle en azından bunun imkansız olmadığını kanıtladı. Şu bir gerçekki bu sene ligde kalmak bizim için başarıdır. Şuanda bulunduğumuz durum, takımın süper gitmesi bir tarafa ilerisi için plan program yapmak istiyorsak ilk önce bu sezon bu ligde tutunmalıyız. Sonrası için ise önümüzde bir model var. O model de Bursaspor. Biraz hayal edin, ne demek istediğimin nasıl güzel birşey olduğu kafanızda canlanacak...



Böyle güzel bir girizgahtan sonra bu yazıyı burda sonlandırmak lazım aslında ama yarınki maçtan bahsetmeden geçmeyelim. Nazar duaları mı okuruz, totemler mi yaparız bilmiyorum ama lige umduğumuzdan çok daha iyi başladık. Ligde kalmak iyidir derken acabalar başladı. İlk 8, sonrasında play off sonrasında Avrupa... Fazla havalanmaya gerek yok. İlk haftalarda gayet iyi bir fikstürümüz vardı ve biz bu fikstürü çok çok iyi bir şekilde kullandık. Bu sezon ligde kalmak öncelikli hedef olduğuna göre alınan her puan da bizim için hayati önem arz ediyor. İlk 7 haftanın fikstür avantajını kullandık ama geriye kalan maçlarımız çok daha zorlu geçecek. Bir çırpıda aklıma gelen Bursa, Trabzon, Beşiktaş, Galatasaray, Gaziantepspor, Kayserispor... Bu tılsım illaki bir yerde bozulacak. Tılsım bozulduktan sonraki Orduspor'u çok merak ediyorum aslında. Yere düştüğümüzde ne kadar çabuk kalkacağız onu merak ediyorum. Eğer yere düştüğümüzde de kalkmasını öğrenebilirsek o zaman TAMAM diyebiliriz.


Yarın Ordu'da Bursaspor ile 25. defa karşılaşacağız. Daha önce oynanan maçlarda güzel bir uyum var. 8 maçta biz galip gelmişiz, 8 maç berabere bitmiş, 8 maçı ise Bursaspor kazanmış. Yarın bu eşitlikten biri bozulacak ama umarım bu bizim lehimize olur. Ordu'da Bursaspor'a karşı istatistiksel bakımdan avantajlı olan taraf biziz. Daha önce Ordu'da 12 defa karşı karşıya gelmişiz Bursaspor ile. 7 karşılaşmadan galibiyet ile ayrılırken 3 maç berabere bitmiş, 2 karşılaşmada ise Bursaspor galip gelen taraf olmuş.

Bizdeki tek eksik sezonu kapatan Numan. Onur hafif sakatlığından dolayı Ankaragücü maçında riske edilmemişti ama bu maçta forma giyebilecek. Bursaspor'da ise Bangura, İnsua, Basser ve Okan eksik olan isimler. Bursaspor'un ligdeki durumu aldatıcı olabilir. Nitekim puan durumunda bulundukları yere rağmen son haftalarda çok iyi bir futbol oynuyorlar. Fakat şanssızlıktan dolayı bu iyi futbolu skora yansıtamadılar ve lige planladıklarından çok daha kötü bir şekilde başladılar. Ordu'da bu sezon oynayacağımız en zorlu maçlardan biri olacak. Çünkü Bursaspor bu maça bir dönüm maçı olarak bakıyor. Bizim açımızdan ise Ordu'da oynayacak olmamızdan dolayı hedef belli, galibiyet. Zaten diyoruz ya burdan, Ordu'ya Barça gelse 19 Eylül'de bizim gözümüzde, gönlümüzde favori Orduspor'dur. Fakat bu hafta biraz daha mantıklı yanaşmak gerek duruma. Deplasmanda çok ekstra puanlar kazandık. Yarın galip gelemesek bile kaybetmemek bence en az 3 puan kadar önemli. 6 haftadır maç kaybetmiyoruz ve bunu alışkanlık haline getirebilmek çok önemli bizim adımıza.

Ligin başlarında teknik taktik detaylara çok girdik aslında ama son haftalarda Metin Hoca'ya fazla karışmıyoruz : ) Ben Ankaragücü maçında biraz daha farklı bir şablon gördüm sadece geride kalan naftalara nazaran. Stancu hep sola mahkum oynarken Ankaragücü maçında klasik bir santrafor gibi oynadı. Yani biz çift forvet gibi oynadık. Culio ise orta alanın ortasında değil de biraz daha sola yakındı. Ama tam anlamıyla sol kanat gibi değildi. Beni en çok şaşırtan isim Emre Özkan. 2,3 haftadır maksimum düzeyde oynuyor. Ankaragücü maçında deyim yerindeyse sol tarafı tek başına kullandı. Hem defansta hem ofansta bir bek oyuncusunun nasıl oynaması gerektiğinden örnekler verdi deyim yerindeyse. Umarım aynı düzeyde üstüne koyarak oynamaya devam eder.

Son olarak, Yarın akşam 19 Eylül'ü dolduralım. Bu takım desteğin en iyisini hak ediyor. Yavaş yavaş televizyon taraftarı oluyor Ordu ama unutmamız gereken birşey var. Biz bu takımı televizyonda sevmedik!!! Bunu hatırlayalım. Yarın 19 Eylül'ü mahşer yerine çevirelim...

Bu Vatan Size Minnettar !



Uzun zamandır Blog sayfasında Orduspor yada genel olarak futbol ile ilgili birşeyler yazmak istememe rağmen bunu Süper Lig başladı başlayalı bir türlü yapamamdım ki bunun için söz verdiğim arkadaşlarımdan, dostlarımdan özür diliyorum. Gel gelelim Divane Aşık Gibi'de ki ilk yazıma... Her ne kadar Orduspor yada futbol ile ilgili birşeyler yazmak istesemde, geçtiğimiz hafta futbol sahalarında futbol yerine maalesef 24 vatan evladının, şehitlerimizin acısı ile yanıp kavrulduğumuz için ilk yazımın konusuda doğal olarak bu yaşananlarla ilgili...

Kelimeler kifayetsiz kalmış, Çarşamba günü sabahı Hakkari'nin Çukurca ilçesinden 24 şehidin haberi ile tüm Türkiye kahrolmuştu. Bizler yataklarımızda rahat uyuyalım diye sınırda vatani görevlerini yaparken vatansızların, kansızların, şerefsizlerin haince saldırılarına uğrayarak şehit olan 24 gencimizin acısı hala yüreklerimizi yakmaya devam ediyor.

Öyle ki geçtiğimiz hafta Spor Toto Süper Ligde 9 karşılaşma oynanırken, sahada ve tribünlerde futboldan daha çok vatan toprağı için canları feda eden 24 şehidimizin acısı ve teröre olan öfke vardı.

Türkiye'nin dört bir yanında Antalya'da, Eskişehir'de, Bursa'da, Karabük'te, Ankara'da, Kayseri'de, Gaziantep'te, İstanbul'da ve Mersin'de olmak üzere 9 farklı şehirde oynanan Süper Lig karşılaşmalarında tribünlerden gol sesinden çok hep bir ağızdan "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" sesleri yükseldi. Sadece Süper Ligde değil, Bank Asya 1.Ligde, 2.Ligde ve 3.Ligde de sahalarda futboldan çok bu ortak acı paylaşıldı.

Bu acı öyle bir acıydı ki, ne tarifi mümkün oldu ne de izahı kolay oldu...

İlk önce Antalya'dan yükseldi teröre isyanla, şehitlere hasretle söylenen sözler... Tribünlerden terörü lanetleyen sloganlar yükselirken, futbolcular acılarını bir nebze olsun giydikleri "Acımız Kalbimizde" yazılı siyah t-shirtlerle dile getirmeye çalıştılar...

Ligde ki tüm karşılaşmalar Eskişehir'de olduğu gibi şehitlerimiz için yapılan ve bir dakika süren, ancak bize daha uzun gibi gelen, dayanması zor olan saygı duruşları ile başlarken, stadlarda söylenen "İstiklal Marşı" daha bir farklı, daha bir anlamlı söyleniyordu geçen hafta...

Bursa'da oynanan karşılaşmada taraftarların hep bir ağızdan feryat edercesine haykırdıkları "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" sloganı Trabzonspor'lu futbolcuların sahaya çıkarken giydikleri t-shirlerin üzerinde yer alırken, karşılaşma sonunda alınan 1-1'lik beraberlik kimsenin umrunda değildi...

Karabük'te oynanan K.Karabükspor - Büyükşehir Bld.Spor karşılaşmasında futbolcular üzerlerine giydikleri ay-yıldızlı t-shirlerle şehitlerimizi anarken, Ankara'da oynanan Orduspor karşılaşmasında atılan gollerden sonra kulübüde ne gole sevinen bir teknik adam, ne de sahada deliler gibi coşan futbolcular vardı ! Süper Ligde bu hafta atılan tüm gollerin ardından olduğu gibi, Fatih Tekke ve Orduspor'lu futbolcular da atılan gollerden sonra verdikleri asker selamı ile attıkları bu golleri şehitlerimize adıyor, maç sonunda Metin Diyadin'in "Biz burada bir topun peşinden koşarken, askerlerimiz şehit oluyor" sözü, hayatta ki herşeyi anlamsız hale getiren o tarifsiz acıyı özetliyordu aslında...

Kayseri'de 8 gol atılırken kimin kaç gol attığından çok, her iki takım futbolcularının maç öncesinde Türk Milletinin birlikteliğini simgelercesine ay yıldız'lı t-shirtlerle bir araya gelerek verdikleri görüntü ile gollerden sonra verilen asker selamı daha çok akıllarda yer ediyordu... Gaziantepspor karşılaşmasında ise bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü simgeleyen dev bir Türk Bayrağı tribünlerde açılırken, acı dolu yüreklerden yine hep bir ağızdan aynı ses yükseliyordu "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez"

Fenerbahçe - Samsunspor karşılaşmasında Şükrü Saraçoğlu stadında, dev ekranda 24 şehidimizin fotoğrafları tek tek yer alırken, stad hoparlörinden her bir şehidin ismi okunduğunda, tribünlerde yer alan ve şehitlerini kalplerine gömen taraftarlar gözyaşları içerisinde, hep bir ağızdan "Burda" diye sesleniyordu. Mersin'de oynanan Mersin İdman Yurdu - Beşiktaş karşılaşmasında da diğer 8 karşılaşmada olduğu gibi yine aynı acı vardı...

Tek tek kısaca anlatmaya çalışmama rağmen aslında bu hafta sahalarda yaşananların hepsi aynıydı... Karşılaşmaların öncesinde yapılan saygı duruşlarıyla, gözyaşları içerisinde atılan "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" sloganlarıyla, maç öncesi futbolcuların giydikleri çeşitli t-shirlerle, tribünlerde ki ay yıldızlı bayraklarla, açılan pankartlarla, verilen asker selamlarıyla, kısacası tüm bu yaşananlarla geçtiğimiz hafta futbolu unuturak, sahalarda ve tribünlerde 24 şehidimizi hep birlikte saygı ile andık...

Kısacası Türkiye geride kalan haftada futbolu unuturken, Türk milleti olarak birlikteliğimize ve bütünlüğümüze kast eden vatan hainlerine inat, hep birlikte tek yürek olup, şehit düşen askerlerimizi kalbimize gömerek, dosta düşmana mesaj verdik. Uzun zamandır ilk kez birşeyler yazarken, maçları kaleme almak yerine, bu hafta Süper Ligde yaşanan bu birliktelik tablosunu yazmak geldi içimden...

Bunu yazmamda ki amaç ise aslında bu tablonun hiçbir zaman unutulmamasıdır. Türk ulusunun, türk milletinin birlik ve bütünlüğünü korumak için, vatan uğruna canlarını feda eden mehmetçiklerimizi saygı ile anarken, dileğim odur ki geçen hafta olduğu gibi Türk Milleti, canlarını vatan uğruna hiçe sayan bu aziz şehitlerini hiçbir zaman unutmaz...

Şehitlerimizi bir kez daha saygı ile anıyor, şehitlerimizi unutmayan tüm taraftarlara, futbolculara, teknik adamlara, kısacası herkese hem bir futbol sevdalısı olarak, hem de bir Türk Askeri olarak, vatan uğruna canlarını feda eden mehmetçiklerimizi hiçbir zaman unutmamaları dileğiyle sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...

Hüseyin Öztürk

HAYDİ ORDU..!


Bugün gözüm hep bu haberi aradı aslında. Türkiye'nin dört bir yanında seferberlik ilan edilmişken biraz geç kaldık bu konuda.

Van'da geçtiğimiz gün yaşanan deprem'in doğurduğu sonuçları hepimiz görüyoruz. Bizler de elimizden geleni yapalım.

Kışlık kıyafet, kazak, battaniye, çocuk bezi, içme suyu ve temel gıda maddeleri şuanda öncelikli ihtiyaç.

Giyecek ve yiyecek yardımı yapmak isteyenler için Yurt İçi Kargo deprem bölgesine ücretsiz taşıyor yardım malzemelerini.

Maddi olarak yardım etmek isteyenler için Ordu Valiliğinin deprem için başlattığı yardım hesaplarına para yardımından bulunabilirsiniz.

T.Z. ZİRAAT BANKASI ORDU ŞUBESİ -HESAP NO: (İBAN:TR160001000217547783835005)
VAKIFBANK ORDU ŞUBESİ - HESAP NO: (İBAN:TR740001500158007299319905 )

Son olarak Orduspor kulübünü, taraftar gruplarını ve sivil toplum örgütlerini VAN için halkımızı bilinçlendirmeye, yardıma teşvik etmeleri konusunda davet ediyoruz.
HAYDİ ORDU...

24 Ekim 2011

Nostalji, 1977 | Orduspor vs Bursaspor


1977-78 sezonu, Orduspor ve Bursaspor Ordu'da, 19 Eylül'de sahaya çıkıyor.

Foto, 224bursa.org

Haftanın Ardından #7


Deyim yerindeyse bu hafta sınandık. Önce Hakkari'den gelen içimizi sağlayan haberler sonrasında ise dün meydana gelen Van depremi. Öğle saatlerinde 7.2 ile sallandı Van. Her geçen dakika bu doğal afetin sonuçları daha fazla gün ışığına çıkıyor, daha fazla canımızı acıtıyor. Memleketin üstündeki kara bulutları burdan kelimelerle anlatmak pek de mümkün değil aslında. Herşeye rağmen hayat devam ediyor ama acımızı içimizde taşımaya da devam ediyoruz. Bu hafta sonu şehitlerimizin acısıyla koştuk yine stadlara. Ay yıldızlı bayrağımızı aldık yanımıza onları yad ettik. Bütün stadlarda yükselen sesler aslında memleketin acısının dışarı vurmasıydı. Nasıl meydanlarda bağırdık şehitlerimizin ismini, nasıl Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez dedik yine aynı bilinçle bağırdık. Stadlarda yapılan şehit yoklamalarında bütün stadtan yükselen ''BURDAA'' sesi ile gözlerden dökülen yaşlar aslında herşeyi çok da güzel açıklıyordu.

Zor bir zamandan geçiyoruz. Güzel günler, güneşli günler yakında mı bilmiyorum ama ülkece içinde olduğumuz bu durumdan en kısa zamanda çıkmalıyız. Böyle bir haftada kim takar futbolu, kim okur bu analizleri bilmiyorum ama karaladık yine birşeyler.

Şehitlerimizin ruhu şad olsun. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarının başı saolsun...




Lige o zamanın şartlarında şaşırtıcı 2 galibiyetle başlayan Antalyaspor, Kayserispor maçından sonra belini doğrultamadı. Geçen hafta oynadıkları Gençlerbirliği maçında aldıkları 3:0'lık mağlubiyet ise taraftarlar içinde huzursuzluğun ortaya çıkmasınada neden olmuş olabilir. Antalya'da futbolu bitirmişler diyebiliriz. Mardan Stadı'nın hiçbir zaman tam anlamıyla dolduğunu hatırlamıyorum. Taraftarıda küstürmüşler. Taraftarı güçlü takımlara karşı deplasman havasında oynuyorlar maçlarını. Bunun en büyük nedeni tabiki stadyumun o meşhur konumu. Konumunu geçtim, yolların kötülüğü, yaşanan trafik vs. diye gider bu. Haftaya bizde Antalya'ya gidiyoruz. Şu meşhur Mardan Stadı'nı görme şansını yakalaycağım. En azından şimdilik böyle bir planım var. Antalyalı arkadaşların anlattığı kadar vahim olan bu stad işkencesini yerinde bizde yaşayalım, görelim, hak verelim yada vermeyelim. Çok mütevazi bir kadro var ellerinde. Bu maça 11 Türk oyuncuyla çıktılar ki çok hoş bir durum. Bu kadro ilk 2 maçtaki başarısını 7 maçın geneline yayabilseydi bugün en çok konuşulan takımlardan biri olacaklardı. Galatasaray cephesi. Üstüste alınan 3 galibiyetin havası ve rakibin son haftalardaki formsuzluğu neticesinde maçın favorisi durumundalardı. Maç başlayana kadar en azından.
Sonra, Maç başladı.
Maç bitti.
Başkada birşey olmadı. Öyle saçma bir maçtı işte. Son dakikada Antalya'da sanırım Uğur'un kaçırdığı bir pozisyon dışında, 1 haftanın yorgunluğunu televizyon başında uykumuzu getirerek atmamızı sağlamaları dışında olaya heyecan getirecek hiçbirşeyin olmadığı maçtı.



Eskişehirspor'da Gaziantepspor'un izinden yola devam ediyor. Ligde bulunan birçok takıma göre daha oturmuş ve kaliteli oyuncu kitlesine sahip Eskişehirspor'da da işler hiç yolunda gitmiyor. Skibbe'nin Eskişehir macerası çok uzun süreceğe benzemiyor. Bir teknik direktör değişikliği şimdiki kaos ortamından en azından belli bir süre kurtarabilir. Bu kadar çabuk teknik direktör değişikliklerini savunmasamda, bazı takımlarla bazı teknik direktörler uyuşamaz. Yada oyuncular teknik direktörü istemez. Bu durumlarda futbolcuların biletinin kesilmesinden yanayım ama bunlar farklı konular. Gaziantepspor nasıl Tolunay Kafkas'dan sonra toparladıysa kendini, Eskişehirspor içinde doğru olan Skibbe'nin gönderilmesi olabilir. Aslında Eskişehirspor'da ki tek sorun Skibbe de değil. Yönetimin iş bilmemezliğide en büyük etken taraftarlarının gözünde.
Eskişehir maça istekli başladı. Kazanacaklarını düşündüm maç içerisinde. Sonuçta ortada üstüste alınan 3 mağlubiyet var. Bir 4. mağlubiyet daha ligin başında ortaya kaos ortamının oluşmasına neden olabilirdi Eskişehir tarafında. İlk 45 dakikada Manisa'ya göre daha etkili görünen Eskişehirspor'un birde direkten dönen topu vardı. Pozisyon sonrasında da Boyd'un altıpas içinde akıllara zarar şekilde auta vurduğu bir top ve maçın en iyi isimlerinden kaleci İlker'in çıkardığı bir kaç pozisyon. İlk yarının son dakikasında ise Ahmet İlhan ile haftanın en güzel gollerinden biri. 0-1
Golü yiyerek devreye giren Eskişehir tarafında herşey bitmiş gibi görünüyordu cumartesi günü. Puan almaya dahi inançları yoktu. Sonrasında dakikalar geçti, Koray rakip ağlara şut atar gibi kendi kalesine doğru topu gönderdi ve Manisa 2-0 öne geçti. 1. golden sonra Eskişehir'in kırılan direnci bu golle tamamen tükenmiş oldu.Böylece, Manisaspor Eskişehir deplasmanından 3 puanla dönmüş oldu...


Haftanın en merak edilen, en heyecanlı, zevkli geçmesi muhtemel karşılaşması. Umutlar boşa çıktı diyemeyiz. Gayet güzel bir futbol koydu 2 taraf. Bu hafta oynayacağımız Bursa'ya daha bir ayrı gözle izledik tabi ki. Trabzon'a nisbeten daha iyi oynayan taraf oldu Bursa. 2 haftadır Trabzonspor rakiplerine iyi futbol oynama şansını veriyor ama maç bittiğinde istediğini alan taraf oluyor. Bu maç için alınan 1 puan kötü değil. Bursa'nın Trabzon fobisi her ne kadar bilinen bir durum olsada, Cumartesi akşamı Bursa'nın iyi futboluna ve 1-0 yenik duruma düşmüş olmalarına bakarsak 1 puan gerçekten çok iyi. Gerçi unutmamamız gereken bir nokta var ki ilk yarıda Trabzon'un sayılmayan golü. O pozisyon gol değeri kazansa daha değişik bir maç izleyebilirdik. Bursa'da Basser'i ve Ndiaye'yi çok beğendim maçın genelinde. Basser bizim maçta oynamayabilirimiş. Bizim için olumlu bir durum. Trabzon tarafında ise Adrian'a geldiği günden beri özel bir ilgim var. Oyunda kaldığı sürede başarılı bir grafik ortaya koydu. Zokora'da aynı şekilde. Hiç sırıtmadı mevkisinde. Top çaldı, atağı başlattı. Yapması gerekeni yaptı.
İlk yarısında gol çıkmayan maçın 2. yarısında Sestak ile 1-0 öne geçti Bursa. Ama bu gol Sestak'dan çok Ozan'a ait. Öldü denen topu canlandırdı. Düşe kalka asistini yaptı ve 1-0. Golü yiyen Trabzon'da Şenol Güneş oyuna müdahale etmek için 10 dakika daha bekledi. 71. dakikada da Carson'un yaptırdığı penaltıyla yine Burak sahneye çıktı. 1-1...



7. hafta geride kalırken Gaziantepspor ilk galibiyetini kendi evinde 3 golle aldı. Gaziantepspor'un sezona böyle başlayacağı ligin ilk ilk haftalarında Tolunay Kafkas'ın gideceği çoğumuzun aklına gelmezdi. Geçtiğimiz sezonun sonlarına doğru oynanan şiir gibi futbol, 2. yarıdan itibaren Süper Ligde esen Cenk Tosun fırtınasından eser yoktu bu sezonun başından itibaren. Abdullah Ercan'ın gelişinden sonra futbol olarak kıpırdanıp ilk puanlarını onunla alsalar bile birşeyler eksikti. Eksik olan şey goldü ama onu da bu hafta fazlasıyla attılar. Bundan sonra Gaziantepspor'un toparlanma sürecine girecğini düşünüyorum. Her ne kadar lige kötü başlamış olsalar da kadroları orta sıra kadrosunun bir level üstünde. Takım maç kazanmaya devam ettikçe ve geçen seneki özgüven geri geldikçe bu tarz galibiyetleri Gaziantepspor'dan görmeye büyük ihtimal devam edeceğiz. Gaziantepspor'dan bahsedipte bu hafta yıldızlaşan genç Muhammet Demir'den bahsetmeden geçemeyiz. 2 gol attı ve 1 asist yaptı Muhammet. Geçtiğimiz sezon Bursa'dan Gaziantep'e transfer olduğunda Bursalıların Ertuğrul hocaya yaptıkları serzenişleri şimdi çok daha iyi anlayabiliyorum. Geçtiğimiz sezonun 2. yarısının gol kralı Cenk Tosun'un ligin başından beri süregelen kötü futbolu onun sahaya ilk 11'de çıkmasını sağladı. O da eline geçen fırsatı en iyi şekilde kullandı. Yeni Cenk Tosun olmaya aday diyebiliriz Muhammet için. Bundan sonra sürekli takip edeceğimiz bir futbolcu. Gençlerbirliği'nden bahsedecek olursak ; bu sezon ligde sıkıntı yaşayacağı düşünülen takımlardan biriydiler aslında. İstikrarsız, bir hafta iyi bir hafta kötü başladıkları ligde şuanda 8 puanda bulunmaları bence onlar için gayet iyi. 7. haftaya kadar bu şekilde tıngır mıngır geldiler. Geçtiğimiz hafta Antalyaspor'a 3 gol atıp bu hafta 3 tane gol yiyerek mağlup olmaları dengesizliklerinini kanıtlar nitelikte. Ligin sonlarına doğru sıkıntı yaşayacağını düşündüğüm takımlardan biri...



Lige Gaziantepspor gibi kötü başladı Kayserispor. Ama onlar üzerlerindeki ölü toprağını ard arda aldıkları 2 galibiyetle attılar. Geçtiğimiz hafta Beşiktaş deplasmanında alınan 3 puanı bu hafta Kayseri'de Sivaspor'a 6 gol atarak taçlandırdılar. İlk 5 haftalık periyodun ardından Tolunay Kafkas'ın üzerinde oluşan baskının bir benzeri Şota'nın da üzerinde oluştu ama hem Şota hem de Kayserispor yönetimi buna ihtimal vermediler ve takımın üzerindeki o hava şuanda bertaraf olmuş durumda. Galibiyetin lige iyi başlayan ve son 4 haftadır mağlup olmayan Sivas karşısında alınması ise ayrı bir güzellik. Kayserispor ilerleyen haftalarda bu performansını sürdürecektir. Amrabat'ın meyver vermeye başlaması, Gökhan Ünal'ın golcü yönünü ön plana çıkarması, Okay ve Furkan gibi isimlerin lige daha da ısınması ile Kayserispor'un ilerleyişi devam edecektir. Sivaspor'un böyle farklı bir mağlubiuyet almaları onlar adına üzücü olsa gerek. Yine bu sezon sıkıntı yaşaması beklenen takımlardan birisi olmalarına rağmen iyi bir başlangıç yaptıklarını söyleyebiliriz. Kamil Grosicki önderliğinde önemli puanlar kazandılar. Bundan sonraki gidişatları ne yönde olur merak konusu. İyi oynadığı bir süreçte 6 gol yiyerek mağlup olmaları kafalarda sorun işareti bırakıyor.



Ligin ilk haftası alınan galibiyet haricinde Karabükspor galibiyet yüzü göremedi bu haftaya kadar. Geçtiğimiz sezonun flaş takımı olmalarına rağmen bu sezon lige iyi başlayamamış olmaları üzerlerinde olumsuz bir etki yaptı. Kadro çok bozulmamış olmasına rağmen Emenike'nin gidişinin onları ne kadar etkilediği ap açık ortada. Emenike'nin boşluğunu Shelton, Mehmet Çakır, Mehmet Battal, Ali Küçik, İlhan Parlak gibi isimlerden değişik varyasyonlar yaparak aşmayı denedin Yücel ildiz ama bu haftaya kadar istediğini yapamadı. Doğrusunu söylemek gerekirse bu hafta galip gelmerine rağmen ileri uçta yaşanan sıkıntının devam ettiğini söylemekde fayda var. Shelton lige iyi başladı aslında. ileri uçta Emenike etkisi yaratmasa bile kendine has sitili ve tarzıyla bazı maçlarda farkını ortaya koysa da onun da sakatlanmasıyla beraber hücum sıkıntısı hat safhaya ulaştı. Bu hafta tribünün itelemesi, takımın galibiyeti aşırı derecede istemesi ve yüksek mücadeleyle galip geldiler. Ama Belediye'nin de birçok pozisyonu olduğunu, Tomiç'in gününde olmasaydı maçın çok daha farklı yönlere gidebileceğini söyleyebiliriz. Karabükspor ileri uçtaki sıkıntıyı çözemediği sürece sıkıntılı maçlar geçirecek bu bir gerçek. Tek şansları hatta en büyük şansları Cernat gibi bir oyuncuya sahip olmaları. Cerhat sahada birşeyler yapmak istediği sürece Karabükspor her zaman çekinilmesi gereken bir takım.



Maçın analizi yorumu bir tarafa maçın başından sonuna kadar Fenerbahçe taraftarının yaptıklarını takdir etmek gerekir. Bu hafta oynanan bütün maçlarda bütün tribünler teröre olan lanetini kustu ama dün akşam gerçekten çok farklı bir hava vardı Şükrü Saraçoğunda. Maçın başındaki 3 4 dakikalık görüntüler aslında herşeyi açıklar nitelikte. O görüntülerden sonra bu maçı çok da debertmeye gerek yok aslında. Samsunspor klasik Anadolu takımı anlayışıyla oynadı. Hata yapmadan iyi kapandı ve kontralardan atarsam atarım anlayışıyla sahadaydı. Zaman zaman etkili ataklarla Fenerbahçe kalesini yokladı ama Bance ileri uçta olayı bir yere kadar getirebiliyor. Zenke de işin finish kısmını yapamayınca ataklar sonuçsuz kaldı. Fenerbahçe kapanan Samsunspor'u açabilmek adına çok fazla birşey yapamadı. Lige çok iyi başladılar ama Semih Bienvenü ikilisi ligi ne kadar götürür soru işaretleri bıraktı bende. Sonuç olarak maçın hakkı beraberlikti ve nitekim öyle de oldu. Samsunspor için deplasmanda aldıkları bu 1 puan ekstra oldu diyebiliriz. Fenerbahçe adına ise kaybetmemeleri iyi oldu.




Zor Besiktas`in isi. Besiktas taraftari ne baskanindan memnun, ne hocasindan. Sike darbesindeki belirginsizlikten dolayi Fenerbahce`den daha cok yara aldilar belki de. Klubun Demiroren ve disariya karsi borclari konusu, Tayfur Hoca`nin donup donmeyecegi ve yedek hoca Carvalhal`in yetersizligi fazlasiyla can sikmakta. Buna ragmen tokezleye tokezleye de olsa ilerlemeye devam ediyorlar. Bunda en buyuk etken mac genelinde birsey yapmayip oyunu aninda cevirebilen yeteneklere sahip olmalari. Pektemek`in golune kadar macin basindaki enerjiyle Besiktas`in ustun oldugunu soleyebiliriz. Golu atan Pektemek`e cok sevindim. Turk milli takimi olarak golcu niteliginde az oyuncu yetistirdigimiz icin Mustafa`nin oynamasi ve gollerine devam etmesi cok onemli. Mac 1-0 olduktan sonra ise, Besiktas adina Cenk disinda konusulacak pek de birsey kalmadi zaten. Tek basina direndi gucsuz Mersin Idman Yurdu`na karsi. Besiktas`in Mersin Idman Yurdu karsisinda bile bu kadar zor durumlara dusmesi ve kendini yari sahasina hapsetmesi cok kotu. Mersin`in ise Besiktas`a inadina cok hucumcuyla sahada kalmasi futbol adina cok olumluydu. Mersin Idman Yurdu ligi bizim kadar pozitif manada devam ettiremeyecektir fakat dusme potasindanda uzak olacagi cok acik. Tabi son zamanlarda iyice dillenen sike davasiyla alakali bir sikinti yasamazlarsa....

23 Ekim 2011

Seri Galibiyetler, 3. Sıradayız | Ankaragücü 0 - 2 Orduspor



Skor, oynanan futbol herşey çok güzel. Bir deplasmandan daha 3 puanla dönüyoruz. Maç hakkında yazılacak, konuşacak çok şey var. Futbol konuşacak takatimiz kalmasa da bu satırlardan enine boyuna Ankaragücü deplasmanını kaleme alacağız yine. Blog yazarlarımızdan Bilsay Sarper Arslan deplasmandan dönüş yolunda. Maçı her ne kadar Tv'den izlemiş olsak da stadın havası bambaşka. O yüzden yazıyı, yorumu, analizi ona paslıyoruz.

7. hafta geride kalırken, Galatasaray ile aynı puana sahibiz ve averajla 3. sıradayız. Allah nazarlardan saklasın. Aynen devam...

22 Ekim 2011

7. Hafta | Ankaragücü - Orduspor

Vahim bir hafta içi...
Hayatın acımasız gerçekleri,
Boş geliyor bazen bu futbol işleri.
İnsanlarımız ölürken nedensiz bir savaş içinde,
Ne yazsak, neyden bahsetsek
Hepsi o kadar gereksiz, bu gerçekler içerisinde.

***

7. Hafta
Rakip Ankaragücü,
Stad 19 Mayıs...
19 Mayıs Stadyumu bir rüyanın başlangıcı bizler için. Yıllar yıllar geçecek ama hep hatıralarımızda tatlı bir anı olarak kalacak bu güzel stadyum, 29 Mayıs 2011 tarihiyle. O gün Ankara o kadar küçüktü ki tüm Orduluarın gözünde. Adımını attığın her yerde eş, dost.. Türkiye'nin başkentinde sana ait bir parça bulmak galibiyet kadar mutlu etmişti bizleri. İşte bu yüzden tekrar o statta hemde bu sefer Süper Lig maçına çıkıyor olmak çok hoş bir duygu.

Ve Ankaragücü...
Ankara'nın en fazla taraftar kitlesine sahip takımı. Yıllarca uzaktan izlediğimiz takımlardan birisi daha işte onlar. Uzaktan görünen Ankaragücü hep aynı Ankaragücü'ydü. Hiçbir zaman yukarıları zorlayamayan ama düşme potasınada çok yaklaşmayan (son yıllar haricinde) kendine hep orta sıralarda yer bulan, heyecansız, Baidoo, Augistine, Hakan Kutlu, Hakan Keleş, Yılmaz, Kenedy'li kadrosuyla çocuklluğuma renk katan bir takım oldular benim gözümde. Hatta o Hakan Kutlu geçen sene Ankaragücü'nde teknik direktör olma başarısını gösterdi ama kendi kişisel başarısını takım üzerinde sergileyemeyince kovulur vaziyette takımdan gönderildi.
Son 2 3 senesi hep sorunlu geçti Ankaragücü'nün. Geçen sene zorda olsa kaldıkları bu ligde bu sene kendilerine hiç şans verilmiyor. 6 maçta alınan 1 puanda şans vermeyenleri haklı çıkarır nitelikte. Sezon öncesi çok sancılar çektiler, çekmeye devam ediyorlar. Altyapı oyuncularıyla çıkma ihtimalleri bile varken şu anki kadrolarının çok kötü olduğunu düşünmüyorum. Kendi içlerindeki sorunu devre arasına kadar hallederlerse, geçen sene ki sıkıntıları tekrar yaşayacak olsalar bile ligde kalma başarısını gösterebilirler. Trabzonspor maçına çıktıkları kadroya bakınız. Kafaları rahat bir takım olsalar, o kadroyla çok rahat 6 - 7 puan fazlasını alabilirlerdi. Ellerindeki Hürriyet'i Anadolu'da hangi takıma koyarsan koy oynar. Uğur Uçar, Turgut Doğan. Çok kaliteli oyuncular bunlar. En büyük sorunları yedekler sanırım. Sezon öncesi yaşanan sıkıntılar takımdaki oyuncu sayısının çok aşağılarda sınırlanmasına neden olmuştu. O yüzden maç içinde kötü giden oyunu çevirebilecek bir oyuncuları yok gibi..

6 maçta 1 puan ya işte. Geçen hafta Trabzonspor maçında oynanan leziz futbol umut verdi Ankaragücü camiasına. Korkuyorum... Bir diriliş maçı olarak görüyorlar bizim maçı. Buna izin vermeyecek kapasitede bir takımımz olduğuna inanıyorum. Fenerbahçe yada Eskişehirspor maçına hangi motivasyonla hazırlandıysa bu takım, Ankaragücü maçınada aynı motivasyonla hazırlandığını düşünüyorum. Trabzonspor, geçen hafta tam Ankaragücü'nün istediği tarzda bi,r oyun koymuştu ortaya. Oyunu açamamaları ve mutlak kazanma isteğiyle oyunu ileride kabul etmeleri Ankaragücü'ne bol bol kontra imkanı hazırlamış, elindeki kadroda bu o oyuna yatkın olunca ortaya güzel bir maç ve Ankaragücü adına güzel bir oyun çıkarmıştı. Bu maçta aynı oyunu beklemiyorum Ankaragücü'nden. Daha temkinli olacaklarıdır ve ev sahibi olmanın avantajıyla stresi yaşayan taraf onlar olacaktır. Biz ise kendimizi rakibin oyununa göre ayarlayabilen ve çok sakin oynayabilen bir takımız. Rakibin hem ev sahibi hem 6 maç 1 puan stresi, bizim her skorda ortaya koyabildiğimiz rahat oyun bizi bir adım öne çıkartıyor bu maçta. Sonuçta bir şekilde golü bulan taraf olmayı başarabiliyoruz. Yarın oynanacak maçta gol imkanlarını bol bol bulabilebileceğimiz bir maç olacak gibime geliyor.

Uğur Uçar sarı kart cezalısı rakipte. Bu zamana kadar Ankaragücü'nde 6 maçada ilk 11 başlamıştı. Bizde ise Numan'ın sakatlığı tüm moralimizi altüst etmeye yetti. Kendisi hakkında yazımızı hafta içinde buralardan yazmıştık. Ankaragücü bu sezon 6 maçın 5'inde gol atma başarısını gösterdi. Golü bulamadığı tek maç 5. haftada oynadığı ve 3:0 kaybettiği Galatasaray maçı oldu. İlginçtir Ankaragücü'nün bu sezon attığı 6 golde farklı oyunculara ait. Takımda 2. golü bulan oyuncu yok şuana kadar. Puan aldığı tek maçı hatırlamak isteyenler içinde, o maçın 1:1 biten Gençlerbirliği maçını hatırlatayım. 1:0 yenik götürdükleri maçta 10 kişi kalan Ankaragücü, 10 kişi kaldıktan hemen sonra, maçın son dakikasında golü buluyordu. Hürriyet, Rajnoch, Aydın ve kaleci Özden 6 maçtada 90 dakika sahada kalan isimler oldular o tarafta. Ayrıca takım adına tek kırmızı kartıda yukarıda bahsetmiş olduğum Gençlerbirliği maçında Serdar Özkan gördü..
Maçın hakemi Serkan Çınar için hiçbirşey bahsetmek istemiyorum. Serkan Çınar'ı zaten çok iyi hatırlayacaktır renkdaşlarım. Serkan Çınar ismi geçince içimizden birşeyler kopuyor. O Erciyes maçı geliyor akıllara. Hey gidi, ne günlerdi...

Ankaragücü ile bu zamana kadar 1. Lig 2. Lig ve Türkiye Kupası dahil olmak üzere farklı kategorilerde 17 kez karşılaştık. Bu maç 18. maçımız olacak. Resmi olarak en yakın karşılaşmamız 2 sezon önce Ordu'da oynadığımız ve 2:1 kaybettiğimiz kupa maçında gerçekleşmişti. Ankara'da buı zamana kadar hiç galibiyet alamadık Ankaragücü'ne karşı. Bunun yanında 4:0 ve 5:0 gibi mağlubiyetlerimiz mevcut. Toplamda Ankara'da oynanan 8 maçta zaten 1 golümüz bulunuyor. 3 beraberlik ve 5 mağlubiyette cabası. Toplamda 3 galibiyetimiz 5 beraberliğimiz ve 9 mağlubiyetimiz bulunan Ankaragücü'ne karşı bu maçta Ankara'da kazanamama fobisinide yenmeyi arzuluyoruz..

İşte Ankaragücü-Orduspor maçları;
1968-1969 (2. Lig Kırmızı Grup)- Ordu 0:0 Ankaragücü, Ankaragücü 0:1 Ordu
1975-1976 (1. Lig)- Ordu 2:0 Ankaragücü , Ankaragücü 3:1 Ordu
1977-1978 (1. Lig)- Ordu 2:0 Ankaragücü , Ankaragücü 1:0 Ordu
1980-1981 (Türkiye Kupası)- Ordu 1:2 Ankaragücü , Ankaragücü 0:0 Ordu
1983-1984 (1. Lig)- Ordu 0:2 Ankaragücü , Ankaragücü 4:0 Ordu
1983-1984 (Türkiye Kupası)- Ordu 1:0 Ankaragücü , Ankaragücü 5:0 Ordu
1984-1985 (1. Lig)- Ordu 0:0 Ankaragücü , Ankaragücü 0:0 Ordu
1985-1986 (1. Lig)- Ordu 2:3 Ankaragücü , Ankaragücü 1:0 Ordu
2009-2010 (Ziraat Türkiye Kupası)- Ordu 1:2 Ankaragücü

21 Ekim 2011

7. Haftanın Skor ve Maç Sonucu Tahminleri


M.P. Antalyaspor-Galatasaray........:1-3 | 2
Eskişehirspor -Manisaspor............:2-0 | 1
K. Karabükspor-İstanbul B.B..........:1-1 | 0
Bursaspor-Trabzonspor................:2-1 | 1
Ankaragücü -Orduspor.................:0-1 | 2
Fenerbahçe-Samsunspor..............:3-1 | 1
Gaziantepspor-Gençlerbirliği.........:2-1 | 1
Kayserispor-Sivasspor.................:3-1 | 1
M. İdmanyurdu - Beşiktaş............:2-2 | 0

Skor ve maç sonucu tahmini konusundaki gereksiz ısrarlarımıza devam ediyoruz : ) Geçen haftaki başarı yüzdemiz %50 idi. İddialı değiliz. Maksat muhabbet olsun. Sizlerin tahminlerini de yorumlarda görmek bizleri mutlu eder.

Tv'de Futbol ( 21-24 Ekim )

21 Ekim Cuma
20:00 Antalyaspor - Galatasaray (Ligtv)
21:30 Augsburg - Werder Bremen (TRT HD)

22 Ekim Cumartesi
13:30 Kartalspor - Denizlispor (TRT 3)
14:45 Wolves - Swansea City (Ligtv 2)
15:00 Eskişehirspor - Manisaspor (Ligtv)
16:30 Borissia Dortmund - Köln (TRT Haber)
17:00 Bolton - Sunderland (Ligtv 2)
19:00 Göztepe - Gaziantep Büyükşehir Belediyespor (TRT 3)
19:00 Bursaspor - Trabzonspor (Ligtv)
19:00 KDÇ Karabükspor - Büyükşehir Belediyespor (Ligtv 2)
19:30 Liverpool - Norwich City (Ligtv 3)
19:30 Hamburg - Wolfsburg (TRT HD)
21:00 Malaga - Real Madrid (NTV Spor)
23:00 Barcelona - Sevilla (NTV Spor)
23:00 Fluminense - Atletico Mineiro (Ligtv 2)

23 Ekim Pazar
13:00 Real Betis - Rayo Vallecano (NTV Spor)
13:30 TKİ Tavşanlı Linyitspor - İstanbul Güngörenspor (TRT 3)
13:30 Adanaspor - Sakaryaspor (TRT 1)
15:00 MKE Ankaragücü - Orduspor (Ligtv 2)
15:00 Kayserispor - Sivasspor (Ligtv)
15:30 Manchester United - Manchester City (Ligtv 3)
16:00 Konyaspor - Karşıyaka (TRT 3)
16:30 Bayer Leverkusen - Schalke 04 (TRT Haber)
18:00 Queens Park Rangers - Chelsea (Ligtv 3)
18:30 Hannover 96 - Bayern Münih (TRT HD)
19:00 Bucaspor - Çaykur Rizespor (TRT 3)
19:00 Gaziantepspor - Gençlerbirliği (Ligtv 2)
19:00 Fenerbahçe - Samsunspor (Ligtv)
19:00 Atletico Madrid - Mallorca (NTV Spor)
21:00 Internacional - Corinthians (Ligtv 3)
23:00 Villarreal - Levante (NTV Spor)

24 Ekim Pazartesi
20:00 Mersin İdman Yurdu - Beşiktaş (Ligtv)

Kaynak : tribundergi.com

Şanssızlık ve Numan Çürüksu


Numan'ın durumunu aslında çok daha önce öğrendik. İlk tedavisinde bir ay sonra sahalara döneceği açıklansa da kontrol için çekilen ikinci mr'da ön çapraz bağların tamamen koptuğu tespit edildi. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de ameliyat oldu Numan ve 6 ay sahalardan uzak kalacak.

Bizim Numan'a ihtiyacımız olması bir tarafa onun adına da bu sakatlığın onu psikolojik yönden nasıl etkilediğini az çok tahmin edebiliyorum. 2. Ligden Ofspor'dan gelip Jerry'den formayı kapması ve sonrasındaki süreçte dört dörtlük bir futbol oynaması onun bizim gönlümüzü kazanmasına yetti de arttı aslında. Nitekim o da bu sezon 52 numaralı formayı alarak kendisi için de Ordu'nun yerini bir nebze olsun gösterdi bizlere. Orduspor'u analiz eden herkes Orduspor'un defans hattındaki isimleri yetersiz bulurken biz çoğu zaman Numan ismini zikrettik. Geçtiğimiz sezondan kalan isimlerden oynayabilecek olan futbolculardan biri olduğundan ve Süper Ligde de çatır çatır oynayabileceğinden bahsettik. Numan bizi yanıltmadı. 6 hafta geride kalırken bu ligde yıllardır forma giyen stoperlere taş çıkarırcasına futbol oynadı. Ligin şuanda en az gol yiyen takımı olmamızda en az Fornezzi ve diğer savunma oyuncularımız kadar onun da katkısı vardı. Belkide onun bu istikrarlı ve sürekli yükselen performansı onu Milli Takıma bile taşıyabilecekken Karabükspor maçında talihsizlik kapısını çaldı. Çoğu futbolcunun başından geçer bu talihsiz sakatlıklar. Tam kendini gösterme şansı yakalamışken, kariyerinde zirve yapmışken bir anda kapıyı çalan talihsizlik, şanssızlık yada adı ne olacaksa bir anda herşeyi yerlebir eder.

Moralimiz bozulsa da Numan'ın en kısa zamanda aramıza katılıp o formayı giymesini bekleyeceğiz. Kendisinin de moralinin bozuk olduğuna eminim. Fiziksel sakatlıklarda tedavi kadar mental olarak futbolcunun kendisini iyi hazırlaması da tedavinin seyri için önemlidir. 6 ay denildi ama 6 aydan daha bir kısa sürede Numan'ın aramıza döneceğini düşünüyorum.

Geçmiş Olsun Numan.

15 Ekim 2011

Orduspor 2-1 Eskişehirspor


Güzel bir gün, mutlu bir hafta. Fenerbahçe maçından sonra gücümüzü ölçebileceğimiz en önemli maçtı sanırım Eskişehirspor maçı. Hem kadro yapısı (kötü gitselerde son zamanlarda) hem de aramızda geçmişten kalan rekabet psikolojik olarakta bu maçın önemini kat kat arttırıyordu...

Son zamanlarda şansımız tutuyor Eskişehirspor'a. 2. Lig'deyken böyleydi, Bank Asya 1. Lig'de de böyleydi, bu sene de aynen böyle oldu. Gosso ve Numan'ın yokluğunda beklediğimiz isimlerle çıktık sahaya. Ali ve Sedat hiçte aratmadı bu ikilinin yokluğunu. Bu kısım önemli. Gerçek anlamda takım olmayı başarmak üzereyiz. Kişilere göre değil takıma göre oynuyoruz. Bir kişinin yokluğunu diğer arkadaşları doldurabiliyor. Bu da 6 maçta 11 puanı aldırıyor takıma.

Tribünler geçmiş maçlara göre daha dolu bir görüntü içerisindeydi. Bunda maçın önemi ve bilet fiyatlarının düşürülmesininde etkili olduğu söylenebilir. Ama eksikler var. Bizim potansiyelimiz bu değil çünkü. Gün zaman uymayabilir ama insanlar artık maçlarını evden takip etmeyi tercih ediyor. Tribünlere gelenler dışında o tribünlerde olanlar kadar olup maça gelme imkanı olan insanlar artık maçlara gelmiyor "evimde izlerim maçımı" diyorlar. 26 yılın ardından çıktığımız bu ligde, bu takım benim takımım diyen insanların kaybolan heveslerini de anlamıyor değilim...

Önemli puanlar alıyoruz. Ligin başlarında aldığımız bu puanlar, ileride ligler kızıştığında daha çok işimize yarayacak. Haftalar geçtikçe kim iyi kim kötü ortaya çıkacağı için rakipler ve bizler ona göre oyun oynayacağız. Bu durumda beklenmeyen puan kayıpları yaşatacaktır. Yada şöyle diyelim, bugün oynadığımız oyun gibi rahat maçlarımız olmayacaktır. Bana göre bugün rahat oynadık. Bizi strese sokan tek olay maçın 2-1'e gelmesiydi. 2-1 tehlikeli skor. 1-0 devam etse bu kadar strese girmezsin. Ama 2-1'de durum değişir. Rakip gol atmıştır kendine güveni gelmiştir. Bir hata yaparsın affetmezler. Son 30 dakika bunlar geçti aklımızdan...

İlk yarıya Eskişehirspor başladı ama bu başlangıçla birlikte sezonun en erken golünü atmaya çok yaklaştık ki Culio ile girdiğimiz pozisyondan yararlanamadık. 6 maçtır maçlara hep hızlı başlayan taraf biz oluyoruz. Bu golden sonra etkili ataklarımız devam etti ama ceza sahasında son buldu kaleyi bulmadan. İlk yarıda zaten bu şekilde bitti. Koca 45 dakikada 2 takımında kaleyi bulan bir şutu olmadı. Akıllarda kalan pozisyonlar 1. dakikada Stancu ile bizim, 45. dakikada Erkan'ın plasesiyle onların girdiği pozisyonlardı. Bunun yanında ilk yarıda akıllarda kalan 3 tanede sarı kart vardı. Yanyana oynayan iki isim Alper ve Veysel'in gördüğü sarı kart ile Ali'nin gördüğü kartlardı bunlar.

Sıkıcı bir ilk yarının ardından akıllara gelen ilk maç hemen 2 hafta önce oynadığımız Samsun maçıydı. İlk yarısı iki takımında çok kötü oynadığı, 2. yarı iki takımında çok iyi oynamaya çalışıp kilidi açamayışı ve maçın 0-0 bitmesi gibi. Bu maçtada aynı senaryoyu yaşayacağımızı düşünmüştüm. Ki ilk 15 dakikada gol atamazsak oyun iyice kilitlenir bu şekilde de biter düşüncesi vardı. Nitekim 2. yarıyada ilk yarıda olduğu gibi hızlı başladık. İkinici yarının 1. dakikasında da çok etkili geldik ama sonuç alamadık. İlk yarının kopyasını yaşıyorduk 2. yarıda da. Tempolu oyun ve ilk 5 dakikada bu sefer atılan gol. Güzel bir baskı kurduğumuz Eskişehir kalesinde ardarda kullandığımız kornerlerin 3.sünde Culio'nun ortasını Stancu, kaleci Ivesa'dan önce tamamlayınca 1-0 öne geçmeyi başardık. Eskişehirspor ne olduğunu anlamaya çalışırken ceza sahasında ki karambolde Culio'nun şutunu Ivesa'nın kolunun altından kaçırması ile 5 dakikada skoru 2-0'a getirdik. Gelen her gol neşemizi daha da yerine getirmeye yetmişti bile. Attıkca atası geliyor insanın. Bu gazla 4'ü 5'i beklerken 65. dakikada golü yiyen taraf olduk. İlk golun bir benzerini bu sefer biz yedik. Soldan Dede'nin ortasına Kamara, Fornezzi'den önce dokundu 2-1.

Skor kötü, skor tehlikeli. Oyun güzel ama rahat değiliz artık. Ben bu dakikadan sonra Yalçın'dan bahsederim. Kendi içimde çok saçma bir transfer olduğunu düşünmüştüm ama ne güzelde yanıltıyor beni öyle. Tek bir hata yapmadı, her topa nasıl müdahale edilmesi gerekiyorsa öyle müdahale ediyor. Eskişehir'in ileri hattına tek bir göz açtırmadı. İnanılmaz güven verdi, vermeye devam ediyor. Benim maşallah dediğim 2 gün yaşamıyor ama inşallah bu çizgin hep devam eder Yalçın. Eskişehir cephesi attığı golden sonra bir kere etkili geldi, oda yüreğimizin ağzımıza gelmesine yetti. Dede'nin kornerine iyi ki kötü bir kafayla karşılık verdi Batuhan.

Son 5 dakikada golü atan Kamara'nın kırmızı kart görmesiyle rakibin direnci kırıldı. Son dakikaları çok heyecanlı geçen maçta Dede'nin çaprazdan kullandığı serbest vuruş barajdan dönünce bizim adımıza kontraya dönüştü. 3'e 1 geldiğimiz pozisyonda günün en başarılı isimlerinden olan Stancu'nun bencilliği Fatih'i çileden çıkarmaya yetti. Stancu kendini göstermek istiyordur kabuldur ama ortada bir takım oyunu varsa o pozisyonda Fatih'e atmalıydın o topu. Ben yinede olaya negatif yönden bakmıyorum, son dakikanın verdiği heyecana bağlıyorum.

Son olarak genel bir değerlendirme yapayım takımımız hakkında:
* Fatih Tekke ileride güzel işler yapıyor. Geçen sezon forvetsizken golü bulamıyorduk ama bu sene bir şekilde buluyoruz. Fatih'de bu işe gol atmayarak katkı veriyor. Mücadelesi yaşına rağmen çok çok iyi. İleride indirdiği toplar, boşalttığı alanlar arkasındaki arkadaşlaerına kolaylık sağlıyor.
* Culio 10 numaranın hakkını veriyor. Ama Türkiye Ligi'nin klasik sorunlardan biri olan" iyi olan oyuncuya vurun tekmeyi" görüşünün mağduru oluyor. 60. dakikada ona yapılan faul sayısı 5 idi.
* 90. dakikada bile koşan oyuncularımız var. Kondisyonumuz çok iyi. Dakika kaç olursa olsun çok rahat top yapıyoruz kendi içimizde. Doldur boşalt işine kolay kolay girmiyoruz.
* Duran toplardan geçen sene çok sıkıntı çekmiştik. Gol atamaz ama rahat gol yerdik. Bu sene bunu tersine çevirmeye başardık.
* Dalmat şuan ki haliyle en fazla 60 dakikayı kaldırabiliyor oyunda. Oyuna sonradan alınması daha mantıklı gibi.
* Stancu günün en çalışkan isimlerinden biriydi. Belkide en iyisiydi. Son dakikayı yaşanmamış sayalım :)
* Ali - Onur, Onur - Gosso, Gosso - Ali kim oynarsa oynasın o bölgede belli bir standartı tutturuyoruz. Yine geçen seneden karşılaştırayım. Arada lig farkı var ama farkı görmek açısından söylüyorum bunu. Ali - Murat ikilisinden biri ne zaman olmasa çok sıkıntı çekiyor pozisyon bulamıyorduk.
* Defans hattımız ligin en iyilerinden şu an için. Zaten 6 maçta yediğimiz 4 golde bunun kanıtı.
* Fornezzi'ye hiç girmiyorum. Bugün fazla iş düşmedi ama güven veriyor kalesinde. Golde zamanlama hatası vardı.

14 Ekim 2011

Kaldığımız Yerden Devam | Orduspor vs Eskişehirspor


Aradan geçen 3 yıllık zamanın ardından Ordu'da Eskişehirspor ile yeniden karşılaşacağız. 2005 yılındaki maçlardan sonra Eskişehispor ile oynadığımız maçların havası her zaman farklı oldu. Malum olaylar ve sonrasında yaşanan süreçten dolayı gergin ve bir o kadar zevkli maçlar oynadık Eskişehirspor ile. Yarın iki ekip bu sefer Süper Ligde karşı karşıya gelecek. 6 yılda iki takım 2b'de, Bank Asya'da ve Süper Lide karşı karşıya gelmiş olacak.

Eskişehirspor adına da bizim adımıza da önemli bir karşılaşma olacak yarınki maç. Şayet biz kazanırsak ilk 5 haftada 8 puan alarak yaptığımız iyi başlangıcı deyim yerindeyse taçlandıracağız. Yapılan iyi başlangıcın üzerine takım hem kazanmaya devam edecek hem de sıralamada daha iyi yerlere çıkacağız. Öyle bir durumdaki lig yarın kazanırsak maç fazlasıyla 2. sıraya kadar çıkabiliyoruz. Sıralamanın çok da önemi yok aslında. Önemli olan takımın kazanmayı, özellikle de Ordu'da kazanmayı alışkanlık ve gelenek haline getirebilmesi. 5 hafta geride kalırken içerde bir maçımızı kazandık diğer maçımızda ise berabere kaldık. Rakibin Eskişehir olduğunu düşünürsek bir puanın da iyi olabileceği düşünülebilir ama Ordu'da Orduspor için üç puanda başka ihtimallerin herhangi bir aksilik olmadığı sürece konuşmaması lazım. Aynı şekilde Eskişehirspor'un kötü gidişe son vermek isteyeceğini de düşünürsek, onlar adına da bir o kada önemli bu karşılaşma.

Rakibimizi Tanıyalım ;
Süper Lige çıktıktan sonra 3. sezonları ve çoğu konuda bizden daha derli toplular. Geçen seneki çekirdek kadroyu koruyup üzerine çok çok iyi transferler yaptılar ama bu transferlerin verimini henüz alabildiklerini söyleyemeyiz. Lige çok iyi bir başlangıç yapıp ilk iki maçta 6 gol atıp 6 puan aldılar ama sonrasında düşüşe geçtiler. Önce içerde Gençlerbirliği ile berabere kaldılar ve sonrasında Galatasaray'a ve Trabzonspor'a mağlup oldular. Son 3 haftadır gol atamıyorlar. Kalede ise İvesa'nın hatalarından dolayı sıkıntı yaşıyorlar. Sezon başındaki iyi başlangıcın ardından Skibbe'ye olan güven şimdi çok daha farklı durumda ve bize karşı alacak oldukları br mağlubiyet bile Eskişehirspor'da huzursuzluğu çok daha yukarılara taşıyabilir. O yüzden yarınki maça yeniden doğuş olarak ve toparlanmanın ilk aşaması gözüyle bakıyorlar. Hem teknik ekip hem de futbolcular bu bilinçle sahada olacaklar. Gerçi onların kötü gidişatının bizi iştahlandıracak bir yanı da yok. Tek tek ele alındığı zaman gerçekten çok komplike bir takım Eskişehirspor. Kamara, Kris Boyd, Mehmet Yıldız, Batuhan Karadeniz gibi hücumcuların yanı sıra geçen sene göz önüne çıkan ama bu seneki performansıyla adından söz ettiren Alper Potuk, orta sahanın diğer bir çalışkan ismi Erkan Zengin, Pele gibi isimlere sahipler. Sol bekte bir Dormunt efsanesi Dede'yi de es geçmemek lazım. 5 hafta geride kalırken ilerlemiş yaşına rağmen ortaya koyduğu performans takdir edilecek cinsten. Eskişehirspor'un muhtemel kadrosunu yazmayacağım. Zaten son haftalarda farklı farklı kadrolarla sahaya çıkıyorlar. Kris Boyd gibi bir ismin yedek kalması ve oynayamaması biraz ironik olsa da ileri uçta şimdiye kadar Skibbe genellikle Kamara'yı yanına ise Mehmet Yıldız'ı veya Batuhan'ı kullandı. Hücüm bakımından göz dolduran bir takım olan Eskişehirspor'un defans yönü ise biraz daha zayıf. Mevcut oynayan isimlerin alternatifleri yok gibi. Ayrıca kaleci konusunda da bariz bir sıkıntıları var. İvesa ligin ortalama kalecilerinden. Bazı maçlarda üstün performans sergilemesine rağmen bazen ise çok hatalı goller yiyebiliyor. Orta saha ve ileri uç arasında pas alışverişini sağlayacak bir 10 numara eksikliğini de hissetmiyor değiller. Ama dediğim gibi bu eksik noktalara rağmen Eskişehirspor'un ileri uç elemanları gününde olursa bizim adımıza sıkıntılı bir maç olur.

Bizim kadro yapımız belli. Geride kalan haftaların aksine kadroda iki isim yer almayacak. Gosso kart cezalısı, Numan ise sakatlığından dolayı forma giyemeyecek. Sistem yada kurgu değişikliği olacağını sanmıyorum. 5 haftalık periyodda takımın sahadaki tek kurgu değişikli Dalmat'ın sola, Stancu'nun sağ kanada geçmesi. Yine fantastik hareketler içine girmeyecektir Metin Hoca. Numan'ın yerine Sadat, Gosso'nun yerinde ise Ali ile sahaya çıkacaktır yüksek ihtimalle. Gosso'nun oynamayacak olmasından dolayı elde kalan yabancı hakkını Nickenig ile kullanması da
ihtimal dahilinde. Bu ihtimallerin dışında Metin Hoca'nın süpriz yapma ihtimali olur mu onu yarın göreceğiz. Sahaya çıkan 11'de olmasa bile oyuncu değişikliklerinde artık biraz daha aktif görmek istiyoruz. En azından Osei'nin geçen haftaki A2 performansından sonra 18'e girmesi gerekiyor.

Çok fazla teknik taktik konuşmaya gerek yok. Yarın 19 Eylül'de yağmurlu bir hava olacak. Maçın C.tesi günü saat 15:00'a konulmasının sebebini Tff'ye mi yoksa yayıncı kuruluşamı sormak gerekir orası tartışılır. Stadların boş kaldığı bir dönemde bu iki kurumda stadların doluluk oranına direk olarak etki ediyor. Hafta içi mesai saatlerinde oynanan maçları da göreceğiz daha. O yüzden çok fazla içerlemeyelim de demiyorum değil.

Eski yaşananların hatırlanmadığı, sahada güzel futbolun olduğu, tribünlerin dolu olduğu ve karşılaşmanın sonunda Orduspor'un 3 puanı aldığı bir karşılaşma olur umarım.

13 Ekim 2011

The German Panzer | Tobias Nickenig Röportajı

Takımda henüz forma şansı bulamamış olmasına rağmen taraftarımızın en çok sevdiği isimlerden biri olan Tobias Nickenig ile bir röportaj gerçekleştirdik. Sosyal paylaşım sitelerinde taraftarla olan samimiyeti ve sempatikliği ile şimdiden gönlümüzde ayrı bir yer edindi. Sezon başında geçirdiği sakatlığın üstesinden geldikten sonra forma şansı bulmasıyla birlikte taraftarın gönlündeki yerini daha da sağlamlaştıracağını düşünüyorum.



D.A.G : Merhaba Tobias, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin teşekkür ederiz. Seninle röportaj yaptığımız için çok mutluyuz.
Öncelikle klasik sorumuzla başlayalım. Tobias kimdir ? Bize kendin hakkında bilgi verir misin.
Tobias Nickenig : Merhaba. Bende çok teşekkür ederim. Öncelikle aileme çok düşkün biriyim. Benim için ailem her zaman önceliklidir. Zamanımı karımla ve oğlumla geçirmeyi seviyorum. Ayrıca arkadaşlık ve dostluk benim için çok önemlidir. Gerçek arkadaşlarım için her şeyi yaparım. Futbolun dışında kendimi tanımlayacak olursam, Gülümsemeyi seven ve hayatı tadını çıkaran biriyim.

D.A.G :Orduspor’dan gelen transfer teklifini duyduğunda Orduspor ve Türkiye hakkında ne düşündün ? İlk tepkin ne oldu ?
Tobias Nickenig :Dürüst olmak gerekirse, Orduspor’un teklifini ilk duyduğumda Orduspor ve Ordu hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Sonrasında telefon görüşmeleri yaptım. İlk telefon görüşmemi çok iyi bir arkadaşımla yaptım ki kendisi zaten Türk’tür. Ondan çeşitli bilgiler aldım. Sonrasında Metin Hoca ile üç kez bir araya geldik. Orduspor ve benim için uygun şartlar gerçekleşti ve şuan Orduspor’dayım. Ayrıca birkaç yıl önce yakın arkadaşım olan Ümit Özat’dan dolayı Türkiye’ye transfer olmayı dusunmekteydim.

D.A.G :Ligin şuanda 5 haftası geride kalmış olmasına rağmen sakatlığından dolayı henüz forma şansı bulamadın. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun ? Seni kötü yönde etkiliyor mu bu durum ?
Tobias Nickenig :Şimdiye kadar oynayamadığım için çok üzgünüm. Fakat ben pozitif düşünen biriyimdir. En kısa zamanda takıma katkıda bulunmak için elimden geleni yapıyorum.


D.A.G :Takımda senin pozisyonunda oynayan takım arkadaşların Yalçın, Numan ve Sedat hakkında neler düşünüyorsun ?
Tobias Nickenig :Sedat, Yalçın ve Numan ile aramızda iyi bir ilişki ve rekabet var. Hepsi çok iyi futbolcular. Maçlarda kimin oynayacağı Hocanın kararı.

D.A.G :Hazır olduğunda ilk 11’de oynayacağını düşünüyorum. Sen ne düşünüyorsun ? İlk 11’in sürekli isimlerinden biri olarak görüyor musun kendini ?
Tobias Nickenig :Sahada ne yapabileceğimi ve tabi ki de yeteneklerimi biliyorum. Ordu’ya kulübede oturmak için gelmedim. Eğer fitsem ve formdaysam her zaman oynamak isterim. Tabi bu her futbolcunun istediği bir şey.

D.A.G :Takımda en beğendiğin futbolcu kim ?
Tobias Nickenig :Takımızda çok iyi futbolcular var. Her futbolcunun kendisine has özellikleri ve oynadığı mevkiye göre sahip olduğu özellikler vardır. Bu da bizim başarılı olmamız için çok önemli. O yüzden tek tek isim vermeyeyim.

D.A.G :Ordu hakkındaki düşüncelerin neler ? Sevdin mi Ordu’yu ?
Tobias Nickenig :Ordu’yu çok sevdim. Özellikle deniz kenarı, sahil ve şehir merkezini çok seviyorum. Çok iyi restaurantlar var. Aradığım her şeyi rahatlıkla bulabiliyorum. Ayrıca buradaki insanlar beni ve ailemi çok sıcak karşıladılar. Kulüpteki insanlar, komşularım ve şehirde karşılaştığım herkes çok kibar ve herhangi bir ihtiyaçta yardım etmek istiyorlar. Gerçekten bu çok güzel ve mutluluk verici.


D.A.G :Takımdaki arkadaşlık ortamı hakkında ne düşünüyorsun ? En iyi arkadaşların kimler ?
Tobias Nickenig :Takımdaki arkadaşlık ortamı çok güzel. Yabancı ve yerli futbolcular çok kısa sürede kaynaştı. Takımdaki en yakin arkadaşlarım Selçuk ve Orkan Balkan. Zamanımın çoğunu onlarla geçiriyorum. Beraber yemeğe gidiyoruz, dolaşıyoruz ve oldukça fazla muhabbet edip gülüyoruz.

D.A.G :Sosyal paylaşım sitelerinde oldukça aktifsin. Bu yüzden taraftarla aranda daha şimdiden güzel bir bağ oluştu. Ayrıca Türkçe öğrendiğini biliyoruz ve bu taraftarları çok mutlu ediyor. Taraftar ile arandaki bağ aynı ölçüde devam edecek mi ?
Tobias Nickenig :Evet doğru, Türkçe öğreniyorum. Benim için insanlarla iletişim kurabilmek çok önemli. Daha önce söylediğim gibi benim Almanya’daki en iyi arkadaşım bir Türk ( Yiğit ) ve ben Türkleri çok seviyorum. Taraftarla iletişim içinde olmayı seviyorum çünkü gençken stadyuma gidip idol olarak gördüğüm futbolcuları görebilmek için yaptıklarımı hiç unutmuyorum. Bu yüzden elimden geldiğince taraftarlarımızla samimi olmak hoşuma gidiyor.

D.A.G :Amaçların neler ? Belli bir kariyer hedefin var mı ? Orduspor’da uzun süre oynamayı düşünüyor musun ?
Tobias Nickenig :Yeteneklerimi Orduspor taraftarına ve Süper Lige gösterebileceğim zamanı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu ligi sezon sonu çok iyi bir yerde bitirebileceğimizi ve ligde iyi bir rol oynayacağımızı düşünüyorum. Benim Orduspor ile olan sözleşmem iki yıllık ama her şey yolunda giderse Orduspor’da 2 yılın ardından birkaç sezon daha forma giymeyi çok isterim.

D.A.G :Almanya’dan en çok neleri özledin ?
Tobias Nickenig :En çok ailemi ve arkadaşlarımı özledim.

D.A.G :Türk yemeklerini sevdin mi ? Sevdiysen en çok hangileri hoşuna gidiyor ?
Tobias Nickenig :Türk yemeklerini çok sevdiiim!! : ) Özellikle İskender ve kavurmaya bayılıyorum. Ayrıca yöresel Ordu yemekleri de favorilerimden.


D.A.G :Süper Lig hakkında ve Türkiye hakkında neler düşünüyorsun ?
Tobias Nickenig :Süper Ligde çok iyi futbolcular var ve ligin kalitesi gerçekten çok iyi. Türk Futbolu ile ilgili en çok sevdiğim şeylerden biri taraftarların takımlarını çok iyi desteklemeleri. Bizim taraftarımız da gerçekten çok iyi. Buradaki insanlar futbolu çok seviyorlar. Türkiye’yi de aynı şekilde çok sevdim. Çünkü şimdiye kadar karşılaştığım her insan gerçekten çok kibar yaklaştılar bize.

D.A.G :Son olarak Orduspor taraftarına neler söylemek istersin ? Mesajın var mı taraftara ?
Tobias Nickenig :Orduspor taraftarına mesajım ; Sadece el ele vererek, birlikte hedeflerimize ulaşabiliriz. Bize karşı sabırlı olun. Yeni bir takımız ama her maçta elimizden gelenin en iyisini sahaya koymaya çalışıyoruz. Sezon sonunda da ligi iyi bir yerde bitireceğimizi düşünüyorum. Bizi her maçta, aynı şekilde destekleyemeye devam etsinler. Taraftarımızı çok seviyorum. Son olarak Ben MORBEYAZ’ım : )

Çok Teşekkür ederiz Tobias. Orduspor'a vereceklerinden Orduspor taraftarı adına hiçbir şüphemiz yok. Umarız en kısa zamanda sakatlığını atlatırsın ve Mor Beyaz formayı giymeye başlarsın. Seni Orduspor forması altında izlemek için sabırsızlanıyoruz.

*

Tobias'ı biz hazırlık karşılaşmalarından ve geçmişinden az çok tanıyoruz ve nasıl bir futbolcu olduğunu biliyoruz. Ama Orduspor'u takip eden fakat Ordusporlu olmayan okurlarımız için Tobias'ın kısa bir videosuyla röportajımızı sonlandıralım.




Bu röportajın kaynak gösterilmeden yayınlanması durumunda yasal yollara başvurulacaktır...

12 Ekim 2011

6. Hafta Tahminleri | Sonuç & Skor


Takım Süper Lige çıktıktan sonra uyum sorunundan kendimize de pay biçmiçtik. Onlar nasıl bu lige alışma sürecinde olacaksa blog olarak aynı süreci biz de yaşayacağız dedik. Nitekim takım bizden daha iyi başladı diyebiliriz : ) Tahmin olayına geçen hafta başladık. 9'da 4 bilmişiz. Kötü bir başlangıç. Ortalamanın altında en azından. Bu hafta yine zorlu karşılaşmalar var. Biraz daha fantastik hale getirip hem maç sonucu hem de skorunu tahmin etmeye çalıştık. İddialı değiliz. Burdan bakınca nasıl duruyor onu belli ediyoruz. Yorumlarınızla haftanın tahminlerini ben daha iyi bilirim demek sizlere kalmış...

Beşiktaş- Kayserispor................:1 | 2-1
Galatasaray -Bursaspor.............:1 | 2-1
İstanbul B.B.-Samsunspor..........:1 |2-0
Gençlerbirliği- M.P. Antalyaspor...: 2 | 0-1
Orduspor - Eskişehirspor..........: 1 | 2-0
Sivasspor -Gaziantepspor..........: 0 | 1-1
Manisaspor- K. Karabükspor.....: 0 | 2-2
M. İdmanyurdu - F.bahçe.........: 2 | 1-2

11 Ekim 2011

Bir Şampiyonayı Daha Kaçırma İhtimali...


2002 dünya Kupasında 3. olduğumuzda ne çok mutlu olmuştuk. Türk futbolunun bir ivme kazandığını ve o tarihten sonra herşeyin çok daha iyi olacağını sanmıştık.

2002 sonrası 2 şampiyonayı televizyondan izledik. Euro 2004 ve 2006 Dünya Kupasında yoktuk. 2004'te çağ dışı futbol oynayan komşumuz Yunanistan'ın kupayı nasıl kaldırdığına Televizyondan şahit olduk. 2006'da İtalya kupayı kaldırdı ama Türk Milli Takımı yine yoktu şampiyonada.

Aradan geçen 6 yılın ve kaçırılan 2 şampiyonanın ardından yeniden boy gösterdik Euro 2008'de. Son dakikada gelen goller, oynanan kötü futbola rağmen kazanılan maçlar ile yarı finale kadar geldik. Şaşkınlık vericiydi aslında bulunduğumuz konum. O noktaya kadar nasıl geldiğimizi, şansın nasıl yanımızda olduğunu çoğumuz hatırlıyordur. Yarı Final maçında şampiyonanın belkide en iyi futbolunu oynamamıza rağmen Almanya'ya elendik.

Euro 2008 sonrası tavan yapan süksemizi 2010 dünya kupasına katılamayarak sıfırladık. Şimdi önümüzde 2012 var ama oraya gidip gidemeyeceğiz ise bu gece belli olacak. Blogtan çoğu zaman Milli maçları enine boyuna değerlendirdik. Kadro analizini, oynanan futbolun analizini derinlemesine yaptık ama son zamanlarda gerek kadro seçimleri, gerekse Milli Takımın artık bazı takımların tekelindeymiş gibi ilerlemesinden dolayı eskisi gibi bir heyecan olmadığını düşünüyorum. Euro 2012'ye gitsek ne olur, bu futbolla gideceksek gitmeyelim söylemlerinin aksine Almanya bize kıyak yaparsa Euro 2008 veya 2002'deki gibi başarılı bir şampiyona geçireceğimizi düşünüyorum. Fransa 98'den bu yana sadece 3 şampiyonaya katılmamıza rağmen katıldığımız şampiyonalarda ortaya koyduğumuz performans ap açık ortada. Dediğim gibi denklemler yerini bulursa ve bu gecenin ardından grubu 2. bitirip Euro 2012'ye katılma şansımızı sürdürebilirsek turnuva hakkında uzun uzadıya konuşuruz.

Bu akşam bizim oynayacağımız futboldan ve alacağımız sonuçtan ziyade Almanya'nın Belçika karşısında ne yapacağı önemli. Almanya bizim işimize gelen bir sonuç alabilir yada Belçika kazanabilir. Belçika kazanırsa da söylenecek birşey yok. Çünkü şuan ipler bizim elimizde değil. Çıkıp maçı kazanacağız ve kaderimizde ne varsa ona razı olacağız...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...