30 Ağustos 2012

Haftanın Maçı #3 | Gençlerbirliği vs Orduspor


Ulusumuzun Zafer Bayramı kutlu olsun...

Günün haberi Yiğit Gökoğlan'dan geldi. Spor basını öğlen saatlerinde Yiğit Gökoğlan'ın takımımıza 1 yıllığına kiralandığını yazdılar. Akşam saatlerinde ise henüz anlaşmanın sağlanmadığının, sağ taraf için iki ismin düşünüldüğünü bunlardan birinin Yiğit olduğunu ama maliyetinin 2 milyonu bulduğu belirtildi. Bir söz var "sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" diye. Bu konuda yanlış yapıyoruz gibi. Geçen sene Culio olayında yaşananalar henüz hafızalarımızdan silinmemişken aynı takımdan kiralık oyuncu almak çabasını doğru bulmuyorum. Eğer bu transferi göz göre göre yapıyorsak ileride yaşanacak bir sorunda şikayet etme hakkımızın olduğunu da düşünmüyorum. Yiğit gelsede gelmesede sağ açığa bir isim geleceği aşikar. Bunun yanında sol beke ve stopere de yapılacak transferler var. Bugün yarın bu transferlerde netlik kazanacak. Bu muhtemel isimler içerisinde adı en çok dillenen ise Atilla Turan oldu. Atilla Turan'ı bundan 2 ay önce blogumuz aracılığıyla da önermiştik kulübe. Atilla'ya bizden başka taliplerde varken oyuncunun Türkiye'ye sıcak bakmadığını da az biraz biliyoruz artık.

Maça geçelim o zaman. Ligin 3. Haftasını Gençlerbirliği maçıyla açıyoruz. Saat 19:00'da Ankara 19 Mayıs Stadyumu'nda başlayacak maçın hakemi ülkemizi son zamanlarda Avrupa'da gururla temsil eden Cüneyt Çakır. Maçın yayını ise LigTV.

Geçen sene iki maçtada kazanamadığımız bir takım Gençlerbirliği. 3. haftaya girilirken onlarda bizde 4 puandayız. İlk hafta aldıkları MP Antalyaspor galibiyeti gerçekten çok şaşalıydı. 80. dakikaya 1:0 yenik girdikleri maçı 3:1 kazanmaları en azından ilk hafta için "biz kolay kolay maçtan kopmayız" havası yarattı. Geçen hafta Akhisar Gençlikspor deplasmanında ortaya konan oyun ise hayal kırıklığıydı. Ligin yeni ve şu an için en zayıf takımlarından biri olarak göze çarpan Akhisar karşısında 1 puanı zor kurtardılar. Bu maçta göze çarpan en önemli isim ise Gençlerbirliği'nde şüphesiz ki kaleci Ramazan Köse oldu. 1988 doğumlu Ramazan yaptığı kurtarışlarla takımın aldığı 1 puanda başrol sahibiydi. Ramazan Köse'nin ismini anımsayanlar vardır. Ramazan Gençlerbirliği zamanında Giresunspor'da kiralık oynamıştı.

Lig Tv'nin maç öncesi hazırladığı tanıtım klibinde verdiği bir bilgi gerçekten ilgi çekiciydi. Geçen sene Ankara'da oynadığımız ve 3:1 kaybettiğimiz maçta gol atan 4 isimde bugün takımlarının kadrolarında değiller. Bizim tek golümüzü atan Culio şimdi Mersin İdman Yurdu forması giyerken onlar adına gol atan Yasin Öztekin Trabzonspor'a, Herve Tum ise SB Elazığspor'a transfer oldu. Bu 3 isimin yanında o maçta Orduspor forması altında kendi kalesine gol atan Yalçın Ayhan ise bugün Kasımpaşa forması giymekte. Gençlerbirliği'nden ayrılan diğer önemli isimler arasında Soner Trabzonspor ile, Mehmet Akgün ise Beşiktaş ile anlaştı. Geçen sene ellerinde parlayan birçok oyuncuyla yollarını ayıran Gençlerbirliği bu süreçte kadrosuna yeni yıldız adayları gurbetçileri ve Yugoslav kökenli oyuncuları kattı. Bu isimler yanında Galatasaray'dan Serkan Kurtuluş ile yakın zamanda anlaşma sağladılar. Samsunspor'dan alınan Ekingho transferine ise şaşırdım. Geçen sene kaçırdığı gollerden sonra en azından Türkiye içinde 1. Lig takımlarından bile teklif almasının zor olacağını düşünüyordum. Ekingho'nun Türkiye kariyerindeki ilk golünü Gençlerbirliğine attığınıda belirtelim.

Orduspor tarafında 2 maçta ortaya konan ılımlı futbol bizleri memnun etti. Eksikler var ama bunlar zamanla hallolacak eksikler gibi görünüyor. Mesela orta sahasının orta ikilisine hala alışamadık. Pekte olumlu baktığımız söylenemez. Israrla Ali'nin stoperde oynaması, Ömer ve Numan'a şans verilmemesi, bunlarla beraber hala stoper transferi düşünülmesi Numan veya Ömer'in gözden çıkarıldığı anlamına gelebilir. Piyangonun kime vuracağını yakın zamanda göreceğiz. 2 hafta sonunda en büyük hayal kırıklığımız Hasan Kabze oldu. Geçen hafta attığı gol ve gelen galibiyet biraz olsun performasnı konuşmamamızı sümenaltı etsede, bu şekilde oynadığı taktirde kadroda olamayacığını kendiside iyi biliyordur. Ama ben Hasan'a güveniyorum. Yaşadığı sakatlıktan sonra eski olumlu futbolunu tekrar göreceğiz Hasan'ın. Sakatlık dedik, hakkında o kadar söylenince sakatlandı Kabze. Bu kadar mı ah ettik anlamadım (: Hasan bu takıma her zaman lazım olacak bir isim, sakatlığı büyük eksik olacak Gençlerbirliği karşısında. Hasan'ın yokluğunda Cuper'in o bölgeyi nasıl kullanacağı merak konusu. Tahminden çok öğrendiğimize göre Umbides, Hasan'ın yerine çıkacak, Müslüm ise Umbides'in yerinde maça başlayacak.

Gençlerbirliği'nde Cem Can'ın sakatlığı bulunuyor. Aykut ise geçen hafta oynanan Akhisar maçında gördüğü kırmızı kart ile cezalı duruma düştü. Bizde Hasan'ın yokluğu dışında klasik Selçuk'un olmaması durumu söz konusu. Selçuk'un yaşadığı sakatlık gerçekten planları çok bozdu bana göre. Maç hakkında tahmin yürütmek istiyorum, kafamda beraberlik ağır basıyor. Aslında her türlü sonuca açık bir maç ama iki takımında birbirine bir üstünlük kuramayacağını düşünüyorum ama çokta emin konuşamıyorum. Bundan önce oynadığımız Mersin İdman Yurdu ve Eskişehirspor maçlarında az biraz tahminlerde bulunduk, tutturduk ama bu maç gerçekten zor. Bayrama denk geldiği için kaçırdığım Mersin maçından sonra cuma gününe aldıkları için gidemeyeceğim Gençlerbirliği maçınıda oturup koltuğumuza televizyondan izleyip, kimin istediğini alacağını göreceğiz. Onlar yada biz kazanacağız, belkide kimse kazanamayacak ama tarafsız gözle izleyenler çok zevkli bir maç izleyeceklerdir diye düşünüyorum.

Gençlerbirliği'ne karşı Ankara'da galibiyetimiz yok. Oynanan 8 maçta 6 mağlubiyet 2 beraberliğimiz var. Toplamda Gençlerbirliği'nin bize karşı 8:4'lük üstünlüğü var. 4 maçtada beraberlik...İki takım arasında oynanan 16 maçta en gollü maçlarda sadece 4 gol atıldığını görüyoruz. Genel anlamda kısır maçlar oynanıyor Gençlerbirliği - Orduspor arasında. 4 gollü maçların bir tanesi geçen sene uzun yıllar sonra karşılaştığımızda aldığımız 3:1'lik yenilgide geldi. Bir diğeri ise 1985-1986 sezonunda Ankara'da 2:2'lik beraberlikte geldi. Gençlerbirliği 3 maçında 3:0'lık skorla sahadan ayrılırken, rakibe karşı en farklı galibiyetimizi 2 maçta 2:0'lık sonuçlarla aldık. Son notlarımızı Cüneyt Çakır'a ayıralım. Cüneyt Çakır'ın maçımızı yönetmediği zaman dilimi arasında 6 sene gibi bir fark var. Cüneyt Çakır en son Süper Lig'e çıkmak için Altay ile oynadığımız ve Ankara'da 1:0 kaybettiğimiz yarı final maçını yönetmişti. Aynı Cüneyt Çakır bu hafta Pazartesi akşamı Antalyaspor-Kayserispor maçını yönetirken 4 gün sonrasında da bizim maça atandı...

26 Ağustos 2012

Pasala a Barral Que Mete Gol!


El Clasico | Orduspor 2 : 0 Eskişehirspor

Başlığa bakıpta bir takımı Barça diğerini de Real olarak gördüğümü düşünmeyin. El Clasico derken sonucu kast ediyorum. Dün akşam yine çok rahat bir şekilde yendik Eskişehirspor'u. Eskişehirspor'la oynadığımız son üç maçımızdan dokuz puan aldık.

Yıllar önce yaşanan gerginlikten sonra büyük anlam ifade etmeye başlamıştı Eskişehirspor maçları bizim için. Ölüm kalım mücadelesi gibi bakardık bu maçlara. Artı motivasyonla çıktığımız bu mücadelelerden çoğunlukla galip çıktık ve psikolojik olarak büyük bir üstünlüğümüz var Eskişehirspor'a. Burada bir noktaya değineyim, sonuçta futbol yazıyoruz konuşuyoruz ama aradaki rekabet bazen futbolun dışına çıkıyor. Ankara'da çalışırken arabamın arkasında Orduspor bayrağı var diye Eskişehir plakalı kamyon beni yoldan atmaya kalkmıştı mesela. İş bu boyutlara varmıştı. Bu durumda da futbol her zaman futbol değildir mantığıyla baktık Eskişehir ile oynadığımız karşılaşmalara. Karadeniz insanı inatçıdır. Gücünü gerginlikten alır aslında. Böylesine gergin maçlarda hep daha güçlü olduk ve kazanarak perçinledik gücümüzü.

Ben her Eskişehirspor maçı öncesi çok rahat hissediyorum kendimi. Eskişehirsporlu arkadaşlar belki gücenecek ama bu durum böyle kendi adıma.

Dün akşama gelirsek, fındık sezonunun yaşandığı bir mevsimde 52.000 Ordusporluyu Olimpiyat Stadı'na beklemek hayalcilikti ve bunu da hep beraber gördük. Tahminim 10.000 civarında taraftarımız vardı tribünlerde.

Mersin maçının onbiriyle çıktık sahaya. Ali yine stoper başladı ama bu sefer daha da ısınmıştı bence yeni yerine. Ortasaha patentli oluşu geriden oyunu kurmasında büyük avantaj sağladı bizim adımıza.Maça hızlı ve ısırarak başladık. Galibiyeti daha çok istediğimizi maçın ilk dakikalarından itibaren rakibimize hissettirmeliydik ve öyle de oldu. Barral, Hasan ve Monje ile ileride etkili olmaya başladık. Hürriyet bariz şekilde Nizamettin'i iterek hem kendini hem de takımını yaktı. Penaltı ve kırmızı kart maçın çok rahat geçeceğinin habercisi oldu.

Hasan topun başına geçti ve penaltıyı kaçırdı. Penaltıyı kaçırmak elbette kötü ama rakibin 10 kişi kalmasından dolayı çok fazla tereddüte düşmedim açıkçası. Nitekim,kalecinin çeldiği toptan kazanılan köşe vuruşunda Barral iki kişinin arasından kafayı vurarak kaçan penaltının şokunu unutturdu taraftarlarımıza. 45+1'de yine kullandığımız köşe vuruşunda paslaşmadan sonra yapılan ortada Garcia müthiş vurdu kafayı. Direkten  seken top Hasan'ın önüne düştü ona da dokunup maçı koparmak kaldı. Bu gol Hasan'ın bozulan moralinin de düzelmesi açısından iyi oldu.

Eskişehirspor'un maçın büyük bölümünde 10 kişi olmasından dolayı biz de takım olarak çok fazla sıkmadık açıkçası. İlk golden sonra oyun gayet rölantide gitti. Net bir posizyon vermeden de maçı bitirdik diyebilirim.

İkinci hafta sonunda 4 puana ulaştık. İki gol attık,henüz gol yemedik. Bu oyun anlayışıyla da çok fazla gol yiyeceğimizi düşünmüyorum geçen sezon olduğu gibi. Yalnız bu sezon daha fazla gol atacağımızı Barral'ın performansına bakarak söyleyebilirim.


Barral demişken ona Ispanya'da yapılan tezahüratı hatırlatayım;
Pasala a Barral que mete gol, pasala a Barral que mete gol, pasala a Barral, Pasala a Barral, Pasala a Barral que mete gol ! Yani Türkçesi, Barral'a pas ver ki gol atsin, Barral'a pasi ver ki gol atsin,ver pasi Barral'a, ver pasi Barral'a,ver pasi Barral'a ki gol atsin.

Genel olarak güzel bir başlangıç yaptık lige. Bundan sonra da daha da üzerine koyarak devam ederiz inşallah. Daha önce stadlarda Mor-Beyaz En Büyük Ordu diye bağıran taraftarımız artık Mor-Beyaz Şampiyon Ordu demeye başladı.


Güzel bir hedef ve hayalin peşinde koşturmaya devam ediyoruz. Futbolcu kardeşlerime,hocamıza ve yönetimin her kadrosuna bu güzel galibiyet için teşekkür ediyorum.

25 Ağustos 2012

2. Hafta | Orduspor vs Eskişehirspor

 

Ligin 2. Haftasında Cumartesi akşamı saat 20:00'da Eskişehirspor ile karşılaşıyoruz.
Maçın hakemi Hüseyin Göçek.
Maç yayını ise LigTv3'de.

Dışarıdan bakınca kendi evimizde oynamamız gereken bir maçı sahamızın yetişmemesi neticesinde İstanbul'da oynamak zorunda kalacağız. Aslında bu maçın Giresun yada Samsun'da oynanması için federasyona talebimiz olmuştu ama Giresun Atatürk Stadyumu'nun Süper Lig için elverişsiz, Samsun 19 Mayıs Stadyumu'nun ise selden dolayı zarar görmesi nedeniyle olumsuz yanıt alındı. Giresun'a onay verilmeyeceğini az biraz tahmin ediyorduk ama onay verilmesi ihtimalide bizi çokça düşündürdü, belli süre zarfında. Gereksiz gerginlik ortamı yaratılacaktı zira. Olimpiyat Stafyumu her iki taraf içinde en hayırlısı oldu. İstanbul'da ki taraftarlarımız bu sene kıskanılacak kadar şanslılar. Bu maçla birlikte İstanbul'da izleyecekleri en az 6 deplasman maçları var. Bu demek oluyor ki, 17 deplasman maçının 1/3'ünü onlara yerinde izleme şansı sunacak. Federasyon bu akşam 3. Haftanın programını yayınladı. Gençlerbirliği maçını cuma akşamına koymaları bende bir hayal kırıklığı daha yaşattı. Oysa 3 haftadır Ankara'nın planlarını yapıyordum. 19 Mayıs Stadyumu'nda da bir fotoğraf albümü oluşturmak güzel olacaktı blog adına.

Maça çok aşırı bir ilgi beklemiyorum açıkçası. En fazla geçen sene oynanan İstanbul Büyükşehir Belediyesi maçındaki sayıya ulaşırız diye düşünüyorum. Eskişehirspor tarafında ise bir kırgınlık sözkonusu. 4 bin kişilik yer ayrıldı onlara ama Eskişehir'den şu an için fazla bir organizasyon yok gibiydi en son. Sıkıcı bir stad Olimpiyat. Canlı maç izlemedim ama televizyon başında orada maç izleyince hiç zevk almıyorum. Aynı şeyi Mersin'de de yaşadım. Mersin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu'na akşam maçını yakıştıramıyorum. İzmir Atatürk Stadyumu'da aynı şekilde beni futboldan soğutan stadyumların başında geliyor.

Eskişehir maçları bizim açımızdan hep önemli maçlar olmuştur. Ordu'da oynanacak Giresunspor ve Eskişehirspor maçlarına taraftarlar ve futbolcular daha fazla bilenirler. Ki Eskişehirspor'a özellikle son yıllarda tutan bir şansımız var kendi sahamızda. Böylesine önem verdiğimiz bir maçın tarafsız sahaya denk gelmesi üzücü. Eskişehirspor tarafı için ise bir avantaj tabi. Geçen sene iki maçtanda galibiyetle ayrılmıştık Eskişehirspor'a karşı.

Lige biz Mersin İdman Yurdu deplasmanıyla, Eskişehirspor ise Akhisar Belediyespor maçıyla başladı. Biz Mersin'den 1 puanı alarak istediğimizi başardık ama Eskişehirspor için kaybedilen 3 puan büyük hayal kırıklığı oldu. Sezon öncesine dönelim öncelikle Eskişehir'de. Ersun Yanal yönetiminde ligi en erken açan takımlardan birisiydi Eskişehirspor. Uzun yıllardan sonra kendisini Avrupa'da bulan kırmızı şimşekler ilk turda İskoç rakibi St. Johnstone karşısında 2:0 ve 1:1'lik sonuçlarla turu geçen taraf olmuştu. Bu sonuçlardan sonra Avrupa Ligi 3. Ön Eleme Turu'nda son yıllarda belki de Eskişehirspor taraftarı en ciddi rakiplerini görüyorlardı Atatğrk Stadyumu'nda. Rakip Marsilya'ydı ve Eskişehir'de ortaya çıkan 1:1'lik skor umutları azaltıyordu tur adına. Fransa'da ise alınan 3:0 mağlubiyetle birlikte oynanan aşırı kötü futbol bir bardak moral bozukluğu bırakıyordu geriye. Zaten fazla birşey beklenilmiyordu Marsilya karşısında ve önemli olan bu saatten sonra lige konsantre olmaktı.

Sezon öncesi 7 futbolcuyla yollar ayrıldı Eskişehirspor'da. Bunlar içinde en önemlileri Batuhan'ın Beşiktaş'a kiralık olarak gönderilmesi, Volkan Yaman'ın Kasımpaşa'ya ve Serdar'ın Gaziantepspor'a gitmesini sayabiliriz. Ayrıca geçen sene en çok eleştirilen İveşa ise Elazığspor'a verildi, yerine West Ham'dan Boffin alındı. Lakin İveşa'nın yerine alınan bu kalecinin de en azından şu ana kadar pek güven verdiğini söyleyemeyiz. Gönderilen 7 oyuncunun yanında kadroya Boffin ile beraber katılan 9 futbolcu katıldı. Bunlardan en bilinenleri Mehmet Güven, Servet Çetin ve Nihui oldu. İsim olarak bakınca o kadarda kötü olmayan bir kadroya yerinde takviyelerle yine Avrupa mücadelesi verebilecek bir Eskişehirspor yaratıldı ama ilk hafta Akhisar karşısında o kadro hayal kırıklığı yaşadı. İsim olarak bakınca iyi bir kadro gibi görünmesine Eskişehirsporlu taraftarlar bu kadronun Akhisar karşısında tel tel döküldüğünü görünce umutsuzluğa kapıldılar. Ayrıca kadroyu oynatamadığını düşüncesinde olan taraftarlar ilk haftadan Ersun Yanal'a tepkilerini gösterdiler tezahüratlarıyla.

Bu maç Eskişehir tarafı için çok önemli. Alınacak kötü sonuçlar daha 2. haftadan çatlak seslerin çoğalmasına neden olacak. Belkide ligin en erken istifasını getirecek. O tarafta genel bir umutsuzluk hakimken, bizde Mersin karşısında oynanan ılımlı futbol bizi Eskişehirspor karşısında 3 puan için umutlandırıyor. Geçen hafta Cuper'in süpriz kadrosu bu hafta da olacak gibi. Ne olursa olsun Ali'nin defansta oynatılması büyük risk benim gözümde. Orta alan ise Şamil-Nizamettin ikilisiyle çok düz, ekstra özellikleri olmayan bir yapıdayız. Geçen sene Ali - Gosso, önceki sene Ali - Murat ikililerinden sonra bu ikiliden de ekstra özellikler bekliyorduk ama en azından Mersin maçı için beklentilerimizin karşılandığını pek söyleyemeyiz. Ve tabi 3 puan istiyorsak, en önemli nokta olan ileri hattımız. Hasan Kabze'nin neler yapabildiğini biliyoruz. Mersin'de ki kötü oyunun sadece o maça özel olduğunu düşünüyor, öyle umuyoruz. Barral'ın ise geçen hafta kaçırdıklarını bu hafta telafi etmesini düşlüyoruz. Biz Orduspor gibi oynarsak, disiplini hiç elden bırakmazsak Eskişehirspor'a kolay kolay puan kaptırmayız bu akşam.

 Bizim tarafta Selçuk ve Onur'un sakatlıkları devam ediyor. Eskişehirspor'da ise Sezgin sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Maçın hakemi en son Kayserispor'u, Ordu'da 1:0 yendiğimiz, Eskişehirspor'un ise Samsun'da 3:1 kaybettiği maçları yönetti. Son yıllarda Eskişehirspor'a şansımız tutuyor dedik ama toplamda oynadığımız 32 maçta 14:10'luk mağlubiyetimiz söz konusu. 8 maç ise berabere bitti. Alınan en farklı galibiyetler iki takımında birbirine karşı aldığı 4:0'lık sonuçlarla geldi. En gollü maçlara ise bakıldığında Eskişehirspor'un 1 maçta 3:2, 2 maçta ise 4:1'lik galibiyetleri bizim ise 2006-2007 sezonunda Ordu'da aldığımız 4:1'lik galibiyetimiz göze çarpıyor. Son bir not, kendi sahamızda 8 maçtır Eskişehirspor'a kaybetmiyoruz. Bunlardan 7'si galibiyet 1'i beraberlik şeklinde.

TRES PUNTOS...

20 Ağustos 2012

Güzel Futbol Ve Kaçan Galibiyet




Vira bismillah dedik açtık sezonu. 3 Ay sonra büyük bir heyecanla takımın ilk resmi maçını izleyecek olmanın verdiği heyecanla oturduk ekran başına. Yalnız kadrolar açıklanır açıklanmaz telefon trafiği yaşamaya başladım arkadaşlarımla. Hepimiz aynı soruyu soruyorduk birbirimize; bu nasıl kadro?

Alışık olmadığımız bir dizilişle çıktı sahaya Cuper. Kadro'da farklı isimlerin olmasına alışık ve hazırlıklıyız ama Ali Çamdalı'nın stoper, Garcia'nın solbek olarak çıktığı bir diziliş açıkçası beni karamsarlığa itti. Akla ilk gelen Numan ve Ömer varken neden Ali stoper oynayacaktı? Ya da şöyle söyleyeyim; Numan ve Ömer, Ali kadar stoper görevini yerine getiremeyecek miydi? Çünkü her ikiside stoperdiler ve devşirme değildiler mevkiilerinde.

Bizim belki de yanıldığımız konu değerlendirmeleri isimler üzerinden yapıyor olmamız. Takımın antrenmanlarını izleyemiyoruz çoğunlukla. Futbolcularımızın hafta içindeki antrenmanlarda performansları nedir bilmiyoruz. Cuper, hafta içi yapılan antrenmanlarda Ali'yi denemiş stoper mevkiinde. Duyduğumda önemsememiş, Numan ve Ömer'e gözdağıdır belki demiştim en fazla. Roversio'yu da unutmayalım ama onunda şansızlığı yabancı kontenjanı.

Gözdağı demişken burayı biraz irdelemek istiyorum. Numan ve Ömer'in oturup biraz düşünmeleri lazım bence. Neden böyle bir dizilişle çıktı hoca bilmiyorum ve farazi konuşuyorum ama yüzeysel olarak olaya bakınca her iki oyuncumuz da hazır değilmiş demekki diyorum. En kısa zamanda toparlanacaklarını ümit ediyorum ki o kapasitede oyuncular zaten. Defalarca da kanıtladılar bunu.

Konuyu fazla uzatmadan maça geçeyim. Dakikalar geçtikçe tereddütlerim ortadan kalktı. Orduspor, oyuna hakim olan,ayağa pas yapan, ani ve hızlı toplarla bir anda rakip kalye inen bir görüntü verdi ilk yarı boyunca. Yeni golcümüz Barral biraz gününde olsa ilk yarı 3-0 olması işten bile değildi. Çok gol kaçırdı ama Barral beni mest etti oyunuyla diyebilirim. Uzun süredir bu tarz bir forvetin yokluğunu yaşıyorduk. Barral boş koşularıyla peşinde üç Mersinli oyuncuyu sürüklerken Hasan'a alan yaratıyor, topu ayağın aldığında ise rakibin üzerine inanılmaz hızlı ve kıvrak çalımlarla gidip, rakip defansı zor durumda bırakıyordu. Benim Barral'dan beklentilerim çok büyük bu sezon.




Oyuncuları tek tek değerlendirmeyeceğim fakat Hasan dün akşam maalesef hazır bir görüntü vermedi. Hatta yabancı kontenjanı sorun olmasa Stancu, Barral'ın değil Hasan'ın yerine girerdi diye düşünüyorum. Barral çıktıktan sonra zaten oyundan da biraz düştük. Havanın sıcaklığı,sezon başı olması futbolcuların maçın sonuna doğru oyundan düşmesini sağladı. Aynı şekilde Mersin'de aynı sorunla karşı karşıya kaldı.

Bu arada nerdeyse unutuyordum. Beni en çok sevindiren ve etkileyen takımın kanatlardaki hücum gücünün geçen seneye oranla artmış olması. Monje en çok göze batan isimdi dün gece. Umbides'te Monje'ye ayak uydurdu ilk yarıda.

Henüz konuşmak ve genel bir yorum yapmak için erken ama dün geceki maça bakarak olumlu tarafların daha çok olduğunu söyleyebiliriz. İlk maç itibariyle takımda bir ışığın olduğunu gördük.

Bundan sonra daha çok destek vererek içerde dışardı takımı yalnız bırakmadan destekleyerek hep beraber yürümeliyiz bu yolda. Orduspor taraftarı da en az başkanı Nedim Türkmen kadar cesur olmalı,taşın altına elini koymalı.


Sezona güzel bir oyunla,kaçan bir galibiyetin hüznüyle başladık birazda. Asıl bayramı haftaya Olimpiyat Stadı'nda rekor kırarak, tatlı rekabet halinde olduğumuz Eskişehir'i yenerek yaşarız inşallah.



19 Ağustos 2012

Vira Bismillah...


...ve sonunda sabırsızlıkla beklenen gün geldi çattı. Yaklaşık 3 aydır hasret kaldığımız Orduspor, sezon öncesi ilk ciddi sınavını geçtiğimiz hafta Trabzonspor karşısında verirken, 2012-2013 sezonunu bugün oynanacak Mersin İdman Yurdu karşılaşması ile açmış olacak.

26 yıllık bir aradan sonra geçtiğimiz yıl Süper Ligde zorlu bir sezonu geride bırakan ve sezon öncesi planlandığı gibi ligde kalmayı başaran Orduspor'da başkan Türkmen, bu sezon açık bir şekilde hedeflerinin Avrupa olduğunu açıklamıştı. Nitekim, buna yönelik olarak kadroda büyük revizyonlar yaşanırken, beklenmedik ayrılıklarda söz konusu oldu. Yalçın Ayhan, Hakan Özmert, Jean Jacques Gosso, Culio, Dalmat, Abdurrahman, Emre Özkan, Javito, Murat Kalkan, Bruno, Sedat Bayrak ve İrfan Başaran gibi isimlerin takımdan ayrılmasının ardından bu oyuncuların yerlerine kimlerin takıma katılacağı taraftarların sezon öncesi fazlasıyla merak konusu haline geldi.



Teknik direktör Hector Cuper, ligin bitmesinden hemen sonra yönetime transfer edilmesini istediği oyuncuların listesini verirken, yönetimde elini çabuk tutarak kamp dönemi öncesi bu transferleri bir bir gerçekleştirdi. İlk önce Manisaspor'dan Nizamettin Çalışkan, ardından Olympiakos'dan Arjantin'li Monje, Almanya'dan Şamil Cinaz, Osasuna'dan Roversio, Manisaspor'dan Ferhat Çökmüş, Aris'den Javier Umbides ve S.Gijon'dan David Barral Avusturya kampı öncesi kadroya dahil edildi. Ayrıca Galatasaray'dan Stancu'nun bonservisi alınırken, son olarak kampın devam ederken İspanya 2.Ligi takımlarından Alcorcon'da forma giyen defans oyuncusu Agus'da transfer edilen son isim oldu.

Bir aylık Avusturya kampında bizlerin uzaktan gözlemlediği kadarıyla Orduspor gayet iyi bir kamp dönemi yaşadı. En azından kondisyon ve fizik anlamında sağlam bir kamp olduğunu söyleyebiliriz. Ancak takımı izleyemediğimiz için futbolcuların performansları ile ilgili uzun süre net birşey diyemedik. Geçtiğimiz hafta oynanan Trabzonspor karşılaşması hepimize sezon öncesi Orduspor'u ilk kez izleme şansını verdi. Hector Cuper, beklendiği üzere Trabzonspor karşısına 4-4-2 oyun sistemi ile çıkarken, kalede Fornezzi'ye, defansın sağında Ferhat'a, solunda Hüsamettin'e ve tandemde de Miguel Garcia ve Agus'a yer verdi. Ortasahanın ortasında Ali Çamdalı ve Şamil'e forma veren Cuper, solda Monje, sağda Umbides ve ileride de Stancu-Kabze ikilisi ile maça başladı. Oyuna daha sonrada giren Nizamettin, Fevzi, Abdulkadir, Müslüm ve Barral'ı da karşılaşmanın ikinci yarısında izleme fırsatı bulmuş olduk. Genel anlamda fizik kondisyon açısından takım Trabzonspor karşısında iyi gözükmesine rağmen bazı sıkıntılar gözden kaçmadı. Defansın solunda ki zayıflığın yanı sıra ortasahanın ofans gücünün az olması, Orduspor'un bu karşılaşmada ki en önemli iki problemi olarak dikkat çekti. Bu iki mevkiye takviye yapılıp yapılmayacağı merak konusu olurken, başkan Türkmen yüreklere su serperek bu mevkilere alternatif, tecrübeli yerli oyuncular transfer edeceklerini söyledi.

Çok fazla detaya ve bu saatten sonra oyuncuları irdelemeye gerek yok. Özetle 3 aylık bir aradan sonra Orduspor, bu akşam Mersin İdman Yurdu deplasmanında "Vira Bismillah" diyecek. Takımdan bir çok önemli isim ayrıldı ve bir çokta yeni isim takıma dahil edildi. Bakalım bu revizyon takıma olumlu yansıyacak mı ? Bu ilk resmi sınavda hemen hemen herkesin merak ettiği, gelenlerin gidenleri aratıp aratmayacağı olacaktır. Orduspor'da bu sezon hedef Avrupa ! Hedef zor gibi gözükse de, henüz yolun başındayız. Spor Toto Süper Ligde 2012-2013 sezonuna, yolumuz açık olsun...

18 Ağustos 2012

Başlıyoruz | Mersin İdman Yurdu vs Orduspor

 

Klasik bilgilerle;
Pazar akşamı, Mersin Tevfik Sırrı Gür Stadyumu.
Mersin'in insanı yaşamaktan soğutan sıcağının akşamında,
bir Şampiyonlar Ligi maçı edasında saat 21:45'de.
Çağatay Şahan yönetiminde merhaba diyoruz yeni sezona.

Kişisel başlıyoruz yazıya. Yaşadığım yere yakın olmasından dolayı kaç aydır bu maçın planını yapıyordum, hem şehiri gezer hem takımımı desteklerim düşüncesiyle. Şehiri bundan 1 ay önce gezme şansı yakaladım ama takımımı destekleme işini bu sene bayram nedeniyle kaybettim. Geçen sene ki Mersin maçını ise başka bir uzak şehirde olduğum için kaçırmıştım. İçimde ukte kalan Mersin deplasmanına belki Tevfik Sırrı Gür'de gerçekleştiremedim, kısmet yeni stadyumlarına nasip olur belki.

Mersin'de zeminin durumu ve havanın sıcaklığı futbolcuların performansından daha çok belirli unsurlar olacak gibi duruyor. İlk elin günahı olmaz düşüncesiyle hareket etmeliyiz Mersin'de. Geçen sezon ligi rahat geçirmemizin en büyük etkeni ilk haftalarda alınan puanlardı. 3. sırayı gördüğümüzü hatırlayın? 1 puanı alıp gelelim düşüncesi var çevrede. Bunun en büyük nedeni Trabzon maçında sahaya konan futbol. Hepimiz hayal kırıklığı yaşadık o maçta. Eksiklerimiz var özellikle orta sahada. Çok defansif bir takım kurduk, bu senede gol yollarında sorunlar yaşayacağız gibi bir görüntü var. Maçlarımız 1-0'a 2-1'e aşina geçecek düşüncesi var bende. Gol yollarında ki sorun forvet hattımızda değil ama orta sahadan top taşayacak oyuncularımızda eksikler gördük. Birazdan değineceğim ama o şahsa ama Culio'yu, Gosso'yu aramaktan korkuyorum.

Geçen sene evimizde oynadığımız Trabzon maçında da aynı homurdanmaları duymuştuk. Ama gayet sağlam bir sezon geçirdik. Homurdanmaya yer arayan taraftarlarımız hazırlık maçıyla resmi maçlar arasındaki hava farkını kavramaları gerek. Mersin'de sıkıntı çekebiliriz, kaybededebiliriz. Biz geçen sene iki maçtada kaybettik Mersin'e. İlk elin günahı olmaz demiştim çünkü. Lige kötüde başlayabiliriz, iyide başlayabiliriz. Kötü başlarsak hemen "düşeceğiz" diye köstek olmamalıyız. Nasıl ki geçen sene ilk 9 hafta sonra ki performans sonrası "Avrupa'ya gidiyoruz" dediğimiz zamanlar gibi. Çünkü kolay bir ligimiz yok. Oynamadan çok oynatmamaya yönelik futbol anlayışı geçen sene bizi çok zorlamıştı. Geçen senenin en çok faul yapılan oyuncusunun Culio olduğunu da hatırlatalım.

Culio. Nefretimiz... Aramızda geçen konuşmalarda daha ağır konuştuğumuz ama buralara taşıyamadığımız şahıs. Bugün Mersin İdman Yurdu ile anlaştı. Açıklaması ise "Fatih hocam beni takımda istedi ama ben Mersin'i seçtim." şeklindeydi. Güldük, günümüz şenlendi. Kendi evladımız Hüsamettin'e yeri geldiğinde bas küfürü ama dağdan gelen (dağdan gelip bağdan kovmak deyimi) Culio'ya kötü oynadığı zamanlarda bile hep bir ağızdan tezahurat yap. Taraftarlar olarak bizde çok suçluyuz. Kime ne değer verileceğini bilmiyoruz. Hüsamettin'e karşı hemen Trabzon maçında idam sehpaları hazırlanmış. Nedim Türkmen'in de dediği gibi "insanı kaybetmesi kolay, onu kaybetmeyeceğiz." "52 numarayı vermedik kendisine, taraftarlar zaten yuhalamaya bahane arıyorlar birde 52 numarayı giymiş demesinler." Bizler hiçbir zaman görevimizi yapamıyoruz. 10 lira verip bir mesaj bile atamıyoruz kulüp için. Sonra takım oynamıyor diye saydırıyoruz. İyi ama iş sadece stadyuma gitmekle, yağmurda ıslanmakla olmuyor. Başarı tek bir kişiyle gelmez. Takım ve taraftarların bütün olduğu yerde başarı gelir. En yakın örnek Bursasspor...

Biraz daha maça dönelim. İlk hafta her takım birbirine eşittir. Özellikle Anadolu'da daha eşittir. O yüzden bu haftaki maçta bir favori vermek saçma olabiliriz. Mersin'in tek avantajı kadrosu gibi faktörleri değil, kendi sahaları. Kadrolarının o kadar şaşalı olduğunu söyleyemem. Tutarsa iş yaparlar ama Yattara gibi isimlerle bir başarı geleceğini sanmam. Bizim takımda nasıl sol bekte yada orta sahada eksikler varsa aynı eksik mevkiler oralarda da var. Mersin taraftarıda kadrolarına güvenmiyor. Taraftar bakış açısına göre durumlar eşit. Ben kendi takımımdan yola çıkarsam 1 puana sevinmem. Böylesine haftalarda iç saha dış saha faktörü fazla etki yapmaz oyuna. Takımların dengeleri birbirine eşitken ya 3 puanını alalım yada cesur oynayıp 3 puanı verelim gerekirse. Ama sahadaki Orduspor'dan gurur duyalım.

Yazın ne yaptı peki Mersin? Kadroyu baştan aşağı değiştirdiler diyebiliriz. Pino dahil 6 oyuncuyla yollarını ayırırlarken 12 oyuncuyu kadrolarına kattılar. Kadrolarına katılan oyuncular içinde Eren Tozlu, Murat Erdoğan, Stepanov, Ömer Aysan ve Culio gibi direk takımda direk 11 oynayacak ve yarar sağlayabilecek isimler var. Aslında Eren Tozlu gibi bir isme bizimde ihtiyacımız var. Hazır yakında oynarken keşke biz alabilseydik diyorum. Yaptıkları hazırlık maçlarında ise Süper Lig takımları karşısındaki tek galibiyeti 2:1'lik skor ile Karabükspor karşısında aldılar. Antalyaspor ile yaptıkları 2 maçtanda berbaerlikle ayrıldılar.

Bizim maç öncesi iki önemli oyuncularının olmaması sıkıntı yaratıyor o tarafta. Geçen sene takımın gol yükünü çeken Nobre ile Boum'un bu maçta oynayamayacakları bildirildi. Bu iki isimde Mersin adına büyük eksik. Bizde ise Selçuk'un yerine alınacak isim hala katılamadı takıma. Başkan, Mersin maçında muhtemelen kadroda olur diyordu o isim için.

Çağatay Şahan, Süper Lig'i yeni yeni kokluyor. Geçen sezon Süper Lig'deki çoğu maçta 4. hakemlik yapan Şahan, bu sezona 1. hakem olarak başlıyor. En son eski adıyla Bank Asya 1. Lig'de Diyarbakırspor'u deplasmanda 3:0 yendiğimiz maçın hakemiydi... 19. maçımıza çıkıyoruz Mersin İdman Yurdu ile. Özellikle son sezonlarda bu iki takımın karşılaşmalarında deplasman tarafı kazanıyordu. Ama geçen sene ki maçlarda iki maçtada yenilen taraf biz olduk. Bu sene inşallah bu durumu değiştirir iki maçıda kazanan taraf biz oluruz. Galibiyetlerde 8 - 6'lık üstünlüğmüz var toplamda. Oynanan 4 maçtada beraberlik söz konusu. Mersin'de oynanan maçlarda ise galibiyet sayılarında 3-3'lük beraberlik var. Berabere biten maç sayısıda aynı şekilde 3... En gollü geçen maçlara baktığımızda ise aynı zamanda Orduspor'umuzun rakibine karşı en farklı galibiyetlerinide bu maçlarda aldığını görüyoruz. 2005-2006 sezonunda Ordu'da, 2010-2011 sezonunda ise Mersin'de 4:1'lik galibiyetlerimiz dikkat çekiyor. Mersin İdman Yurdu'nun bize karşı en farklı galibiyeti 2009-2010 sezonunda Ordu'da 2:0 ile geldi.

İçimizde yeni doğacak bir bebeği beklemesi gibi bir heyecan. Alacağımız en güzel bayram hediyelerinden birisi olsun Orduspor'umuzun galibiyeti.
Bayramınız mübarek olsun.

12 Ağustos 2012

Her Yerdeyiz...

Fotoğraf Berlin'den... Hatta tam olarak, U7 metro hattındaki Kleistpark duragının orada, Potsdamerstr'nin bitip Hauptstrasse'nin basladigi mevkide görülmüş bu araç. Oraya yakın olanlar varsa bu kamyonetin sahibini bulsunlar bize :)

Fotoğraf http://www.berlinpostasi.com'dan alıntıdır.

#ArmamaDokunma | Kasımpaşa

" Bir günde Kasımpaşalı oldular."

 Para...

Cazip gelir, güzeldir de. Tatlıdır. Rahatlıktır çoğu zaman. Sevgide, başarıda bunla gelir genellikle. İnsanlar seni daha çok sever. Çok paran varsa herkesin üzerinde görürsün kendini arasıra bazı bazı.

Hırstır para. Yetmez, daha çok ister insan. Yeri gelir çevrendekileri görmezsin. Dünya senin ekseninde döner. "Sen ne dersen o'dur para."
Tehlikelidir para bu tür insanların elinde. Kendi hırsları uğruna, karşısındaki insanların değerlerini bir çırpıda yok edecek kadar.

Paran yoksa bu ülkede maç izleyemezsin. Türkiye Kupası'nı da Lig Tv'ye vermişler. Yakında federasyon ismini LigTvFutbolFederasyonu diye değiştirir. Türk futbolunun yönetimi artık Lig Tv'ye geçti zira. Kendi kurallarını koymaya başladılar.
Paran varsa, adamını ayarlar şampiyon olursun.
Paran varsa bir günde x takımlı olursun, şâşalı transferler göz boyar, bir semte, bir şehire ait değerleri bir çırpıda silebilirsin.

"İstemiyorum. Ben kimseyi istemiyorum. İsakson falan istemiyorum. Kalou Ucheymiş Ernst'miş, bilmem ne istemiyorum. Ben armamı istiyorum, başka hiçbirşey istemiyorum.."

Kasımpaşa'nın logosunu değiştirdi para babası yönetimi. Daha bundan 2 - 3 ay önce şampiyonluk sevinci yaşayan taraftarlarına "gerekirse 2. Lig'de 3. Lig'de oynayalım" dedirttiler. Yapılan transferler onlarında hoşuna gidiyordu ama herşeyin bir bedeli vardı. Bu bedel onlar için ağır oldu.

Arma bir kulübün simgesidir, oyuncağı değil. Öyle ha deyince değişemez. O armada anılar vardır. O armanın bir anlamı vardır tarih kokan. Bizde de denediler ama taraftarlarımızın gösterdiği aşırı tepki sonrası futbolda takımızın logosu eski haliyle kaldı. Armasına sahip çıkma işini en iyi yapanlardan biri Eskişehirspor taraftarı. Bu konuda kendilerini taktir ediyorum. Logosunu yanlış kullanan gaztelere olsun, internet sitelerine olsun tepkilerini anında gösteriyorlar. En yakın örneğini Marsilya klübünün resmi sitesinde yanlış armaları kullanıldı diye atılan mailler sonucu, Fransız klübünün sitesi eski armayı yeni armayla değiştirdiğinde görmüştüm. Kasımpaşa taraftarı bu konuda bizler kadar şanslı değillerdi. Değerleri, para karşısında duvara çarpıp geri sekti. Şu ana kadar yönetimi bu yanlış kararından döndüremediler ve taraftar grupları kendini feshetti.

Umarız Kasımpaşa yönetimi bu yanlış karardan yakın zamanda döner. Yönetimde olupta aşağıdaki videoyu izleyen bir yönetici hala bu armayı değiştirme taraftarıysa, onun da insanlığının ta...

Lig Öncesi Son Prova | Trabzonspor 2 - 0 Orduspor

Ligin başlamasına 1 hafta kala takımımızı ilk defa izleme fırsatı bulduk. Bugüne kadar hep varsayımlar üzerinden konuştuk ama bugünkü karşılaşmadan sonra herkesin kafasında belli bir düşünce oluştu. Doğrusunu söylemek gerekirse bu akşam için takımdan beklentilerimiz bugün gördüklerimizden çok daha fazlasıydı. Takımı ilk defa izliyor olmamız da beklentilerin yüksek olmasını sağladı diyebiliriz.

Orduspor beklendiği gibi sahaya 4-4-2 formatında çıktı. Genel olarak baktığımız zaman alternatif olduğunu düşündüğümüz Hüsamettin dışında forma giyen isimler önümüzdeki sezonda ilk 11'in ana iskeletini oluşturacağını düşündüğümüz futbolcular. Cuper'in bu sezon takıma yerleştirmeyi düşündüğü 4-4-2'nin bugün sahaya yansımalarından bahsedecek olursak, sistemin temel amacı oyunu kanatlara yayarak Barral, Stancu ve Hasan Kabze gibi etkili isimler ile skor üretmek. Bu sistemin en önemli parçası Monje ve Umbides. Fakat 4-4-2 oynayan takımların çoğuna baktığımız zaman kanatların yanı sıra orta ikiliyi oluşturan isimler de sistemin diğer en önemli unsuru. Şayet 4-4-2 oynayacaksak orta alanın ortasında oynayacak isimlerden en az birinin defansif özelliklerinin yanı sıra dikine de oynayabilen, pasör özelliği yüksek, oyunu yönlendirebilen yani günümüz çağdaş önlibero tanımına uyan bir isim olması gerekiyor. En basit örnek olarak Selçuk İnan, Melo, Zokora, Fernandes gibi isimleri söyleyebiliriz. Fakat bizim kadromuzda bu bölgede görev alan oyunculara ( Ali, Şamil, Onur, Abdülkadir, Nizamettin) baktığımızda bu isimlerin 4-4-2 için uygun olmadığını söyleyebiliriz. Sadece Nizamettin'i ofansif özelliklerinden dolayı diğer isimlerin dışında tutabiliriz. Bugün forma giyen Ali ve Şamil'in ofansa katkı sağlayamamaları ve Umbides ve Monje'nin henüz hazır olmamasından dolayı Stancu, Barral ve Hasan Kabze'yi ön tarafta topla buluşturamadık ve deyim yerindeyse pozisyon dahi bulamadan maçı tamamladık.

Blok blok ele alacak olursak ilk yarı forma giyen Fornezzi ve ikinci yarı forma giyen Fevzi'ye çok fazla iş düşmedi. Fevzi'nin yediği gollerde hatası olduğunu söyleyemeyiz. Fornezzi'nin yeri garanti ama yabancı kontenjanından dolayı Fevzi de bazı maçlarda forma şansı bulacaktır.

Defans hattına gelecek olursak, bu sezon çok fazla rotasyon olacağını düşünüyorum. Cuper bugün Ferhat, Garcia, Agus, Hüsamettin defans bloğu ile başlayıp 2. yarısında ise Ferhat, Agus, Roversio, Garcia 4'lüsü ile maçı tamamladı. Bu isimler dışında Ömer Kulga ve Numan'ın da olduğunu düşündüğümüzde defans hattında sıkıntı yaşayamayacağımızı düşünüyorum. Fakat kanatların önemli olduğu bu sistemde beklerin de oyuna katkısının maksimum olması gerekiyor. Bugün görev alan Hüsamettin ve Ferhat'ın bu bakımdan yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Hüsamettin'in bugün kadroda yer alan tek solbek olduğunu, alternatif bir isim olduğu ve ilk defa üst düzey bir takıma karşı mücadele verdiğini düşünürsek bugünkü performansından dolayı çok fazla eleştirmemiz doğru olmaz. Zamanla daha iyiye gidecektir. Sağ bek'e gelecek olursak Garcia varken Ferhat 2. alternatif olur. O yüzden Garcia'nın kendi mevkisinde yani sağ bek'de forma giymesi hem sağ kanadımızın daha işler olması hem de Umbides'in daha verimli olmasını sağlar.

Bu maçta göze çarpan asıl problem orta alandaki oyuncularımızın verimsizliğiydi. Orta alanda yaratıcı futbolcu eksikliğini bu maçta oldukça hissettik. Umbides ve Monje için sadece bu maçı ölçü alamayız. İkisinin de ilerleyen zamanlarda daha iyi olacağını düşünüyorum. Ligdeki yerimizi asıl belirleyecek olan şeyin bu ikilinin performansı olduğunu düşündüğümüzde Monje ve Umbides'in dünkü görüntüden çok çok daha iyi olmaları gerekiyor. Orta alanın ortasında oynayacak olan futbolcularımızın oyunun hücum yönünü kullanamayan isimler olduğunu düşünürsek Monje ve Umbides'den beklediğimiz performansı alamamız durumunda bu sezon hücumda yaşayacağımız sıkıntılar ap açık ortada.

Belkide en sıkıntısız hattımız olan forvet hattı diğer Anadolu takımları ile kıyaslandığında oldukça kalbur üstü isimlerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Hasan, Stancu ve Barral bu ligi çok rahat götürebilir ama bu isimleri ön tarafta topla buluşturamadığımız sürece ancak isim olarak kalırlar. Bu üçlünün performansını belirleyecek en önemli faktör orta alanda oynayacak futbolcuların performansı diyebiliriz.

Genel olarak bakarsak sadece bir maçla yargısız infaz yapamayız ama görünen köy de kılavuz istemez... Bir süre önce sadece isimler üzerinden yaptığımız DEĞERLENDİRMEDE yerli rotasyonunun yetersizliğinden bahsetmiştik. Dün de açıkça gördüğümüz gibi acil olarak sol-sağ kanat alternatifi, direk 11'de oynayabilecek solbek ve orta alanda yaratıcı bir futbolcu eksikliğimiz mevcut. Ligin başlamasına ve transfer döneminin sona ermesine az bir süre kala bu eksiklerimizin hangi oranda giderilebileceği ayrı bir muamma ama uzun lig maratonunda kadronun geniş olması çok önemli. Dün sahaya çıkan kadro belki normal performansının altında bir performans sahaya yansıtmış olabilir ama Umbides ve Monje beklenen performansı veremezse şuandaki kadro yapımızda bu futbolcuların tek alternatifi Müslüm. Mersin İsman Yurdu maçıyla birlikte açılışı yapıyoruz. Umarız her şey umduğumuz gibi olur...

4 Ağustos 2012

Güzel Basın!


Faaliyet toplantısı hakkında bir önceki yazımızda toplantının satır aralarını daha doğrusu yakalayabildiklerimizi bir araya topladık. Toplantı yaklaşık 1 saat sürdü ve Nedim Türkmen 1 saat boyunca Orduspor ile ilgili birçok önemli konuya açıklık getirdi. En önemlisi ise, yıllardır süre gelen kirli düzenin içinde Anadolu Kulüplerinin nelerle mücadele ettiğini dile getirdi. Haksız rekabetten, adaletsiz para dağıtımından bahsetti. Bazı kulüplerin zor duruma düşünce medyayı kullanarak nasıl bazı kurum ve kişileri baskı altına aldığını izah etti. Doğrusunu söylemek gerekirse hem Anadolu takımları için hem de Orduspor için 1 saat boyunca çok önemli ayrıntılar konuşuldu toplantıda.

Fakat,

Bunca konuşulan şeye rağmen bu toplantının basına yansıma şekli hakkında söylenecek birkaç sözümüz var. İlk önce Trtspor ardından diğer basın kanalları belkide bu toplantıda neler konuşulduğunu dahi bilmeden bir cümleyle toplantıyı manşete taşıdılar. Toplantı bittikten sonra bir basın mensubunun Fenerbahçe'nin havuzdan çekilmesi ile ilgili sorusu üzerine Nedim Türkmen konu ile alakalı birkaç cümle kurdu. Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar derler ya, doğruları söyledi. Federasyonun kendi sitesinden dile getirdiği gibi hiçbir takımın havuzdan çekilemeyeceğini, havuzdan çekilmenin ligden çekilmek anlamına geldiğini söyledi. Yaptırımlarını sıraladı tek tek... Sünnetçi korkusu salıyorlar dedi. Doğru da söyledi. Havuzdan çekilmenin sonucunda hangi yaptırımların uygulanacağını bile bile bu konu ile ilgili bir kulübün açıklama yapması ancak sünnetçi korkusu salıyorlar diyerek ifade edilebilirdi zaten. Nitekim bu toplantı GÜZEL BASINIMIZA sadece 1 dakikalık konuşma ile yansıdı. Öncesinde konuşulan, ele alınan bir sürü şey yok sayılarak durumu nasıl çarpıtabiliriz, nasıl gündem yaratabiliriz endişesiyle olayı istedikleri gibi ön plana çıkardılar.

Bugün internet sitelerine bu şekilde yansıdı bu toplantı. Eminim yarın gazetelerde de Trtspor'un attığı başlığa benzer başlıklarla insanların gözünün içine sokulacak. Bu basın organlarının Orduspor'a gram saygısı olsaydı eğer o toplantıda 1 saat boyunca dile getirilen şeylerle ilgili en azından ufacık bir bilgilendirme yaparlardı. 1 saatlik konuşmadan sonra, Orduspor'un geleceği, geçmişi ile ilgili onca masaya yatırılan şeyden sonra şayet o soruyu soran arkadaş Ordulu bir gazeteci ise ve bu söylemi ulusal medyaya ordaki Ordulu gazetecilerden biri bu şekliyle paslamış ise aslında söylenecek çok fazla şey de yok. Bu toplantının sonunda o soruyu sorabilen beyini de masaya yatırmak lazım ama gerek yok.

Anlamadan, bilmeden sırf Nedim Türkmen söylüyor diye salya sümük küfür eden, düşünmekten, okumaktan yoksun ilgili takım taraftarlarının söyledikleri ise hakkaten acı bir durum. Yöneticileri gibi taraftarları da yıllarca Anadoluyu başına vurulup elinden ekmeği alınacak bir çocuk olarak gördüğü için birileri doğruları söylediği zaman onlar da yöneticileri, yönetenleri gibi davranmaktan kendilerini alamıyorlar. Yıllardır empoze ettikleri güç egemenliğinin yıkılacak olmasından korkan büzüşmüş zihniyetler de artık sıkışıp kaldıkları o dar yerden çıkmalılar. Orduspor tarafından kimse kurumları ve şahısları ele alarak açıklama yapmıyor aksine doğruları ve işin hukuki boyutunu konuşuyor. Bunu algılayabildiğiniz zaman bakış açınız değişecek ama çok zor çok...

Faaliyet Toplantısının Satır Araları...


Bugün başkan Nedim Türkmen Durugöl'de düzenlenen basın toplantısında geçtiğimiz sezona ve bu sezona dair bilgilendirmeler yaptı. Projelerin ne aşamada olduğu, Orduspor'un hedeflerine ulaşması için neler yapmamız gerektiği ve çıktığımız yolda nelerle mücadele ettiğimizi, kimlerle mücadele ettiğimizi anlattı. Yaklaşık 1 saat sürdü basın toplantısı. Basın toplantısında öne çıkan satır aralarını, Nedim Türkmen'in söylediklerini bir özet geçip kısa bir değerlendirme yapalım.

Nedim Türkmen ;

  • 15 Eylül'den sonra web sitemizden Orduspor'a Ordu'da bulunan kuruluşlardan kim ne kadar reklam vermiş, kimler Orduspor'un başarısı için katkı yapmış hepsini açıklayacağız. Ordu kentinin Orduspor'a yaptığı katkı nedir herkes görsün istiyoruz.
  • Otobüs için bir kampanya yapalık dedik. 1500 sms anca atılmış. Biz otobüsü kendimiz de alırdık. Buradaki amaç taraftarın katkısı olsun isimleri otobüsde yazsın. Futbolcularda isimleri görünce taraftarın ne kadar destek verdiğini anlasın. Kampanya bu hızda devam ederse otobüsü 5 senede alamayız ama bir şekilde çözeceğiz bu sorunu da.
  • Formamıza reklam bulamadık. Firmalara gidiyoruz, biz Anadolu Kulüplerine reklam vermiyoruz, şampiyon olan takımlara veriyoruz diyorlar. Bu firmaların çoğu Anadoluda faaliyet gösteriyorlar ama bir türlü anlatamıyoruz.
  • Geçtiğimiz sezon Spor Toto'dan reklam için takımlar 800bin euro alırken, bir İstanbul takımı forma reklamı için yaklaşık olarak 11M Euro gibi rakamlar alıyor.
  • Anadolu takımlarının gelirlerinin %90'nını yayın gelirleri oluşturuyor. Fakat bu pasta da Türkiye'de adil bir şekilde dağıtılmıyor. Havuz'un kaymağını şampiyon olan takımlar yerken Anadolu takımlarından kısıtlı bütçelerle bu rekabete ortak olunması bekleniyor. Ben bu sezonu 3. dahi bitirsem gelecek sezon yine sıfırdan başlıyorum. Bu durumun değişmesi, Anadolu takımlarının da bu pastadan daha fazla pay olması için önerilerimiz oldu. İngiltere'de uygulanan sistem gayet adil, onu önerdik ama onu bile istemiyorlar. Paranın yarısı bütün takımlara eşit bir şekilde dağıtıldıktan sonra diğer yarısı ligdeki başarı durumuna göre dağıtılsın dedik ona da karşı çıkıyorlar.
  • Biz bu durumlarla mücadele etmeye çalışırken taraftarımızı da düşünüyoruz. Belli hedefler koyuyoruz, başarı istiyoruz, iyi futbolcu istiyoruz, stad istiyoruz, herşeyin en iyisini istiyoruz ama ne veriyoruz ? Türkiye'de adeletsiz bir sistem var. Gelirler bu denli adaletsiz dağıtılırken bizim hedeflerimize gidebilmemiz için Ordu halkının, taraftarımızın desteğine ihtiyacımız var.
  • 5 yıl içinde şampiyon olacağız diyoruz. İstanbul takımları taraftarı onunla bile dalga geçiyor. Hayal mi görüyor diyorlar. Bu nasıl bir ego ? Artık hayallerimize bile karışıyorlar. Sonrada Türk futbolu ilerlesin diye bakıyorlar. Yıllardan beri süregelen bu düzenin içinde hedef koymak bazıları için hayal diye adlandırılıyor.
  • Alternatif bir sağ açık ve solbek transferi yapmak istiyoruz. Selçuk Şahin'in sakatlığı mevcut. Onun durumuna gre transfer yapacağız. Görüştüümüz futbolcular var. Cuper izliyor, acele etmiyoruz. Zaten geniş ve çok yönlü bir kadromuz var. Geçtiğimiz sezon kiralık olarak oynayan Emre Özkan'ın dönmesi de söz konusu olabilir. Duruma göre değerlendireceğiz.
  • Takımdan ayrılan futbolculara gelecek olursak; Javito ve Ribeiro kiralıktılar takımlarına döndüler. Culio ile sezon devam ederken sözleşmemizi feshettik. Bruno, Dalmat, Banahene ile Cuper yetersiz oldukları için çalışmak istemedi ve yollarımız ayrıldı. Yalçın'ın gidişi konusunda çok söylem oldu. Yalçın geçtiğimiz sezon takımın en iyi futbolcularından biriydi biz yönetim olarak kalmasını istedik ama Cuper'i bu konuda ikna edemedik. Hector Cuper de Yalçın'ın çok önemli bir futbolcu olduğunu defalarca söyledi ama takım içinde sürekli sorun yaratan, huzuru kaçıran bir futbolcu ile çalışmak istememesinden dolayı yollarımız ayrıldı.
  • Hakan Özmert için Hector Cuper bana kadromuz çok kalabalık, o mevkide 3 oyuncumuz var. Kadroda yer bulmayacağını söyledi. Hakan'a borcumuz yoktu. Geçtiğimiz sezon 125 bin Euro bonservis bedeli vermiştik kendisi için. 80 bin Euro'sunu geri alıp yollarımızı ayırdık.
  • Gosso konusuna da açıklık getireyim. Gosso geçtiğimiz sezon bittikten sonra bana ve Hector Cuper'e gelip gelecek sezon Orduspor'da oynamak istemediğini söyledi. Biz de taliplisi olması durumunda karşımıza getirmesini değeri konusunda anlaşma sağlandığı takdirde sorunsuz bir şekilde yollarımızı ayırabileceğimizi söyledik. Gosso belli bir ücreti kendisi ödeyip bonservisini almak istedi ama düşük bir ücret olduğu için kabul etmedik. Sezon başı kampına kendisi katılmadı. Fifa'nın prosedürleri neyse aynı şekilde uyguluyoruz.
  • Kadromuza Cuper'in bizzat istediği isimleri kattık. O yüzden içimiz rahat. Gelsin dediği futbolcuları getirdik, gitsin dediği futbolcuları gönderdik. Bazı maliyetlere katlandık ama başarı istiyorsan bu maliyetleri
  • Orduspor'un geçtiğimiz sezondan Fatih Tekke hariç kimseye tek kuruş borcu yok. Onunla da sahte rapor düzenlemesinden dolayı davalık olduğumuz için ödeme yapılmadı. Sedat Bayrak birkaç yere alacağım var demiş. Buyrun size belgeyi gösteriyorum. 16bin TL'de fazla ödemişiz kendisine. Bu tarz şeyleri yazmadan önce bize ulaşabilirsiniz. Bu tür söylemleri ciddiye almayın.
  • Önümüzdeki sezon sağlık sponsorumuz olarak Acıbadem ile anlaştık.
  • Stadımızın bakım çalışması sürüyor. Kayserispor maçı ile Ordu'da oynamaya başlayacağız. Eskişehir maçını Ordu'da oynayamayacağız. Ünye yada Giresun'u düşünüyoruz. Kombineler geçerli olacak.
  • Stad bizim için çok önemli. 19 Eylül'e sürekli masraf yapıyoruz ama artık bizim biran önce stad sorununu çözmememiz lazım. Bir yatırımcı var. Görüşmelerimiz devam ediyor. Elin adamı İsviçre'den Orduspor'un potansiyelini görmüş, Ordu'ya 5 yıldızlı bir stad yapmak istiyorlar ama bu konuda da daha önce söz veren siyasilerimizden destek bekliyoruz. Stadı aynı yerine yapmak istiyoruz. Parça parça yaparak kapasitesini artırıp bu işi yapabiliriz ama orada olmaması durumunda diğer alternatif yerimiz sıfırdan durugöl'e bir stad yapmak.
  • Orduspor Tv için anlaşmamızı yaptık. 2 ay içinde web sitemizden online yayına başlayacak. Abone sistemi ile, aylık ücreti 9 TL olacak. Liverpool'un 400bin üyesi varmış. Başlangıç olaarak biz de 15-20 bin civarında üye bekliyoruz. Lig Tv ile yapılan anlaşma gereği maçların yayınlanmasından iki gün sonra Orduspor Tv'den oynanan maç yayınlanacak. Aynı şekilde antrenman görüntüleri, röportajlar vs ile canlı bir kanal olacak.

Faaliyet toplantısında birçok konu konuşuldu aslında bizim yakalayabildiklerimiz bunlardı. Başkan, aslında taraftarı çok iyi bir şekilde aydınlattı. Yıllardır Anadolu takımlarına dayatılan sistemi gayet düzgün cümlelerle izah etti. Nasıl bir düzen içinde mücadele ettiğimizi, yürüdüğümüz yolun dikensiz gül bahçesi olmadığını söyledi. Bütün bunlar ile mücadele ederken de şehrin tam anlamıyla Orduspor'un yanında olmamasından dolayı yaşanan sıkıntıları dile getirdi. Aslında toplantının asıl amacı da bunları dile getirmek idi diye düşünüyorum. Sosyal medyaya biraz gözgerdikten sonra Nedim Türkmen'e ön yargı ile yaklaşan diğer Anadolu takımı taraftarlarının dahi durumu Nedim Türkmen'in gayet iyi açıkladığını belirten yorumlar okudum. Bizim içimizde olmayanların dahi açıklanmaya çalışılan durumu gayet iyi yorumladıklarını düşündüğümüzde Orduspor taraftarının da başkanın sesine kulak vermesi gerektiği söylemek abes kaçmaz. Hedefler büyük ve mücadele ettiğimiz düzen adil değil bunu oldukça iyi biliyoruz ama bazı şeyleri başarabilemk için bir bütün olmak, fedakarlık yapmak gerekiyor. Ordu'da bulunan Sanayi kuruluşlarından, siyasilere, taraftardan şehire tam bir bütün olmak gerekiyor. Fakat bizim şuanda tam anlamıyla bir bütün olduğumuz söylenemez.

3 Ağustos 2012

Wilfried Dalmat ve Banahene Karşıyaka'da...

Süper Ligdeki ilk senemizde bizimle beraber olan, öyle veya böyle takımın ilk senesinde ligde tutunmasını sağlayan isimlerle bir bir yollarımız ayrılıyor. Beklentilerimizin çok çok altında performans gösteren isimlerin gidişi bile bir burukluk yaratıyor. İlk olmalarından sebep olsa gerek...

İrfan'dan sonra Banahene ve Dalmat da önümüzdeki sezon kiralık olarak Bank Asya'da forma giyecek. Banahene'nin durumu 1-2 hafta öncesinden kesinleşmişti ama Karşıyaka yönetimi Dalmat'ı da ikna etti ve iki futbolcu da Karşıyaka formasıyla pozlarını verdi. Dalmat'ın kiralık olması kafaları karıştırabilir ama çok da fazla takılmaya gerek yok. Dalmat'ın sözleşmesi önümüzdeki sezon sonu sona eriyor ve bir nevi bu ayrılış yolların tamamen ayrılması anlamına geliyor. Geriye dönüp baktığımda Dalmat'ın geçtiğimiz sezon takıma katıldığında bizde yarattığı beklenti aklıma geldiğinde bu transfer hakkaten ilginç bir durum bence. Bir önceki sezon Belçika Ligi'nde Brügge formasıyla gayet iyi bir sezon geçirip de Ordu'ya geldi Dalmat ve bu sebepten dolayı bizim ondan beklentilerimiz oldukça fazlaydı. Fakat biz Dalmat'dan olan beklentilerimize hiçbir zaman yanıt alamadık...

Dalmat'ın Karşıyaka'ya daha doğrusu Bank Asya'ya gidişiyle ilgili birkaç şey söylemek gerekirse, Dalmat kesinlikle Bank Asya'nın çok çok üzerinde bir futbolcu. Kalite olarak Süper Lig'de bile çok rahat forma giyebilirdi ve bize katkı yapabilirdi ama bizim alışkın olmadığımız bir tarzı var. Aşırı derecede rahat ve umursamaz bir adam Dalmat. Onun tarzıyla ilgili düny, minare ilişkili bir deyim var ama onu dile getirmesek de olur... Dalmat canı istediği zaman bir maçı tek başına koparabilir. Ama canı ne zaman ister, futbol oynamak ister mi orası muamma. Takımdaki on kişi mesela bir maçı kazanmayı çok isterken Dalmat'ın keyfi yoksa çok da fazla sallamaz o maç kazanılacakmış, iyi oynanacakmış... O yüzden Dalmat Süper Lig'i dahi ciddiye almamışken Bank Asya'yı ne kadar ciddiye alır kestiremiyorum. Ama keyfi yerinde olursa ve futbol oynamak isterse Bank Asya'nın bu sezonki en iyi yabancı transferi olur bu bir gerçek. O yüzden hep beraber izleyeceğiz onu bu sezon...

Karşıyaka yolunu tutan diğer bir isim ise Banahene... Karşıyaka Banahene'yi eğer zikredilen rakamlara oynatacaksa, bence çok çok iyi bir transfer yaptı. Banahene'nin kesinlikle geçtiğimiz sezonki görüntüsünden daha iyi bir futbolcu olduğunu düşünüyorum ben. Bizde şans bulamamasının ardından kaos içinde olan Giresunspor'da elinden geleni yaptığını düşünüyorum. Faydalı da oldu ama Giresun'un ligde kalması için yeterli olmadı onun verdiği fayda. Banahene'nin Orduspor'a dönmek için hala bir şansı var. O şansı da bu sezon Karşıyaka'da nasıl kullanacak göreceğiz. Umarız iki futbolcumuz'da bu sezon Karşıyaka forması altında başarılı bir sezon geçirirler.

İrfan ve Bruno'dan sonra Banahene ve Dalmat'ın da kiralanmasıyla 4 futbolcumuz farklı takımlarda kiralık olarak forma giyecek. Futbolcuların gidiş şekillerine, Cuper'in bu futbolculara bakış açısına ve yönetimin düşüncelerine baktığım zaman bu dört futbolcunun Orduspor'a dönebilmesi için çok çok abartı bir performans sergilemeri gerektiğini söyleyebilirim. Bir tanesinin ortaya koyacağı iyi performans ise bizim buralarda çok şeyler söylememize neden olabilir. Kaçıncı defa kuruyorum bu cümleyi bilmiyorum ama yineliyorum. Hep beraber izleyeceğiz...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...