29 Eylül 2012

Rıdvan Dilmen Kafası...



Bir zamanlar ne yalan söyleyeyim saygı duyar futbol bilgisine güvenirdim Rıdvan Dilmen'in. Ama geçtiğimiz sezon başında patlak veren şike olaylarından sonra duruşu, konuşmaları o kadar değişti ki, yaptığı analizler ve yorumlar hep havada kalıyor. Bazı şeyler hakkında fikrini beyan edersin ama fikir sahibi olmadığın konuda ahkam kesmek hakkaten çok komik oluyor. Bundan birkaç sene önce çoğu takım taraftarının saygı duyduğu, görüşlerini önemsediği bir isimdi Rıdvan Dilmen.. Peki, ya şimdi ?

Ntvspor maç sonrası Rıdvan Dilmen esintileri ;
  • Selçuk bir vurdu, kaleci sektirmedi bile.. Aynı kalecinin çok kötü maçlarını biliyorum ben. Tabi rakip Galatasaray olunca daha dikkatli oluyorsun. Piyasa maçı onlar için..
  • Sol tarafta bir oyuncuları var, ne koştu öyle.. Merak ediyorum gelecek hafta o kadar koşacak mı..
  • Belediye maçında 80 bin kişilik stadta 250 kişiye (!) oynadılar.
  • Güntekin Onay : Kariyerinde üç defa Avrupa'da finali olan bir teknik direktör Cuper. Rıdvan Dilmen : Kimlerle, hangi takımlarla ? (!)
  • Haftaya kimle oynuyor Ordu, Trabzon'la mı ? 
Monje'nin daha önce bir maçını dahi izlemediği kesin. Taraflı tarafsız Orduspor'u biraz yakından takip eden herkesin hakkını teslim ettiği Fornezzi'ye kötü kaleci diyebilecek kadar bilgi fukarası.. Geçtiğimiz hafta Belediye maçında 250 kişiye oynadılar diyebilecek kadar pişkin.. Analiz ettiği takımın gelecek hafta kimle oynadığını dahi bilmeyecek kadar işine saygısız.. Kendi antrönörlük kariyeri ülke sınırlarını aştığı için Güntekin Onay'ın Hector Cuper ilgili cümlesine alaycı bir şekilde cevap verecek kadar şebek.. 5 dakikalık konuşmasının her anı eleştiri, yerme mahiyetinde..

Kendini bu kadar kasma Rıdvan.. Biz seni geçtiğimiz sezon pislik içinde yüzen kulübünün şakşakçılığını yaptığın zamanlar, alakasız bir maç sonrası Nedim Türkmen tapeleri çıkarıp Orduspor şike yapmış yeaa diye laf cambazlığı yaptığın zamanları unutmuş değiliz. Dediğimiz gibi bu kadar kasma kendini.. Biliyoruz biz seni..

Namağlup... Orduspor 2 - 0 Galatasaray

Ocak ayından beri dış sahada kaybetmeyen bir Galatasaray varsa, Aralık'tan beri mabette bileği bükülmeyen de bir Orduspor var..  Bu maçın atmosferinin çok daha farklı olacağı kesin.. Takımın bu maça diğer maçlardan çok daha farklı bir özgüven ve motivasyonla çıkacağı da malum. Gerçek potansiyelimizi sahaya yansıttığımız zaman Ordu'da yenemeyeceğimiz takım yok. Tribün ve takım elinden gelenin bir fazlasını sahaya yansıtacak ve bugün sahadan mutlu ayrılan biz olacağız, buna inancımız tam.
 

Maç yazısında çok fazla teknik ayrıntıya girmedik çünkü teknik ve taktik olarak Cuper'in Galatasaray'a karşı farklı bir formatta sahaya çıkacağını düşünmüyorduk. Nitekim kendi futbol doğrularımızla çıktık sahaya. Maç yazısında ve giriş kısmında belirttiğim gibi rakibimizin gücünün farkında olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. En iyisini yapamasak da sahaya yansıttığımız performans maçı kazanmamıza yetti.

 Maça Galatasaray'a karşı özel bir sistemle başlamadık. Son haftalardaki bireysel performansların karşılığı olan ideal 11'imiz ile sahadaydık. Son maçları yakından takip etmeyenler ve kadro yapımızı bilmeyenler için Stancu-Barral tercihi belki şaşırtıcı gelmiş olabilir ama Cuper kendine göre doğru olanı seçti ve tercihi o yönde kullandı. Klasik önde baskıyla başladık. Çemişgezekspor ile de oynasak oyun anlayışımız belli aslında. İlk yarım saatte golü bulana kadar önde oynayan, rakibini boğan hataya zorlayan bir Orduspor, sonrasında ise bulduğu golün de avantajıyla oyunu geride kabullenip rakibini kendine çekerek kontra ataktan gol bulmak için pusuda bekleyen bir Orduspor. Dün akşam bu yönümüzü sahaya dört dörtlük yansıttık. Golü erken bulduk ama golün sonrasında da bir süre önde oynamaya devam edip sonrasında oyunu geride kabullenmeye başladık. İlk 15 dakika rakibin Selçuk İnan ve Melo gibi ligimizin üstünde iki önliberoya sahipken onları uzun topla çıkmaya mahkum etmemiz önde oynadığımız oyunun meyvesini nasıl verdiğinin en bariz göstergesi bence. Her maçımızda hayalini kurduğum bir durum da yok değil.. Galatasaray'a karşı ve diğer takımlara karşı oynadığımız maçın ilk 25-30 dakikalık kısmını neden 90 dakikaya yaymaya çalışmadığımızı merak ediyorum mesela. Aşırı efor sarfediyor takım o bölümde farkındayım ama maçların ilk periyodundaki anlayışı 90 dakikaya yayabilen bir Orduspor hayali hakikaten çok güzel..

Maça iyi başlayıp erken bulduğumuz golün de etkisiyle oyunu kendi yarı alanımızda daha erken kabullendik. Dün sahaya bazı yönlerimizi çok iyi yansıttık ama bazı açılardan çok çok iyiydik demek yanlış olur. Spor programlarının çoğunda göklere çıkarılıyoruz, övülüyoruz ama görmezden gelmememiz gereken şeyler de oldu. Galatasaray gibi bir takıma pozisyon vermek çok normal ama genel olarak yapmamız gereken hatalar yaptık ve Galatasaray'a pozisyonlar verdik. Son vuruşlarda Burak'ın beceriksiz olmasından dolayı bu maçta şansın bizim yanımızda olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu maçta oyunu kendi yarı alanımızda kabullenip rakibin açıklarını kolladık ama bireysel hatalar sebebiyle bu kadar pozisyon verdiğimiz bir maç da olmadı. Galatasaray'a geniş alan bırakmadığımız için Galatasaray; Umut, Elmander ve Burak ile bulduğu klasik pozisyonlarını bulamadı. Defansda 11 kişi topun arkasında önde, ortada ve geride çizgi halinde çektiğimiz setler çoğu pozisyonda Galatasaray'ı uzun top oynamaya etti. Uzun topları da Agus ve İbrahim Kaş'ın çok iyi bir şekilde karşıladığını söyleyebiliriz. Oyunu iyice geride kabullenip geriye çekildiğimiz bir anda sadece 4 pasla 7 saniye gibi bir sürede Galatasaray kalesine gidip Stancu ile bulduğumuz gol de maçın belkide Hasan Kabze'nin rövaşatasından da güzel tarafıydı. Sonuç olarak kendi doğrularımızla, kendi doğrularımızı tam olarak sahaya yansıtamamıza rağmen güzel ve özel bir galibiyet aldığımızı söyleyebiliriz.

Barral'ın neden oynamadığı konusundan da bahsedecek olursak, son haftalara baktığımızda bu hafta kadro olarak kimin kesileceği merak zaten konusuydu. Monje'nin yokluğunda başarılı olmuş Hasan Kabze, Barral, Stancu üçgeni İstanbul Belediye maçında sekteye uğrayınca maçın son anlarında Cuper Monje'ye şans vermiş, Monje de Stancu'ya alda at dediği golde yaptığı asist ile Galatasaray maçı için hazır olduğunun sinyalini vermişti. Hasan sol açıkta Monje'nin yokluğunda iyi maçlar çıkardı ama Galatasaray maçında Monje'nin solda oynaması zorunluluktan öte şarttı. Son maçlarda iyi oynayan Garcia-Umbides ikilisini, Fornezzi'yi, Agus'u da kesemeyeceğine göre Cuper'in yabancı sıkıntısını ön tarafta halletmesi gerekiyordu. Ya Stancu, yada Barral'a kulübe yolu görünecekti. Cuper bu ikili arasından Stancu'yu tercih etti ve ön tarafta Stancu - Hasan Kabze ikilisi ile maça başladık. Barral, Stancu'ya göre rakip defansı çok daha fazla yıpratan ve tehdit unsuru oluşturan bir futbolcu olmasına rağmen Stancu'nun forma giydiği son iki haftadaki performansından dolayı Cuper'in adil bir seçim yaptığını çok açık söyleyebiliriz. Nitekim her maçın ilk yarım saatinde uyguladığımız yoğun presin de bir getirisi olarak Stancu'nun ilk yarım saatte görevini çok iyi yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Oyundan düştüğü dakikalarda bizler Barral'ın girmesini beklerken attığı gol ise hakikaten bu maçın balı kaymağı oldu..

6. hafta geride kalırken namağlup durumdayız ve liderin bir puan gerisindeyiz. Geriye baktığımız zaman iddaa ettiğimiz bir şey var. Takımın potansiyelinin farkında olduğumuz için çoğu maçta yeterince iyi oynayamadığımızı düşünüyoruz. Tam anlamıyla kendimizi sahaya yansıtamadığımız halde ligde bu konumda olmamız bile takımın nasıl bir kalite olduğunun bariz bir göstergesi olsa gerek. Farklı bir yapımız var. Biz bile hala tam anlamıyla çözebilmiş değiliz. Bu galibiyetin psikolojik etkilerini olumlu kullanabilirsek önümüzdeki Kastamonu, Karabük ve Elazığ maçlarını kayıpsız geçip çok daha farklı bir boyutta ligi sürdürebiliriz.

28 Eylül 2012

Zirve Aşkına | 6.Hafta Orduspor - Galatasaray


Bu maça çıkarken atabildiğimiz "Zirve Aşkına" başlığı bir çok şeyi açıklıyor aslında. Ligde 6.hafta oynanacak ve Orduspor, Galatasaray ve Fenerbahçe ile birlikte yenilgisiz yoluna devam ediyor. Puan tablosuna baktığımızda ilk 6'da İstanbul dışından tek takım Orduspor. Federasyonundan, medyasına Türk futbolunun her zerresinde varlığını hissettiren İstanbul hegemonyasının karşısında gösterdiği duruşa, ortaya koyduğu hedeflere, davasına yakışan bir Orduspor. Taraftar sayısıyla büyüklük yarıştıranların dünyasında, yüreği büyük bir Orduspor.. 

Bu tablo bizim için yarınki maçın sonucundan önemli de olsa, yenilmezlik serisinin sürmemesi için hiçbir sebep yok. Ocak ayından beri dış sahada kaybetmeyen bir Galatasaray varsa, Aralık'tan beri mabette bileği bükülmeyen de bir Orduspor var.. 10 kişi kalmış Belediye maçındaki endişe veren oyunun sebebinin kırmızı kartın rakibe direnç, bize rehavet olarak yansıması olduğunu düşünüyorum. Bu maçın atmosferinin çok daha farklı olacağı kesin.. Takımın bu maça diğer maçlardan çok daha farklı bir özgüven ve motivasyonla çıkacağı da malum.  Gerçek potansiyelimizi sahaya yansıttığımız zaman Ordu'da yenemeyeceğimiz takım yok. Tribün ve takım elinden gelenin bir fazlasını sahaya yansıtacak ve bugün sahadan mutlu ayrılan biz olacağız, buna inancımız tam. Haydi YENİLMEZ ORDU'M, İstanbul hegomanyasına bir fiske daha vur!

TRES PUNTOS!

25 Eylül 2012

Ne yaptın sen Fatih!

Lige bu sene de cok iyi basladik.  Hector Cuper onderliginde takim oyununda ciddi mesafe kat etmis bir takim olarak ligde herkesin begenisini kazanmis durumdayiz. Bireysel performanslar olarak oyuncularimiz Super Lig oyunculari arasinda cok goze batmasa da, kadromuzu gecmisle kiyaslayip
Bank Asya`daki mucadelemiz donemindeki oyuncu kalitemizle kiyaslayinca farkin ne kadar buyuk oldugu ortada...  

Bize cok emegi gecen Emrullah, Muarem, Bilal, Ibrahim Sahin, Volkan Arslan`lardan Umbides, Atilla, Barral, Garcia`li kadrolara gecmemiz gercekten goze batan bir degisim. Her ne kadar eski isimlerin bize kattigi basarilarda mutlu olup onlari goge cikarsakta, belli bir donem sonra daha iyisini gorunce unutmalar basliyor. 

Fakat bu hafta bu isimlerden birisi bu hafta kendisini bize ciddi anlamda hatirlatti. Bize geldigi 2009-2010 senesinde tam olarak istedigimiz performansi veremese de, yaratici bir oyuncu oldugunu donem donem bize gosteren Fatih Sen ; bu hafta Dalmat ve Banahane`nin de oynadigi macta (Bucaspor-Karsiyaka) gercekten paylasilmasi gereken bir golle adini duyurdu. Bu sene sezona firtina gibi giren Fatih oynadigi 4 macta 3 golle takimi Karsiyaka`ya ciddi destek saglamakta...


Hem kendisini bir kez daha hatirlamak, hem de bu guzel `Ronaldovari` golu daha fazla kisiye gostermek adina bu golu paylasalim istedim. Huzurlarinizda eski bir Orduspor`ludan guzel bir gol, paylasmasi bizden seyretmesi sizden... 

24 Eylül 2012

İstanbul Belediyespor Maçının İstatiksel Verileri

Sir Alex Ferguson her ne kadar ''İstatistik mini eteğe benzer; çok şey gösterir ama asıl görünmesi gerekeni göstermez'' dese de İstanbul Belediye maçının istatiksel verileri üzerinden bir analiz yapalım dedik. Veriler ve görseller matchstudy.com'dan, fikir ise uzunpaslar blog'dan diyip telif olaylarının önünü keselim :)

Görseller ve veriler aslında açık ve net. Maçın her bakımdan istatistiksel olarak analizini yapmak mümkün. Genel olarak sahaya çıkan 11'e baktığımız zaman 4-4-2 görünümlü 4-3-3 olduğunu, hücumda çoğu zaman Atila'nın da ileri çıkmasıyla 4-3-3'e döndüğümüzü söylemiştik. Maç içinde sahaya yayılış şeklimiz defansda ve ofansda farklılık gösteriyor. 


Futbolcuların maç içinde neler yaptığı aşağıdaki tabloda ayrıntılı olarak verilmiş. Topla en çok oynayan futbolcumuz Ali Çamdalı. Orta alanda toplar genellikle Ali'de toplandı. Defansdan ofansa geçişte aradaki köprüyü çok iyi kurdu Ali ama devşirme olarak forma giydiği stoper mevkisinde bu maç görev alan Agus ve İbrahim Kaş'ın topu oyuna sokmakta sıkıntı yaşadılar. Ali'nin stoperde oynatılmasını eleştiren kişilerden biriydim ama İbrahim ve Agus'un topu oyuna sokmakta yaşadığı sıkıntıyı görünce Cuper'in Ali'yi tandemde görevlendirmesine hak vermedim değil...



Sezon başında yaptığımız analizlerde kanatlarda sıkıntı yaşamamız durumunda hücumda çok fazla alternatifimiz olmadığını söylemiştik. Geride kalan haftalara ve bu haftaki İstanbul Belediye maçına baktığımız zaman topla çok hızlı kontra atağa çıkan, duran ve yan toplarla etkili olan bir takımız. Alttaki iki görselde bunu açıkça görüyoruz. Özellikle 2. görselde Umbides'in kullandığı sağ kanatımız bayağı bir işlemiş. Doğrusunu söylemek gerekirse ilk iki maçta Umbides'in kestiği etkili ortalara rağmen ( hatta attığımız gollerin çoğunda imzası vardı ) beklentilerimin çok uzağındaydı. Fakat içerde oynadığımız Kayserispor maçında ve İstanbul Belediye maçının özellikle ilk yarısında çok etkili bir Umbides vardı sahada. Garcia'nın kendi mevkisine dönmesiyle sağ kanadımız ideal halini aldı. Yabancı sınırlamasından dolayı Yiğit'in forma ihtimalini düşünüyorduk ama son iki maçından sonra Yiğit'in forma giymesi için çok daha fazla çaba göstermesi gerekecek.


Maçın genelinde İstanbul Belediye 10 kişi oynamasına rağmen belirli dakikalarda bizi baskı altına aldıklarını söyleyebiliriz. Maçın genel anlamda istatistiklerine baktığımız zaman zaten 10'a 11 oynanan bir karşılaşma değilde başabaş gitmiş bir karşılaşma olduğu ortaya çıkıyor. Bizim cesaretsiz ve dingin oyunumuz da İstanbul Belediye'yi cesaretlendirdi ama karşılaşmanın son 10 dakikasında geriye gömülen bir Orduspor ve gol arayan İstanbul Belediye vardı sahada. 70. dakika 10 kişi oynayan bir takıma gol atamamış olmanın verdiği psikoloji ile hiç değilse mağlup olmayalım anlayışına büründü takımımız ama bu maçı çok daha kolay bir şekilde bitirip, üç puanı hanemize yazdırmalıydık..

İstanbul Belediye maçı ile istatiksel analizin startını vermiş olduk. Çok fazla ayrıntıya girmedik ama bundan sonraki değerlendirmeler daha doyurucu olacak. Cuma günü oynayacak olduğumuz Galatasaray maçını kazanmak, puan almak çok önemli ama o maçtan alınacak iyi sonuç psikolojik olarak da bizi çok olumlu yönde etkileyecek. Cuper Belediye karşısında oynanan etkisiz futbolun farkında. Galatasaray maçında iyi bir sonuç elde etmemiz için minimum hata ile oynamalı ve iyi yaptıklarımızı sahaya yansıtmalıyız. Umarız cuma günü maçın ardından sevinen taraf biz oluruz.

22 Eylül 2012

5. Hafta | İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1:1 Orduspor

 
Baştan anlaşalım. Normal şartlarda bu sonuca razıydık. Deplasmanda 1 evinde 3 takımı olduk, belli bir istikrar sağladk 5 hafta boyunca. Bu durumdan şu an için pek şikayetci değiliz.
Ama başka şeyler var şikayet ettiğimiz,
1 puana sevinemediğimiz.
Maçın kısa özetini Cuper yapmış zaten maç sonunda. "Maça dair tek olumlu şey aldığımız 1 puan." diye.

Güzel, güneşli bir İstanbul gününde oynayacaktık Belediyespor ile. Olimpiyat'ın her zaman ki rüzgarı dostluk edecekti, maçı izleyenlere ve sahada oynayanlara. İstanbul yazdan kalan son esintilerin tadını çıkarıyordu. 5. haftaya girilirken, bu maç bu sezon Olimpiyat'ta ki 2. maçmız oluyordu. Ordu'dan daha çok Olimpiyat'ta oynama gibi değişik bir durum vardı ortada. İstanbul'da yaşayan hemşehrilerimiz çok şanslılar bu konuda. Ama bu maçta bu fırsatı değerlendiremedik pek taraftar bazında. Stadyumda taş çatlasa 4 bin 5 bin civarında Ordulu vardı, ki maçın cumartesi olması bu sayının düşük kalmasını çok etkiledi. 6. Haftaya kadar hiç bir maçımız pazar gününe denk gelmemeyişi ve gelmeyeceği nasıl açıklanabilir, saçma.

Geçen maçtan farklı olarak bu maçta İbrahim Kaş'ı direk ilk 11'de gördük. Yerinde sırıtmadı diyelim bu maçta. Geçen maçın yıldızı Atila, bu maçın hayal kırıklığı oldu. Maça iki takımda birbirini tartarak girdi. Genel itibariyle ortada geçen maçta, topu daha çok tuıtmak isteyen taraf Belediyespor oldu. Biz maçın genelinde rakibi üzerimize çekip kontralarla golu aradık. İlk 15 dakikalık ısınma sürecinden sonra sağ kanattan bindirmelerimiz başladı, heyecanladığımız pozisyonlarda... 21. dakikada ise Belediyespor'da Ekrem direk kırmızı kartla oyundan atıldı. 5 haftada rakiplerimizin gördüğü 3. kırmızı kart bu. Ve biz bu kırmızı kartları hiç sevmiyoruz. Niye acaba? Var bir sıkıntı. Şahsi fikrimdir o pozisyonda kırmızı ağır karar oldu, Stancu'yu yakalayabilecek oyuncular vardı yanında.. Geçen hafta Kayserispor'dan Ertuğrul'u attıran Stancu bu maçtada Ekrem'i oyundan attırarak takıma bu yönde önemli katkılar sağladı.

Kırımızı karttan önce başlayan baskımız kırmızı karttan sonra ayrı bir özgüvenle devam etti. Sol kanatı hiç değerlendiremezken atakların tümünün Umbides'in kanadından geliştiriyorduk. Etkili de oluyorduk üstelik. 33. dakikada oyun bizim adımıza olumsuz bir şekilde döndü. Bu dakikada Miguel Garcia sakatlanarak yerini Ferhat'a bıraktı. Sağ kanattan gelişen ataklarımızın başlangıcı olan Garcia'nın oyundan çıkması atak sıklığımızda azalttı. Yerine giren Ferhat ileriye yardım etmeyince pozisyon alternatiflerimiz azaldı, kalmadı. Ayrıca Belediyespor'un hızlı ileri hattına karşı çok etkisiz kaldı Ferhat. Günün bir diğer hayal kırıklığıydı. Garcia'nun durumu önemli, umarız sıkıntılı bir sakatlık söz konusu değildir.

Devreyi golsüz bitirdik, ama 2. yarıdan umutluyduk. Çünkü takım ilk yarıda kötü değildi ve 2. yarıda bir gol sıkıştırabileceğimize inanıyorduk. Golü sıkıştırdık ama öncesinde gol yiyerek maalesef. 2. yarı başladığında sahada çok farklı bir Orduspor vardı. Roller değişmiş, sanki sahada 10 kişi oynayan bizmişiz gibi bir oyun vardı. İlk yarıda ki oyunuyla parmak ısırtan Umbides sahada tel tel dökülmeye başlıyor yorgunluktan. Sol kanat işlemiyor. Atila ve devşirme Hasan Kabze maç boyunca etkisiz kalıyorlardı, bu durumda gol atabilme umudumuzun yavaş yavaş kaybolmasına neden oluyorduk. Cuper Umbides ve Hasan'a çok dayandı. Garcia'nın sakatlanıp çıkmasıyla açılan yabancı kontenjanında Monje daha önce kullanılabilrdi. Golü yedik ama 1 dakika sonra Monje'nin ilk topla buluşması ve yaptığı asistle skoru 1:1'e getirdik. Stancu bugün birşeyler yapmaya çalıştı ve golünüde attı.

1:1'den sonra oyunda bizim adımıza bir kıpırdanma olmadı. Belki golden sonra bir gaza gelme sürecimiz olur dedik ama bugün 1 puan dışında neyi beklediysek olmadı diyebilirim. Kötü oynayabiliriz ama kötüyken de bir şekilde 1 puan alabildiysek fazla birşey kaybetmedik demektir. Maça dair can sıkıcı tek durum Garcia'nın maça devam edememesiydi. Umarız Galatasaray maçında sahada olabilir...

21 Eylül 2012

Kaldığımız Yerden Devam | 5.Hafta İ.B.B vs ORDUSPOR


Ligde 4 hafta geride kalırken umut ettiğimiz bir başlangıç yaptığımızı söyleyebiliriz. Geçtiğimiz sezona nazaran bu sezon daha dengeli bir fiktüre sahibiz. Geçtiğimiz sezona da iyi başlamış fakat zorlu maçların üst üste gelmesi üzerine alınan başarısız sonuçlar neticesinde Metin Diyadin ile yollarımız ilk yarı bitmeden ayrılmıştı. Ligin henüz başı olduğu için çoğu takımın tam anlamıyla lige odaklandığını, kadrolarının oturduğunu söyleyemeyiz. O yüzden haftalar ilerledikçe ligin çok daha zorlu bir hal alacağını söyleyebiliriz.

Çoğu takımın henüz kadrolarını oturtamadığını söyledim ama İstanbul Belediye'yi bu takımların dışında tutmak lazım. Abdullah Avcı'nın gidişinden sonra Arif Erdem ile bir bocalama dönemi yaşadılar ve lig sonunda yolları Arif hocayla ayrıldı İBB'nin. Sezona geçtiğimiz sezon Beşiktaş'dan tanıdığımız Carvalhal ile başladı İBB. Geçtiğimiz sezonki as kadrolarını büyük ölçüde koruyup  portekizli kaleci Eduardo ve sağbek Geraldes gibi isimlerle kadrolarını güçlendirdiler. Carvalhal'ın gelişiyle birlikte Abdullah Hoca'nın İBB'ye oynattığı oyuna benzer bir sistemle sahaya çıktıklarını söyleyebiliriz. 4-2-3-1 görünümlü bir kadro yapıları var ama hücumda çoğu zaman 4-3-3'e dönüyorlar ve ellerinde hücum futbolunu çok iyi oynayacak isimler var. Webo, Tom, Visca, Doka, Holmen gibi isimler gerçekten Süper Lig'de İstanbul takımlarını bir kenara koyduğumuz zaman hücum anlamında çok iyi isimler. Fakat hücumda bu kadar alternatifli ve iyi isimlere sahip olmalarına rağmen defansif anlamda sıkıntıları olan bir takım olduklarını söyleyebiliriz. Bu sezon genellikle Can Arat ve Metin Depe tandemi ile çıktılar maçlara. Bu ikilinin ortak özelliği ağır ve savunmanın arkasına atılan toplarda sıkıntı yaşayan isimler olduğunu söyleyebiliriz. Bizim de Barral, Stancu, Hasan Kabze ile savunma arkasına atılan toplar ile oldukça fazla pozisyona giren bir takım olduğumuzu düşündüğümüzde İ.B.B'nin bu eksikliğini olumlu kullanmamız durumunda önemli pozisyonlar yakalayabiliriz. İstanbul Belediye açık oynamayı seven biz ise kontrolü bırakmadan gol arayan bir takımız. Deyim yerindeyse zıt kutuplarda iki ekibin mücadelesi olacak bu karşılaşma. Lige yaptıkları başlangıca, geçtiğimiz hafta deplasmanda Akhisar karşısında aldıkları 4-0'lık galibiyete baktığımız zaman lige iyi başladıklarını söyleyebiliriz ama biraz içlerine girdiğimiz zaman çok da tat veren, bildiğimiz Belediye gibi olduğunu söyleyemeyiz. Kadro olarak potansiyelleri var ama o potansiyeli şuanda tam anlamıyla sahaya yansıtamıyorlar. Akhisar'a karşı aldıkları 4-0 galibiyet'de buldukları gollerin tümü Akhisar'ın çıkarken kaptırdığı toplardan gelen goller. Akhisar gibi haddini bilerek, hücum gücü oldukça düşük bir takıma verdikleri pozisyonlar ise defanslarındaki sıkıntıyı doğrular nitelikde.


Yarın ama bizim nasıl bir anlayış ile başlayacağımızın da önemli olduğunu söyleyebilirim. Hector Cuper rakibe göre kadro çıkaran bir teknik adam değil. Kendi prensipleri ve kafasındakilerden taviz vermez. O yüzden İ.B.B'nin artı hücum gücüne karşı özel bir önlem alacağını düşünmüyorum. Zaten 4 savunmacı iki tane de savunma yönü ağır basan önlibero ile sahaya çıktığımız için bizim açımızdan çok da farklı bir durum olmayacak. Hücum anlamında ise Kayserispor maçına benzer bir düzende sahaya çıkabiliriz. Monje'nin sakatlığı geçti ama belki riske edilmeyebilir. Fakat Monje'nin oynaması durumunda Barral'ın partneri kim olur onun seçimini kestirmek şimdilik zor. Ben Kayserispor maçındaki dizilişi bozmayacağını. Maçın gidişatına göre Monje ve Yiğit Gökoğlan'ı değerlendireceğini düşünüyorum.

Maça kağıt üzerinde baktığımızda oyunu tutup savunmada gerçek kimliğimizi sahaya yansıtırsak İ.B.B'nin defansif zaaflarından dolayı gol bulmamızın çok güç olduğunu düşünmüyorum. 2. haftada oynadığımız Eskişehir maçından sonra umarım bu sezon Olimpiyatta 2. galibiyetimizi alırız ve Ordu'da Galatarasay ile liderlik için karşı karşıya geliriz. :) Kazanıp ligin zirvesine çıkarsak güzel olur. Lig sonuna kadar orada kalamayız belki ama 6. hafta oraya çıkmak hem takım için hem de bizim için güzel olur. Tabi öncelikle bunun için yarın İ.B.B'yi geçmemiz lazım...

20 Eylül 2012

Ordu'da Güzel Başlangıç... Orduspor 3 - 2 Kayserispor


Eksikliklerimiz olmasına ve bazı şeyleri oturtamamıza rağmen, 4. hafta geride kalırken ligde yenilgi yüzü görmeyen birkaç takımdan biri olmak bizim adımıza oldukça olumlu bir durum. Sahada yaptığımız olumlu işler fazla olduğu için olumsuz durumlar şimdilik can sıkmadı. Her geçen hafta takımın birbiri ile uyumunun artacağını ve eksikliklerin azamiye ineceğini düşündüğümüzde önümüzdeki haftalarda çok daha iyi olacağımızı varsayabiliriz.

Hector Cuper'i artık tanıdığımızı düşünüyoruz ama her seferinde bizi şaşırtmaya devam ediyor. Defansif takıntılarına rağmen Kayserispor maçında sahada oldukça ofansif bir kadro vardı. 4-4-2 görünümlü bir kadroyla sahaya çıktık ama oyun içinde çoğu zaman  4-3-3'e döndük. Maçın başında golü erken bulmamız ve Kayserispor'un 10 kişi kalması ile de maça sol kanatta başlayan Hasan Kabze, Atila'nın bindirmelerinin de verdiği etkiyle çoğu pozisyonda içeri kat etti. Hasan neredeyse bütün pozisyonların içindeydi...

Hector Cuper'li Orduspor'un bildiğimiz bir yönü var. Ordu'da yada deplasmanda olsun maça hızlı başlayıp ilk 25-30 dakikada skor avantajını ele alıp sonrasında oyunu rolantiye alan bir yapımız var. Geçtiğimiz sezon Ordu'da kazandığımız maçları incelediğimizde bu durumu çok daha iyi anlayabiliriz. Kayserispor maçına da aynı anlayışla başladık. Önde baskı yaparak, golü erken bulma arayışıyla maça başladık ve bu sezon diğer önemli kozlarımızdan biri olan bir duran toptan maçın hemen başında golü bulduk. Umbides'in ortasında Şamil topu Barral'a indirdi ve Barral topu ağlara gönderdi. Bu golde Barral kadar Umbides ve Şamil'in de payını olduğunu söyleyebilirim. Umbides durağan oynadığını anlarda bile etkili bir ortayla takımı pozisyona sokabiliyor. Nitekim 4 hafta geride kalırken girdiğimiz pozisyonların çoğunda Umbides'in etkili ortaları pozisyonların başlangıcı. İlk gol için Şamil Cinaz'a da bir iki satır ayırmak lazım. Şamil futbol seyircisinin çok fazla hoşuna giden futbolcu tiplerinden biri değil. Basit ve sade oynamayı seven, fizik ve mücadele gücü yüksek, nerede durması gerektiğini bilen bir futbolcu. Deyim yerindeyse eğer tam da Cuper'in istediği gibi bir futbolcu. Kesici özelliğinin yanı sıra dört hafta geride kalırken yan toplardaki başarısını da belirtmek gerekir. Eskişehirspor maçında bulduğumuz ikinci golde Şamil çok iyi bir kafa vuruşu yapmış, kalecinin güçlükle çıkardığı topu Hasan Kabze boş ağlara göndermişti. Kayserispor maçında da Umbides'in ortasını Barral'a indiren ve golü yaratan isim Şamil'di. Geçtiğimiz sezon Onur ile sezona başlamıştık ama Şamil'in Onur'dan daha iyi olduğunu açık bir şekilde söyleyebiliriz. Süper Ligde ilk defa forma giyen bir futbolcu olduğunu da hesaba katarsak zamanla daha iyi olacağını düşünüyorum.


Erken gelen gol ile biz moral bulurken Kayserispor ise  golün etkisinden çıkamadı. Golün ardından baskımızı sürdürdük. İkinci golü ararken Stancu'nun baskısı Kayserispor defansını hataya zorladı. Hatalar üst üste gelince kaleci Ertuğrul 2-0 geriye düşmek yerine Stancu'yu indirmeyi tercih etti ve kırmızı kart görerek takımını 10 kişi bıraktı. Bu dakikadan sonra Kayserispor'un 10 kişi de kalmasının etkisiyle hücum etkinliğimiz daha rahat gerçekleşti. Atila'nın ileri çıkması sonucu Hasan Kabze içeri kat etti ve Atila'nın güzel ortasına bir o kadar güzel kafa vuruşu yaparak topu ağlara gönderdi. Maç 2-0 olduktan sonra rahat bir şekilde ayağa pas yaparak farkı arttırmamız lazımken bir başka duran toptan bu sefer golü kalemizde biz gördük.

İkinci yarıya ilk yarının sonlarında yediğimiz gole rağmen rahat başladık. Umbides'in getirdiği topta Barral'ın direkten dönen topunu tamamlayan Stancu'nun attığı gol ile farkı ikiye çıkardık ve daha da rahatladık. Bu dakikadan sonra farkı daha fazla açmamız gerekirken yine basit bir gol yiyerek maçın son dakikalarını ufak da olsa stres yaşadık. Çözmemiz gereken sorunlarımızdan biri de bu. Bu gibi durumlarda oyunun mutlak hakimiyken geçtiğimiz sezon da bazı maçlarımızda basit hatalar yaparak rakiplerimizi maça ortak etmiş, çoğu maçı sıkıntılı bitirmiştik. Rakibin bir kişi eksik olduğu, skor olarak da avantajı elinde bulundurduğumuz bir anda çok daha farklı ve güvenli oynamamız gerekirken anlamsız stres yapıyoruz. Önümüzdeki haftalarda bu durumun umarım önüne geçeriz.

Sonuç olarak öncesiyle sonrasıyla Ordu'da çok güzel bir başlangıç yaptık. Maç öncesi takımın karşılanması, oynanan olumlu futbol, takım ve taraftarın bütünleşmesi, yeni futbolcularımızın Ordu'daki ilk maçlarında böyle bir ortamın içinde futbol oynamaları takımı bundan sonraki süreç için çok daha fazla motive edecektir. 4 hafta geride kalırken, 2 galibiyet ve 2 beraberlik ile 8 puan topladık ve bu hafta İ.B.B deplasmanındayız. Umarız 2. hafta Eskişehir'i mağlup ettiğimiz gibi İ.B.B'yi geçeriz.

14 Eylül 2012

#4. Hafta | Orduspor vs Kayserispor


7 Mayıs'da Samsunspor ile oynadığımız Spor Toto Kupası karşılaşmasının üzerinden 4 ay geçti ve o tarihden bu yana Ordu takımına hasret. Ligde 3 hafta geride kaldı ama sahamızın bakımda olması, milli takım arası derken bu akşam Orduspor yeni kadrosuyla bu sezon ilk defa taraftarının karşısına çıkacak. Taraftar takıma katılan yeni isimlerle oluşan yeni Orduspor'u canlı izlemeyi sabırsızlıkla beklerken, yeni transferlerimiz de akşam ki maçı heyecanla beklediklerini sosyal medyadan sık sık dile getirdiler.

Lig başladığında bize göre kadro derinliği bakımından eksiklerimiz vardı. Sadece alternatif bir sağ açık transferi yapılacağı dile getirilmiş olsa da son dakika yapılan üç transfer de ilk 11'de oynaması beklenilen isimler. Atila, Yiğit ve İbrahim Kaş bu akşam şans bulur mu bilinmez ama uzun lig maratonunda oldukça fazla süre alacaklarını düşünüyorum. İlk 3 haftaya baktığımız zaman Hector Cuper'in kafasındaki Orduspor'u artık hepimiz az çok biliyoruz. Savunma anlayışından ödün vermeden, kanatlardan yapılacak ataklarla ve rakip defansın arkasına atılan uzun toplar ile hücumda etkili olmaya çalıştık. Top kontrolü oynadığımız üç karşılaşmada da rakibimizdeydi. Bu durum taraftar adına can sıkıcı ama yavaş yavaş buna alışmamız gerekiyor. Hem Cuper'in oyun anlayışı hem de topun bizde kalmasını sağlayacak özellikte bir futbolcu kadromuzda bulunmamasından dolayı tek paslarla kaleye oldukça hızlı giden bir görüntüde olacağız. Rakibin topla oynamasına da tehlike boyutları artmadığı sürece izin verecek bir ekip olacağız.

Kayserispor Şota ile geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezon da istediği başlangıcı yapamadı. Kadrolarından önemli futbolcular ayrılmış olmasına rağmen gelen futbolcular ile kadro kalitesi olarak ligin kalbur üstü takımlarından biri olduğunu söyleyemeyiz. Şota ile ilgili soru işaretleri Kayseri tarafında var ve bu maç o soru işaretlerinin kaybolması yada had safhaya çıkması adına onlar için çok önemli. Şota ve ekibi bu maçtan üç puan ile ayrılarak ligin henüz başında oluşan bu algıyı bertaraf etmek ve biraz olsun stresten uzaklaşmak isteyeceklerdir. O yüzden çok zorlu bir karşılaşmanın bizi beklediğini söyleyebiliriz.

Taktiksel anlamda ilk üç haftadan farklı bir yapıda sahada olacağımızı düşünmüyorum. Yine 4-4-2 formatında sahada olacağız fakat sakatlık ve yeni transflerden dolayı bazı mevkilerde farklı isimlerin görev alacağını düşünüyorum. Cuper son antrenmanlarda defansın göbeğini Agus- İbrahim Kaş ikilisinden oluştururken solbekte Atila'yı, sağbekte ise Garcia'yı denedi. Garcia'nın kendi mevkisine dönmesi ve solbekte orjinal bir solbek olan Atila'nın forma giymesi adına gayet olumlu bir hamle gibi görünüyor. Tandemde Agus'a İbrahim Kaş'ın eşlik edecek olmasından dolayı da ilk 3 hafta stoperde forma giyen Ali Çamdalı büyük ihtimalle kendi mevkisine dönüş yapacak. Cuper orta alanın sol kanadında Hasan Kabze'yi, sağ kanadından Umbides'i orta ikilide Ali ve Nizamettin'i, ileri uçta ise Stancu ve Barral ikilisini son antrenmanlarda as takımda görevlendirdi. Gayet iyi bir 11 gibi görünüyor ama bu formatta sahaya çıkarsak Monje'nin eksikliğinden dolayı sol kanatta Hasan Kabze'nin ortaya koyacağı performans ilk maçını oynayacak olan Atila için de oldukça fazla önem arz edecek. Cuper'in ne yönde tercih yapacağını bekleyip göreceğiz..

Maçın başlamasına 2 saatten az bir zaman kala ufacık bir değerlendirme yaptık. 3 puan bizleri çok mutlu eder ama umarım Ordu'da taraftarımız önünde güzel bir futbolla 3 puanı alırız ve taraftarımız ve takımımızın kucaklaşması çok daha güzel olur.

Son sözümüz belli, TRES PUNTOS!


8 Eylül 2012

Hollanda:2 Türkiye:0 | Değişim!


Her yeni hocada yeni umutlar yeni bir taktiksel anlayışa bürünüyor milli takımımız. Maçın 11 inde olması gerekenler dışında beklenmeyen isimlerde vardı kadroda. Maç içinde gelişen olumlu sonuçların önünü kesende yeni hocamız olmuştu..

Abdullah hoca için söylemek istediklerim Tunay, Emre ve Hamitli bir ilk 11 başlaması olmuştu. Maç eksikleri ile dolu 3 oyuncuyu 11 e koyması ilk hatası idi. Nuri ile hatalarını taçlandırmasıda cabası. Hamit, Robben gibi bir isim karşısında hem ağır kalıyor hemde rakibe pozisyon bulmada çok kolay davetiye çıkarıyordu. Ağır bir bek yerine daha dinamik Gökhan yedek klübesinde oturur iken daha doğru dürüst maç oynamamış Emre'nin sahada olup Selçuk'un kenarda oturmasına ayrı bir yazı yazılır ama neyse geçelim şimdilik.

Çok uzatmadan şuraya geleyim diyorum...Yediğimiz gol. Evet son yılların hem ülke futbolunda hem milli takımlarımızda kronikleşmeye doğru giden zaafımız, hastalığımız ve İngiltere Primier Lig gol kralının markesini, kafasına topu bekleyen Arda Turan'ın yapması gereken adam paylaşımını nasıl yaptığımızın (yapamadığımızın) izahını Abdullah hoca 3 kişinin arasında topa vurmasını talihsizlik diye adlandırıyor. Kendimiz edip kendimiz buluyoruz başkada bir izahı yok.

Selçuk'un "bu maçlık taktiksel nedenlerden sahada yok" denmesi nasıl bir taktiksel anlayışa büründüğümüzü gösterdi. Dün ki amaç ; Tunayla Mevlütle atakları olgunlaştırıp gole gitmekti. Saha içinde oyunla bizlere söyledi Avcı.. Yani ben öyle anladım.

Oyun geneline bakalım biraz da oyun içinde hata gırla ama 2. gole kadar oyun içindeyiz ki takım içinde kalan kırıntıların bir esamesi idi bu bana kalırsa.. Şu Hollanda'ya karşı çok pozisyon bulup sonuçlandıramamak, üstüne basa basa oyun içinde kopmamak bunlar da takımımızın artıları idi.

Kısmen beklentileri veren bir milli takım izledik dün akşam. Bu maçtan çıkaracağımız tek şey oyuncu tercihlerini beklenen şekilde yapılması. Yani rakibe göre bahsettiğimiz noktalarda üstünlük sağlayacak, oyun içinde ve takımın 11'ine bakıldığında 11 üzerine eleştiriyi minimize edecek 11'ler ile sahaya çıkmasını bekliyoruz hocamızın.

5 Eylül 2012

Ediz Bahtiyaroğlu...

Transfer kazıkları, Ediz'in futbolu, yaşanmışlıklar, yada farklı şeyler... Artık hiçbirinin bir önemi yok. 26 yaşındaki gencecik bir adam aramızdan ayrıldı dün gece.

Türk futbolunun başı saolsun. Mekanın cennet olsun Ediz...

2 Eylül 2012

Teleferik ve Direkleri | Teleferik Hattı Durduruldu

 

Bundan daha 2 gün önceydi. Ajanslarda Belediye Başkanımız Seyit Torun'un verdiği bir röportaj çıkmıştı karşımıza. Röportajda Ordu teleferiğinin 1 yılda 1 milyon insan taşıdığından bahsediyordu. Habere bir bakalım;
  
9 Haziran'da açılışı yapılan teleferiği şimdiye kadar 1 milyon kişi kullandı.

Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun, teleferiği şimdiye kadar 1 milyon kişinin kullandığını söyledi. Başkan Seyit Torun, Boztepe'ye teleferikle sağlanan ulaşımın Karadeniz turizmine büyük katkı sağladığını söyledi. Torun, "Önümüzdeki yıllarda Boztepe, yeni tesislerle daha da zenginleşecek. Hala teleferikle Boztepe’ye çıkmayan vatandaşlarımız varsa, kendilerini davet ediyorum. Mutlaka binsinler ve bu keyfi yaşasınlar.” şeklinde konuştu. 

Teleferik yapılmadan ne gibi engeller çıktı peki? Belkide teleferiğin şimdi durdurulmasına neden olan hadisenin anlatıldığı haber;

Torun TV 52’ye konuştu ve mahkemeden olumsuz bir sonuç çıkması halinde belediye olarak nasıl bir tavır alacaklarını da ilk kez açıkladı.

 Teleferik projesini hayata geçirmekte kararlı olan başkan Torun, mahkemeden olumsuz bir karar çıkması halinde mevcut projeyi iptal edecek ve yeniden bir Teleferik projesi hazırlatacak. Yeni hazırlatılacak projeye yeni bir ihale daha yapacak.

 “ B planı bu projeyi iptal edeceğiz, yeniden bir proje hazırlatacağız, yeniden ihale yapacağız, yeniden farklı bir finansman bulacağız. Ama şimdi bugüne kadar yapılan imalatları ne yapacağız? Şuan için yüzde 80 oranında proje tamamlandı. Sadece bir halat çekilim kabinlerin koyulması ki buda işin yüzde 10’luk kısma değil. Sonuçta bitmiş bir projeyi konuşuyoruz, şuanda. Bunun nasıl bir B planı olabilir ki?

 “ Kültür ve Turizm Bakanı sayın Ertuğrul Günay, bu projeyi kabul etmediğini, Teleferik projesine gerek olmadığını, oraya ulaşan bir yolun olduğunu, yani kısacası Teleferik projesine karşı olduğunu ifade etti. Burada camiye yakında, direk yeri falan mesele değil. Burada asıl konu kendisinin Teleferik fikrine karşı oluşu. Kaldı ki Yalı Camii’nin koruma alanı kurul kararıyla yeniden büyütüldü. O zaman ben soruyorum; Orta Camii’nin ki neden büyütülmedi? Yalı Camii’nin ki büyütülüyor da, Orta Camii’nin ki neden büyütülmüyor. Burada ki zaten olay art niyet. Biz haklı olduğumuz biliyorum. Aldığımız izinlerinde geçerli olduğunu biliyoruz. Kendisini temel atma törenine telgraf gönderiyordu da neden şimdi bugün karşı? “
 

Daha önce bu teleferiğe binmeyenler, yada böyle bir teleferiğin varlığından haberi olmayan şehir dışında yaşayan okurlarımız varsa kısaca teleferik hakkında bilgiler vereyim. Teleferik açılalı 1 sene gibi bir süre oldu. Bu süre zarfında yukarıda da bahsettiğimiz gibi 1 milyondan fazla insan taşındı. Bu teleferik sayesinde Ordu şehri gör - geç şehri değil, gör ve kal şehri oldu. Bir şehrin hayali olan bu projeyi içine sindiremeyenler var. Tahmin ediyorsunuz sizlerde!
Teleferiğimiz 2400 metre. Ve Merkezden Boztepe'ye çıkış 7 direk ve 24 kabinle sağlanıyor(du). Kabinler 8 kişilik. 2 direk arasında ki açıklık 900 metre. Bu açıklık dünyadaki teleferikler içinde Ordu teleferiğinin 2. olmasını sağladı.
Ve bugün. Okuyoruz;
Ordu Belediyesi tarafından şehir merkezi ile Boztepe arasında kurulan Teleferik için Danıştay şok karar verdi.
Ziraat Bankası bahçesinde yer alan teleferiğin 2. ayak yerinin Yalı Camisinin görüntüsünü bozduğu gerekçesiyle başlayan tartışma yeni bir hal aldı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Samsun Tabiat Varlıklarını  Koruma Kurulu teleferik inşaatının durdurulmasını istemişti. Bunun üzerine Ordu Belediyesi Ordu İdare Mahkemesi’ne başvurarak Koruma Kurulunun kararını durdurma kararı aldırmıştı.
İdare Mahkemesinin kararı üzerine teleferik inşaatı tamamlanıp hizmete açılmıştı.
Teleferik hizmete girerken, İdare Mahkemesi’nin kararını Samsun Tabiat Varlıklarını  Koruma Kurulu Danıştaya itiraz etmişti.
Danıştay, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararı bozarak dosyayı Ordu İdare Mahkemesi’ne gönderdi.
Teleferik konusunda yaşanan kaosun nasıl çözümleneceği merak ediliyor.
Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun, Danıştay’ın kararını yanlı bulduğunu söyledi. 
Kararın şaşkınlığını yaşadıklarını belirten Torun, “Danıştay, Ordu İdare Mahkemesi’nin kararını bozdu. O karara istinaden de Samsun Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan karar çıkacak. Bekliyoruz” dedi.
 Büyük bir üzüntü yaşadığını belirten Başkan Torun, “Gerçekten çok üzülüyorum. Sonuçta bir milyonun üzerinde insanımız, konuğumuz teleferiği kullanmış. Teleferiğin Ordu turizmine katkıları ortada.Bazı endişeler vardı. Görüntünün bozulacağı veya buna benzer bazı endişeler vardı, görüldü ki bu kaygılar çok yerinde değil. Ve Teleferik Ordu’nun esnafına çok büyük değer kattı. Ordu’ya gelen konuklarımız sadece bir gece yatıp sabah erkenden gidiyorlardı. Şimdi konaklama süreleri uzadı. Ordu’ya gelen turist sayımız arttı. Teleferiğin Ordu’ya kattığı değer belli. Yargının kararına saygılıyız, davayı takip edeceğiz. Sonuçlarını hep beraber göreceğiz” diye konuştu. 


Bu şehirin içinden sahil yolunu geçirtmedik. İstediğimiz zaman neler yapabileceğimiz ortadayken. Yine mi dökülelim sokaklara?

1 Eylül 2012

Dün Akşama Dair | Çılgın Cuper !


Güzel bir kare. Dün akşam oynadığımız Gençlerbirliği - Orduspor maçından... Fotoğrafı çeken arkadaşı bilenler varsa isminide belirtelim buradan.

Seni seviyoruz Cuper !

Ankara'nın Bağları... Gençlerbirliği 1 - 1 Orduspor


Dün akşam benim açımdan çok farklıydı... 4 senedir okul sebebiyle yurt dışında olmam sebebiyle sevdamızı ya tv başından ya da bilgisayardan takip ettim. 4 senelik bir aranın ardından dün tribünde, Orduspor'umuzun yanındaydım.

İlk 2 haftada sahaya çıkan onbirimiz Hasan Kabzenin sakatlığı sebebiyle zorunlu değişikliğe uğradı. Hasan Kabze'nin yokluğunda Stancu, David Barral'ın partneri olarak ilk 11'de yer aldı ve yabancı kontenjanından dolayı Umbides kulübüye çekildi. Umbides'in yerine sağ kanatta Müslüm ilk 11'de sahaya çıktı. Bu iki değişiklik haricinde orta ikili yine Şamil ve Nizamettin'den, defans hattımız ise ilk iki haftada olduğu gibi Ferhat, Agus, Ali, Garcia 4'lüsünden oluştu.

Maçın başlaması ile golü bulmamız bir oldu. Barral'ın ilk 2 haftada belkide en iyi yaptığı şey uzun atılan toplarla defansın arkasına sarkması, topla çok hızlı gitmesi ve kaleciyle karşı karşıya kalması idi... Mersin İdman Yurdu maçında kaleciyle iki defa karşı karşıya kalmış fakat bu pozisyonlardan yararlanamamıştı. Dün yine defansın arkasına çok iyi sarktı, topla kaleye çok iyi gitti fakat bitirişi yine Mersin İdman Yurdu maçında olduğu gibi iyi yapamasına rağmen şans yanımızdaydı. Stancu'ya çıkarmak istediği top Mehmet Sedef'e çarptı ve maça gol ile başladık. Gole kadar olan süreçte soldan Monje ile oldukça etkiliydik fakat golden sonra Monje'nin sakatlanması ile oyuna Umbides dahil oldu. Monje'nin oyundan çıkmasından sonra ön tarafa top taşımakta zorluk çektik ve daha çok defanstan ve orta alandan atılan uzun toplarla Barral ve Stancu'yu pozisyona sokmaya çalıştık. Atılan golün de etkisiyle psikolojik olarak geriye yaslandığımız için oyun genel olarak Gençlerbirliğinin hakimiyetinde geçti.



İkinci yarıya Gençlerbirliği Ekigho - Lekiç değişikliği ile başladı. Bizim defansif futbolumuzdan da cesaret alan Gençlerbirliği fizik olarak da etkili olan Lekiç'in de oyuna girmesiyle ikinci yarı oyunu bizim yarı alanımıza yıktı. Rakip kendi evinde 2 puan kaybı yaşamamak için erken hamle yapmıştı ve bu da ikinci yarının başında meyvelerini verdi. Ali ve Agus oldukça uyumlu olmasına rağmen Garcia ve Ferhat'ın acemi hareketlerinden dolayı pozisyonlar verdik. Garcia ters ayak solbek'de oynadığından olsa gerek solbekte yerini yadırgıyor. Yediğimiz golden dolayı çok fazla eleştiremeyiz ama seken topta orda olması gereken Garcia'ydı.

Takımın kötülerine gelecek olursak Müslüm ve Stancu'nun dün sahanın en kötüleri olduğunu söyleyebiliriz. Müslüm belkide bu kadar şans bulacağını sezon öncesi düşünmüyordu ama 3 ilk 2 hafta sonradan, bu hafta ise direk ilk 11'de forma şansı buldu. Biraz sakin olsa, ayakları yere bassa daha iyisini yapacak ama sürekli bir telaş halinde olduğu için zaman zaman iki metre ötesinde olan arkadaşına bile pas atamadı. Stancu da oyunda kaldığı süre içerisinde faydalı olamadı. Orta ikilimiz Şamil ve Nizamettin yine ilk iki maçta olduğu gibi defansif olarak sahadaydılar. 4-4-2 diyoruz ama 4-4-2 den çok sahada çoğu zaman 6-2-2 gibi oynuyoruz diyebilirim. Nizamettin'in biraz daha ofansa yakın oynamasını bekliyorduk ama geride kalan 3 haftaya baktığımız zaman Şamil'in yaptığından daha fazlasını yaptığını söyleyemeyiz. Pas alışverişinde biraz daha ön planda ama genel olarak beklediğimiz gibi değil. Lig başlamadan önce alternatif olarak düşündüğümüz Monje'nin ise dün sakatlandıktan sonra takım için ne kadar önemli olduğunu çok daha iyi anladık. Monje deyim yerindeyse takımı ileri taşıyan tek adamımız.

Geriye dönüp baktığımızda iki deplasman 1 iç saha maçında 2 beraberlik 1 galibiyet = 5 puan ile lige başladık. Son transferlerimiz Atila Turan ve olası Yigit Gökoğlan transferinin gerçekleşmesinden sonra takımın daha alternatifli olacağını düşündüğümüzde milli takım arasından sonra daha iyi bir Orduspor umut edebiliriz.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...