30 Kasım 2012

Haftanın Maçı #14 | Orduspor vs Beşiktaş


Haftalardır oynadığımız kötü futbolun, sahadaki ciddiyetsizliğimizin cezasını Türkiye Kupası'ndan elenerek çektik. Koyduğumuz hedeflere bizi götürecek yollardan biriydi kupa ama biz o yolu kendi ellerimizle kapattık. Kendi evimizde son haftaların en olumlu futbol oynayan takımlarından biriyle karşılaşacağız. Rakibimizin son haftalardaki performansı ile bizim performansımızı teraziye koyduğumuz zaman bu maç öncesi canımız sıkılmıyor değil.. Bu tür maçlarda takımımız bir başka reaksiyon veriyor en azından bununla teselli oluyoruz ama bu durum da bir noktada can sıkıcı.. Sahi, maç mı seçiyoruz? Galatasaray maçı mesela.. Ya da çok eskiye gitmeyelim. Mağlup olmamıza rağmen sahada Orduspor olduğunu hissettiğimiz Trabzon maçı.. Kasımpaşa karşısında, Göztepe karşısında oynanan futbolu düşününce takımın bu kadar kısa sürede renk değiştirmesinin maç seçmekten başka bir açıklaması olamaz. Şimdi irdelenmesi gereken konu değil bu konu aslında ama dile getirmeden de duramadım.Umarım Beşiktaş maçı futbolcularımızın keyfine, gönlüne göre olan maçlardan biridir..

Az önce belirttiğim gibi son haftaların en formda takımıyla oynayacağız. Sezon başında sıkıntı yaşayacağı düşünülen Beşiktaş tecrübeli isimler ile genç isimlerin kaynaşmasıyla çok farklı bir havaya büründü. Bir ara bocalayıp üç maç üst üste kaybetmiş olsalar da o süreçten sonra ligde oynadıkları altı maçın dördünü kazanarak o kaosun içinden çıkmayı başardılar. Beşiktaş ekstraları olduğu kadar zaafları olan da bir takım. Bu zaafların üzerine gidip onların ön plana çıktığı durumların önüne geçebilirsek galip geliriz. Ama tam tersi olursa istemediğimiz, keyfimizi oldukça kaçıracak bir sonuçla da sahadan ayrılabiliriz.

Hector Cuper'in Galatasaray maçında Galatasaray'ın zaaflarını iyi analiz etmesi, Melo ve Selçuk'un saha içi etkinlerini asgariye indirerek Galatasaray'ı dar bir alanda oynamaya mahkum etmesi sonucunda güzel bir galibiyet almıştık. Beşiktaş maçı öncesi Beşiktaş'ı da olumlu bir şekilde analiz edeceğinden şüphemiz yok ama Beşiktaş bizim oyun anlayışımıza çok ters bir takım olduğu için en azından bu maç için genel görüntümüzün dışında bir anlayış ile sahaya çıkmamız gerekebilir. Beşiktaş, top kendisindeyken hücumda oldukça üretken olan ve çok rahat skora giden bir takım. Top rakipteyken ise oldukça basit kademe hataları yapan, sertliğin dozajını kaçıran ve oldukça fazla kart gören bir takım. Bu yüzden oyunun kontrolünü elimizde tutmayı başarır ve topun bizde kalmasını sağlarsak Beşiktaş'ın hücum etkinlerini asgariye indirebiliriz.



Beşiktaş'da kronik sakatlıklar harici Fernandes de sakatlığından dolayı kafilede yer almıyor. Fernandes ve Oğuzhan'lı bir Beşiktaş ortasahası bizi oldukça zorlayabilirdi. Orta alanda Necip, Oğuzhan, Olcay gibi dikine oynayabilen farklı oyunculara sahip olsalar da Fernandes'in oynamayacak olması bizim adımıza önemli bir şans. Aynı şekilde bizde de önemli eksikler bulunuyor. Sezon başından beri sürekli olarak oynayan Garcia kart cezalısı olması sebebiyle Beşiktaş karşısında forma giyemeyecek. Son haftalarda Hector Cuper'in solbekte görevlendirdiği Ferhat büyük ihtimalle Garcia'nın yerine sağbekte forma giyecek, Atila ise yeniden ilk 11'e dönüş yapacak. Garcia haricinde Kasımpaşa maçında sakatlanan Agus ve Barral da Beşiktaş karşısında forma giyemeyecek. Agus'un yerini bir şekilde doldurabiliriz ama Barral eksikliğini hissedeceğimizi düşünüyorum. Karşılaşmada yedek kulübesinde bulunması bile Cuper için oyuna müdahale anlamında bir kozdu. Fakat Barral'ın da olmayacak olmasından dolayı maçın gidişatı bizim istediğimiz seyirde gitmez ise eğer kenardan yapacak hamle şansımız olmayacak. Umarız herşey istediğimizi gibi gider..

Son olarak istatistiklere bakalım. Ordu'da Beşiktaş'a karşı üstünlüğümüz var. Beşiktaş ile 22. maçımıza çıkıyoruz. Oynadığımız maçlarda 6 galibiyetimiz 4 beraberliğimiz ve 12 mağlubiyetimiz bulunuyor. Zor bir zamandan geçiyoruz ama bizim ilacımız belli. Güzel futbol ve üç puan. Umarız yarın tribünde taraftarlarımız sahada futbolcularımız gerekeni yapar ve yarın akşam kötü gidişata dur deriz.

1977        Ordu SK Beşiktaş JK 2-1 
               Beşiktaş JK Ordu SK 2-0 
               Ordu SK Beşiktaş JK 2-1 
1977        TK Beşiktaş JK Ordu SK 0-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 2-3 
1978        Beşiktaş JK Ordu SK 2-2 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-1 
1979        Beşiktaş JK Ordu SK 0-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-1 
1980        Beşiktaş JK Ordu SK 0-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-2 
1981        Beşiktaş JK Ordu SK 4-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-0 
1984        Beşiktaş JK Ordu SK 1-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 2-0 
1985        Beşiktaş JK Ordu SK 3-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-0 
1986        Beşiktaş JK Ordu SK 5-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-2 
2012        Beşiktaş JK Ordu SK 2-1
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-1

28 Kasım 2012

Yine Bir Beşiktaş Maçı, Yine Abitoğlu!


Geçtiğimiz sezon Ordu'da oynanan ve 1-1 sonuçlanan Beşiktaş maçından sonra maç yazısında belirttiğimiz ilk şey bir şey vardı. ''İstanbul takımlarına karşı maç kazanabilmek için öncelikle sahada iyi niyetli bir hakemin olması gerekiyor'' demiştik Beşiktaş maçından sonra. Maçın hakemi karşılaşma boyunca bütün takdir haklarını Beşiktaş'tan yana kullanmış, maçın son 10 dakikasında maçın sonucuna etki edebilecek iki pozisyonda verdiği alakasız kararlar ile 2 puanımızı gasp etmişti. Geçtiğimiz sezon böylesine şeyler yaşanmışken aynı hakemin Ordu'da oynanacak olan Beşiktaş maçına atanması nasıl bir tesadüf gerçekten açıklaması zor. 

Merkez Hakem Kurulu hakem atamalarını hangi kriterlere göre yapıyor bilmiyoruz ama bizim yapılan hatalardan sonra medya baskısıyla düdük astıracak duruma getirecek gücümüz olmadığı için bu maçta canımız yansa da kendi kendimize bir hafta söyleneceğiz en fazla. Mustafa Kamil Abitoğlu'nun verecek olduğu kararları, çalacağı düdükleri şimdiden merak ediyoruz. Tek temennimiz cumartesi günü tek rakibimizin Beşiktaş olması (!)

Kupaya Veda... | Göztepe 1 - 0 Orduspor


Maç yazısında belirttiğimiz, korkumuz başımıza geldi. PTT 1. Ligde sondan ikinci durumda olan Göztepe'ye elendik ve Türkiye Kupasına veda ettik. Sahadaki futbol, ruhsuzluk hakkında söylenebilecek çok şey var aslında...

Diğer Türkiye Kupası maçlarında olduğu gibi bugün de fazla şans bulamayan oyuncuların görev aldığı bir kadroyla çıktık sahaya. Ne tesadüftür ki Sancaktepe ve Kastamonuspor maçlarında ortaya birşey koyamayan futbolcularımız bu maçta da yokları oynadılar. Kötü futboldan ziyade ruhsuzluk, ciddiyetsizlik...Ömer Kulga'nın orta sahada oynadığı, 1 hafta önce profesyonel olan genç kardeşimizin takımın tek gol umudu olduğu bir 11 ile sahaya çıktığımızı düşündüğümüzde aynı ciddiyetsizliğin teknik ekipde de baş gösterdiğini söylemekte sakınca yok. 

Galatasaray maçından sonraki süreci baz alırsak bazı istisnai durumlar haricinde haftalardır kötü oynuyoruz. Göztepe maçı da bu durumun zirve yaptığı an oldu. Artık bazı şeylerin ciddiyetinin farkına varmak lazım. Futbolun içinde kazanmak da vardır kaybetmek de. Orduspor taraftarı son 3 haftadır takımı galip gelememesine rağmen oynanan kötü futbola rağmen üç maçtan sonra da takımın yanında olduğunu gösterdi. Fakat bu durumun da bir sınırı var. Sahada mücadele eden futbolcularımızın iyi niyetinden şüphe duymak istemiyoruz. Umarım bu sınırın farkındadırlar. Kaybetsek bile sahada mücadele eden, isteyen bir Orduspor görmek istememiz hakkımız. 

Olanla ölene çare bulunmaz. Türkiye Kupası bizim adımıza farklı bir heyecan ve şansdı ama bugünkü ruhsuz halimiz ile elimizin tersiyle ittik bu heyecanı. Önümüzde bir Beşiktaş maçı var. Sahada ne iş yaptığının bilincinde olan, kazanmak isteyen bir takım görmeyi umut ediyoruz!

Son olarak Göztepe Kulübünü ve taraftarlarını tebrik ederiz.

27 Kasım 2012

ZTK 4. Tur | Göztepe vs Orduspor


Burada da lig dışında bir hayat var.
Yavaş yavaş yolumuza devam ediyoruz kupada.
Önce Kastamonuspor, sonra Sancaktepe Belediyespor gibi 3. Lig takımlarından sonra isim ve klasman olarak en ciddi maçımıza çıkıyoruz kupada bu sene.
Maç yarın 15:30'da AHaber ekranlarında, İzmir Atatürk Stadyumu'nda.
Hakem ise Volkan Bayaraslan. 

Göztepe bu maça 3. Lig takımı olarak gelseydi bile maç İzmir'deyse insan düşünür acaba? diye. Bende korkuyorum bu yüzden bir süpriz olmasından. Ki oynananacak bu maç süprize de gayet açık. Bugün Mersin İdman Yurdu'nun, Tokatspor'u zar zor yenmesi yada 1. Lig lideri Erciyesspor'un Altay'a boyun eğmesi... Herşeyi geçtim yakın zamanlarda elendiğimiz Pazarspor ve Arsinspor maçları hala hafızalarımızdayken en ufak bir ciddiyetsizlikte cezamız kesilir açık ve net.

Kupanın güzelliği de bu süprizler zaten. Ama insanın başına gelince canını acıtır. Gelmesin... Fazla yormadan kendimizi İzmir'den turla dönmemiz tek temennimiz.

Biraz Göztepe...
1. Lig'in puan durumuna bakıyoruz son 2 sırada Ankaragücü ve Göztepe. İnsanın canını acıtan bir tablo daha. Bu iki takım da hakettikleri yerlerde değiller. Belki Göztepe bir ihtimal kendini kurtaracak ama Ankaragücü'nün işi gerçekten çok zor.

Bu maça kadar Gölcükspor'u 3:0, Sakaryaspor'u 2:1 eleyerek rakibimiz oldular. Lig içinde biri Rizespor'a diğeri Şanlıurfaspor'a olmak üzere 2 galibiyetleri var. Son maçlarında ise İzmir derbisinde Buca deplasmanında 3:0 mağlup oldular. Teknik direktörleri Kemal Kılıç. Maçları az gollü bitiyor. Şöyleki kupa maçları dahil toplam 15 maçta en fazla 3 gol çıkmış Göztepe maçlarında. Takımda Hamza Gezmiş ve İbrahim Şahin gibi tanıdık isimler mevcut. Yarın ki maç iki takımın arasında oynanacak 13. maç.  Oynanan maçlarda 2 galibiyetimiz bulunurken 5 beraberlik ve 4 mağlubiyetimiz var. İzmir'de ise Göztepe'ye karşı henüz maç kazanamadık. En farklı mağlubiyetimizi 1970 yılında İzmir'de 4.1 ile alırken, en farklı galibiyet 1979 senesinde Ordu'da 3:0'lık sonuçla geldi.

25 Kasım 2012

Hector Cuper


Kasımpaşa maçında ilk yarının sonları oynanıyor. Kasımpaşa'nın bariz üstünlüğü var sahada. Üzerimize üzerimize geliyorlar, Fornezzi ile atakları savuşturuyoruz. Sahada iyi olmasını umut ettiğimiz Orduspor'dan bambaşka bir Orduspor var. Bize ayrılan yeri doldurmamıza, maçın başında çok çoşkulu olmamıza rağmen sahada izlediğimiz Orduspor üzerine bizler de donup kalıyoruz. Bağırmaya çalışıyoruz ama katılım çok az, kimsenin içinden gelmiyor..

Derken, arkalardan Hectoooor Cupeeer sesleri yükseliyor ve herkes katılım gösteriyor bu tezahurata. Önce kendi kendime sahada bu kadar kötü bir takım varken yine zamansız bir olaya girdik diyorum ama yedek kulübemize baktığım zaman bütün fikirlerim değişiyor..

Tribünden yükselen Hector Cuper tezahuratlarını duyan hocamız o sırada oldukça kötü oynayan takımını kulübede oturarak izliyor. 90 dakika boyunca yerinde duramayan hocamızın takım böylesine kötüyken sessiz bir şekilde oturmasına alışkın olmadığımız için şaşırıyoruz. Sonra, Cuper tribünden yükselen ses üzerine yerinden kalktı ve eliyle bizi selamladı. Saniyeler  önce takıma ayak uyduran ve oturan Cuper taraftarın kendi adını bağırması üzerine mahçup oluyor takıma bizim bildiğimiz heyecanıyla taktik vermeye, oyuna müdahele etmeye başlıyor. Saniyeler önce verdiği görüntüden ötürü utanıyor, mahçup oluyor.. 

Anlık gelişen bu durum üzerine Hector Cuper'e bir kez daha hayran oluyorum. Mütevaziliği, işini sahiplenmesi, geldiği ilk andan bu yana heyecanından hiçbir şey kaybetmemesinden dolayı ona olan saygı ve sevgimizi tarif edemeyiz. Son haftalarda kötü bir çizgi sürdürmekten ziyade kötü futbol oynuyoruz. Ama Trabzon maçının bazı anlarını ve Kasımpaşa maçının ikinci yarısını düşündüğümüz zaman Cuper'den ziyada futbolcuların kişisel performanslarındaki istikrarsızlığın bu kötü gidişatta etkili olduğunu düşünüyorum. Cuper'in tercihleri de sorgulanabilir ama futbolcularımızın da artık silkelenip kendilerine gelmeleri gerekiyor. Gücümüzün, potansiyelimizin farkındayız. Onlar da bunun farkına vardığı zaman neler yapabileceğimizi hepimiz biliyoruz. Zor bir dönemden geçiyor. İyi günde bu takımın yanında olduğumuz gibi kötü günde de yanındayız. Tam da şimdi, daha yüksek sesle... ORDUSPOR!

13. Hafta.. | Kasımpaşa 1 - 1 Orduspor


İki hafta aradan sonra puanla tanıştık ve puanımızı 18'e çıkardık. İki haftadır 17 puanda takılı kalınca çoğumuzun aklına geçtiğimiz sezon geldi. Lige çok iyi başlamış, 17 puana ulaştıktan sonra 7 hafta üst üste kaybetmiş ve hoca değişikliği ile sonuçlanan bir kaos yaşamıştık. İçine girmiş olduğumuz zorlu fikstürün de etkisiyle iki hafta üst üste kaybedince kafamızda acabalar oluşsa da oynanan kötü futbola rağmen aldığımız bir puan ile Göztepe ve Beşiktaş maçları öncesi en azından nefes aldık.

Bugün sahada izlediğimiz Orduspor'un geçtiğimiz haftalardan çok da farkı yoktu. Özellikle ilk yarı ne yaptığını bilmeyen, üst üste üç pas yapmaktan aciz, kendi yarı alanından çıkamayan bir Orduspor vardı sahada. Kasımpaşa önde bastığı için de Agus ve İbrahim Kaş'ın top şişirmesinden başka bir hücum organizasyonumuz olmadı. İlk yarının sonlarına doğru yediğimiz son haftalardaki performansımıza yakışır gol de bu olumsuzlukların tuzu biberi oldu. Tehlikeli bölgede Hasan'ın yapmaması gereken şeyi yapıp topla oynayıp kaptırması, ters kademeye gelen Garcia'nın Uche'ye vuruş yaptırması, Fornezzi'nin çıkıp alabileceği bir topu beklemesi.. Bu hatalar zincirinden sonra Uche cezayı kesti ve bu sezonki 7. golünü bizim kalemize gönderdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse ilk yarı sahada gördüğümüz Orduspor'dan sonra ikinci yarıdan çok fazla bekletimiz yoktu. Hector Cuper ikinci yarıya karşılaşmanın ilk yarısı varlık gösteremeyen Hasan Kabze'yi çıkarıp Barral'ı sahaya sürerek başladı. İkinci yarının başlamasıyla ilk yarıya nazaran daha derli toplu, pas yaparak rakip kaleye giden bir Orduspor izlemeye başladık. Barral'ın girmesi ve rakip kaleye daha yakın oynamaya başlamamız ile birlikte Stancu da oldukça etkili oynamaya başladı. İlk yarı oyunu bizim yarı alanımıza yıkan Kasımpaşa'nın da ikinci yarı belki psikolojik belki de skoru koruma adına geri yaslanmasının da bizim ikinci yarı biraz daha ön plana çıkmamıza neden olduğnunu söyleyebiliriz. İlk yarıdaki aşırı olumsuz görüntüden sonra biraz kıpırdanan Orduspor gözümüze hoş gelmiş olabilir ama çok fazla pozisyon bulduğumuzu da söyleyemeyiz. Nitekim beraberlik golü bir duran toptan geldi. Nizamettin köşe vuruşunda oyuna sakatlanan Agus'un yerine giren ve bu sezon çok az süre alan Roversio güzel bir kafa vuruşuyla topu Kasımpaşa ağlarına gönderdi. Golden sonra Kasımpaşa galibiyet için kalemize gelmeye çalışsa da sonuç alamadı ve karşılaşma 1-1 sona erdi. İkinci yarı adına söyleyebileceğimiz diğer şey ise oyuna ikinci yarı giren Barral'ın sakatlanıp 70. dakika yerini Murat Torun'a bırakmasıydı. Barral sakatlık belasından yeni kurtulmuşken sakatlanıp oyundan çıkması canımızı sıksa da henüz üç gün önce profesyonel olan 18 yaşındaki Murat'ın ilk profesyonel maçına çıkması bizleri sevindirdi. Fizik olarak bir forvet duruşu var Murat'da, mental ve teknik açıdan da kendini geliştirirse alt yapımızdan bir futbolcu kazanmamamız için bir sebep yok. Umarız yakaladığı fırsatları değerlendirir.


Bireysel performanslardan bahsedecek olursak Fornezzi ve Stancu'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yediğimiz golde ufak bir hatası olmasına rağmen çok iyi bir maç çıkardı Fornezzi. İlk yarı Uche'nin kafa vuruşunda çıkardığı pozisyonu bulunduğumuz yerden çok rahat gördük. O mesafeden köşeye uzanmasına diyecek bir şey yok. O kalemizde olduğu sürece içimiz rahat. Stancu'ya da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İlk yarı topu ileriye taşıyamadığımız için çok fazla göze batmadı ama ikinci yarı yaptığı koşular, rakip stoperlere baskısı, hücuma çıkarken topu alışkın olmadığımız şekilde iyi taşıması ile oldukça etkili oldu. Gol atabilecek pozisyonlar da yakaladı ama bu hafta olmadı. Stancu zaten haftalardır olumlu oynuyor ama takım ona ayak uyduramadığı için çok fazla ön plana çıkmadı bu durum.. Stancu ve Fornezzi haricinde ise takım son haftalardaki çizgisini bozmadı. Garcia bizim bildiğimiz görüntüsünün çok uzağında. Şamil, Ali, Nizamettin yeterince üretken değilken defansif anlamda da tam anlamıyla konsantre değiller. Geçtiğimiz haftayı solbekte Ferhat ile geçiştirdik ama bu hafta oranın oyuncusu olmadığını hatırlattı bizlere. Fenerbahçe ve Sivas maçlarında önemli hatalar yapmış olmasına rağmen Ferhat ile günü kurtarmak yerine Atila'da ısrar etmesini isterdim ben Cuper'in. Ferhat defansif anlamda Atila'ya göre biraz daha sağlam gibi görünse de Atila'dan çok daha yavaş ve hücuma katkısı neredeyse sıfır..

Sonuç olarak oynadığımız kötü futbola rağmen aldığımız 1 puan bizleri mutlu etti. Yalnız haftalardır kötü oynayan bir Orduspor gerçeği var. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında mağlup olmamıza ve kötü oynamamıza, bugün de kötü oynamamıza rağmen ''gerçek'' taraftar takımı bağrına bastı. Takım Şükrü Saraçoğlu'nda da Kasımpaşa'da da yalnız kalmadı. Artık puan ve galibiyetlerden ziyade sahada iyi oynayan, rakibinden daha çok isteyen bir Orduspor görmeyi umut ediyoruz. Umarız Göztepe ve Beşiktaş maçları ile arzu ettiğimiz, görmek istediğimiz kimliğe yeniden bürünürüz.

23 Kasım 2012

Haftanın Maçı #13 | Kasımpaşa vs Orduspor


Ligde son iki hafta üst üste mağlup olarak sezon başından beri sürdürdüğümüz ritmimizi kaybettik. Uzunca bir zaman sonra üst üste iki maçta mağlup olurken 9 ay sonra Ordu'da kaybederek başka bir seriye de son verdik. Futbol olarak yaşadığımız bu düşüşü bir yana bırakırsak Trabzonspor maçından sonra yaşanılan olayın ciddi bir şekilde moralimizi bozduğunu ve saçma sapan bir kaos ortamına girdiğimizi söyleyebiliriz. Kendini Ordulu ve Ordusporlu olarak adlandıran, Orduspor'un başarılı olmasını sindiremeyen, başarının kendilerini Orduspor'dan daha da uzaklaştırdığını düşünen ve bu düşüncenin etkisiyle Orduspor'u, Ordu'yu rezil etmeyi göze alabilecek kadar adileşen bir güruh hakkında söylenilebilecek çok fazla şey yok. Saldırıyı düzenleyenlerin bugün kimliklerinin tespit edildiği açıklandı. Olay yargıya intikal ettiğine göre bu olaya sebebiyet verenlerin, azmettirenlerin en ağır cezayı almaları tek temennimiz..

Yaşanılanları, kaybettiklerimizi bir kenara bırakıp önümüze bakma zamanı geldi. 12 hafta geride kaldı ve 17 puan ile çok da kötü bir durumda değiliz. İki hafta önce zorlu bir viraja girdiğimizi, bu virajı çok fazla yara almadan dönmemiz durumunda ilk yarıyı olumlu bir yerde bitirebileceğimizi söylemiştik. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında sahadan mağlup ayrılarak  önemli bir avantajı kaçırmış olsak da kaybettiğimiz çok fazla şey yok. Üst üste kazanacağımız iki karşılaşma tekrardan ritmimizi bulmamızı sağlayacaktır. O yüzden Kasımpaşa'yı mağlup ederek olumsuz gidişe dur demeliyiz. 12 hafta geride kalırken deplasmanda hiç galip gelemediğimiz halde 17 puana ulaşmamız da ilginç bir durum. Şimdiye kadar olan süreçte Ordu'da kazandığımız için çok fazla gözümüze batmadı bu durum ama içerde kaybedince deplasmanda alınacak olan ekstra puanların ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık. Bir yerden başlamak ve deplasmanda galip gelmek gerekiyor. Umarız o maç bu maç olur ve 13. hafta ilk deplasman galibiyetimizi Kasımpaşa karşısında elde ederiz.

Fenerbahçe maçında olumlu bir futbol ortaya koyamadık ve mağlup olduk ama Trabzonspor maçı ile ilgili çok da kötü oynadığımızı söyleyemeyiz. İlk 30 dakika maçı koparma fırsatı yakalamamıza rağmen elde ettiğimiz fırsatları değerlendiremedik. Maçın ikinci yarısında da dengeli hatta daha üstün oynamamıza rağmen Trabzonspor'un kalemize iki defa geldiği bir maçta mağlup olduk. Savunma özellikleri ile ön plana çıkan bir takım olmamıza rağmen Fenerbahçe ve Trabzonspor maçında yediğimiz gollerin bu imaja çok da uygun olduğunu söyleyemeyiz. Tandemde görev alan Agus'un birebirlerde geri kaçması, Ali'nin kademe hataları ile birleşince evlere şenlik bir görüntü oluştu merkez savunmamızda. Ali Çamdalı'yı orta alanda kullanmak varken defansda oynatarak hem orta alandaki etkinliğimizi kendi elimizle azaltıyor, hem de defansda oluşabilecek pozisyon hatalarına davetiye çıkarıyoruz. Ali orta düzey takımlara karşı defansda oynadığı maçlarda olumlu bir görüntü ortaya koydu ama rakip takımın ileri uç elemanlarının kalitesi biraz artınca bizim defansdaki yamamız çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu sorunun üstesinden gelebilecek kadro yapımız var aslında ama Cuper'in Ömer Alp ve Numan'a bütün bu olanlara rağmen şans vermemesinden anladığımız kadarıyla devre arası defans bloğuna takviye yapmamız gerekecek.

Defansda bu sorunlarla boğuşurken ön tarafta sakatlıktan çıkan Monje ve Hasan'ın beklediğimiz kadar iyi dönememesi, bu olumsuz durumun üstüne zaten form düşüklüğü yaşayan Barral'ın da sakatlanmasıyla geçtiğimiz iki hafta ileri uçta elimiz kolumuz bağlandı. Geçtiğimiz hafta Trabzonspor Olcan ve Halil gibi sonradan giren isimlerle sonuca giderken bizim kulübemizde sonuca etki edebilecek bir isim olmamasından dolayı sadece Müslüm - Monje değişikliği yapabildik. Bu hafta Barral'ın dönecek olması, Monje ve Hasan'ın geçtiğimiz haftalara göre daha konsantre olacağını umut edersek önde daha iyi, yakaladığı fırsatları değerlendiren bir Orduspor görebiliriz. Son haftalarda sıkıntı yaşadığımız defans bloğundaki eksiklerimizi de giderdiğimiz takdirde bu maçtan umut ettiğimiz sonuçla ayrılmamamız için bir neden yok.

Rakibimiz hakkında birkaç şey söyleyecek olursak, Süper Ligin yeni takımlarından biri olmalarına rağmen oldukça efektif, göze hoş gelen bir futbol oynuyorlar ve şahsen beğendiğim oldukça alternatifli bir kadroya sahipler. Yönetim ve taraftar arasında sorunlar olmasına, ligin henüz 12 haftası geride kalırken hoca değişikliği yapan bir takım olmalarına rağmen ulaşmış oldukları 20 puan takımın kalitesi hakkında bize oldukça iyi referans veriyor. Kadrolarında Özer Hurmacı, Kalu Uche, Djalma, Ernst, Isaksson kaliteli isimler bulunurken bizim yakından tanıdığımız, geçtiğimiz sezon kadromuzda bulunan Hakan Özmert, Yalçın Ayhan ve Abdurrahman Dereli de ilk 11'de sürekli şans buluyorlar. Kasımpaşa ile en son 2008-09 sezonunda İstanbul'da karşılaşmış, Bruno'nun attığı iki gol ve Hakan Macit'in golüyle deplasmanda 3-1 galip gelmiştik. Umarız tekrar aynı senaryoyu tekrarlarız.

Suni bir kaos ortamı, kötü gidişat, içinde olduğumuz can sıkıntısı... Hepsini yarın alacağımız üç puan ile bertaraf edip, olanların üzerine sünger çekebiliriz. Takımımıza inanıyoruz. Son iki hafta aldığımız mağlubiyetlere rağmen tribüne çağırıp ''Aldırma Ordu'm'' dediğimiz takımızla yarın maç sonunda, omuz omuza ''Güzeller içinden bir seni seçtim'' diye haykıracağız.

#TresPuntos


19 Kasım 2012

#TresPuntos Zamanı...


Maç yazısı genelde maçtan bir gün önce yazılırken, Trabzonspor karşılaşma öncesi bu görev bana düştü ama yazıyı maça saatler kala ancak yetiştirebildim. Tabi ki ben gecikince Fatih arkadaşımız maç yazını hızır gibi sizlere yetiştirmiş... Yine de boşa çıkan bu yazıyı sizlerle geçte olsa paylaşmak istedim. Öncelikle DAG ekibi başta olmak üzere tüm DAG okurlarından gecikme için özür dilerim...

Bir tarafta sahasında kaybetmeyen Orduspor, diğer tarafta ise deplasmanda kazanamayan Trabzonspor !




Bu akşam oynanacak olan Karadeniz derbisinin büyük bir çekişmeye sahne olacağını düşünüyorum. Herşeyden önce teknik direktör Hector Cuper yönetiminde sahasında maç kaybetmeyen Orduspor, seyircisinin de desteği ile yaklaşık bir yıldır devam eden bu seriyi devam ettirmek isteyecek. Son 12 resmi karşılaşmada deplasman galibiyeti bulunmayan Trabzonspor'un, evinde bu kadar etkili olan Orduspor karşısında sahadan galip ayrılmasına açıkcası pek ihtimal vermiyorum.

Orduspor'un en büyük kozu olan taraftarı Trabzonspor karşılaşmasına büyük ilgi göstererek neredeyse biletlerin tamamını tüketti. Geçen hafta oynanan Fenerbahçe karşılaşmasında hakemin kötü yönetimine, oynanan kötü futbolda eklenince açıkcası mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Açıkcası bu kaybın takıma pozitif yönde etki yapacağı kanısındayım. Cuper'in ve oyuncuların oyun içerisinde yaşanan hatalardan ders çıkartarak, Trabzonspor karşısında daha etikili bir performans sergilemesini bekliyorum. Tek eksiğimiz Barral ! Ben bu karşılaşmada hocanın stoperde yeniden İbrahim Kaş'a forma vereceğini düşünüyorum. Çünkü orta sahada Ali Çamdalı'ya ihtiyaç olduğunu geçen hafta bariz bir şekilde gördük. Nizamettin - Şamil ikilisinin maalesef ofans gücü yeterli değil ve maalesef ileri top taşıyamıyoruz. Bir nevi oyun kurucu özelliğide olduğunu düşündüğüm Ali Çamdalı'nın bu karşılaşmada libero yer alması lazım. Sakatlıktan yeni dönen Monje, geçen hafta vasatın üstüne çıkamadı. Bu karşılaşmada ona ve Umbides'e fazlasıyla iş düşecek. Trabzonspor'un zayıf halkasının "Sol Bamba" olduğu kanısındayım ve kanatlardan ceza sahası içerisine gönderilecek topların yanı sıra özellikle defans arkasına atılacak paslarla çok rahat gol yollarında etkili olabiliriz. Açıkcası bu maç benim için bu karşılaşmanın kilit adamları Sol Bamba ve Stancu olacak.

Trabzonspor'da Zokora, Volkan ve Henrique'den sonra Adrian'ın da kadroda yer almıyor olması, bizim için ayrı bir avantaj durumu... Adrian'ın yokluğu Trabzon'un ofans gücünü fazlası ile etkileyecektir. Kısacası bu akşam oyun kalitesinin yüksek olduğu, bol pozisyonlu bir karşılaşmanın bizleri bekleyeceği kanısındayım. Unutmadan kısa bir not ekleyeyim. Bol pozisyonlu ve kaliteli bir maç diyorum ama bol gollü bir karşılaşma beklememek lazım ! Her iki takımda da maçın kaderini fazlasıyla etkileyecek olan Türkiye'nin en iyi kalecilerinde ikisi sahada olacak... Sonuç olarak tüm etkenler değerlendirmeye alındığında, karşılaşma da #TresPuntos'a yakın olan taraf biziz ! Kısaca bu akşam ORDUSPOR İÇİN TRES PUNTOS ZAMANI


Haftanın Maçı #12 | Orduspor vs Trabzonspor



Bir önceki yazımızda ilk defa yenilmiyoruz demiştik şimdi de zorlu periyodun Trabzonspor maçı geldi çattı ama bu sefer deplasmanda değil evimizdeyiz.Evimizde olmamız biz taraftarlara biraz daha rahat daha bir özgüven veriyor çünkü Ordusporumuz 337 gündür kendi evinde yenilmiyor artı olarak Cuper ile arka arkaya 2 kez kaybetmedik.Bu verdiğimiz istatistikler Trabzonspor maçında güzel futbol beklentimi yüksek tutuyor benim için.

Geçen hafta futbol olarak ne oynadık? Ben ne oynadığımıza dair bir kaç cümle kurmak istesem bunlar çok kısa kalıcak ama yinede değineyim ben.. Monje'nin sakatlıktan dönüşü sevincimizi, ortaya konan oyunun kursağımızda bıraktığı aşikar.Hasan ve Stancunun etkisizliği ve orta sahamızın direncinin düşüklüğü ile takım hüviyetini kaybetmiştik. Hakemin de bizi ince kıyımının unutulmaması için buraya notumu tekrar düşüyorum. Fenerbahçe maçı benim için bu sezon kayıplar hanesine yazacağım maçların başında geliyor.

Rakibimiz Trabzondan bahsedecek olursak ise bu sezon bir dengesizlik mevcut 263 gündür deplasmanda kazanamıyorlar.Sakatlıklar Trabzonun belini de kırmış durumda. Takım hüviyetini kazanamadıkları gerçeğinin yanında, deplasmanda da en az gol atan ekip durumunda Trabzonspor. Hücumda beklenen etkinliği yakalayamadıkları için önceliği onlarda savunmaya vereceklerdir diye düşünüyorum. Ligin en az gol yiyen takımı da Trabzonspor. Rakibin eksiklerine gelirsek kaleci Tolga, Henrique, Zokora ve son haftalarda parlayan ismi Adrian bu maçta yok.Bizde Onur ve Selçuk yok bunların yanına Barral eklendi ama maç saati durumu belli olacak deniliyor.

İki takımdan da kontrollü bir oyun bekliyorum.. Bizim için kağıt üstünde avantaj görünebilir rakibin eksikleri, ama rakip de 11 kişi çıkacağı için eksiklerin önemi olmaksızın bizim bu maçı almamız gerekiyor. Kendi oyun şablonumuzu oynayıp, potansiyelimizin farkında olup, geçen haftanın silik takımını oyuncularımızdan unutturmalarını bekliyoruz. Maça ilgi fazla ve biletlerin büyük bölümünün satıldığını öğrendik. Bugün takım Cuper'e doğum günü hediyesi vermek için de mücadele edecek.. Cuper ve bizim için en büyük hediye güzel oyun ve karşılığı olan skor.. Son sözümüz yine.. #TresPuntos

12 Kasım 2012

Kayboluş | Fenerbahçe 2:1 Orduspor


İlk defa yenilmiyoruz ama dün akşam yaşanan mağlubiyet çok üzdü bizleri. Üzerimizdeki aşırı özgüvendendi belkide, ya da haddinden çok güvendik takıma. İyi takımız hoş takımız ama bir yere kadar belki.

Hani birşeyler yapabilseydik, en azından geçen sene Kadıköy'de oynadığımız topun yarısını oynasaydık,
Cesur bir kadroyla çıktık ama hiçbir oyuncumuzdan istenilen verimi alamadık.

Hepsinden önce Fenerbahçe hakederek kazandı. Hakedeni tebrik etmek erdemliktir. Ama biz dün akşam sadece Fenerbahçe'ye yenilmedik, kendimize yenildik. Medyaya yenildik. Hakeme yenildik.

Hakem, inceden inceden kıydı maçı, bahane değil 2 pas yapamadık üstüste.
Medya, "erkek"lik yapmaya kalkıştı, dansöz kıyafetleriyle kaldılar sahnede.
Taraftar, orada değildim ama yaşananlar ortadayken, bu taraftara bu takım fazla.

Son bir cümle daha, geçen hafta Şamil'e salladım, bu hafta da Yiğit'e.
Geri git Yiğit Gökoğlan, geri git...

Fenerbahçe Yönetimi ve Şükrü Saraçoğlu Stadı Rezilliği

Maç oynandı, bitti. Bizim tarafımızdan bakılında futbol adına konuşulacak çok fazla şey yok. Sahada tanınmayacak bir Orduspor vardı. Fenerbahçe gibi bir rakibe bu denli kötü oynarsanız, kazanmak için ortaya bir şey koymazsanız mağlubiyet kaçınılmaz olur. Sahada oynanan futbolu baz alacak olursak Fenerbahçe biraz şanslı olsaydı çok daha farklı mağlup olabilirdik..

Bizim adımıza aslında sahada oynanan futboldan öte bir deplasman çilesi şeklinde geçti maç. Fenerbahçe yönetiminin maçın biletleri ile ilgili tutumu aslında nasıl bir şekilde ağırlanacağımızın göstergesiymiş.

Maç öncesi başlayan rezillik, rakip taraftarı sindirme çabası maç sonuna kadar devam etti. Daha önce bir başka yerde rastlamadığımız saçma sapan uygulamalar...

Hiçbir küfür, hakaret vs olmayan pankartlar içeri alınmadı. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünün yazılı olduğu pankart dahi alınmadı içeri. 14 saat yoldan gelen taraftara bir gün önceden pankartları onaylattıracaksınız diyebilecek kadar saçma bir sebep sundular. 

Deplasman tribünün üst tarafı aşırı derecede dolmasına rağmen inatla alt tarafı açmadılar. Bir koltukta 2-3 kişi dikilerek maçı izledik. 2500 kişilik kapasitesi varmış deplasman tribününün ama en az 2000 kişiyi üst tarafa soktular. 

Maç anında, maçtan sonra saçma sapan sebepler yüzünden bir sürü arkadaşımız gözaltına alındı.

Geçtiğimiz sezon kaleci Volkan soyunma odasında 18 kişiye 3 tuvalet olmasından yakınmıştı. Haklıydı belki ama bunu dile getiriş şekli terbiyesizceydi. O Volkan'a da burdan selam söyleyelim. 18 kişiye 3 tuvalet olduğu için dua etsin. Şükrü Saraçoğlu'nun 2500 kişilik deplasman tribününde sadece 2 (İKİ) tuvalet var bu konu hakkında da söylesin bir şeyler.

Karşılaşma bittikten sonra deplasman tribününün 30-45 dakika bekletilmesi normaldir ama 1,5 saat bekletmek hakikaten ilginç oldu. 2500 kişiyi bir kişinin zor sığdığı bir yerden geçirerek dışarı çıkarmak da oldukça insani ve güzel bir uygulamaydı.

Bu ve bunun gibi bir sürü saçma sapan uygulama... Biletlerin satım aşamasından maçtan çıkışımıza kadar Fenerbahçe yönetimi Orduspor taraftarına her türlü zorluğu çıkarttı. Misafir Seyirci(!)'yi oldukça iyi ağırladılar. Ama ne demişler, ''ne ekersen onu biçersin''..

***

Bütün bunların yanı sıra birde kendi kendiğimize yaptığımız bir kötülük vardı. Belkide son yıllardaki en iyi deplasman tribününü yapacaktık. Maç başlamadan önce öyle bir hava vardı ama henüz maç başlamadan saygı duruşunda kendi aramızda çıkan kavga ile deyim yerindeyse kendi kendimizi sabote ettik. Maçın başlamasına saniyeler kala zaten orada olan bir grubun sanki yeni gelmiş gibi  bir koltukta üç kişi dikilirken 50 kişi ile özellikle belli bir yere girmeye çalışmasının mantıklı bir açıklaması yok. Art niyetle yaklaşmak istemesem de özellikle yapıldığını düşünüyorum. Özellikle oraya gidildi ve zaten kavgaya meyillilerdi. Böyle bir maç öncesi İstanbul'daki Orduspor grubunun bu yaptığının mantıklı bir tarafı yok. Yaptıklarının tek açıklaması ORDUSPOR düşmanlığıdır. 

Ayrıca maçın son 10 dakikası açılan Galatasaray atkılarını da elinde tutan yine İstanbul Grubu'ndan sima olarak tanıdığımız isimlerdi. Geçtiğimiz sezondan beri dile getiriyoruz bunu. Galatasaray maçında grubun davulcusunun üzerinde Galatasaray forması vardı ama bir arpa boyu yol aldığı yok kimsenin. Böyle bir yapılanmanın Orduspor'a yarardan fazla zarar verdiği ortada. Söylenecek çok da fazla bir şey yok.. Kime neyi anlatacaksın ki?

11 Kasım 2012

#11 Tehlikeli Virajlar | Fenerbahçe vs Orduspor

Şükrü Saraçoğlu Stadyumu,
Rüya gibi bir sezonun ardından Süper Lig'e çıktıktan sonra, bu gözlerin gördüğü ilk Süper Lig maçının oynandığı stad.
O maç seyircisizdi ama bu sefer Saraçoğlu'da Orduspor seyircisini görecek.
Fenerbahçe,
Hector Cuper'in Orduspor başında maça çıktığı ilk maçtaki rakip.
Ordu'da 1:1 biten maç ile başlayan Cuper maceramız.
2. senemiz ama hala inanamıyorum bazen Süper Lig'de olduğumuza. Bundan 3 4 sene önce Cuper Ordu'ya teknik direktör olacak deseler, deli der sopayla kovalardım.
Böyle bir şablon yoktu kafamda ama birden Cuper ile başladım yazıya. 
Cuper'e ve takımına inancımız tam. Bizler, Fenerbahçe deplasmanına 1 puan için değil 3 puan için gidiyorsak ve bunun olmaması için hiçbir neden olmadığını biliyorsak bu güveni bizlere aşılayan herkese teşekkür etmemiz gerekir.
Bu güvenin nedenlerinden en önemlisinden biri Cuper'in hala ilk günkü heyecanı yaşıyor olmasıydı. Cuper geldiğinde içten içe hangimiz bu adam geldi ama sezon sonunda gider diye geçirmedik? Bunu düşünmemize neden olan faktörler var çünkü. Türk futbolu...
Rezil bir futbol kültürümüz var. Aragones? Hiddink? Rijkard? Del Bosque? vs.
Hepsi iyi kötü isim yapmış isimler ama Türkiye'de yokları oynadılar, hepsi ülkeden giderken ülkemiz takım taraftarları bayram yaptı. Sonra Del Bosque, İspanya'yı Avrupa ve Dünya Kupası'nda şampiyon yaptı. 
Böyle örnekler varken Cuper için bu düşünceleri aklımızdan geçirirken pekte haksız değildik belkide. Ama Cuper için ilk günkü heyecanı yaşıyor demiştik hani,
Geçen hafta Sivasspor maçında harika bir detay vardı maç yazısında yazamadım diye hafta boyu kendi kendimi yedim.
Stancu'nun penaltısı sırasında Cuper'in gözlerini kapatması... İşte o kare çok şey anlatıyordu Orduspor'da.
Takım yarın akşam yenilebilirde. Ama sahada karakterli bir Orduspor olduğu sürece yenilsekte alkışlarız hepsini.

DAG ekibi olarak hazırladığımız bir pankart var görebiliriz inşallah tribünlerde. DAG'ın İstanbul tayfasını kıskanıyorum. Her ay Orduspor'u görüyorlar muhakkak. Saatler akşam 8'i vurduğunda onlar tribünde bizler televizyon başında başlayacağız heyecana. Maç Lig Tv'den canlı yayınalanacak. Hakem ise Halis Özkahya.

Fenerbahçe Süper Lig'de bu sezon ilk defa taraftarıyla buluşuyor. Bu o tarafa ekstra bir motivasyon getirecektir. Avrupa Ligi'nde bir çok kez taraftar heyecanını yaşasalarda lig biraz daha farklı oluyor. Bu sene Avrupa'da oynayan takımlarımıza baktığımız zaman ligde ki başarının Avrupa'da ki başarıdan daha ön sırada tutulduğunu görebiliyoruz. O yüzden seyircili ilk lig maçı ayrı bir motivasyon yanında ayrı bir stres getirebilir. Fenerbahçe açısından devam edersek olaya maçı kazanamamaları durumunda belki konuşmak için daha erken olsada şampiyonluk yolunda iyiden iyiye geri kalacaklar. Bu durum o tarafı daha çok üzecektir. Biz onlara göre nisbeten daha rahat tarafız. Çünkü biz yarın kaybetsek bile telafi şansımızın olacağı maçlar olacak önümüzde Avrupa hedefindeysek.

Seyirci ve geri kalma hissi Fenerbahçe'nin maç boyunca üzerimize üzerimize gelmesine neden olacaktır. Deplasmandayken bu oyunda tam bizim istediğimiz birşey aslında. Ligin en iyi kontra takımlarından birisiyiz. Kontra derken, bu işi hakkıyla yapıyoruz. Rakip Fenerbahçe deyip 90 dakika kapanıp sıkıştırırsak bir gol düşüncesinde olmayız mesela. Fenerbahçe'nin hafta içi Avrupa maçı vardı. Bizim için bir artı yön Türk takımlarının Avrupa dönüşü ilk maçlarında bocalaması. Gerçi Fenerbahçe'nin AEL maçını izledim, Akhisar maçından daha basit oldu kazanmaları. Pek yormadılar kendilerini. Bu yüzden AEL maçına göre birşeyleri analiz etmek doğru olmaz. Bir dezavantaj, Fenerbahçe'de sakatların düzelmesi. Meireles izlediğim kadarıyla yararlı bir transfer olacak Fenerbahçe'ye. Yarın akşam oynar mı göreceğiz. Bunun yanında Sow-Kuyt ikilisi gözümü korkutmuyor değil. Kuyt lige çok iyi başlasada bir durgunluk dönemindeyken yeniden buldu kendini. Yaşına rağmen Kuyt gibi oynadığı zaman ligde farkını belli ediyor. Fenerbahçe'nin hücumdaki etkili isimlerinin yanında vasat bir defans hattı bulunuyor. Orta sahalarını geçtiğimiz zaman her atağımızın tehlike yaratma ihtimali yüksek, özellikle Monje'yi görebilirsek maçta. Ama saçma sapan havadan pas atma trafiğini aşırıya kaçırırsak vay halimize. Cesur olun şut atın...

Konu başlığında bahsettiğimiz tehlike virajların başlangıcına geldik. Samsun - Ordu arası Yalıköy öncesi eski yolda böyle bir tabela olurdu "Tehlikeli Virajlar 20 km" diye o yoluda yad edelim. Fenerbahçe maçıyla ile başlayan sıkıntılı bir fikstüre giriyoruz. Trabzon geliyor haftaya. Kasımpaşa'ya gidiyoruz sonra. Beşiktaş, Bursa(d), Antalya, Akhisar(d) diye de devam ediyor. Ürkütücü. 7 maçta gelecek en az 10 puan belli bir hedef yolunda başarılı sayılabilir.

Bu sezon 13 gol atan Fenerbahçe kalesinde 9 gol gördü. 10 maçta aldığı 16 puanlada, bugünki sonuçlarla 7. sıraya kadar düştü. Fenerbahçe'nin attığı gollerin dakikasında baskın bir taraf yok. 15'er dakikalık ayrımlarda her 15 dakika içinde ortalama aynı gol sayısını bulmuşlar. Atılan bu gollerde Sow'un 4, Kuyt'un 3 golü mevcut. Buda takımın attığı gollerin yarısında bu isimlerin olduğunu gösteriyor. 10 hafta boyunca hiç kırmızı kart görmemeside istatistikler arasına girebilir. En çok süre alan oyuncular içerisinde Hasan Ali Kaldırım 790 dakika (1 asist 1 sarı kart) Moussa Sow 772 dakika (4 gol) ve Dirk Kuyt 732 dakika (3 gol 2 asist) ile ilk 3'ü paylaşıyorlar. Fenerbahçe ile 21. maçımıza çıkıyoruz. Oynanan 20 maçta, 3 galibiyet 5 beraberlik alırken 12 mağlubiyetimiz bulunuyor. Kadıköy'de ise 10 maçta 9 mağlubiyet 1 berbaerlik gibi kötü bir istatistiğe sahibiz. Ayrıca bir ilginç bilgide bu iki takımın aralarındaki maçlarda takımlarla birbirlerine en fazla 2 gol atmayı başarmışlar. Bir maç hariç. 1976 yılında Kadıköy'de, Fenerbahçeye 3:0 ile boyun eğdik.

5 Kasım 2012

Kırmızı Şans | Orduspor 2:0 Sivasspor

 
100. Galibiyet Damla kardeşimize. Mekanı tekrardan cennet olsun...
Klasikleşen ve bizleri mutlu eden ev sahibi performansımız,
Eskişehirspor, Kayserispor 'un ardından Ordu'da Sivasspor'un erken sayılabilecek anlarda rakiplerin 10 kişi kalması, kırmızı şansı,
Ve en önemlisi, bir takımda atanında tutanında çok iyi olmasının başarıyı getirmesi,
10. hafta sonunda elde edilen 17 puan.
Sırada keskin virajlı yollar. Fenerbahçe, Trabzon, Bursa vs. vs. vs.

İki takımda bu maç öncesi Süper Lig tarihinde 99 galibiyetle başlayacaktı maça. Yani kazanan taraf bir nevi dalya diyecekti. Biz bu dalyayı Elazığspor maçında yaparız diye düşündük ama olmadı. İki takımında durumuda aynı bu 99 galibiyetteki gibi ortaktı. Son haftalarda oynanan kötü futbolla ve puan kayıplarıyla yaşanan hayal kırıklıklarıyla başlayacaktı maç. Kazanan kötü gidişe dur diyecekken, kaybeden taraf için homurdanmalar bile başlayacaktı.

Ne kadar futbolumuzda bir düşüş dönemine girsekte, biliyoruz ki artık Ordu'da maç kaybetmiyoruz. Müthiş bir güvendir bu. Elazığspor maç yazısında da bahsetmiştim, maçlara 1:0 önde başlıyoruz Cuper yönetiminde Ordu'da. İşte bu performansımızı seneye yayabilirsek Avrupa hayali bile çok uzakta değil. Ama asıl mesele bunu yayabilmekte, bunu başarabiliriz niye olmasın. En başta ki cümleye dönmek istiyorum. Futbolumuzda bir düşüş dönemi, peki sizce oynadığımız maçlarda bu zamana kadar nasıldı takımımız? Ben ne zaman maç yazısını kaleme alsam hep bir eleştiri halindeyim. Dört dörtlük futbol beklemiyorum tamam ama ben beğenmiyorum takımı. Biraz futbol şansıda yanımızda sanki? Ve de ev sahibi olduğumuz maçları bir şekilde kurtarıyor olmamız başarıyı getiriyor.

10 maçta 17 puan almış bir takımı eleştirmek istemem, Gaziantepspor maçı sonrası yazdığım kısa yazıda "felaket tellaliği yapanlar" kısmına ben girmem asla. 

Ama bugünde gayet kötü bir futbol koyduk ortaya. Gole kadar ki süreçte topa hakim olan, oyunu yönlendiren taraf biz olduk. Sağ tarafı Umbides ile koridora çevirdik, pire gibi maşallah Umbides. Ama yaptığı ortalar Sabri Sarıoğlu'nu anımsattı bana. Herşeyi güzel, mücadele tamam, hız tamam ama bakmadan içeriye kestiği ortalar hep rakipte kaldı. Oyun stilimiz değişti mesela son zamanlarda. Yerden ısrarla paslaşan top yapan takım gitti, defanstan rastgele doldur boşaltlarla pozisyon arayan bir Orduspor geldi. Cuper takıma hem yerden, hem havadan top oynamayı aşılıyor olabilir. Yada tamamen takıma yüksekten oynayın talimatını vermiş olabilir ama bizim görebildiğimiz kadarıyla beceremiyoruz bu işi. Şu an ki Şamil-Nizametin-Hasan Kabze bunu yapabilecek oyuncular değiller. Hasan Kabze bugün nerede oynadı mesela anlayamadım. Sol kanat hiç işlemedi diyebilirim. Ceza sahasına yaptığımız saçma sapan ortaları rakip savuşturuyor ve savuşturdukları yerde tek bir Ordusporlu oyuncu topu karşılamıyordu, özellikle sol kanadımıza düşen toplarda. Bu durumda rakibin hızlı çıkmasına, pozisyon yakalamasına daha da cesaretlenmesine neden oluyordu. Ortalama %60larda topla oynayan Orduspor, gole kadar ki 7 - 8 dakikada tüm ipleri rakibe kaptırmıştı. Her ne kadar 15. dakikada bir topumuzu rakip çizgiden çıkarsada Sivasspor bize oranla daha çok net pozisyona girmişti.

Sonra herşey değişti. Maçın kader dakikası 43'dü. Tam devre bitsin gol yemeden rakibin hızı kesilsin diye düşünürken, bir penaltı bir kırmızı bir gol. Stancu ve 1:0. Bu dakikadan sonra maçın gidişatıda kısmen belli olmuştu. Bizim kafamızdaki soru işaretleri, 10 kişi kalan rakiplere karşı daha kötü top oynamaya başlamamızdı. Herşeyin illa ki olumsuzunu düşüneceğiz ya. 2. yarıyla birlikte Hasan Kabze'yle skoru 2:0'a getirip rahatladık. İşte maç bu golle birlikte bitmişti. 3. golü aramadan sakin bir şekilde oyunu ortada tutup bitirme gayretine girdik. Yazının en başında bahsettiğim atanlar-tutanlar kısmındayım.Takımın atanları iyiydi. Stancu yavaş yavaş ritm tutuyor, Hasan Kabze'nin top ayağına oturursa kaçırmıyor ama Barral'da da bir form düşüklüğü var. Tutan kısmında Fornezzi'ye her hafta daha çok hayran kalıyoruz. Bugün çıkardığı %100'lük 4 top bize 3 puanı getirdi. Lakin Şamil'in bulunduğu bir orta sahaya güvenmediğimi belirtmek istiyorum. Defansif anlamda bir yere kadar tamam ama toplu oyunda Şamil'in çok çok daha etkin olması lazım.

İyi geceler.

3 Kasım 2012

Haftanın Maçı #10 | Orduspor vs Sivasspor


Sezona çok iyi başlamamıza rağmen Galatasaray maçından sonra oynadığımız üç karşılaşmada aldığımız iki beraberlik bir mağlubiyet ile duraklama dönemine girdik. Futbol sonuç oyunudur ama sahaya yansıttığımız futbol anlamında da sıkıntılar mevcut. Konsantrasyon sorunu yaşayan, ritmini kaybetmiş bir Orduspor izliyoruz üç haftadır. Futbolun içinde bu tür iniş çıkışlar vardır ama bu dalgalanmalardan güçlü çıkabilmek bizim adımıza çok önemli. 

Ligin ilk yarısının ilk periyoduna göre çok daha zorlu bir ikinci periyod oynayacağız. Bir geçiş dönemindeyiz ve bu geçiş dönemini olumlu atlatabilmek adına yarın oynayacak olduğumuz Sivasspor karşılaşması çok önemli. Biraz olsun nefes alabilmek, güven tazeleyebilmek ve zorlu maçlar öncesi puansal olarak da rahatlayabilmek adına yarın kazanmalıyız.

Bir süredir sakat olan Monje ve Hasan Kabze hafta içi takımla antrenmanlara başladılar. Geçtiğimiz hafta sakatlanan İbrahim Kaş'ın sakatlığı ise devam ediyor. İbrahim Kaş'ın sakatlığından dolayı tandemde Agus-Ali, orta alanın ortasında ise Nizamettin-Şamil ikilisi ile maça başlayacağımızı düşünüyorum. Hasan Kabze ve Monje yeni yeni takımla çalışmaya başladıkları için Cuper bu iki futbolcuya şans verir mi şimdilik soru işareti ama sol kanattaki sıkıntıyı gidermek adına ikisinden birinin maç saatine kadar hazır olması bizim adımıza önemli. Bu isimler haricinde son haftalarda bariz form düşüklüğü olan Umbides ve Barral'ın ilk 11'de olup olmayacağını da maçtan önce öğreneceğiz. Sivasspor'da ise önemli eksikler var. Milan Cerny, Aatıf, Borjan, Pedriel ve Murat Akça'nın bize karşı forma giyemeyeceği açıklandı. Hücumdaki etkili isimlerinden Aatıf ve PedrielWin forma giyemeyecek olması bizim adımıza avantaj. Fakat bu isimlerin yokluğuna rağmen Enaramo, Grosicki, Erman Kılıç hücum gücü yüksek futbolculara sahip Sivasspor.


Oynadığımız son üç karşılaşmayı bir kenara koyacak olursak yarın sahada potansiyelin farkında, ne oynadığını bilen bir Orduspor göreceğimi umut ediyorum. Bu maçın öneminin onlar da farkında. Maç saati uygun, bilet fiyatları makul. Yani her bakımdan hem taraftar hem de takım adına olumsuz bir hava yok. Eski ritmimize dönecek olursak eğer karşılaşmanın ilk periyodunda skor avanatajını elde etme isteyecektir Cuper. O yüzden ilk yarım saat hücumda etkili, oyunu ön tarafta oynayan bir Orduspor bekliyorum. Skor avantajını elde ettiğimiz zaman ise oyunu tartarak, dengeli oynayan bir kimliğe bürüneceğimizi düşünüyorum. Sivasspor deplasmanda olsun, kendi evinde olsun rakip ayırt etmeksizin açık oynayan bir takım. Rakibi üzerimize çekip hızlı atağa çıkan bir takım olmamızdan dolayı skor üstünlüğünü elde etmemiz durumunda maçı koparacak pozisyonlar yakalayacağımızı düşünüyorum. Bütün bunları bir kenara bırakacak olursak öncelikle sahada maçı kazanmak isteyen bir Orduspor'un olması da önemli.

Sivasspor ile yarın 10. defa karşı karşıya geleceğiz. Geride kalan dokuz karşılaşmada Sivasspor'u beş kez mağlup ederken, üç defa mağlup olmuşuz. Bir karşılaşma ise beraberlikle sonuçlanmış. Sivasspor ile Ordu'da oynadığımız beş karşılaşmada ise dört maçta galip gelirken Ordu'da sadece bir kere mağlup olmuşuz. Sivasspor'a karşı Ordu'da aldığımız tek mağlubiyet geçtiğimiz sezondan...


Teknik taktik konuşmak, analiz yapmak bir yere kadar. Yarın sahaya çıkacak olan futbolcularımız karar verecek neyin nasıl olması gerektiğine. Yarın hem takım üzerindeki durgunluğu atacak hem de tribünler sezon başından beri üzerinde olan ölü toprağından sıyrılacak. Unutmadan, Damla kendisine hediye edilecek 100. galibiyeti bekliyor. Bu sefer olsun..

#TresPuntos

2 Kasım 2012

Kiralık Giden Oyuncularımızın Performansları ?

Her transfer donemi zevklidir. Yeni katilacak oyuncularin heyecani taraftari sarar ve herkes icin hareketli gecer. Fakat transfer donemleri ayni zamanda ayriliklar da demektir. Sene basinda 13 transferle sezona yeni bir takimla giren Orduspor`umuz, ayni zamanda performansini yetersiz buldugu  5 ismi de kiralik olarak vermeyi daha dogru buldu.

Kiminin Super Ligde kiminin ise alt liglerde oynadigi bu 5 ismin mevcut performansini sizin icin degerlendirdik. Ozellikle bu 5 ismin donme ihtimalini de dusunursek, keyifli bir yazi olacagini dusunmekteyim.

Bruno Mezenga - Akhisar Bel. Spor.


Gecen sene buyuk umutlarla geri aldigimiz Bruno, gerek hocalarimizla anlasamamasi gerekse Super Lig`de pek de goze batmayan futbolu sebebiyle yeterli performansi gosterememesti. Buna ragmen Spor Toto`da 7 macta 6 golle eski gunlerine gonderme yapan Bruno, sene basinda Cuper`den gecerli notu alamadi. Fakat hem taraftarin hem de klubun kendisinden beklentisinin oldugunu bildigimizden dogru bir kararla kendisi supriz de bir tercihle Akhisar Belediye`ye verildi.

Ligin en zayif halkasinda oynamak pozisyon bulma acisindan zor olsa da, Bruno`ya forma bulma anlaminda kolaylik sagladi. Takimiyla 10 maca cikmasina ragmen ligde gol bulamayan Bruno, Türkiye Kupasında sadece bir gol atma başarısı gösterdi. Ozellikle sakatlik donusu Kenan`in onun formasini zorlayabilecegi cok acik. Bruno konusunda en buyuk sansimiz su olacak; duzenli forma sansi bulabilecegi bir takimda ve basarili olmasi durumunda opsiyon Akhisar`da olmasina ragmen (takimin buyuk ihtimal dusucek olmasi sebebiyle) geri donusu kolay olacaktir. Basarili olamamasi durumunda Orduspor`un kendisine bir sans daha vereceginden emin degilim.

Irfan Basaran - Adana Demir Spor


Irfan benim her zaman sempati besledigim bir isim olmustur. Fm gecmisi, Orduspor`a az ya da cok kattiklari ve yeterli teknigiyle aslinda kadroda kalmasi gereken bir isimdi. Fakat onun icin oynamanin cok daha onemli oldugunu dusunursek kiralamakla dogru is yaptik diyebiliriz.

Irfan ise 2. ligde olmasina ragmen Bruno kadar forma sansi buldugunu soyleyemeyiz. Her ne kadar ligde 9 macta forma giyse de durumu ayni bizde oldugu gibi bazen 90 dakika bazen ise 15 dakika seklinde devam etmekte. Buna ragmen Bruno`ya kiyasla gol etkisi olarak attigi 1 gol ve 2 asistle verim olarak daha onde. Turk futbolunun tecrubeli isimlerinden Erman Ozgur`u hala kesemiyor olmasi ise kendisi icin dezavantaj. Adana Demirspor yerine orta saha bolgesinde daha az secenegin oldugu bir takima gitmesi belki de kendisi icin dogru olacaksa da, yukariyi hedefleyen bir takimda olmasi kendisinin winner ozelligini tesvikleyecektir. Buldugu forma sansi sayisiyle geri donusu saglayabilir mi bilmiyorum ama kendisinden yetersiz kalmasi durumunda bile hemen vazgecilecegini beklemiyorum ya da en azindan istemiyorum diyebilirim.

                                                  Wilfred Dalmat - Karsiyaka



Gecen sene beklentimizin cok oldugu fakat verim alamadigimiz bir diger isim de Wilfred Dalmat. Devamliligi olmayan oyun yapisi sebebiyle Cuper`in tercihleri arasinda olmayan Dalmat sene basinda Karsiyaka ile kiralik olarak anlasti. Dalmat`in 31 yasinda oldugunu dusunursek, bu anlasmanin performansini gorup geri cagirma degil kendisinden kurtulma uzerine bir kiralama oldugunu dusunmekteyim. Yani cok asiri bir performans gostermedigi surece kendisine Orduspor kapilari kapali diyebiliriz.

Performansina gelirsek, Dalmat ayni Orduspor`da oldugu gibi forma bulmaya ve taraftarlarda beklenti yaratmaya devam etse de, `bal yapmayan ari` modunda oynamaya devam etmekte. Oynadigi 9 macta da skora etkisinin olmamasi, bizim beklentilerimiz icerisindeydi. Umarim kalan maclarda en azindan kendisini Karsiyaka taraftarlarina begendirir ve futbolunu oynamaya devam eder. Fakat kendisi icin Orduspor defteri kapandi diyebiliriz.


Emanuel Banahane - Karsiyaka

Dalmat`la beraber Karsiyaka`ya kiralanan bir diger isim ise Banahane. Gecen seneyi de giresunda kiralik geciren Banahane yasi sebebiyle bir sansi daha hak etmis bir isim. Fakat o da ayni Dalmat gibi Giresunspor sonrasi Karsiyaka`da da basarili bir performans gosterdigi pek de soylenemez. Aslinda yaninda oynayabilecek Makakula`nin ona pivot destegi yapmasiyla, elinde buyuk bir firsat olsa da hem Makakula`nin formsuzlugu hem de kendisinin yetersizligi takima gerekli katki yapmasina engel tesgil etmekte.

Sene sonunda donmesiyle beraber yollarimizi ayiracagimiz bir diger isim olarak gordugum Banahane, Turkiye`de kalmak adina kalan maclarda cok daha fazla katki koymak zorunda.

Ulvi Yagci - Kayseri Sekerspor 

Altyapimizdan kiralik olarak giden ender isimlerden Ulvi cok daha alt bir lige gitmesine ragmen forma sansi bulamayan bir gencimiz. Ordulu olmasi sebebiyle futbol kariyerinde basarili olmasini istedigim biri olsa da, geri donusun kendisine kapali oldugu isimlerden birisi kendisi.

ZTK 3. Tur | Orduspor 3 - 0 Sancaktepe Belediyespor

Tabelada yazan skora aldanmamak lazım. Galatasaray maçından sonra içine girdiğimiz performans düşüklüğü devam ediyor. Barral, Umbides, Ali Çamdalı, Nizamettin, Atila gibi as futbolcularımızın forma giydiği dünkü karşılaşmada takımın en azından biraz daha derli toplu olmasını umut ederdik. Bu tarz karşılaşmaların ritmi bellidir ama rakip 3. lig ekibi olunca doğal olarak insan en azından oyunu kontrol altında tutan bir Orduspor görmek istiyor sahada. Takımın bizde bıraktığı olumsuz intibaya rağmen bizim adımıza önemli olan turu geçmekti. Bu maçı ardımızda bırakıp pazar günü oynayacak olduğumuz Sivasspor maçına odaklanmalıyız.

Tılsım geçtiğimiz hafta Gaziantep'de bozuldu. Takımın son haftalardaki performansını göz önüne alırsak Gaziantep maçından alınan olumsuz sonucu az çok tahmin ediyorduk. Lige çok iyi başladık. Ama dönmemiz gereken keskin bir viraj var. Virajın hemen başında olan Sivasspor maçından sahadan üç puanla ayrılmalıyız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...