31 Ocak 2013

Ayila Yussuf ve Jaime Romero Orduspor'da

 
Devre arası transfer döneminin bitmesine birkaç gün kala eksiklerimizi gidermek adına transferlerimizi yaptık. Süpriz bir gelişme olmaması durumunda yapılan transferler ile transfer dönemini kapatacağız. Yapılan yerli transferlerinin yanı sıra Dinamo Kiev'in Nijeryalı futbolcusu Ayila Yussuf ve Granada'da forma giyen İspanyol futbolcu Jaime Romero ile anlaştık.

Rakiplerimizin yaptığı transferleri göz önüne aldığımızda ve eksiklerimizi tam olarak tespit edemediğimizi düşündüğümüzde son ana kalan bu transferler bize sağlayacağı katkı şimdilik soru işareti. Bizim direk sahaya atacağımız ve takıma monte edeceğimiz isimlere ihtiyacımız vardı ama Ayila Yussuf haricindeki transferleri şuan için bu kapsamda değerlendirmek zor gibi.

İlk yabancı transferimiz Ayila Yusuf önlibero orjinli bir futbolcu ama kariyerinin azımsanmayacak kısmında stoper olarak da görev almış. İçimizdeki bitmek bilmeyen stoper aşkını, Goodson'un İstanbul'a gelip geri dönmesini hesaba kattığımız zaman Yussuf'un ortasahadan çok tandemde görevlendirileceğini söyleyebiliriz. Yussuf'un kariyerine ve çok uzun bir süreden beri Dinamo Kiev'de düzenli olarak forma giydiğini düşündüğümüzde devre arası için cazip bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Yusuf'un kariyerine özet geçecek olursak, futbol yaşamına kendi ülkesi Nijerya'da başlayan Yussuf'un ülkesinde sırasıyla Julius Berger, Enyimba, Union Bank takımlarının formasını giydiğini görüyoruz. Profesyonel ilk sezonunu 2002-2003 sezonunda Nijerya 1.Lig ekiplerinden Union Bank'da geçiren Ayila Yussuf, ilk sezonunda 43 resmi karşılaşmada forma giydi ve 4 kez gol sevinci yaşadı. Union Bank'da gösterdiği başarılı performansın ardından 2003 yılında Ukrayna ekibi Dinamo Kiev'e transfer oldu. 2003-2004 sezonunda Dinamo Kiev 2.takımında forma giyen Atanda Ayila Yusuf, bir yıl sonra ise A takıma yükselme başarısı gösterdi. Yussuf 2004 yılından bu yana Dinamo Kiev forması giyiyor. Ukrayna Premier Liginde 96 karşılaşmada görev alan ve 5 kez gol sevinci yaşayan Nijeryalı defans oyuncusu Ayila Yussuf, Ukrayna Kupasında ise 15 maçta forma giydi. Ukrayna temsilcisi Dinamo Kiev ile bir çok Avrupa maçındada görev alan Ayila Yussuf, kariyeri boyunca 18 Şampiyonlar Ligi, 5 Şampiyonlar Ligi ön eleme, 14 UEFA Avrupa Ligi ve 7 UEFA Kupası olmak üzere 44 kez Avrupa Kupası maçlarında forma giydi. Yussuf aynı zamanda 29 resmi karşılaşmada Nijerya Milli Takımının formasını giydi. Umarız Yussuf ondan beklediğimiz verimi ligin geri kalan kısmında sahaya yansıtır.


Diğer yabancı transferimiz ise bu sezonun ilk yarısında La Liga takımlarından Granada'da kiralık olarak forma giyen Udinese'nin 23 yaşındaki İspanyol kanat oyuncusu Jaime Romero. Romero doğduğu yer alan Albacete'de başlamış futbola ve ilk parlaması da bu kulüpte olmuş.  2008-2009 sezonunda İspanya ikinci liginde Albacete forması ile oldukça başarılı bir sezon geçiren Romero o sezonun ardından İtalya Seri A takımlarından Udinese'ye yaklaşık 2 Milyon Euro bonservis bedeliyle transfer olmuş. Udinese'deki ilk sezonunda bekleneni veremeyen ve yalnızca 4 maçta forma giyen Romero o geçtiğimiz sezon Seri A takımlarından Bari'ye kiralanmış ve 9 maçta forma giymiş. Bu sezon başında da Udinese kendisini kadroda düşünmemiş ve La Liga takımlarından Granada'ya kiralanmış. Ligin ilk yarısında Granada formasıyla 11 maçta forma giyen Romero, bu maçların yalnızca ikisinde ilk 11'de sahaya çıkmış. Romero sanılanın aksine bir 10 numara değil sol kanat oyuncusu. Başkan transfer döneminin başından beri bir 10 numara transfer edeceğimizi belirtmişti. Nitekim Romero'dan önce ismi geçen futbolcular bu nitelikdeydi. Transfer döneminin bitmesine 1 gün kala aranılan niteliklerin dışında ve muallak olan bir futbolcu ile anlaştığımız için Romero için piyango tabirini kullanabiliriz. Umarız son dakikada yenilen bir menejer golü değildir!

Her iki futbolcunun da göstereceği performans bizim adımıza oldukça önemli. Umarız Ligin geri kalanında hem Yussuf hem de Romero takıma katkı sağlar. İki futbolcumuz ve kulübümüz adına hayırlı olsun.


28 Ocak 2013

Nereye Gidiyoruz? | Eskişehirspor 1 - 0 Orduspor

 
Doğrusunu söylemek gerekirse bu sonuçtan daha kötüsünü de düşünmüştük... Fakat; aklımızdan geçen kötü düşüncelere rağmen ufak da olsa umudumuz vardı. Kalede Fornezzi varsa o umut zaten hep oluyor zaten dimi?

Kötü gidişat yetmezmiş gibi ön tarafta oynayan önemli futbolcularımızın da eksikliğinden dolayı 18 kişilik kadroyu zar zor tamamlayarak gittik Eskişehir'e. Maç öncesi Stancu'nun da sakatlanması tüm bu aksiliklerin üzerine tuz biber oldu. Bütün bu saydıklarıma rağmen maça şaşırtıcı bir şekilde iyi başladık. İlk 20 dakikalık periyodda acaba bu maçı kazanabilir miyiz diye düşünürken Ferhat Öztorun bir çuval inciri berbat etti. İki kart ve penaltı pozisyonu doğru karardı bana göre. İlk kart pozisyon icabı ona bir şey diyemeyiz ama penaltı pozisyonundaki amatörlüğü kelimelerle ifade etmek güç.. İlk cümleden itibaren sıraladığım olumsuzluklara rağmen yine de umutlandık. Fornezzi penaltıyı kurtardı. 10 kişi kalan takımımız tamamen geri gömüldü, Fornezzi kurtardı. Eskişehir üstümüze geldi, Fornezzi kurtardı. Fornezzi, Fornezzi, Fornezzi...

İkinci yarı başlarken 45 dakika dayanabilir miyiz diye soruyorduk kendimize ama 20. dakikadan sonra deyim yerindeyse futbol adına yaptığımız tek şey geriye gömülüp defans yapmaktı. İlk yarının ilk haftalarında birkaç maçta rakiplerimiz 10 kişi kalmıştı ama ben böyle bir tablo hatırlamıyorum mesela hiç? Bu şartlarda kah yerlerde yatarak, kah şansımız ile, tırnaklarımızı kemirerek maçın bitmesini bekledik. Ama işte bir yere kadar.. İbrahim Kaş önce eliyle ayağıyla indirdi rakibini. Fornezzi bu sefer kurtaramadı. Aynı İbrahim Kaş penaltıdan iki dakika sonra ''BİLEREK, İSTEYEREK'' kırmızı kart gördü. Çok zor dönemden geçiyoruz ya biz, hiç düşünmedi gelecek hafta takımı yalnız bırakacak olmasını. Bursaspor maçında Nizamettinde düşünmemişti mesela!

Nitekim mağlup olduk. Maçtan önce bu mağlubiyet aklımızdan geçiyordu aslında ama bu kadar üzüleceğimizi düşünmemiştik. Yine dilimizde Fornezzi'nin emekleri, yine dilimizde umutsuzluk cümleleri... Güzel günler yakında diye cümle kurmak istiyor gönül ama önümüze baktığımız zaman kocaman bir boşluk var. Ne olacağımız mechul. O kelimeyi kullanmak dahi istemiyorum ama sıralamaya bakıp yüzleşmek lazım. Durum iç açıcı değil. Burun kıvırdığımız takımlar bizden kat ve kat iyi futbol oynuyorlar. Kadrolarını güçlendirdiler, moralli bir şekilde lige sımsıkı sarıldılar. Peki ya biz? Ne yaptık? Sorunun cevabı yok. Kampa yetişeceği söylenen transferlerden hala ses soluk yok. Bu durumdan daha vahimi ise ihtiyaçlarımızı saptayamamış olmamız. Hala stoper peşinde koşturuyoruz mesela, anlaması güç. 

Daha fazla uzatmaya gerek yok. İçerde oynayacağımız karşılaşmalar kaderimizi belli edecek. Önümüzde bir Geçlerbirliği maçı var. Yine sakat ve cezalı futbolcular var. İkinci yarının üçüncü maçına ilk iki maçta çıktığımız kadrodan alakasız bir kadro ile çıkacağız yine.. Ne olacak, nasıl olacak bilmiyoruz. Sadece iyi düşünmeye çalışıyoruz...



27 Ocak 2013

Stres, Sıkıntı... | Eskişehirspor vs Orduspor


Bak şimdi,
artık bu işin şakası kalmadı.
Olay ciddi.
Galatasaray maçından sonra kendimizi yakıştıramadığımız yerdeyiz, düşme potasında... Hafta itibariyle altımızda ki takımlar puanlar aldılar, nefeslerini iyiden iyiye hissetmeye başladık. Haftalar öncesinde bende dahil, felaket tellalığı yapanlara sallayıp durmuştuk.
Üzgünüz,
haklı çıktılar. 
Dedim ya, yediremedik bazı şeyleri. Bazen körü körüne gerçekleri görmek istemedik. Çok heveslenmiştik, hiç olmadığımız yerlerdeydik. Haftalar önce bu takım liderlik maçına çıkmıştı, ilk haftalar olsa bile aşırı bir güven getirmişti bu duygu bize. İşte bu güven yüzünden, takımı gözümüzde çok büyütüp, olumsuzlukları görsekte nasılsa geçer demiştik.
Geçmedi.
Geçmemekle birlikte, dibe doğru hızlı bir şekilde çakıldı.
Yarın akşam 19.00'da Eskişehirspor deplasmanındayız. Tam tamına 6 as oyuncumuzun yokluğuyla beraber. Umutsuz bir tablo var, ama umutsuzluk yakışmaz bize. 
Yaşıyorsak umut vardı hani...


Dolduramadım bu akşam bu sayfayı. Bizim oyuncuların içinden gelmiyor ya oynamak, benimde içimden gelmedi birşeyler yazmak.
Temennimiz, yarın akşam bu saatlerde gözümüzün içi güleç bir şekilde yastığa başımıza koymak.
Son söz, o armayı taşıyan futbolcularımıza,
kendinize gelin, adam gibi oynayın, gerekirse kaybedin!

24 Ocak 2013

''Futbol Hayatım Orduspor'da Başladı'' | Ali Çamdalı Röportajı


26 yıllık özleme son veren kadromuzun en önemli isimlerinden biriydi Ali Çamdalı.. O sezon gösterdiği performans onun Süper Lig kadrosunda yer almasını sağladı. Kadronun bir parçası olmak bir tarafa Süper Ligde geride kalan 1.5 sezonda takımın deyim yerindeyse herşeyi oldu. Orduspor'da üçüncü sezonunu geçiren takım kaptanımız Ali Çamdalı ile çok güzel bir söyleşi gerçekleştirdik..
D.A.G: Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz Kaptan. Bu sezon Orduspor’da üçüncü Türkiye’de ise altıncı sezonun. Klasik soruyla başlayalım. Ali Çamdalı kimdir, taraftarın sahada gördüğü mütevazi Ali dışında Orduspor taraftarının bilmediği yönleri nedir? 
Ali Çamdalı : Söylediğin gibi Türkiyede 6. Ordusporda 3. sezonum. Almanya’da doğup büyüdüm. İlk transferim Türkiye’de Kayserispor’a oldu. Ardından K. Erciyesspor, sonrasında Kocaelispor ve şu anda da Orduspor'dayım. Ali Çamdalı işini yapmayı seven, sevgiyle işine bağımlı olan, karşısında kim olursa olsun sahada her şeyini veren, vicdanen rahat bir şekilde evine gitmeyi seven bir adam. En önemlisi de bu benim için. 
D.A.G: Biraz eskiye gittiğimiz zaman Türkiye’ye geliş sürecinin oldukça karışık olduğunu görüyoruz. O dönemler Fenerbahçe ve Beşiktaş ile adın bolca yazılmış, daha sonra Fenerbahçe ile sözleşme imzaladığın basında yer almıştı. Fakat sonrasında Kayserispor’a imza attın ve Türkiye kariyerin Kayserispor’da başladı. O süreçten bahsedebilir misin bize? Fenerbahçe’ye transferin neden gerçekleşmedi mesela? 
Ali Çamdalı : Fenerbahçeyle bir görüşmemiz vardı, anlaştık gibi görünüyordu fakat son anda menejerden dolayı bir pürüz çıkınca bu transfer gerçekleşmedi. Daha sonra Kayserispor’dan teklif gelince kabul ettim Türkiye kariyerim Kayserispor'da başladı.
D.A.G: 23 yaşında Türkiye’ye belki çok daha farklı umutlarla geldin ama Kayserispor’da arzu ettiğin şansı bulamadın. Sonrasında Bank Asya’da Erciyesspor ile iyi bir sezon geçirdikten sonra Kocaelispor’a transfer oldun. Kocaelispor’da oynadığın sezonun da çok iyi geçmediğini görüyoruz. O süreçten biraz bahsedebilir misin? Hayal kırıklıkların oldu mu, keşke dediğin zamanlar? 
Ali Çamdalı : Benim aslında futbol hayatım Orduspor’da başladı. Kayserispor’a gittim fırsat bulamadım, K. Erciyesspor’da iyi bir sezon geçirdim 30 maç oynayıp 5 gol attım. Ondan sonra Kocaelispor’a geçtim lisansım çıkmadı ve bu nedenle yarım sezon futbol oynayamadım. Kocaelispor benim için büyük hayal kırıklığı oldu. Kocaelispor'da geçirdiğim 1 yıl, unutmak istediğim yıldı. Orduspor’da benim için bir başlangıç oldu aslında. Bank Asya’da süper bir sezon geçirdik ve Süper Lig’e çıktık. İstikrarlı bir şekilde de 2 yıldır burada devam ediyoruz. Söylediğim gibi benim için futbol hayatım Orduspor’da başladı. 
D.A.G: Kayseri ve Kocaeli’de geçen sezonların ardından Orduspor’a transfer oldun. Orduspor’a transfer sürecinden bahseder misin? Ordu’ya gelirken beklentilerin nelerdi? 
Ali Çamdalı : O da enteresan bir şekilde oldu aslında. Futbolda transfer, hocalar tanıdıkları futbolculardan referans alırlar ve olumlu bir referans alırlarsa transfer gerçekleşir. Orduspor’da oynayan arkadaşlar da sürekli beni arıyordu seni Orduspor istiyor diye. Evren Turan ve bir çok futbolcu aradı Orduspor seni istiyor diye ama uzun bir süre kulüpten birisi irtibata geçmedi benimle. Sonra aradan zaman geçti, Uğur Hoca Kocaelispor’daki hocam Cihat Arslan’la görüşüp olumlu referans alınca transferim gerçekleşti. 
D.A.G: İlk ikiden Süper Lige çıkabileceğimiz bir ligde Play Off’dan Süper Lige çıkmayı başardık. Taraftar ve takım açısından çok fazla duyguyu bir arada yaşadığımız bir sezon oldu. Taraftar ve takım olarak umudumuzu kaybetmişken reaksiyon gösterdiğimiz ve lige yeniden bağlandığımız zamanlar oldu. Senin açından kırılma anlarımız nelerdi? 
Ali Çamdalı : Uğur Hoca’nın da katkısı büyüktü bizim üzerimizde ama Uğur Hoca’nın bırakıp Metin Diyadin’in gelmesi takıma ayrı bir hava yaşatmış olabilir. Bu olay takımdaki herkesi yeniden ateşledi. 

D.A.G: Gelelim 29 Mayıs gecesine.. O gecenin bizim için ayrı bir önemi var. Belki çok daha büyük başarılar göreceğiz ama o gece dökülen sevinç gözyaşlarının ayrı bir yeri olacak bizde. O geceye dair neler söylemek istersin? Takımda nasıl bir psikoloji hakimdi, soyunma odasında neler konuşuldu, maç öncesi, sonrası? 
Ali Çamdalı : İnanmak gerçekten zor oldu. Üzerinden bir kaç gün geçtikten sonra ne elde ettiğimizi tam olarak anlayabildik. O an zaten herkes kendinden geçmiş bir vaziyette mutluluk gözyaşlarıyla yere yığılmıştı. Soyunma odasında sadece bir maçı kazanmışız gibi bir hava vardı. Ne olduğunu farkedememiştik. Daha sonra ilerleyen saatlerde her şey daha net ortaya çıktı. 
D.A.G: O sezona dönünce Ali Çamdalı denilince bizim aklımıza gelen bir isim var, Murat Akın. Murat Akın ile sezon boyunca çok iyi bir ikili oluşturdunuz ve o sezon sahaya yansıttığımız güzel futbolun başlıca sebeplerinden biriydiniz. Murat Akın hakkında neler söylemek istersin? 
Ali Çamdalı : Murat Akın’ın da katkısı büyüktü lige çıkmamızda. İyi bir ikili oluşturmuştuk. Emrullah kardeşiminde katkısı büyüktü bize. Emrullah bizim dinamomuzdu, arkamızda pis işleri o yapıyordu. O sezon takım olarak herkes elinden gelenin fazlasını vermişti. Murat Akın daha sonra Kasımpaşaspor’da da şampiyonluk yaşadı. Ama kısmet olmadı ona Süper lig’de oynamak. Antalyaspor’da da fırsat bulamadı. Şimdi Uğur hoca’yla birlikte Konyaspor’da yeni hedefler peşindeler. İnşallah artık orda kalır ve Konyaspor ile süper lige çıkarlar. Buradan da kendisine başarılar diliyorum. 
D.A.G: Orduspor kariyerin boyunca üç farklı hocayla çalıştın. Uğur Hoca, Metin Hoca ve Hector Cuper’i birer cümleyle tanımlayacak olursan neler söylersin? 
Ali Çamdalı : Metin Diyadin ve Uğur Tütüneker’in yapıları birbirine benziyor. İkisi de çok hırslı ve agresif futbol oynatmayı, pres futbolunu seven yapıya sahipler. Hector Cuper ise taktiksel anlamda çok önemli bir hoca.  
D.A.G: Geçtiğimiz sezona dönecek olursak, ligin yeni takımlarından biri olmamıza rağmen çok iyi bir başlangıç yaptık. Fakat sonrasında her şey yerle bir oldu ve ilk yarının son haftalarını çok sıkıntılı geçirdik. O süreçten bahsedebilir misin? 
Ali Çamdalı : Bu seneyle hemen hemen aynı neredeyse. 11 hafta iyi bir şekilde gittik. Ondan sonra bir düşüş yaşadık. Bu sene de gerçekten aynısı oldu. Bir nevi Dejavu yaşadık. Sakatlıkların ve cezalıların üst üste gelmesi, zor bir fikstüre girmemiz 2011-2012 sezonunun ilk yarısının son haftaları bizim için sıkıntılı geçti. İlk başta sizi kimse kaale almıyo fakat 11 haftayı iyi bir şekilde geçirdikten sonra bakıyorsunuz ki rakip sizi daha çok önemsiyor. Önlem almaya başlıyorlar, farklı motive oluyorlar, bunlar da sebepler arasında yer alıyor. 
D.A.G: Yaşanılan kaosun bir neticesi olarak Metin Hocayla yollarımız ayrıldı ve Hector Cuper geldi. Öncelikle sormak istediğim şey, Metin Hoca’nın gidişinden sonra Başkan Nedim Türkmen sizlerle bir toplantı yaptı ve bu konuda takımın görüşlerini aldı. Bu durumla ilgili ne söylemek istersin? 
Ali Çamdalı : O da farklı bir olay oldu. Türkiye’de daha önce gerçekleşmemiş bir olaydı. Başkan bize sordu ne düşünüyorsunuz diye. Aslında başkanımız tamamen tersini yaptı. Biz yabancı hocanın bu süreçte adaptasyon sorunu yaşayacağını düşündüğümüz için bireysel olarak çoğunluğumuz yerli hoca tercihini kullandık. Başkan tersine gitti ve Hector Cuper’i getirdi ve onun da mayası tuttu. 
D.A.G: Sonrasında ulusal basında geyikler dönerken Cuper Ordu’ya geldi. Metin Hoca’nın gidişinden sonra takımın Cuper gibi bir hoca beklentisi olduğunu düşünmüyorum. Cuper’in gelecek olması takımda nasıl bir hava yarattı? 
Ali Çamdalı : Ben açıkçası ilk başta inanmadım Hector Cuper’in geldiğine. Görmeden inanmak istemedim. Tabi ki büyük bir isim. Zaten kendisi Fenerbahçe maçından bir gün önce geldi ve ertesi gün takımın başında maça çıktı. O gelene kadar biz yardımcıları Fantaguzzi ve Angel ile çalıştık. Angel ve Fantaguzzi buradayken de hala beklemiyordum Cuper'in geleceğini. Bir pürüz olduğunu düşündüm. Fenerbahçe maçına kendisi gelince tabi ki farklı bir hava yaşadık. 

D.A.G: Yabancı bir hoca, yabancı bir teknik ekibin gelmesi ile birçok şeyin değiştiğini düşünüyorum. Takım bu duruma çok çabuk adaptasyon sağlayabildi mi ? Hector Cuper ve ekibinin gelişiyle birlikte göze çarpan en önemli değişiklikler nelerdi ? 
Ali Çamdalı : Adaptasyonla ilgili bir sıkıntı yaşamadık. Herkes hırslıydı ve başarıya aç futbolculara sahiptik. O yüzden de takım olarak bir sıkıntı yaşamadık. Hector Cuper geldikten sonra göze çarpan en önemli özelliğimiz ise kolay kolay gol yemememiz ve tam bir iç saha takımı olmamız oldu. 
D.A.G: Geçtiğimiz sezon takım kaptanlarından biriydin. Bu sezon takımın 1. Kaptanısın. Bu durum senin üzerinde olumlu veya olumsuz bir baskı yaratıyor mu? 
Ali Çamdalı : Kaptan olmam benim üzerimde olumlu veya olumsuz herhangi bir baskı oluşturmuyor. Ben kaptan olmasam da sorumluluk alıyorum. Kaptan olsam da sorumluluk alırım. 
D.A.G: Takımdaki en’leri merak ediyoruz kaptan. Mesela en çok konuşan, en çok çalışan, en tembel, en şık giyinen, en kötü giyinen, en abartan, en cimri, en bonkör diye bir liste yapacak olursan ilk hangi isimler gelir aklına? 
Ali Çamdalı : En çok konuşan Abdulkadir, 
En çok çalışan Herkes çok çalışıyor. Aşırı derecede göze batan yok aslında, 
En tembel Ferhat Çökmüş 
En şık giyinen Hasan Kabze 
En kötü giyinen Atila Turan 
En abartan Abdulkadir 
En cimri Ferhat Çökmüş 
En bonkör Hasan Kabze 
D.A.G: Oynadığın mevki itibariyle veya genel olarak en beğendiğin veya kendine örnek aldığın futbolcu kim? 
Ali Çamdalı : İdol aldığım futbolcu yok ama beğendiğim futbolcular var. Real Madrid’den Xabi Alonso, Chelsea’den Ramires beğendiğim oyuncular. Türkiye’de çok iyi ön liberolar da var. Mesela Selçuk İnan’ı çok beğeniyorum. Defansif özelliği biraz daha yüksek olan Mehmet Topal da iyi futbolcu. 
D.A.G: Geriye dönüp baktığında seni en çok üzen maç ve sevindiren maçlar hangileriydi. Performans olarak da bakacak olursak çok kötü oynadım dediğin yada en iyi oynadığım maç buydu dediğin maçlar hangileriydi mesela? 
Ali Çamdalı : En çok sevindiğim maç kuşkusuz Gaziantep B.Belediyespor’u 1-0 yenip süperliğe çıktığımız maç. En çok üzüldüğüm maç bu sezon kendi sahamızda 1-1 berabere kaldığımız Antalyaspor maçı. En iyi oynadığım maç bu sezon deplasmanda oynadığımız Bursaspor maçı. En kötü oynadığım maç kesinlikle vardır ama bariz hata yapıp takımı mağlup duruma düşürdüğüm maçları düşünüyorum ama şu an hatırlayamadım. İlerleyen dakikalarda aklıma gelirse söylerim. 
D.A.G: Geride kalan kariyerine baktığımız zaman kariyerinin en olgun zamanlarında olduğunu söyleyebiliriz. Bundan sonrası için kendine koyduğun bir hedef var mı? Orduspor takım kaptanı olarak Orduspor’un hedeflerinin bir parçası olmak mı istersin yoksa kafanda belirlediğin farklı yollar var mı? 
Ali Çamdalı : Ben bu seviyeye Orduspor’da yükseldim. Bu sene sözleşmem bitiyor. Tabi Orduspor’un benimle ilgili planları nedir bilmiyorum ama ben de burada kalıp Orduspor’daki projelerin bir parçası olmak istiyorum. İlk tercihim her zaman Orduspor’da kalmaktan yanadır. Alıştık artık Ordu’ya da. Düzenimizi de kurduk. Çocuklarım ve eşim de burada. Bakacağız ilerleyen zamanlar ne gösterecek. 
D.A.G: Geçtiğimiz sezon ve bu sezona baktığımız zaman Hector Cuper’in seninle ilgili birçok demeci var ve senden oldukça memnun. Verdiğim görevi tam anlamıyla yapan isimlerin en başında geliyor dediğini hatırlıyoruz mesela yakın zamanda. Hector Cuper ile aranızda güçlü bir bağ olduğu malum. Bu durum hakkında neler söylemek istersin ? 
Ali Çamdalı : Tabi bu sözler onur verici gurur verici benim için. Elimden geldiği kadarıyla, onun bize idmanda aşıladığı idman metodlarını sahaya yansıtmaya çalışıyorum ben. Bu konuda onu memnun edebiliyorsam ne mutlu bana. 

D.A.G: Geçtiğimiz sezonun sonunda oynanan Spor Toto Kupasında birkaç karşılaşmada stoper olarak görev yapmıştın ve biz bu duruma çok şaşırmıştık. Takımda bu mevkide oynayabilecek isimler olmasına rağmen bu sezon ilk üç hafta ve sonraki süreçte zaman zaman stoper mevkiinde oynadın ve oldukça iyi bir performans ortaya koydun. Kariyerinde daha önce bu mevkide oynamış mıydın yoksa Hector Cuper’in seni orda denemesi sonucu mu durum ortaya çıktı? Bu durum hakkında neler söylemek istersin. Stoper mevkiinde oynarken kendini rahat hissediyor musun? 
Ali Çamdalı : Altyapıdayken stoper oynamıştım ama kısa sürmüştü. Geçen sene, bu senenin hazırlığını yapmış H.Cuper bize söylemeden. Şaka tabi ki ama nerede görev verilirse o bölgede elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Cuper’le aramızda stoper oynadığımla alakalı bir diyalog geçmedi. Ben orta sahada oynamayı biraz daha çok seviyorum. Kendisi böyle bir şey söyleyince biz de seve seve kabul ettik. Ortasahada oynamak daha zordur. Savunmada da zorluklar var ama defansta oynamak bir nevi biraz daha rahattır. 
D.A.G: Bu sezona gelecek olursak, çok iyi bir başlangıç yaptık. Fakat Galatasaray maçından sonra takımda kademeli olarak bir düşüş gözlemledik ve deyim yerindeyse ilk yarı imdadımıza yetişti. Lige çok iyi başlamış olmamıza rağmen takımın sonrasında yaşanan düşüşün nedenleri nelerdi. İlk yarının genel bir değerlendirmesini yapacak olursan neler söylemek istersin. 
Ali Çamdalı : Zor bir fikstüre girdik. Fenerbahçe, Trabzonspor, Kasımpaşaspor, Bursaspor, Antalyaspor derken bir düşüş gösterdik. Zaten bu takımlar ilk 5’te olan takımlar. Tabi bu maçlardan puanlar almamız gerekiyordu. Bence çok iyi bir Trabzonspor maçı oynadık ama hak etmediğimiz bir şekilde yenildik. İçerde Antalyaspor maçı da öyle. Eksiklikler ve cezalılar da bizi etkiledi. Mesela Barral uzun bir sakatlık dönemi yaşadı. Bizi çok etkiledi..
D.A.G: Başkanımız Nedim Türkmen’in dile getirdiği hedefler var. Bu sezon için Avrupa, 5 yıl içinde de Süper Lig şampiyonluğu.. Orduspor takım kaptanı olarak bu hedefler hakkında neler söylemek istersin? 
Ali Çamdalı : Realist bakıldığında yapılabilecek şeyler bunlar. Her sene de kulüp olarak bir ilerleme gösteriyoruz. Kurumsallaşma, tesisleşme açısından baya bir yol kattettik. Mesela tesislerimiz 5 yıldızlı otel rahatlığında. Türkiye’de çoğu kulüpte yok böyle tesisler. Üzerine koymaya devam ettiğimiz sürece bu hedeflere her geçen daha fazla yaklaşacağız.
D.A.G: 3 yıldır Ordu’da yaşıyorsun. Yoğun bir tempoda geçiyor günleriniz ama Ordu’daki sosyal yaşamın hakkında neler söylemek istersin. Günlerin nasıl geçiyor, Ordu’da en beğendiğin yer, sevdiğin yemekler nelerdir mesela? 
Ali Çamdalı : Ordudaki tek sıkıntımız bu. Çok büyük imkanlarımız yok. En sevdiğim yer Derin Balık. Orada balık yemeyi çok seviyorum. Balık yemeye de Ordu’da alıştım. Normalde balık yiyen bir insan değildim. Derin Balık’ta buğlamayı çok seviyorum. Mado geldi. Oturup da çay içebileceğimiz bir yer var artık. Dediğim gibi sosyal faaliyetler biraz kısıtlı Ordu’da. Ama alıştık artık bu duruma. Evden eve arkadaşlara ziyarete. Bir de Burger King’e gidiyorum. 
D.A.G: Orduspor taraftarının yıllardır gelenek haline getirdiği bir şey var. Maç öncesi takım stada az bir mesafe kala yolda karşılanıyor ve taraftar stada kadar takıma eşlik ediyor. Anladığımız kadarıyla yabancı futbolcularımızın da bu durum çok hoşlarına gitti. Bu gelenek hakkında ne söylemek istersin. Maç öncesi yapılan bu karşılama takıma nasıl bir etki sağlıyor? 
Ali Çamdalı : Ben 3 seneden beri buradayım hala tüylerim diken diken oluyor her karşılamada. Kesinlikle bizim için itici bir güç oluyor. 


D.A.G: Röportajın sonlarına geliyoruz artık. Bir soru da bizden soralım. Geçtiğimiz sezon umutlarımızı yitirdiğimiz bir anda blog ekibi olarak bütün takıma mektup yazmıştık ve bu mektupları Kütahya’da Tavşanlı Linyit maçı öncesi otelde takıma dağıtmıştık. O mektubu hatırlıyor musun? Mektuplarda bir şehrin hayallerinden bahsetmiştik sizlere. Bu gibi ufak şeylerin takıma artı motivasyon sağladığına inanıyor musun? Neler söylemek istersin? 
Ali Çamdalı : Evet çok iyi hatırlıyorum o mektubu. Odalara kapıların altından atmıştınız. Ben gerçekten duygulanmıştım. O dönem bizim için çok kötü bir dönemdi. Bir türlü galip gelemiyorduk. Belki o virajı almamızın sağlayan sebeplerden birisidir. Büyük bir jest yapmıştınız takıma. Buradan da yine çok teşekkür ederim. 
D.A.G: Yabancı futbolcularımız sosyal medyayı (twitter) oldukça etkin bir şekilde kullanıyor ve doğrusunu söylemek gerekirse bu durum Orduspor taraftarının oldukça hoşuna gidiyor. Fakat yerli futbolcularımızın bu konuda çok etkin olduğunu söyleyemeyiz. Ordu küçük bir şehir ve taraftar, takım iç içe. O yüzden sizlerin de sosyal medyayı kullanarak taraftar ile birebir diyalog halinde olmanız, maç öncesi ve sonrası duygularınızı dile getirmeniz bizleri mutlu eder. Bu durum hakkında neler söylemek istersin Kaptan? 
Ali Çamdalı : Biraz alışkanlık haline getirmemiz lazım. Ben de yeni yeni girdim bu şeylere ama dediğim gibi fırsat buldukça ben de bir şeyler twitlemeye çalışıyorum. Bu daha fazla olabilir mi kesinlikle olabilir. Ama biraz daha zaman tanıyın bana. Bu konuda yerli futbolcular olarak sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim. 
D.A.G: 29 Mayıs gecesi Süper Lige çıkıp 26 yıllık hasrete son veren kadronun en önemli isimlerinden biriydin. Bize o mutluluğu yaşatan kadronun her bireyi bizim için çok değerli ama birkaç isimin bizim gönlümüzde ayrı bir yeri var ve sen de o isimlerden birisin Kaptan. Ortaya koyduğumuz hedefler doğrultusunda senin de bu takımın bir parçası olmandan dolayı çok mutluyuz. Son olarak Orduspor taraftarlarına neler söylemek istersin? 
Ali Çamdalı : Ben açıkçası bu sene, Bank Asya’daki ve geçen seneki taraftarımızdan aldığımız desteği göremiyorum. Tabi bunun çeşitli sebepleri olabilir. Maddi sebepleri de olabilir ama desteklerini esirgemesinler. Biz gerçekten büyük takımların korkulu rüyası olduk. Orduspor deplasmanı gerçekten çok zor bir deplasman. Bunun temel sebeplerinden birisi taraftarın desteğiydi. Bizi desteklerinden mahrum bırakmasınlar.
DAG: Samimi cevapların için teşekkür ederiz Kaptan. Zorlu bir süreçten geçiyoruz ama tekrardan ayağa kalkıp yolumuza emin adımlarla yürüyeceğimize olan inancımız tam. Takımın tekrardan yükselişe geçeceğini ve sezon başındaki olumlu futboluna döneceğine düşünüyoruz. Umarız bundan sonraki süreçte daha olumlu sonuçlar alırız.
Ali Çamdalı : Ben de teşekkür ederim. İnşallah hep beraber bu olumsuz süreci el ele atlatacağız. Taraftarımız bize güvensin ve desteğini esirgemesin.

22 Ocak 2013

Bıraktığımız Gibi.. | Orduspor 1 - 1 Mersin İdman Yurdu

Uzun bir kamp dönemi geçirdik.. İlk yarı boyunca göze batan eksiklerimizi bir kenara bırakıp anlamsız transfer maceraları peşinde koştuk. Yerli rotasyonunda, kanatlarda, orta alanda sıkıntı yaşamamıza rağmen öncelikli ihtiyaçlarımızı bir kenara bıraktık. Bu eksikler konusunda girişimler var ama lig başladı artık ve her maçın, her puanın altın değerinde olduğu bir durumda biraz fazla gevşek davrandık. Ve gördüğümüz kadarıyla rakiplerimiz güçlerine güç katarken biz hala ilk yarının son maçında olduğumuz yerde, Akhisar maçının bittiği andaki halimizdeyiz. Bu maç öncesi umutsuz değildik aslında. Eksikler giderilmemiş olmasına rağmen ilk yarının sonlarındaki kötü ORDUSPOR'un dönemsel bir düşüş yaşadığına ve takımın gerçek kimliğine yeniden bürünüp farklı bir başlangıç yapabileceğimize inandık. Ama gördük ki, çok fazla iyimsermişiz...

İlk 45 dakika boyunca devre arası yaptığı transferler ile neredeyse toplama bir takım olan Mersin İdman Yurdu karşısında hiçbir varlık gösteremedik. Belki de göstermek istemedik.. İkinci yarı ise klasik anlayış... Golü yiyene kadar üç top yapmaktan aciz takım ikinci yarı futbol adına bir varlık koyamasa dahi mücadele etti, gol atmaya maçı döndermeye çalıştı. Her seferinde olduğu gibi bu reaksiyonu göstermek için gol yemeyi bekledik ne yazıkki..

Yazıyı çok fazla uzatıp eleştirinin dozunu kaçırmanın anlamı yok ama dün ciddi bir şekilde sinir harbi yaşadık ve deyim yerindeyse kafamızda oluşturduğumuz pembe tabloyu bir kenara bırakmamız gerektiğini anladık. Bugünden sonra yapılacak olan transferler takımın bu halini ne kadar değiştirir muamma. Sezon başındaki hedefler, şuan içinde bulunduğumuz durum, kadro yapısı ve oynanan futbolu masaya yatırıp bu sezon ki amacımız ney onu tekrardan irdelememiz gerekiyor.

Son olarak,

İyi ki varsın FORNEZZİ..

20 Ocak 2013

Haftanın Maçı #18 | Orduspor vs Mersin İdman Yurdu

Yarın akşam, saat 20:00'de 2013 yılını Mersin İdman Yurdu maçı ile Ordu'da açıyoruz. Maçın yayını Lig Tv 2. Hakem ise Ali Palabıyık. Palabıyık'ın bu sezonki 3. Süper Lig maçı olacak Orduspor-Mersin İ.Y. maçı. 2012/2013 sezonunda daha çok Bank Asya'da görev yaparken gördük kendisini. Maçlarında sık sık kartına başvuran bir hakem. Ve bu kartların çoğunu da ev sahibi takımlara çıkartmış durumda. Hakem hakkında biraz fazla durdum çünkü çok aşina olmadığımız bir isim olduğundan ve Orduspor'umuzun ilk defa maçını yöneteceğinden kaynaklandı biraz.

Mersin İdman Yurdu deplasmanların en kötü takımı durumunda. Oynadıkları 9 maçta sadece 3 beraberlikle deplasmanlarda son sıradalar. Genel sıralamaya da baktığımız da kendilerini 17. sırada görüyoruz. Aldıkları 3 galibiyeti de Mersin'de aldılar. Karabükspor, İstanbul B.B. ve Akhisar B. 3 puan aldıkları takımlar. Mersin ile devam edelim yola. Akdeniz ekibi devre arasını hareketli geçiren takımlardan oldular. Bu dönemde kadrolarına 2'si kiralık 7 oyuncu kattılar. Bu oyuncular içinde biri kaleci (Bicik), diğeri ise çok yakından tanıdığımız Gosso'da bulunuyor. Özellikle Gosso'nun transferi, Mersin ile aramızda ileriki zamanlarda sıkıntı yaratabilir ki bunu da bekleyip göreceğiz. Tanju Kayhan (Kiralık), Burhan Eşer (Kiralık), Kemal Tokak, Mehmet Yıldız ve Milan Mitrovic, Mersin İdman Yurdu'nun devre arasına ait diğer transferleri oldular. (Kemal Tokak transferi için Gaziantepspor ile anlaşılamamış) Gelenler yanında gidenlerde fazlaydı bu dönemde konuk ekipte. 5 isimle yolları ayırdılar, bir nevi baştan bir takım oluşturdular herşeye sıfırdan başladılar. Böyle bir ani değişim bu hafta bize avantaj sağlayacaktır.

Her ne kadar transfer yapamasakta... Evet biz devre arasını Mersin kadar parlak geçiremedik. Gündemde hala bir sürü isim var ama şu an için transfer konusunda Ferhat dışında ses seda yok. Ferhat dışında anlaşılan isminde (Godson) son anda Ordu'ya gelmesinden vazgeçmesini saymazsak. Bir şanssızlık var ama bu konuda yönetime top atmak yanlış olur. Devre arasında transfer yapmak çok güç her anlamda. Yönetimin transfer konusunda ki en büyük hataları sezon başında olmuştur, şimdi değil. Her ne kadar geç kalınsada en azından Türk isimler için adı geçenler, bana heyecan veriyor. Umarız bu geç kalınmışlığın sonunda takıma ciddi anlamda katkı sağlayacak isimler gelecektir yakın zamanda.

Devreyi çok kötü bitirdik geçen sene. Ruhsuz bir oyun, ruhsuz oyuncular ile bir anda kendimizi küme düşme hattına yakın yerlerde bulduk. Oysa inceden de olsa bir Avrupa hedefi vardı sene başında oynadığımız oyunla. İyi başladıkta geçen sezon meydana gelen aynı senaryoyla 10. haftadan sonra derin bir çöküşe geçtik. Şimdi yeni bir başlangıç daha yapıyoruz. Takım da değişen birşey yok şu an için. Transfer yok, aynı oyuncular var. Kafaları bıraktığımız gibiyse vay halimize! Sanmıyorum ama. Devre arası iyi geldi bize, öyle umuyorum en azından. Garcia yok bu maç ama Barral geri geldi. Barral, ilk geldiği Barral gibi olursa yeni bir transfer gibi çok işimize yarar. E tabi Barral'ı da küstürmemek gerekir. Potansiyeli yüksek bir oyuncu hepimiz biliyoruz bunu.

Mersin İdman Yurdu devre arasına girmeden önce teknik direktör değişikliğine gitmişti. Takımın başına geçen Giray Bulak ilk maçına Gaziantepspor deplasmanında çıkmıştı ama yeni teknik direktör puan yada puanlar getirir geleneğini bozmuştu 2:1 kaybederek. Hatta bu maçtan sonra Mersin İdman Yurdu ile çıktığı 2 kupa maçında da mağlubiyet alarak Mersin macerasına çok kötü başladı.Giray Bulak kaliteli bir isimdir, ama Mersin'de ki bu başarısızlığının bu maçtada devam etmesi şimdilik en büyük isteğimiz olur. O tarafta Ben Yahia ülkesinin milli takımında olduğu için bu maçta forma giyemeyecek. Ki aynı oyuncu takımda en çok süre alan 3. isim konumundaydı. 1372 dakika forma giyen Ben Yahia bu süre içerisinde 2 gol 1 asist 1 kırmızı kart istatistiğiyle sahada kaldı. Takımın en golcü ismi 9 golle Nobre. Nobre bu sezon 1412 dakika ile Mersin'de en çok süre alan isim. Nobre'nin ismi devre arasında transfer söylentilerinde çok geçti. 

Culio geliyor, tepki olacaktır.

Mersin İdman Yurdu ile 20. maçımıza çıkıyoruz. İlk yarıda Mersin'de oynanan maç 0:0 bitti. Oynanan 19 maçta 8 galibiyet 5 berbaerlik ve 6 mağlubiyetimiz var. Ordu'da ise 5 galibiyet 2 beraberlik ve 3 mağlubiyetimiz bulunmakta.

17 Ocak 2013

Düzeltme / Clarence Goodson Orduspor'da (Transfer Gerçekleşmedi)


İki gün önce blogdan dile getirdiğimiz ve anlaşma sağlandığını söylediğimiz Clarence Goodson transferi en bilindik sebepten yani eş engelinden dolayı gerçekleşmedi. Futbolcu ile her konuda anlaşılmasına ve Perşembe akşamından beri ailesi ile İstanbul'da olmasına rağmen eşinin Türkiye'de ve müslüman bir ülkede yaşamak istememesinden dolayı transfer gerçekleşmedi. Eşinin Türkiye'de yaşamak istememesini bir nebze anlarım ama müslüman bir ülkede yaşamak istememek gibi bir sebep sunmak için gerçekten çok sığ bir düşünce yapısına sahip olmak gerekir. Şahsım adına transferin gerçekleşmemesine sevindim. Sebebi daha önce yazılan aşağıda yer alan transfer yazısında mevcut..

****

Devre arası transfer döneminin ikinci transferini defans hattına yaptık ve Danimarka Süper Ligi'nde forma giyen Amerikalı stoper Clarence Goodson ile anlaştık. Goodson bu akşam Türkiye'ye gelecek ve yarın 1.5 yıllık sözleşmeye imza atacak.

İlk yarıda defans hattından daha çok diğer mevkilerde yaşadığımız sıkıntıları düşündüğümüzde; elimizde birini hiç kullanmadığımız iki yabancı stoper varken bu transferin ne kadar gerekli olduğu sorgulanması gereken bir durum..

Hector Cuper ligin ilk yarısında tandemde ağırlıklı olarak Agus, İbrahim Kaş ve Ali Çamdalı üçlüsünü görevlendirdi. Geçtiğimiz sezon faydalandığımız Ömer Alp ve Numan ile Roversio'ya ise yeterince şans vermedi. Rotasyon ağırlıklı olarak üç futbolcunun sırtına binmesine ve bu futbolculardan biri devşirme olmasına rağmen ilk yarı itibariyle ligin en az gol yiyen takımlarından biriyiz. Defans hattında oynayan futbolcularımın performansını sorguladığımız zamanlar da oldu ama ön tarafta yaşadığımız alternatif sıkıntısını düşündüğümüzde belkide en son ihtiyacımız olan bölgelerden birine transfer yaptığımızı söyleyebiliriz. Defansa yapılan takviye yerli bir isim olsaydı gayet mantıklı bir hamle olabilirdi ama bu takviyenin yabancı bir isim ile yapılması gerçekten şaşırtıcı bir durum.

Bu transfer ile bağlantılı diğer durum ise Agus'un ayrılacak olması..Bazı duyumlara göre Agus'un gönderilmesini Hector Cuper istiyor. Bazı duyumlara göre ise Agus kendisi ayrılmak istiyor. Hal ve tavırlarına baktığımız zaman kendisinin ayrılma gibi bir isteği yok gibi. Hector Cuper onu istemediği durumu ise ayrı bir ilginçlik.. İlk yarıda oynanan 17 maçın 16'sında görev verdiği bir futbolcuyu silmesi için bir sebep olmalı. Cuper'in göndermek istediğini varsaysak bile Roversio'yu yok sayıp transfer istemek de ayrı bir ilginçlik. O zaman Roversio'yu neden tutuyoruz kadroda? Bu transfer kendi için karmakarışık ve ciddi anlamda mantıksız bir durum gibi görünüyor. Durumun farklı bir açıklaması da olabilir ama dışardan görünen durum bu.

Bu karmaşıklığı bir tarafa bırakıp Goodson'dan bahsedecek olursak eğer kulüp ve milli takım kariyerine bakarak istikrarlı ve tecrübeli bir ismi transfer ettiğimizi söyleyebiliriz. Futbolcunun fiziksel ve teknik özelliklerine bakınca Yalçın Ayhan'ın Amerikan versiyonu olduğunu söyleyebiliriz. İki futbolcu da 82 doğumlu ve boyları da aynı. Bir nevi eksikliğini hissettiğimiz Yalçın yerini sarı olan Amerikan modeliyle doldurmaya çalışacağız. Goodson'un  Amerika haricindeki kariyeri iki İskandinav ülkesinde geçmiş. Öncelikle Amerika'dan Norveç'in IK Start takımına transfer olmuş ve 3 sezon Start'în formasını giymiş. Goodson'un sonraki durağı ise şuanda forma giydiği Danimarka ekibi Brondby olmuş. 3 sezondur istikrarlı bir şekilde formasını giydiği Brondby bu sezon ekonomik sıkıntılardan dolayı dibe vurmuş. 12 takımlı Danimarka liginin son sırasında bulunan Brondby ile yollarını ayıran Goodson bundan sonra Orduspor için ter dökecek. Goodson hikayesi şimdilik bu kadar. Hikayenin geri kalan kısmının nasıl yazılacağına Orduspor forması ile kendisi karar verecek. Umarız hem bizim adımıza hem de onun adına hayırlı olur.

11 Ocak 2013

Ferhat Öztorun Orduspor'da...


Devre arası transfer döneminde ilk resmi transferimizi bugün gerçekleştirdik ve Trabzonspor'dan Ferhat Öztorun'u 600.000 TL+KDV bonservis bedeliyle transfer ettik. Genel olarak baktığımız zaman ihtiyacımız olan bir mevkiye belli bir potansiyele sahip bir futbolcuyu transfer ettiğimizi söyleyebiliriz.

Ferhat Öztorun Galatasaray alt yapısından yetişip Eric Gerets döneminde Galatasaray'ın As takımında zaman zaman forma giymeye başlamış ve iki sezon boyunca genç yaşına rağmen önemli süreler almıştı. Bu süreçte Ümit Milli Takım'da da başarılı bir performans göstermesine rağmen Galatasaray tarafından Hakan Balta'nın transferinde Manisaspor'a verildi. Manisaspor'daki ilk sezonunda 32 maçta forma giyen Ferhat o sezon küme düşen kadronun bir parçasıydı. Bir sonraki sezon ise Bank Asya'da 39 maçta forma giyen Ferhat Manisaspor'un Süper Lige geri dönüşünde önemli bir katkı sağladı. Manisaspor'da iki sezonda yetmişin üzerinde maçta forma giyen Ferhat yaş olarak hem de futbol olarak olgunlaştığı bir dönemde Trabzonspor'a transfer oldu. Form olarak iyi olduğu bir dönemde Trabzonspor'a transfer olmasına rağmen Trabzonspor'da geçirdiği 3.5 sezon boyunca hiç ön plana çıkamadı Ferhat. Forma giydiği maçları baz alırsak Trabzonlu arkadaşlar daha fazla şansı hak ettiğini söylese de Şenol Güneş çok fazla tercih etmedi Ferhat'ı. Nitekim kariyerinin belkide en güzel zamanlarını Trabzon'da çok da verimli geçirmedi.

Transferi kendi açımızdan değerlendirecek olursak bizim adımıza mantıklı bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. Transferi mantıklı kılan durum solbekte yaşadığımız sıkıntı. Selçuk'un sezon başında sakatlanması ile sezona solbek olmayan Ferhat Çökmüş işe başlamış sonrasında ise Atila ile devam etmiştik. Atila oldukça potansiyelli ve benim umut bağladığım, güç geçtikçe daha iyi olacağına inandığım bir isim ama belli bir süreçten sonra performans olarak istikrar sağlayamadı. Elimizdeki tek orjinal solbek'in Atila olduğunu da düşündüğümüzde bu mevkiye takviye yapmamız oldukça mantıklı bir hamle gibi görünüyor. Transfer için olumsuz anlamda tek söylenebilecek şey Ferhat için Trabzonspor'a ödenen bonservis bedeli. Son 3.5 sezon ligde ortalama 10 maçta oynamamış, tercih edilen bir isim olmayan, ligin ilk yarısında sadece bir maçta sonradan oyuna dahil olmuş, kariyeri düşüşte olan bir futbolcu için Trabzonspor'a 600.000 Lira bonservis bedeli ödemek bana pek de mantıklı gelmedi. 

Önümüzdeki günlerde Danimarka'da oynayan Amerikalı milli futbolcu ile sözleşme imzalamamız bekleniyor. Bu transferin götürüsü de Agus'un takımdan ayrılacak olması olacak. Yine Arjantinli hücuma yönelik orta saha oyuncusu ile ilgili de görüşmeler devam ediyor. Yabancı transferlerinin ligin ikinci yarısının ilk maçına yetişmesi zor gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerde bu transferler de netlik kazanacak. 

Ferhat Öztorun transferi hem Orduspor'umuza hem de Ferhat'a hayırlı olsun. Umarız sahip olduğu potansiyeli yeniden ortaya çıkarır ve başarılı olur.

6 Ocak 2013

Orduspor 2012-2013 Sezonu İlk Yarı Değerlendirmesi

 
2012-2013 sezonunun ilk yarısı, 2011-2012 sezonunun ilk yarısı gibi geçti aslında. Bu sene de lige çok iyi başladık ama sonu yine istediğimiz gibi bitmedi. Diğer takımların maçlar geçtikçe form tutması, alınan başarılı sonuçlardan sonra takımda rehavet olması, yaratıcı oyuncu eksikliği vb.  bunun sebepleri olabilir. Ancak bu seneki hedef biraz daha yukarılara tırmanmaktı çünkü sezona Hector Cuper ile başlıyorduk ve Cuper’in istediği tüm transferler yapılmış, Cuper’in istemediği futbolcular ile yollar ayrılmıştı..

Kendi sahamızda oynadığımız Galatasaray maçına kadar her şey istediğimiz gibi gidiyordu. Puan anlamında yapılan olumlu başlangıçtan dolayı bazı maçlarda sahaya yansıttığımız olumsuz futbolu çok da fazla önemsemedik. Cuper'in sisteminin bir parçası olduğunu kabullendik ama işler tersine dönünce durum değişti... Galatasaray maçından sonra sadece Sivasspor maçında galibiyet alabildik ve ilk yarıyı 20 puanla bitirdik. Geçen seneye göre değerlendirdiğimizde ilk yarıyı 3 puan alarak kapattık ama son haftalarda oynadığımız maçların büyük çoğunluğunda oynanan kötü futbol bizleri hayal kırıklığına uğrattı ve karamsarlığa itti.

Oynadığımız taktiği ele alacak olursak Galatasaray ile birlikte 4-4-2 sisteminde oynayan birkaç takımdan biriyiz. Hücum organizasyonlarımızı kanatları kullanarak yapıyoruz. Orta sahanın ortasında oynayan oyuncular hücuma pek katılmıyor. Top rakip takımda iken de sistem 4-5-1 e dönüyor. Bu sistemi uygularken defansif olarak pek bir sıkıntı çekmiyoruz. Ama ofansif anlamda pek verim aldığımız söylenemez. Dikkat çekmek istediğim diğer bir konu ise duran toplardan kazandığımız gol sayısının bu sene daha az olması. Geçen sene Yalçın, Sedat ve Garcia ile rakip kalede gol bulabiliyorduk. Ancak bu sene defans oyuncularımızdan Roversio dışında kimse gol atamadı. Cuper’in bu kamp döneminde duran top organizasyonu sorununu çözmesini bekliyorum. Ama stoperlerimiz çoğu maçta üzerlerine düşen görevi yaptı. Zaten 17 maçta yediğimiz 19 gol de bunun göstergesi. Ligin en az gol yiyen 2. takımıyız. Tabi bunda Fornezzi’nin muhteşem kurtarışlarının da katkısı büyük. Beklerimiz ise bazı maçlarda ofansa destek vermedi. Atila bu işi iyi yapıyordu ama o da son dönemlerde formu düşen oyuncuların başında geliyordu. Ferhat ise Atila’nın tam tersi ofansa pek destek verdiğini görmedik. Garcia ise diğerlerine nazaran ofansa katkı manasında daha dengeli bir profil gösterdi.


Asıl sorunumuzun olduğunu düşündüğüm orta sahaya gelecek olursak; kanatlarımız çalışmadığında uygulayabileceğimiz 2. bir taktik yok. Bunun temel sebeplerinden birisi orta sahanın ortasında oynayan oyuncularımızın yaratıcı özelliğinin olmaması. Sezon başında Cuper sisteminde 10 numara yok demişti. 4-4-2 oynayan takımlar için bu cümleyi kurması gayet normal ama orta alanda oynayan futbolcularımız ofans anlamında fark yaratan isimler olmadığı için ilk yarının çou bölümünde geriden uzun toplar ve kanatlar haricinde hücum organizasyonu almayan bir takım imajı ortaya koyduk. Monje'nin ilk 6 hafta çok iyi olan form grafiği sakatlık ve malum olaydan sonra dibe vurunca ondan verim alamadık. Umbides de hatırladığımız birkaç maç haricinde bizim için hayal kırıklığıydı. Bu isimlerden verim alamayınca ve yetersiz kulübeden de katkı gelmeyince hücumda ne yaptığı belli olamayan topu ileri taşıyamayan bir takım hüviyetiyle ilk yarıyı bitirdik. Topu ayağında tutacak futboluya da sahip olmadığımız için maçların çoğunda rakiplerimize esir olduk. İkinci yarı aynı sistem ile devam edeceğimizi düşünürsek kanatlarda direk oynayabilecek en az iki isim ve orta alanın ortasında toplu oyunca fark yaratacak ve takımı ileriye taşıyacak bir futbolcuya ihtiyacımız var.

Forvet oyuncularımız’dan Stancu dışında dengesiz bir performans gösterdiler. Ama bunun en büyük sebeplerinden bir tanesinin orta sahamız olduğunu düşünüyorum.Gerek kanatlarımızın çalışmaması gerek orta sahadan yardıma gelmeyen oyunculardan dolayı bu problemin ortaya çıkmasına sebep oldu.Dolaysıyla forvet oyuncularımız skora yeteri kadar katkı sağlayamadılar.

Oyuncuları Tek Tek değerlendirecek olursak; 

Fornezzi: İlk yarının tartışmasız yıldızıydı. Geride olduğumuz maçlarda yaptığı kurtarışlarla oyunda kalmamızı, önde olduğumuz maçlarda yaptığı kurtarışlarla rakip takımın oyuna ortak olmasını engelledi. Geçtiğimiz sezondan sonra bu sezon da performansıyla, mütevaziliğiyle, profesyonelliğiyle gönlümüzdeki yerini perçinledi.

Fevzi: Kupa maçları dışında oynamadı ama sadece karakteri bile takımda kalması için bir neden. Oynadığı maçlarda da üzerine düşeni yaptı. Yedek kulübesindeki heyecanlı halleri, yüzünün sürekli gülmesi bile takım için ayrı bir motivasyon.

Garcia: Geçtiğimiz sezondan daha iyi olduğunu söyleyemeyiz. Her ne kadar geçtiğimiz sezonki performanının uzağında olsa da Garcia bizim için önemli. Etliye sütlüye dokunmaz bir görüntü verdi ama ikinci yarı daha iyi olacağını umuyorum.

İbrahim Kaş: Beklediğimizden daha iyi bir performans gösterdi. Ama gereksiz olarak yaptığı müdahaleler de oldu. İhtiyacımıza yanıt verecek yine ama sadece İbrahim'e bel bağlarsak sıkıntı çekeriz.

Agus: Üzerine düşeni yaptı Agus ama çok da anlayamadık iyi mi kötü mü. Birebirlerde geri kaçan, gölge markaj yapan bir stoper. Topunu oyuna sokma konusunda kötü olduğunu söyleyemeyiz ama kademe açısından sıkıntılı olduğu zamanlar oldu. Fakat herşeye rağmen takımda kalması gereken bir futbolcu. Cuper mi onu göndermek istiyor o mu gitmek istiyor ama takımdan ayrılması söz konusu olan ilk futbolculardan biri. Bu ayrılık gerçekleşirse çok da mantıklı bir durum olmayacak gibi...

Roversio: Cuper'in tercihini genellikle Agus'dan yana kullanmasından dolayı çok fazla şans bulamadı. Tam şans bulmuş ve kendini göstermişken sakatlanması onun adına ve bizim adımıza iyi olmadı.

Ferhat: Ferhat'tan beklentilerimiz ney bilmiyorum ama Süper Ligde üst sıraları hedefleyen bir takımın futbolcusu olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Atila: O da iyi başlayıp sonunu getiremeyenlerden. Atila henüz 92 doğumlu ve inkar edilemeyecek bir potansiyele sahip. Ligimizde biraz eli ayağı düzgün stoperlerin milyon dolarlar ettiği bir ortamda bazı maçlarındaki dengesiz performansından dolayı Atila'ya tü kaka muamelesi yaparsak kaybeden biz oluruz. Hücuma katkı anlamında özel bir bek oyuncusu. Defansif anlamda eksikleri var ama o eksikleri asgariye indirmek hem kendisinin hem Cuper'in elinde. Atila'dan faydalanmak yerine son 3 sezon 15 maç anca yapmış Ferhat Öztorun'u transfer edersek hata yaparız (!)

Abdulkadir: 1.5 sezondur Orduspor'da. Yeterince şans bulduğunu düşünüyorum. Bir maç dahi ışık göremediğimize göre ısrar etmek anlamsız. Gereksiz kadro şişkinliği yaratan futbolcularımızdan biri.


Ali Çamdalı: Gerek defansta gerek orta sahada ne görev verildiyse onu yaptı. İlk yarının iyilerindendi ama orta alanda oynadığı zamanlarda oyunun hücum yönünü daha etkin oynayabilmeli. Çok fazla o toplara girmiyor ama biraz daha bu hücum yönünü geliştirmeli.

Şamil Cinaz: Cuper'in sevdiği tarzda bir futbolcu ama bizim oyun sistemimize ne kadar uygun orası muamma. Geçtiğimiz sezon Şamil'in yerinde Gosso oynuyordu. Gosso da Şamil gibi hücum özellikleri çok fazla iyi olmayan bir isimdi ama fiziksel olarak o bölgeyi doldurabiliyordu ve rakip orta sahaya kendi üstünlüğünü kabul ettiriyordu. Fakat Şamil'in bu özelliğe sahip olduğunu söyleyemeyiz. Hücum anlamında çok iyi oynadığı bir Antalyaspor maçı var Şamil'in. O maç iyi bir performans ortaya koyan Şamil'in diğer 17 maç neden vasatın altında kaldığı da ayrı bir soru işareti.

Nizamettin: Elimizdeki hücuma dönük tek orta saha oyuncumuz. Sahaya ağırlığını koyduğu zaman takıma kazandırdıkları belli ama sahaya ağırlığını genellikle koyamadı. Bir maç iyiyken üç maç kötü oynayarak belli bir istikrar sağlayamadı. Kısacası beklentilerimizin altında kaldı.

Umbides: Sezon başlamadan önce beklentilerimizin en fazla olduğu futbolculardan biriydi ama o da beklentileri karşılayamayanlardan. Duran topları etkili kullanıyor, yaptığı ortalar tehlike yaratıyor ama özellikleri bu söylediklerimden fazla değil.

Monje: Sezona iyi başladı ama gerek yaşadığı sakatlıklar gerek malum olaydan sonra kendisini toparlayamadı. 

Yiğit:  Kamp döneminde takımda değildi. Sonradan geldi ama en fazla iki yada üç haftada kendisine gelmesi gerekirdi. Monje ve Umbides'in aksadığı dönemlerde ve Türkiye Kupasında yeterince şans buldu ama takıma katkısı ilk yarı itibariyle sıfırdı.

Müslüm: Yeteneksiz demek yanlış olur ama o yetenekleri ne kadar kullanabiliyor soru işareti. O da eline geçen fırsatları değerlendiremedi.

Hasan Kabze: İlk maçlarda kötüydü sonra toparladı ama tekrar performans düşüklüğü yaşadı. Performans düşüklüğünün sebebi olarak orta alandan hücuma katkının yeterince iyi olmadığını da söyleyebiliriz.

Barral: Sezona iyi başladı ama  o da sürekliliği sağlayamadı. Bir türlü istediği havaya giremedi. Bunda Cuper'in de hatasının olduğunu düşünüyorum. Barral'ın sonradan oyuna girdiği maçlarda gösterdiği üstün performanslardan sonra bile yedek kalmasının dolayı biraz şevkinin kırıldığını düşünüyorum. Sonrasında yaşadığı sakatlık da bu durumun tuzu biberi oldu.

Stancu: Fornezzi ve Ali Çamdalı ile birlikte en iyi 3 oyuncumuzdan birisiydi. Geçtğimiz sezonki gibi gollerine devam etti ama goller haricinde her bakımdan kendini geliştirdiğini söyleyebiliriz. Orta alandan yeterli desteği alamamasına rağmen öndeki oyunuyla çoğu zaman takımı rahatlatan isim oldu.
Murat Torun:  Murat Torun’u pek izleme şansımız olmadı ama Hüsamettin’e yapılan linç kampanyasının Murat’a yapılmasına izin vermememiz gerekiyor!

Malum devre arasındayız ve her takımda olduğu gibi bizde de gelenler-gidenler olacak.Eksikleri tekrar tekrar dile getirmenin anlamı yok. Sezon başında dile getirdiğimiz eksiklerimizi tamamlayalım yeter.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...