Maçtan önceki psikoloji ile maçtan sonraki psikoloji her zaman birbirini tutmuyor. Maç öncesi bir puan bizi mutlu eder, en azından yaptığımız kötü seriyi kırarız diye düşünürken maçtan sonra kaybedilen iki puana üzüldük. Cuper her ne kadar dün yeni gelmiş olsa da teknik taktik olarak sahaya çok fazla etki etmedi belki ama kulübede bulunmasının bile psikolojik olarak futbolcularımızı etkilediği deyim yerindeyse kamçıladığı ap açık ortadaydı. İlk yarının sonlarına doğru dünyadan vazgeçmiş, bitkin ve harap futbolcu topluluğunun yerine dün akşam gayet hırslı, ne istediğini bilen, mücadele eden bir takım vardı. Bizim de görmek istediğimiz zaten bu.
Maç boyunca maçın hakimi Fenerbahçe gibi göründü. Daha çok pas yapan, topa daha fazla sahip olan taraf onlardı ama kalemizde gördüğümüz bariz bir pozisyon olmadı. Gol haricinde, ceza yayının üzerinden Fornezzi'nin çıkardığı bir kaç top ve Serdar Kesimal'ın duran toptan vurduğu kafa dışında kalemizde aman aman pozisyon vermedik. Fenerbahçe oynuyor gibi göründü aslında ama kontrol bizim elimizdeydi. Onların oynamasına izin verdik deyim yerindeyse. Fenerbahçe'nin topa hakim olma yüzdesinin yüksek olması aldatabilir ama Fenerbahçe'nin yüksek oranlı paslaşmalarının çoğunun ölü noktada olduğunu söylemekte fayda var. Bizim de gol ve Stancu'nun son dakikalarda kaçırdığı pozisyon dışında çok fazla pozisyonumuz yoktu. Son topları biraz daha dikkatli kullanabilseydik dün akşamki maçın skoru çok daha farklı olurdu. İlk yarı boyunca üçüncü bölgede yaşadığımız sorun devam ediyor ama zamanla üstesinden geleceğimizi düşünüyorum.
Genel olarak bakıldığı zaman Cuper'in eksikleri gidermesiyle beraber çok daha iyi bir takım olacağımız kesin. Fakat bazı mevkilerde dün akşam çok aksadık. Herkes Stancu'ya kaçırdığı gol ve veremediği paslar için kızgın ama Culio'nun dün akşamki halini atlamamak lazım. Soldan getirip Stancu'ya alda at dediği pozisyon dışında topu ayağında aşırı tutup gereksiz yere çok top kaybı yaptı yine. İkinci bölgeden üçünce bölgeye geçişte bütün planlarımız onun üzerine ama Culio'nun bu görevi tam anlamıyla yerine getirdiği söylenemez. Umarım Cuper'in gelişiyle kendine çeki düzen verir. Ondan beklentilerimiz çok daha fazlası. Dün akşam en göze batan eksikliğimiz ise sol tarafımızdı. Dün akşamki görüntüye bakarak konuşmak gerekirse ne Selçuk nede Murat Kalkan bu takımda forma giyebilecek düzeyde değil. İkisinden de çok iyi bir alternatif, yedek olabilir ama asla direk oynayacak isimler olduklarını düşünmüyorum. Selçuk son 7-8 dakika Dia ile birebir kalmamak için neredeyse Garcia ve Yalçın'ın arasına girecekti. Bir bek oyuncusunun bir futbolcu karşısında bu kadar çaresiz duruma düşmesi kabul edilemez. Trabzonspor ile yapılan hazırlık maçında Volkan Şen tarafından aynı muameleye maruz kalınca formayı Emre'ye kaptırmıştı. Selçuk bu düzeyde forma giymeye devam ederse, kendine çeki düzen vermezse sol tarafımız her maç yol geçen hanı olmaya mahkum. Murat Kalkan'a gelince, çok düz bir oyuncu. Hızlı ve teknik değil. Kimse sıfıra inip ondan orta açmasını beklemesin. Defansif yönleri ağırlıklı olan bir futbolcu olmasına rağmen Ribeiro'nun yaptığını yapıp Selçuk'a yardımcı olmaya bile tenezzül etmedi. Süper Ligde ortalama 25-30 maç oynayan bir profili olduğunu düşündüğümde açıkcası bende bir hayal kırıklığı yaşatıyor Murat. Antrenmanlarda çok iyi olduğu söylenen Eren sanırım 2. yarı bol bol süre alacak gidişata bakılırsa.
Maçtan sonra dillendirilen hakemin takdir haklarını Orduspor'dan yana kullandığına dair iddiaya ise ilk duyduğumda çok güldüm. Emre'nin yaptığı hareket sonrası hem Emre'ye hemde Culio'ya sarı kart verilmesini kimse açıklayamaz. Baroni Gosso'ya yaptığı hareket sonrası sarı kart bile görmedi. Sanırım Gosso'nun ayağının kırılması gerekiyordu. Ayrıca Yalçın'a ilk fırsatta çıkan kartın açıklamasını yapmaya gerek yok. Bu tarz şeylerde Anadolu Kulüplerine yapılan muamele her zaman dile getiriliyor zaten. Hakemin iki taraf adına da hataları oldu ama Aykut Kocaman'ın, Emre'nin, Volkan'ın dillendirdiği ve abarttığı kadar bir durum söz konusu değil. Yapılan açıklamaları Fenerbahçe'nin içinde bulunduğu psikolojik duruma ve siz hepiniz biz tek anlayışına bağlıyorum.
Bir paragrafda Cuper'e ayıracak olursam ''İlk elin günahı olmaz'' misali bir değerlendirme yapalım. Takımı sadece kasetlerden ve yardımcılarından aldığı bilgiler ile tanıdığını varsayarsak dün akşamki kenar yönetimi hakkında çok fazla eleştiri yapmaya lüzum yok. 90 dakika boyunca oturmaması, pozisyonlara verdiği tepkiler, samimiyeti, golden sonra ve kaçan gollerden sonraki yüz ifadeleri bile olayı benimsediğinin bir göstergesi. Kendi sistemini takıma oturtması zaman alacaktır ama o zaman sürecinde puan kaybının asgari seviyede olmadı bizim için çok önemli. Dün akşam oyuna etkisi konusunda eleştiri yapılabilir. Murat'ı oyundan çok geç olması, diğer değişiklik haklarını kullanmaması vs ama ilk elin günahı olmaz diyelim. Zamanla takıma etkisi hakkında daha net fikirler edineceğiz.
Sonuç olarak ilk yarının son 7 haftasını kaybetmiş olduğumuzu unutmayalım. Zorlu bir rakibe karşı iyi sayılabilecek bir futbol, iyi mücadele ortaya koyup 1 puan aldık. Zamanla daha iyi olacağımızı düşünüyorum. Umarız Cuper ve takımın kaynaşma süresi uzun sürmez ve her iki taraf birbirini net bir şekilde anlar.
2 yabancı geleceğinden bahsediliyor. Biri stoper biri Gosso'nu yerine. Gosso'nun yerine gelen orta sahada forma giydi diyelim. Defansa alınan oynatılmak için kim kesilecek ?
YanıtlaSilBruno'nun takımda forma giymesini bekliyoruz ama yine kontenjan bela olacak başımıza. Bence Gosso'nun yerine onun yokluğunu aratmayacak bir ön libero alıp, diğer yabancı olayını es geçmek lazım. Ona ayrılacak bütçe ile yerli pazarı araştırılıp ilk 11'de forma giyebilecek bir stoper, sol kanat almalıyız. İkisi de direk oynayabilecek düzeyde futbolcular olmalı.
Yerli rotasyonumuzda hala büyük sıkıntı var. Eren'e yada Ömer Kulga'ya güvenemeyz çok fazla
Aykut Kocaman maçtan sonra birde ağlasaymış daha güzel olurmuş aslında. Daha inandırıcı olurdu, ah canım hakkını mı yediler senin falan diye üzülürdük. Böyle olmamış ama :(
YanıtlaSil