Son yılların en sıkıntılı döneminden geçiyoruz. Genç nesil, ilk defa mor - beyaz renkleri düşme korkusu içerisinde görüyor ciddi ciddi. Ve bu duruma alışkın olmayan bizler, nasıl davranılması gerektiği konusunda sıkıntı çekiyoruz. Oysa ligin bitimine 7 hafta varken ahlar vahlar içerisinde kendimizi kümeye düşürüyoruz. Evet, bende dahil buna. Son zamanlarda oynadığımız maçların hemen ardından derin bir umutsuzluk kaplıyor içimi. Geçiyor sonra, başlıyoruz hesap kitap yapmaya. Biz kötüyüz ama rakiplerimiz de iyi değil. Elazığspor bugün 4 yedi Kayseri'de. Unutmamak gerekir, biz kaybedeceğiz ama onlarda kaybedecek.
Şimdi konumuz Fenerbahçe maçı. Önümüzde ki fikstüre baktığımızda, daha rahat olan geçmiş maçlarımızda istenilen puanları çıkartamayınca ligin en büyük düşme adayları arasında gösterilmeye başlandık. Gösterilmeye başlanmakla beraber, fazlasıyla düşmemizi isteyen bir kitle ortaya çıktı. Kendi içimizde de var bunlardan. Düşmemizi isteyenleride geçiyorum, bizzat düşmemiz için lobi yapanlar ve ya bunun üzerinde çaba harcayanlarıda görmüyoruz değiliz. Bir Anadolu takımı olarak, düşmemiz için çaba gösterenlerin gözünde çok sesimiz çıktı, çok göze battık. Oysa biz Anadolu idik. Susmalıydık. Ama Karadeniz insanı hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmedi ki. Bizde eğmemiştik, eğmeliydik. Süper Lig denilen yerin ne kadar çöplük olduğunu gördük ve bu çöplüğün içerisinde kirli insanların, kirlü oyunların içerisinde kaldık. Zira Süper Lig, bunu gerektiriyordu. Belli hedefler uğruna ise, bu ligde kalman gerekiyor. Yoksa ben 1. Lig'de ki maçlardan daha çok zevk alıyordum. En azından orada futbol yoktu ama samimiyet vardı.
İki Lazio maçı arasında Ordu'ya gelecek Fenerbahçe, içine girdiğimiz zorlu fikstürde bir şans bizim için. Hafta içerisinde yoğun bir gündem içerisinde hazırlandık bu maça. Özellikle Cuper gitti, kaldı üzerine birsürü senaryo yazılıp çizildi. Sonuçta ise Fenerbahçe maçına Cuper ile çıkılacak. Bu yaşanan süreç, Cuper'in takıma yeni bir teknik direktör gibi bakmasını sağlayacaktır. Şu saatten sonra takımın başına kim gelirse gelsin, Cuper'in yaptığının fazlasını yapamayacaktır. Zaten ortada takımın başına getirecek teknik direktör bile yok. Bulamadık. Ya Cuper'le düşecek yada Cuper'le kalacağız. Sevindirici olan tek durum düşsekte kalsakta artık bu takımda Yiğit Gökoğlan'ı görmeyeceğiz. Ordu'ya gelmiş geçmiş en verimsiz futbolcular listesinde başı çekecek kapasitede mükemmel bir sezon geçirdi Ordu'da. Parasını aldı, bırak katkıyı zararı olduğu maçlar daha çok olmasına rağmen. Futbolculuk güzel meslek değil mi? Hiç bir iş yapmadan eski parayla milyarları at cebe. Yiğit Gökoğlan'ı unutmayacağız.
Şanssızlıkta var. Son haftalarda aldığımız sonuçlar için direk Cuper'i suçlamak haksızlık olur. Elazığspor ve Sivasspor deplasmanlarında oynadığımız oyunda hepimiz hem fikiriz. Direk rakibimiz olan 2 takıma karşı aldığımız mağlubiyetleri kesinlikle haketmemiştik. Ki hala Sivasspor maçının şokundayım, düşmemeye oynayan bir takım nasıl bir anda bu kadar rahat maç vereblir, anlamıyorum. İyi gün taraftarı olmadık hiçbir zaman, bu ligin son 90 dakikasına kadar, onlar inancını yitirsede biz yitirmeyeceğiz. O son 90 dakikaya kadar hep hesap kitap içerisinde olacağız. Dün akşam Galatasaray'ın 10 kişiyken maçı kazanması, Fenerbahçe'ye gözdağıydı. Ellerinde ki kadro yapısı şu saatten sonra şampiyonluğu kolay kolay verecek bir yapıda değil. Fenerbahçe'nin bundan sonraki asli hedefi Avrupa olabilir. Bu mantıkla bu maçta puan kaybı ihtimalini de fazlasıyla göze alabilirler. Böyle bir Fenerbahçe'yi, Gaziantepspor'a Elazığspor'a Karabükspor'a vs. tercih ederim. İplerin bizim elimizde olacağını düşünüyorum. 2 sene önce Ordu'da ki Rizespor maçının havasını oluşturabildiğimiz taktirde bu maçta hanemize 3 puanı yazdırabileceğimize inancım var. Ben inanıyorum, tribnülerde inanıyoruz. Sevgili futbolcu ve teknik heyette ki dostlarım, abilerim. Şu ise sizlerde İNANIN.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Yorumlarınız bizim için önemli...