Puana daha çok ihtiyacı olan taraf kazandı.
Takım içinde ciddi ciddi play off planları yapıldığı bir dönemde derin bir hayal kırıklığı oldu bu maç bizler için. Maç öncesi neler yazmışız, maç sonu neler oldu.
Son 2 deplasman maçına nazaran daha derli toplu, pozisyonlara giren taraf olmamıza rağmen bu sefer skor bizim için içaçıcı değildi.
Orduspor'umuzun maçı yaklaştıkça heyecanımız artarda hani, gurbetteysen ve sevdalısı olduğun takım senin şehrine geliyorsa bu heyecan daha başka olabiliyor. İnsanlar ne yollar katediyor sadece bir 90 için. Şu hava şartlarında, karlı buzlu yollarda istim üzerinde. Tek inandığı, o renklerin nerede olursa olsun yalnız olmadığını hissetirmek. Ordu'dan gelenlerde vardı, çevre illerden de gelenler. Grupların organizasyon olamayacak haberinden sonra fazla kimse gelmez diyordum ama beklediğimden fazla bir sayıya ulaştık tribünde. Belki şehrimiz küçük ama gittiğimiz her şehirde, taraftarlar Ordu'dan organize olmasa bile belli bir sayıya ulaşabiliyor. Gurbetteki vatandaşlarımızı toplasak Ordu nüfusunun 2 katı yapar sanırım.
Blog yazarlarından Hüseyin Öztürk'ü de tanıma fırsatı buldum maç sayesinde. Furtbol sadece futbol değil işte. Yeni insanlar, yeni dostluklar... Ama ev sahibi şehrin, misafirimize hoşgeldini pek hoş olmadı, içinde kaldığı tatsız bir durum nedeniyle..
Bizi bu maçta umutlandıran şey, takımın maç öncesi olan inanmışlığıydı. İyiyken herşeyin iyi olduğunun farkındalardı zaten. Bu arada yönetim olarak, sosyal medyanın üzerine çok düştüklerini farketmek zor olmadı aralarda yapılan konuşmalarda. Ki şu 1 haftada twitter olsun, facebook olsun çok aktif durumda kulüp. Güzel bir uygulama, çünkü kabullenmek kimilerine göre zor olsada sosyal medya çok önemli bir hale geldi. Maç öncesi takımın soyunma odasını ne zamana kadar görebilmiştik taraftar olarak? Yada esame listesi deyip duruyoruz ama o esame listesinin nasıl birşey olduğüunu bilmeyen kesmin azımsanmayacak derecede fazla olduğunu söyleyebiliriz belkide.
Gaziantep güneşli bir güne uyanmıştı maç öncesi. Oysa takımın geldiği sabah kar yağmıştı şehire. Şehir merkezinde yerde tutan kar hemen erisede, Gaziantepspor tesisleri beyazla kaplıydı. Son antreman bu şartlarda yapılmıştı. Güneşin vurduğu yerler insanın içini ısıtırken, gölgeler jilet gibi kesiyordu insanın vücudunu.
Fornezzi uzun süre sonra kaledeydi. Süpriz sayılmayacak bir kadro ile sahadaydık. Gaziantep cephesinde bir Muhammet süprizi vardı, sakattı ama maça 11'de başladı. Golde attı maalesef. Tutuk başladık maça. Gaziantespor çok bilenmişti maça, belli. Taraftar olarakta oyun olarakta. Çünkü ben Gaziantepspor tribünlerinin İstanbul takımlarının gelmesi dışında bu kadar dolduğunu hatırlamıyorum. Oynadıkları Avrupa Ligi maçları da boş tribünlere oynanmıştı. Gaziantep'te bütünlüğü sağlamak için ya şampiyonluğa oynayacaksın yada ligde kalmaya. Ortası kesmiyor belki de.
Maçın başında bir topları direkten döndü, sonrada ceza sahası dışından Bekir Ozan güzel bir şutla kaleyi yokladı ama dışarı gitti. Ligdeki durumları ve ev sahibi olmanın avantajını kullanmaya çalıştılar. Bizde gereksiz bir gerginlik vardı ki 8. dakikada 2. sarı kart çıkmıştı takımımız oyuncularına.
Biz rakibin gol atmak için üzerimize geleceğini bildiğimiz için, onların bu çabalarına cevap vermiyor üzerimize çekmeye çalışıyorduk. Çünkü deplasmanlarda kontra takımıyız biz ve bu maçı kazanmak için yapılması mantıklı bir hareket olduğunu düşünüyorum. Sonuçta öncelikli hedefi "gol" olan biz değiliz, onlar. Gel zaman git zaman, ileride çoğaldığımız anların birinde bir penaltı buluyoruz. Şimdi işler daha çok yolunda.
Hayır, yolunda değil.
Dışarı çıkan adama penaltı yapan İvan'ın bu hareketi ne kadar saçmaysa, hele ki o hareketi Yalçın'a yapması daha daha saçmaysa, Culio'nun o penaltıyı atamaması da bir o kadar saçma. Bu takımın penaltıcısı Stancu diye biliyorum ama Culio'ya kullandırmayı tercih ettiler, daha Samsun maçında kaçırdığı penaltı hafızalarımızda tazeyken.
Neyse olan olduktan sonra konuşması kolay bizler için.
Aslında yukarda rakibi üzerimize çekip kontra yakalama işini beceremedik bugün. Özellikle ilk yarıda kusursuz bir oyun olrtaya koydu Gaziantepspor. Açamadık kilitlerini. İlk yarının sonlarına doğruda golü yedik. İvan'ın yaptığı penaltı kadar saçmaydı Selçuk'un o bölgede yaptığı faul. Sonrası orta-kafa-gol. Gaziantepspor 1:0 Orduspor...
Golden sonra demeyelimde penaltı kaçtıktan sonra maç adına bir umutsuzluğa kapıldım. Hasan Kabze'de üzerine sakatlanınca, takımın üzerinde bir ağırlık olduğu çok belli oluyordu. Aynı o seri mağlubiyetler döneminde ki gibi. Bırak 90 dakikayı 900 dakika olsa gol atamayacak gibiydik. Pozisyona giriyoruz ama ikinci yarıda, futbolcuların üzerinde bir ölü toprağı var. Kalecilerini biraz zorlasak belkide golü bulacağız ama sorun burda işte. Ya ıskalıyoruz, ya defansa takılıyoruz, yada dışarı atıyoruz topu. Stancu'nun kaçırdığı gole hala inanmak istemiyorum. 9 gol attın ama hiç bir zaman atman gerektiği zaman ki golleri atamadın. Kabze'nin sakatlığıyla bir alakası var mıydı bugün kaçan pozisyonların ?
Umarım Hasan Kabzenin durumu ciddi değildir.
Deplasmanda penaltı kaçırıyor, zaten zar zor bulduğun fırsatlarıda değerlendiremiyorsan puan kaybetmeyi haketmişsindir. Kazanmak adına hiçbirşey yapmadık. Belki 1 puanı çıkartabilirdik ama oda olmadı. Gaziantepspor 50. dakikadan itibaren oyunu o kadar yavaşlattı ki, yavaşlatmasın demiyoruz ama bu maça verilecek uzatma 3 dakika değildi. Bunda değilim ben zaten, dedim ya 900 dakikada olsa bugün gol atabilecek bir takım yoktu sanki sahada.
Bu sezon gittiğim 2 deplasmanda da 1:0 mağlubiyetle ayrıldı takım. Artık maça gitme diyorlar, dayanamayız tabi.
Kişisel olarak bu sezonun son maç yazısı oldu benim için Gaziantepspor maçı. Yaklaşık 2 ay karalayamayacağım buralara birşeyler. İbrahim'in üzerine binecek en çok yük ama kalkar altından o.
Maç fotoğraflarını attım facebook sayfasına. İlgilisine;
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.342057012505467.92879.161200983924405&type=1
Takım içinde ciddi ciddi play off planları yapıldığı bir dönemde derin bir hayal kırıklığı oldu bu maç bizler için. Maç öncesi neler yazmışız, maç sonu neler oldu.
Son 2 deplasman maçına nazaran daha derli toplu, pozisyonlara giren taraf olmamıza rağmen bu sefer skor bizim için içaçıcı değildi.
Orduspor'umuzun maçı yaklaştıkça heyecanımız artarda hani, gurbetteysen ve sevdalısı olduğun takım senin şehrine geliyorsa bu heyecan daha başka olabiliyor. İnsanlar ne yollar katediyor sadece bir 90 için. Şu hava şartlarında, karlı buzlu yollarda istim üzerinde. Tek inandığı, o renklerin nerede olursa olsun yalnız olmadığını hissetirmek. Ordu'dan gelenlerde vardı, çevre illerden de gelenler. Grupların organizasyon olamayacak haberinden sonra fazla kimse gelmez diyordum ama beklediğimden fazla bir sayıya ulaştık tribünde. Belki şehrimiz küçük ama gittiğimiz her şehirde, taraftarlar Ordu'dan organize olmasa bile belli bir sayıya ulaşabiliyor. Gurbetteki vatandaşlarımızı toplasak Ordu nüfusunun 2 katı yapar sanırım.
Blog yazarlarından Hüseyin Öztürk'ü de tanıma fırsatı buldum maç sayesinde. Furtbol sadece futbol değil işte. Yeni insanlar, yeni dostluklar... Ama ev sahibi şehrin, misafirimize hoşgeldini pek hoş olmadı, içinde kaldığı tatsız bir durum nedeniyle..
Bizi bu maçta umutlandıran şey, takımın maç öncesi olan inanmışlığıydı. İyiyken herşeyin iyi olduğunun farkındalardı zaten. Bu arada yönetim olarak, sosyal medyanın üzerine çok düştüklerini farketmek zor olmadı aralarda yapılan konuşmalarda. Ki şu 1 haftada twitter olsun, facebook olsun çok aktif durumda kulüp. Güzel bir uygulama, çünkü kabullenmek kimilerine göre zor olsada sosyal medya çok önemli bir hale geldi. Maç öncesi takımın soyunma odasını ne zamana kadar görebilmiştik taraftar olarak? Yada esame listesi deyip duruyoruz ama o esame listesinin nasıl birşey olduğüunu bilmeyen kesmin azımsanmayacak derecede fazla olduğunu söyleyebiliriz belkide.
Gaziantep güneşli bir güne uyanmıştı maç öncesi. Oysa takımın geldiği sabah kar yağmıştı şehire. Şehir merkezinde yerde tutan kar hemen erisede, Gaziantepspor tesisleri beyazla kaplıydı. Son antreman bu şartlarda yapılmıştı. Güneşin vurduğu yerler insanın içini ısıtırken, gölgeler jilet gibi kesiyordu insanın vücudunu.
Fornezzi uzun süre sonra kaledeydi. Süpriz sayılmayacak bir kadro ile sahadaydık. Gaziantep cephesinde bir Muhammet süprizi vardı, sakattı ama maça 11'de başladı. Golde attı maalesef. Tutuk başladık maça. Gaziantespor çok bilenmişti maça, belli. Taraftar olarakta oyun olarakta. Çünkü ben Gaziantepspor tribünlerinin İstanbul takımlarının gelmesi dışında bu kadar dolduğunu hatırlamıyorum. Oynadıkları Avrupa Ligi maçları da boş tribünlere oynanmıştı. Gaziantep'te bütünlüğü sağlamak için ya şampiyonluğa oynayacaksın yada ligde kalmaya. Ortası kesmiyor belki de.
Maçın başında bir topları direkten döndü, sonrada ceza sahası dışından Bekir Ozan güzel bir şutla kaleyi yokladı ama dışarı gitti. Ligdeki durumları ve ev sahibi olmanın avantajını kullanmaya çalıştılar. Bizde gereksiz bir gerginlik vardı ki 8. dakikada 2. sarı kart çıkmıştı takımımız oyuncularına.
Biz rakibin gol atmak için üzerimize geleceğini bildiğimiz için, onların bu çabalarına cevap vermiyor üzerimize çekmeye çalışıyorduk. Çünkü deplasmanlarda kontra takımıyız biz ve bu maçı kazanmak için yapılması mantıklı bir hareket olduğunu düşünüyorum. Sonuçta öncelikli hedefi "gol" olan biz değiliz, onlar. Gel zaman git zaman, ileride çoğaldığımız anların birinde bir penaltı buluyoruz. Şimdi işler daha çok yolunda.
Hayır, yolunda değil.
Dışarı çıkan adama penaltı yapan İvan'ın bu hareketi ne kadar saçmaysa, hele ki o hareketi Yalçın'a yapması daha daha saçmaysa, Culio'nun o penaltıyı atamaması da bir o kadar saçma. Bu takımın penaltıcısı Stancu diye biliyorum ama Culio'ya kullandırmayı tercih ettiler, daha Samsun maçında kaçırdığı penaltı hafızalarımızda tazeyken.
Neyse olan olduktan sonra konuşması kolay bizler için.
Aslında yukarda rakibi üzerimize çekip kontra yakalama işini beceremedik bugün. Özellikle ilk yarıda kusursuz bir oyun olrtaya koydu Gaziantepspor. Açamadık kilitlerini. İlk yarının sonlarına doğruda golü yedik. İvan'ın yaptığı penaltı kadar saçmaydı Selçuk'un o bölgede yaptığı faul. Sonrası orta-kafa-gol. Gaziantepspor 1:0 Orduspor...
Golden sonra demeyelimde penaltı kaçtıktan sonra maç adına bir umutsuzluğa kapıldım. Hasan Kabze'de üzerine sakatlanınca, takımın üzerinde bir ağırlık olduğu çok belli oluyordu. Aynı o seri mağlubiyetler döneminde ki gibi. Bırak 90 dakikayı 900 dakika olsa gol atamayacak gibiydik. Pozisyona giriyoruz ama ikinci yarıda, futbolcuların üzerinde bir ölü toprağı var. Kalecilerini biraz zorlasak belkide golü bulacağız ama sorun burda işte. Ya ıskalıyoruz, ya defansa takılıyoruz, yada dışarı atıyoruz topu. Stancu'nun kaçırdığı gole hala inanmak istemiyorum. 9 gol attın ama hiç bir zaman atman gerektiği zaman ki golleri atamadın. Kabze'nin sakatlığıyla bir alakası var mıydı bugün kaçan pozisyonların ?
Umarım Hasan Kabzenin durumu ciddi değildir.
Deplasmanda penaltı kaçırıyor, zaten zar zor bulduğun fırsatlarıda değerlendiremiyorsan puan kaybetmeyi haketmişsindir. Kazanmak adına hiçbirşey yapmadık. Belki 1 puanı çıkartabilirdik ama oda olmadı. Gaziantepspor 50. dakikadan itibaren oyunu o kadar yavaşlattı ki, yavaşlatmasın demiyoruz ama bu maça verilecek uzatma 3 dakika değildi. Bunda değilim ben zaten, dedim ya 900 dakikada olsa bugün gol atabilecek bir takım yoktu sanki sahada.
Bu sezon gittiğim 2 deplasmanda da 1:0 mağlubiyetle ayrıldı takım. Artık maça gitme diyorlar, dayanamayız tabi.
Kişisel olarak bu sezonun son maç yazısı oldu benim için Gaziantepspor maçı. Yaklaşık 2 ay karalayamayacağım buralara birşeyler. İbrahim'in üzerine binecek en çok yük ama kalkar altından o.
Maç fotoğraflarını attım facebook sayfasına. İlgilisine;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Yorumlarınız bizim için önemli...