26 Haziran 2011

Çernobil, Kazım, Güven...

Doğumdan kana bulasan saatli bi bomba Çernobil.. Bi zaman patlayan.. Kaç kanda vardı bilinmeyen.. Kaç kanda olacak bilinmeyen.. Çoğu kader der ölümlere.. Karadenizimin kaderi,, hep aynı kader.. 6 sene önce bugün Kazım Abimize uğrayan kader(!), dün Güven Abimize de uğradı.. Acımız da büyük, öfkemizde.. Boşuna Karadeniz isyanda değildir..

Tarih 26 Nisan 1986..Çernobil nükleer santralinde meydana gelen patlama sonucu atmosfere bol miktarda radyasyon salınır.. Çayımıza, suyumuza, toprağımıza, fındığımıza karışır.. Yabancı olduğumuz nükleer felakete karşı çaresizizdir.. Daha da acısı, tarafından korunmayı beklediğimiz devlet de çaresizdir.. Dönemin sanayi bakanı Cahit Aral, ekranların karşısına geçer ve “bakın ben içiyorum, siz de için.” diyerek çay içer.. İçtiği çayın hasadı Çerbobil’den önce yapılmıştır..

Bakan, geçtiğimiz günlerde verdiği bir demeçte o anları şöyle anlatır..

“Para çıkarıp çay aldırdım. Masanın üzerine torba torba koyduk, aleti getirdim hiçbirinde alarm vermedi. Bir televizyon getirttim. Açtırdım televizyonu ve ona doğru yürümeye başladım. Cihaz ötmeye başladı. Televizyonun yaydığı radyasyon daha fazlaydı.”

Demecinin devamında Türkiye’ye 3 değil 10 tane nükleer santral kurulması gerektiğini belirtir ve son noktayı da kendisine yakışacak bir biçimde koyar. “Karşı olan kutupta yaşasın.

25 sene öncenin bakanından, bugünün başbakanına geldiğimizde içimiz daha da yanar.
Japonya’da yaşanan radyasyon tehdidi ile gündeme gelen bazı ülkelerin nükleer enerji projelerini askıya alması konusunda Başbakan’ın yorumu;
”Nükleer enerji konusunda takvim işliyor, askıya alma gibi bir durum söz konusu değil. Riski olmayan hiçbir yatırım yoktur. Yani evinize Aygaz tüpü de koymamak gerekir. Veya bir doğalgaz hattı çektirmemek gerekir. Ülkeden ham petrol hattının geçmemesi gerekir. Çünkü bunlar hangisi olursa olsun herhangi bir tehditle veya saldırıyla karşı karşıya kaldığı zaman bunların az veya çok bir bedeli olur”

Radyasyonlu çay içmeye teşvik eden bir bakanın yerini, nükleeri Aygaz tüpüyle aynı kefeye koyan bir başbakan alır.. Hiç bir şey olmamışcılık 25 sene boyunca oynanmaya devam etmiştir.. Öyle ya, Hopa’da her üç ölümden biri kanserden değildir.. Çernobil çocukları hiç olmamışlardır.. Daha çocuk bile değilken, tiroid kanserinden, kan kanserinden ölmemişlerdir.. Kazım abi ölmemiştir mesela.. Güven abi ölmemiştir………………………………..

Oysa….Yaşayabilirlerdi……..

Güven abi dün Altınyurt Köyünde son yolculuğuna uğurlandı.. Orduspor bayrağı örtüldü üstüne, atkısı sarıldı boynuna.. Bu acı Orduspor tribünleri için bir dönüm noktası..
Toplumsal duyarlılığı olmayan tribün, futbolu halk üzerinde uyuşturucu gibi kullanan sistemin kirli oyununun parçası olmaya mahkumdur.. Her tribün, kendi yerel coğrafyasının aynasıdır.. Şehrin ayrı ayrı, aynı aynı bütün acıları, sorunları tribündeki yerini almıştır.. Hal böyleyken tribünün önce yerel halkına, sonra topluma duyarsız kalması hayatın doğasına terstir..
Güven Abiyi tribünde ne şekilde yaşatacağımız, kendimizi bu toplumsal, insanlığa dair mücadelenin neresine koyduğumuzu da belirleyecek.. Ya “Güven Abi ölmedi, kalbimizde yaşıyor!” diye birkaç tekrar yapıp, maçımıza döneceğiz,, ya da onu öldüren şeye, Çernobil’e, nükleere, sermayeyi insan hayatına tercih eden sisteme, onun küstah yöneticilerine, farkında olduğumuzu haykıracağız.. Ölümlerin kader olmadığını haykıracağız.. Avaz avaz bağıracağız,, gün gelecek yazacağız,, gözlerinin içine sokacağız,, hesap soracağız.. “Güven Abi ölmedi!” pankartının yanına “Çernobili unutma, Nükleere bulaşma!” pankartını koyacağız..

İşte o zaman, “uyuşturucu” değil, “UYARICI” olacağız..







............................

3 yorum:

  1. Bilsay ; yazını okuduğumda derinden yandı canım..Öfkeyi, Çaresizliği ve şaşkınlığı bir arada yaşadım..25 yıl önce atılan acı tohumları umutları, hayatları silip süpürürcesine bugün küçücük bedenlerde, hayat dolu yüreklerde boş kalan yar, anne kucaklarında filiz veriyor,,İfade ettiğin gibi mevzu sadece nükleer felaket değil. Evet buna çanak tutan zihniyet! Futbol sadece oyun mu? Ne büyük haksızlık.. Futbol; tribünlerdeki onlarca insanın inancının resmidir..Korkulası büyüklükte..Evet resmedelim unutmadığımızı, unutturmayacağımızı, inancımızı ve bir kayba daha tahammülümüzün olamayacağını!! Deyim yerindeyse; kalemine sağlık.. Sevgiler..

    "Her yerden genç kanser haberi geliyor. Oğlumu kaybettim, ama onlar da benim evladım. Burada insanlık kalmamış. İnek gibi önüne ne konursa içiyor yetkililer... Hiçbirini affetmiyorum. Küba'da insanlar parasız tedavi ediliyormuş. Açsınlar kapıları, oraya gidelim.
    Oğlum öldü başkaları ölmesin.." (Cavit Koyuncu)

    YanıtlaSil
  2. Bazı şeyleri dile getirmek, anlatmak kolay değildir. Çernobil de o dile getirilmesi zor, anlatması güç olanlardan. Ama bir yörenin çektiği acıyı, ızdırapı çok iyi dillendirmişsin. Yüreğine sağlık Bilsay'ım.

    YanıtlaSil
  3. Çernobil'i dile getirmek hakkatten zor,ifade etmek zor ama buna sebep olanlara anlayacağı dilden bi cevabım var benim. Ben babamı kaybettim bu hastalık yüzünden. hem babamı, hem de bütün mutluluğumuzu aldı götürdü bizden. Şimdi ne kadar da mutlu olmaya çalışsam hep birşeyler eksik. Hep bir yanım hüzün! Kim sebep olduysa bunlara ağız dolusu küfürlerimi gönderiyorum burdan. Allah belalarını versin! Sizin ben soyunuzu,sopunuzu...

    YanıtlaSil

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Yorumlarınız bizim için önemli...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...