30 Kasım 2011

1 Kötü Son, 2 Yeni Başlangıç

Bundan 4 sene once dunyadaki en iyi 10 hocayi say deseniz bana Guus Hiddink`i kesinlikle icine koyardim. Sadece bireysel olarak da degil, dunya capinda Maurinho, Ferguson, Guardiola, Scolari gibi bir kac isimle beraber kendi adini markalastirmis ender isimlerden Guus Hiddink. Ozellikle milli takim kariyeriyle zirvede olan Hiddink, 2. Turkiye macerasinda da basarisiz oldu. Ve kariyerinin ender kovulmalarina bir yenisini ekledi...

Peki neden tutmamisti asi. Yine yukselen bir diger takim Rusya`yi, daha oncesinde Guney Kore` yi basaridan basariya kostururken herkesin Turkiye`nin yuklelisini kabul ettigi bir donemde neden bizi Avrupa Kupalarina bile goturememisti. Evet gercekci herkes Almanya`nin oldugu bir grupta 1. olmayi beklemiyordu ama zar zor gelen bir 2.lik, bu surecte milli takimin asama kaydedemesi ve de Hirvatistan karsisinda gosterilen o korkunc oyun Hiddink`le olmayacaginin son kanitlari oldu artik. Turk medyasinin da en cok ustunde durdugu gibi Hiddink`in Turkiye ziyaretlerinin yetersizligi, takim ruhunun kaybolmasi, milli koltuga yapisan Oguz Cetin sorunsali ciddi buyuk sorunlardi. Fakat bana kalirsa, basari ve basarisizliklarimizdaki en buyuk sebep kisisel moral-motivasyon olarak cok etkilenen bir irk olmamiz ve Hiddink`in bunu gormezden gelmesi oldu.Tabi bu da, kendisinin Turkiye`de neden bir kez daha kaybettiginin gostergesi oldu diyebliriz.


Aslinda Turk futbolu olarak en buyuk eksikligimizin sistemsizlik ve yine her konuda oldugu gibi egitimsizlik oldugunu savunan birisi olarak Mahmut Ozgener`le beraber gelen Hiddink ve hatta alt-yapidaki Ersun Yenal yapilanmasini cok begenmistim. Turk futbolunun kaos futbol gucunun sistemle birlestigi anda Avrupa`nin Brezilya`si olabilecek bir potansiyele sahip oldugunu herkes konusurken. Hiddink gibi sistematigin kralini yazmis bir isimle bu ikiliyi birlestirebilecegimize inaniyordum. Fakat Hiddink inanmamis olacak ki, bildiklerini yansit(a)madigi gibi elimizdeki tek guce, duygusal yanimiza da fazlasiyla darbe vurdu. 3-0 lik Hirvatistan maglubiyeti sonrasi bile bize hala cok duygulsasiniz diyen bir Hiddink, zaten cok da ilgilen(e)medigi Milli Takimimizin basinda cok da durmayi hak etmiyordu. Ve beklenen oldu...

Hiddink sonrasi icin, Turk insaninin da en yuzde 90`in destek cikacagi bir karar verildi ve Turk antrenorda karar kilindi. Bazi beyni ag tutmus spor yazarlarinin `Terim veya Denizli` sesleri arasinda, gorevine cok yanlis baslamis TFF, dogru karari vererek gunumuz futboluna daha yakin, 4 buyuk(!) Takim ve taraftarlarindan uzak bir isme yoneldi ve Abdullah Avci`yi Milli Takimin basina getirdi.

Abdullah Avci`dan biraz bahsetmek gerekirse,


2005-2006 senesinde (bugunun milli yildizlari) genc takimla kendini fazlasiyla kanitlayan fakat gerekli lobisi olmadigindan sicrayisini yapamamis ve sonrasinda Turkiye`nin ilk projelendirilmis takiminin olusumunun basinda bulunmus ve o takimi 6 senedir sinirli butce ve taraftar destegiyle ligin kalburustu takimlarindan biri haline getirmis, konusmasiyla, durusuyla ciddi bir durus sergilemis bir isimden bahsediyoruz. Futbolun yeniliklerini takip eden, istatistikleri kullanmaya ve pas futboluna onem veren, 5 sene oncesinde devralmasi gereken gorevi bugun verilen bir isim Abdullah Avci. Ayni zamanda, boyle ust bir gorevi 5 senedir beklemesine ragmen onune gelen bir kac firsati (Galatasaray) takimini yari yolda birakmamak adina da durus gosterebilmis sayginlikta bir isim. Bu mevki icin dusunulebilecek diger iki isim Ertugrul Saglam`in Bursa`daki islerinin bitmemis olmasi ve Tolunay (Alt Yapi`nin basinda olacak) Hoca`nin son zamanlardaki dususunu de dusunursek, basari kriteri olarak da en uygun isim.

Eksik yani yok mu peki Abdullah Avci`nin? Var tabi ki, yabanci transferi ve butceleme konusunda cok yetersizdir mesela. 5 senedir yabanci transferinde israrla verim alamayan, yerli oyuncu olarak ise daha cok Istanbul kapisindan geri donmus isimleri ve gurbetci pazarina yonlenmis ve bunlardan da zaman zaman verim alabilmis bir isim. Dogru transfer konusunda yanlis yapsa da eldeki kadrodan maximum derecede yararlanmayi iyi bilen bir isim. Yani bir diger anlamda bu eksiklik milli takim anlaminda bir eksiklik degil. Bir diger eksik yonu ise medyanin cok uzerinde durdugu, bu zamana kadar yasamadigi olasi seyirci baskisina kaldirip kaldiramayacagi sorunsali ki ben bu konuda Abdullah Avci`ya herkesten daha cok guveniyorum. Bos zamanlarinda bile Maurinho kitaplari okuyan, oz-elestirisini yapabilen ve kendini hizla gelistirebilen bir isim oldugu icin medyamizin da `destek` olmasi durumunda bu baskiyi cok cabuk atacagina inanmaktayim. Zaten onunde bir sonraki turnuvaya kadar uzun bir donem oldugunu dusunursek, kendi oyunculariyla beraber dogru bir yapilanmaya gidebiliriz. Ayrica medyada kendisiyle ilgili bir PR calismasi oldugunu dusunmekteyim ki, milli takimin basina gectigi andan itibaren kendisini ciddi derecede televizyonlarda gormeye basladik.

Hirvatistan`in basinda gordugumuz Bilic`e, Almanya`nin basinda gordugumuz Low`e ozenecegimize kendi degerlerimizi yaratmanin zamani geldi. Ulke olarak en buyuk basarilarimizi Terim, Denizli ve Senol Gunes zamaninda ve bu isimlerin genclik yillarinda yasamis olmamiz bile Avci isminin ne kadar dogru oldugunu gostermekte. Bundan 5 sene sonra Turk milli takimini nerede goruyoruz dersek. Cekirdek kadrosunu kendisinin kurdugu, kaos fubolunun degerini bilen ve Turk futbolcusuna o destegi saglayabilecek, bu goreve (Hiddink`in tersine) fazlasiyla ac bir Abdullah Avci`yla (yillardir olusturamadigimiz) bir sistemimiz olabilir, Avci`yla beraber turnuvalara ara ara katilip suprizler yapacagimiza, o listeye Almanya, Ispanya, Ingiltere, Italya`yla birlikte ilk sirada yazilmaliyiz. Bu yuzden Turk halkina Abdullah Avci gibi icten yetisen bir degere tum anlamiyla guvenmesi ve destek cikmasi gerekte.


Gelelim zincirin son halkasina,

Hiddink`in kovulmasi ve Abdullah Hoca`nin milli takimin basina gecmesiyle hayirli bir degisim de Istanbul B. B. Spor`da yasandi ve 6 senedir Avci`nin yan koltugunda oturan Arif Erdem bosalan koltugu devraldi. Diger meslektaslari gibi futbolu birakir birakmaz kolay para (medyayi) ya da onu gorev basina getirebilecek herhangi bir klubu tercih etmek yerine, Turkiye`deki en iyi egitici hocalardan birinin yaninda kalmayi tercih etti. Yillarca attigi gollerle, asistleriyle, gol sevincleri ve adiyla ozlesen penalti atlayislariyla unlenen Erdem, simdilerde bu basariyi sahanin disinda gostermek amacinda. Saha icinde ve disinda cok sevilen Arif, eger ki bu sevginin otorite sikintisini yasamazsa Turk Ligi icin Arif Erdem gibi bir hoca cok buyuk bir lutuftur.



Benim de kisisel olarak cok sevdigim bir isim Arif Erdem. Galatasaray`in en sasali donemlerinde bile herkes Hagi, Hakan Sukur hayraniyken ben en cok onu severdim. Hakan Sukur`un yaninda barinabilen tek forvet olmasi, yaratici oyunu, asirtma golleri, siyah bogazli kazagi ve en onemlisi zekasiyla her zaman fark yaratan bir isim olmustu. Her ne kadar Arif`i dusuncesini her zaman topa yansitamayip sikca `Arif iyi dusundu ama olmadi` gibi yorumlarla hatirlasam da saha disindaki konusmalari ve eglenceli durusuyla sevdigim isimlerden olmustur. Futbolculugunun yani sira Hasan Sas`in unlu ucak hikayesinde `Speak Lan Kaptan` diyerek bizi gulme krizlerine sokan, Henry`e `Sen rahatsiz misin olm` diyen ve Turk Ligine farkli gol sevincleriyle eglence katan bir isim oldu Arif Erdem. Hocalik kariyerine de dogru adimlarla baslayan Arif Erdem her ne kadar rakibimiz de olsa, basarilar dilemek bize yakisir. Umarim Turk ligine deger katan basarili bir hoca olarak kazinir.


Arif`le ilgili video`yu da izleminizi oneririm. Kendisiyle ilgili en cok guldugum video diyebilirim. 25 dakika biraz uzun olsa da ozellikle 6.40. dakikadaki hikayeyi dinlerseniz hosunuza gidecegine eminim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Yorumlarınız bizim için önemli...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...