26 Şubat 2013

¡Que te mejores! | Geçmiş Olsun Grande Barral


Bazı şeyler maç kazanmaktan, üç puandan çok daha önemlidir. Dün maçın son dakikalarında Barral'ın yaşadığı sakatlık deyim yerindeyse yüreğimizi ağzımıza getirdi. Anlık yayılan bilgilerden dolayı durumun ciddi olduğu kanısına kapıldık ama çok şükür Barral'ın ciddi bir sakatlığı yok.

Barral'dan bu sezon yeterince faydalanamadık. Beklentilerimizin çok çok uzağında kaldığını açıkça söyleyebiliriz ama onun potansiyelinin ve kalitesinin tartışmasını bile yapmak saçmalık olur. Barral biraz gaz ile çalışan diye tabir ettiğimiz modelde bir futbolcu ama Cuper'in onu yeterince motive ettiğini söyleyemeyiz. Umarız tez zamanda iyileşir ve ligin geri kalan kısmında ligde tutunmamızda pay sahibi olur. 

Geçmiş olsun Grande Barral!

S.O.S | Galatasaray 4 - 2 Orduspor


Söze nasıl başlamak gerekir gerçekten bilmiyorum. Maçtan önce ilk yarıyı 2-0 önde bitireceğimizi söyleseler herhalde inanmazdım. Ama bu sefer şans faktörü bizim yanımızdaydı. Dünya futbol tarihinde bir futbolcunun kendi kalesine attığı en ilginç gollerden biri ile 1-0 öne geçtik. Zaten gol olduğunu hemen algılayamadık. Daha sonra Galatasaray sazı eline aldı. Oyunu yarı sahamıza yıktı ama nadir çıktığımız iki pozisyonda da Galatasaray kalesinde tehlike yarattık. ilk pozisyonda Nizamettin karşı karşıya değerlendiremedi. İkinci çıkışımızda ise Şamil'in mücadelesinde penaltı kazandık. İlk yarının son dakikalarında kazandığımız penaltıyı Stancu topu ve kaleciyi ayrı köşelere göndererek durumu 2-0 yaptı.

2. yarı başladığında Fatih Terim'in hakem tarafından tribüne gönderildiğini öğrendik. Bu bizim için bir avantaj gibi gözüksede Galatasaraylı futbolcuları ateşleyen temel etken oldu. Her pozisyona tribünlerin de aşırı tepki vermesi, Galatasaraylı futbolcuların aşırı itirazları, kulübedeki herkesin itirazları maçı farklı bir havaya soktu. Orta sahada çalınan üç düdük ile hakem bizi doğruyor psikolojisini ortaya koydular ve bu durum da sahadaki futbolculara oldukça olumlu yansıdı. İlk yarının sonlarında Ayila'nın sakatlanması ile Ali'nin tandeme geçmesi de orta sahadaki bütün ipleri Galatasaray'a vermemize neden oldu. Galatasaray sağlı sollu ataklarla kalemize gelmeye başladı. Biraz daha dayanırsak baskıyı kırabiliriz diye düşünürken 58. dakikada Sneijder'in golü ile Galatasaray farkı bire indirdi. Bundan sonraki süreçte bizim bir hamle yapıp gidişatın önüne geçmemiz gerekirken hamle Galatasaray'dan geldi. Umut'un oyuna girmesi ile deyim yerindeyse 4-2-4'e döndüler. 2-1'den sonraki senaryo ap açık belli olmuştu artık. 2-0 öndesin ama yediğin bir gol ile darmadağın oluyosun. Sonrasında Galatasaray'ın golleri ardı ardına geldi. Galatasaray'ın hücum gücü ne kadar iyi olursa olsun deplasmanda 2-0 öne geçiyorsan ve o maçın ikinci yarısında 4 gol yiyorsan bu durumun açıklamasını yapamazsın.


Haftalardır dile getiriyoruz ama yine söylemekte fayda var. Göz var nizam var. Orduspor Süper Ligin en kötü ve olumsuz futbol oynayan takımı. Bazı maçlarda dönemsel kıpırdanmalar olmuyor değil ama sahaya yansıttığımız futbol, takındığımız futbol anlayışı gerçekten ligin ortalama standartlarının altında. 33-35 yaş ortalamasına sahip Sertan Vardar, Çağdaş Atan, Emrah Eren, Emin Aladağ gibi Bank Asyada ilk 6 kovalayan bir takım havasında olan Akhisar ise bizim rakibimiz ve onların oynadığı futbolun yarısını sahaya yansıtamıyorsak konuşulacak çok fazla şey olduğunu da söyleyemeyiz. Bu ligi öyle veya böyle bu takımla ve teknik heyet ile bitireceğiz ama dünkü karşılaşmada biz sadece üç puan kaybetmedik. Kaybettiğimiz çok şey oldu.Küme düşmenin ''K''sini bile diline dolamak istemiyor insan ama dün akşam oluşan yarayı iyileştirebilir miyiz bilmiyorum. 

Hector Cuper dünya çapında bir teknik direktör, çok iyi bir insan, mütevazi ama artık olmuyor. Başarı olduğu zaman bu sistemi bir nebze olsun sindirirsin ama başarı da olmayınca haftalardır futbol diye izlediğimiz zulmü çekmenin kelimelerle izahı yok. Ki bu zulüm için Cuper'e de ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Herşeyiyle kendi kurduğu bir takımın bu durumda olmasına kendisi anlam verebiliyor mu gerçekten merak ediyorum. Oyuncu tercihleri, son zamanlarda oyuna müdahele edememesi, gereksiz ısrarları, haftalardır devam eden kötü gidişata müdahele edememesi vs vs. Bu süreçten sonra beklentilerimiz de çok fazla değil aslında. Yine kendi bildiğini yapsın ama mesela Ali'yi stoperde oynatmasın artık. Haftalardır sahada düz koşu yapan Nizamettin'e katlanmayalım. Sezon sonu da 26 yıllık hayallerimizi çöpe atan adam olmasın. Geriye baktığımız zaman hoş bir anı olarak hatırlayabilelim kendisini. Bunu bize çok görmesin.


Bir söz ise taraftarlara. Dün çok az sayıda taraftarımız vardı. Maçın hafta içinde olması belki bir etken ama taraftar olarak dün verdiğimiz görüntü hakikaten üzüntü verici. 300-400 kişi yoktu tribündeki sayımız. Bu sayının yarısına yakınını da çevre illerden gelen taraflarlarımız oluşturuyordu zaten. Fenerbahçe maçında yaşanılanlardan sonra dün bir kez daha anladık. Bazı suni oluşumların Orduspor'a zarardan başka bir katkısı yok. Amacı Orduspor'dan nemalanmak olan kişi ve oluşumları kötü günlerde daha iyi tanıyoruz. Aynen devam edin.

24 Şubat 2013

Haftanın Maçı #23 | Galatasaray vs Orduspor

Pazartesi mesaisinde Galatasaray deplasmanındayız. Saat 20:00'da Türk Telekom Arena'da başlayacak olan maçın hakemi Serkan Çınar. Serkan Çınar ismini aradan yıllar geçsede hala unutamıyorum. 2005 yılında oynadığımız Türkiye Kupası'ndaki Kayseri Erciyesspor maçındaki katliam yönetimini unutmamız imkansız gibi birşey. O günden bugüne saplantım haline gelmiş bir isim kendisi. Kendisi en son geçen sezon yine bu zamanlarda Eskişehirspor'u deplasmanda 1:0 yendiğimiz maçı yönetmşti. Ki bu maç deplasmanda kazandığımız son maç oldu. Galatasaray'ın da ilk defa maçını yönetecek.  Bu sezon içerisinde oynadığımız pazartesi maçlarında 1 galibiyet ve 1 mağlubiyet aldık. Bu maçlarda Ordu'da Kayserispor'u 3:2 yenerken, Trabzonspor'a da 2:1 mağlup olmuştuk.

İşin hikaye kısmını bitirip yorum kısmına geçersek, zor bir maça çıkacağımızı biliyoruz hepimiz. Karşımızda ligin lideri olmasına rağmen, beraberliği alıp gidelim düşüncesiyle maça çıkarsak bozgun yaşamayız ama yine ve yeniden üzülürüz. Muhtemelen de bu mantıkla çıkarız. Top oynamaktan çok oynatmamayı seçer, deplasmanlarda futbolun katili olmaya devam ederiz. Anadolu'da oynadığımız maçların bir çoğunda bu oyunla bir şekilde puan almayı başarsak bile pazartesi akşamı Galatasaray'a çok fazla top oynama imkanı verirsek mutlaka sıkıntı yaşarız. Zira rakibimiz zaten top oynamayı seven bir takım. Ki onların oyun anlayışı "top hep benim olsun" şeklinde. Son yaptıkları transferlerle de iyi olan hücum hattı bu lig için kusursuz hale geldi.

Kapanmamalı, cesur olmalıyız. En azından bu maçlık... 1 senedir bir takımın deplasmanlarda maç kazanamamasının akla mantığa uyan bir yanını bulmaya çalışıyorum, olmuyor. Elimizdeki kadronun 15. sırayı hakettiğini düşünmüyorum. Elazığspor da kazandı dün. Belki Akhisar ile Mersin İdman Yurdu paçayı kurtaramayacak ama düşen son takım süpriz, beklenmeyen bir şehirden çıkabilir. Biz olmayız ama o takım, ihtimal vermiyorum. Lakin yol yakınken de rahatlamak gerekir. Galatasaray maçı zor, sıkıntılı. Oldu da alınacak bir galibiyet aşırı rehavet getirecek, o daha da sıkıntılı. İlk yarıda Ordu'da efsane bir Galatasaray maçı oynadık, sonrası kademe kademe aşağıya doğru düştük.

Açık konuşmak gerekirsek rakip bizim maçı dinlenme maçı olarak görecek. Bu yüzden süpriz bir kadro çıkartabilirler sahaya. Türk takımlarının Avrupa maçlarından sonra genel olarak puan kaybettiklerini düşünürsek, rakip takımın bu yorgunluğunu avantaja çevirebiliriz. Bir dip not olarakta Galatasaray'ın hafta içi sarfettiği efor Schalke 04'ün isminden yada bir Şampiyonlar Ligi maçı olduğundan değil daha çok kendi zeminleri yüzünden idi. Tekrar tekrar vurgu yapıyorum, cesur olursak ancak rakibin yorgunluğunu avantaja çeviririz. Ligde 3 mağlubiyet alan bir takım var karşımızda. Hatta bu mağlubiyetlerin birini bize karşı aldılar. Arena'da ki tek yenilgilerinde kalelerinde 3 gol gördüler. İlk maçta ki gibi bu maç öncesinde de Galatasaray'ın zaafları iyi tahlil edilmişse o zaman birşeyler beklerim ben takımdan. Ama yazının başında dediğim gibi, "yok ben beraberliği alsam yeter" düşüncesiyle oynayacaksak eğer derin bir hüzünle ayrılırız İstanbul'dan.

İlk 5 haftada 4 galibiyet çıkartan Galatasaray 5. haftadan sonra 3 maçlık bir galibiyet serisi yakalayamadı. Bu maça ise Antalyaspor ve Akhisar Belediye galibiyetleri sonrasında çıkacaklar. TT Arena'da bu sezon Galatasaray'ın gol atmadığı maç yok. Her maçında mutlaka 1 gol bulan rakibimiz bu maçların 1'inde mağlup olurken 2 maçtanda beraberlikle ayrıldı. Biz ise deplasmanlarda bu sezon 2. golü bulan taraf olamadık. 2012/2013 sezonunda Süper Lig'de 42 gol atan Galatasaray'ın en çok gol attığı 15 dakikalık dilim, 31 ila 45. dakikalar arasında geldi. Bu dakikalar arasında 11 gol atan Galatasaray yediği 25 golün 7'sini 61 ila 75. dakikalar arasında yedi. Golcüler listesinde Burak Yılmaz ve Umut Bulut attıkları 12'şer golle başı çekiyorlar. Felipe Melo bu sezon gördüğü 2 kırmızı kartla takımının en hırçın oyuncusu. Aynı oyuncu Beşiktaş maçında gördüğü kırmızı kart nedeniyle bizim maçımızda cezalı. Takımın en çok süre alan isimleri arasında ise 1889 dakika ile Muslera başı çekiyor. Muslera bu zaman dilimi içerisinde 1 kırmızı kart gördü. Onu 1791 dakika ile Selçuk (3 gol 5 asist) ve 1620 dakika ile Dany izliyor.

Geçen sezon İstanbul'da oynadığımız maçı 2:0 kaybederken bu sezon ilk yarıdaki maçı 2:0 kazanmasını bildik. 29. kez karşılacağımız Galatasaray'a karşı 2 galibiyetimiz ve 11 beraberliğimiz mevcut. Rakibimize 15 maçta ise boyun eğdik. Kazandığımız 2 maçın ilki 1984 yılında 3:0'lık sonuçla gerçekleşirken ikincisi yukarıda belirttiğim gibi ilk yarıda Ordu'da oynadığımız maçta gerçekleşti. 1984 yılında aldığımız 3:0'lık galibiyet bu istatistiklere bakılınca doğal olarak aldığımız en farklı galibiyet olarak tarihe geçti. Galatasaray'ın en farklı galibiyetleri arasında bize karşı 2 maçta aldıkları 4:0'lık galibiyet karşımıza çıkarken 1972 yılında Türkiye Kupası'nda tarihimizde ilk defa karşılaştığımız maçta rakibimize 5:1 boyun eğerken Galatasaray - Orduspor arasında en çok gol atılan maç ortaya çıktı. İstanbul'da oynanan 13 maçta galibiyetimiz bulunmazken, 3 beraberlik ve 10 mağlubiyet ile kötü bir istatistiğin sahibi olduk.

Yarın umutlarımızla beraber Arena'dayız. Hiçbir yerde yalnız kalmayan bu renkleri yine yalnız bırakmayacağız. Artık zamanı geldi. Yarın umarız şans da bizim yanımızda olur.

İyi Başladık... | Orduspor 72 - 42 Homend Şirince


Normal sezonu geride bıraktı ve bundan sonra 1.Lig için yeni bir adım olan Eleme Grubu maçlarına başladık. Kısa bir bilgi verecek olursak; grubumuzda Adana BOTAŞ, Güre Belediye, Homend Şirince, 55 Gençlik ve Mersin Üniversitesi takımları bulunuyor. Eleme grubu maçları deplasmanlı lig usulüne göre oynanır ve ilk iki sırayı alan takımlar altılı finallere yani 1.Lig’e yükselme maçlarına katılmaya hak kazanır. Dolayısıyla bu turdaki maçların önemi büyüktür. 

 Cumartesi günü oynadığımız Homend Şirince takımı, 1.lig‘de mücadele eden Homend Antakya Belediye takımının alt yapısını oluşturan oyunculardan kurulu bir takımdı. Aslında maç öncesinde de rahat geçmesini beklediğimiz bir maç olarak bakıyordum. Önemli oyuncularının sakatlığından dolayı dört oyuncusunu getirmeyen Homend Şirince karşılaşması, takımımız adına hem Miranda’yı dinlendirmek hem de iyi bir başlangıç yapmak adına güzel olumlu bir fırsat olacaktı. 

Potanın Menekşeleri maça; Simay-Kaptan Arzu-Münevver-Gizem Başaran ve Aslı ilk beşiyle; rakip Homend Şirince ise; Hatice-Benan-Esra-Gülnur ve Başak beşiyle başladı. Hava atışını kazanan Homend Şirince takımı ilk hücumda atmış olduğu üç sayılık atışla öne geçti. Menekşeler ilk sayısını Gizem Başaran’la pota altından bulurken 7 sayılık bir seri yaptı ve durumu 7-3 yaptı. İlk periyodun son beş dakikasında hücum performansı ile dikkat çeken Menekşeler Münevver ve Simay’ın sayılarıyla ilk periyotta farkı açtı. İlk periyodu 22-9 önde bitiren Potanın Menekşeleri ikinci periyoda Coach Alper Durur’un diğer oyuncularımıza da zaman vermek için farklı bir beşle başladı. İlk dakikalar her iki takımın da sayı üretmekte zorluk çekerken; takımımız Hande’nin sayısıyla başlayan seri Münevver ve Melis’in dış şutlarıyla devam etti ve ilk yarıyı 38-17 önde bitirdik. 

Üçüncü çeyreğe iki kısa oyun kurucuyla başlayan Coach, ilk dakikalarda sayı üretemezken Gizem Sezer’in pota altı sayısıyla Potanın Menekşeleri, Münevver ve Merve’nin hızlı hücumlarla sayıları bulup, çeyreği de 30 sayı farkla 55-25 önde bitirdi. Final periyoduna Simay’ın üçlük atışıyla başladık. Maçın vermiş olduğu rahatlıkla oynayan oyuncular bu periyotta karşılıklı sayılar buldu. Gizem Başaran’ın pota altı sayılarıyla ve driplinglerle etkili olan Merve, son periyot da alkış alan isimlerdi. 72-42 ‘lik galibiyetin sonunda ikinci tur’a iyi başlangıç yapan Potanın Menekşeleri, haftayı grubunda lider olarak bitirdi. 

Her hafta seçtiğim, Maçın En iyi adamı kategorisine bu hafta farklı bir isim yer alıyor. 18 sayı, 8 ribauntluk performansıyla bu hafta MVP; Gizem Başaran oldu. Menekşeler de diğer öne çıkan performanslar ise ; Gizer Sezer (12sa.9rb.), Münevver(10sa.3rb.) ve Simay (9sa.5rb.5as.)’dır. 

İyi bir başlangıç’ın önemli olduğu bir maçta, 30 sayılık fark hem oyuncularımızın hem de teknik heyetin yüzünü güldürürken; izleyenlerinde Menekşeler sayesinde Basketbol’a olan sevgisini arttırdığı tribünlerden gördük. Bundan sonraki maçlarda inşallah çok daha fazla seyirciyi salonlarımızda görmek istiyoruz… 

Tan AŞKAN

18 Şubat 2013

Hüsran | Orduspor 2 - 2 İstanbul Belediyespor


Altımızdaki takımların hepsinin puan kaybettiği bir haftada aynı puanda olduğumuz İstanbul Belediyespor ile karşılaştık. Herkes 6 puanlık maç diyordu ama bence 9 hatta 12 puanlık bir maçtı. Her bakımdan kazanmamız gereken bir karşılaşmaydı. Çok da yaklaşmıştık ama sonunu getiremedik ve sahadan bir puanla ayrıldık.

Aslında çok güzel başlamıştı her şey. Umbides'in golü ile daha 3. dakikada öne geçtik. Daha gol sevincimiz sürerken 4 dakika sonra beraberlik golünü yedik. Daha sonra İBB Visca ile sağ taraftan etkili geldiler. Visca, deyim yerindeyse bizim sol tarafımızı hallaç pamuğuna çevirdi. Zaten H. Cuper'de bunu farkedip erken bir değişiklikle Atila'nın yerine Ferhat'ı aldı. Ferhat oyuna girdikten sonra ipleri tekrar elimize aldık ve Yussuf ile 2. golü bulduk. Umbides, Barral ile yaptığı verkaçta topu yerden arka direğe kesti ve Yussuf boş kaleye golü attı. İlk yarı da bu skorla bitti. 2. yarıya ise şanssız bir sakatlıkla başladık. İkinci yarıya ilk yarının sonlarından yaşanan bir pozisyondan dolayı zorunlu bir değişiklikle başladık. İbrahim Kaş'ın sakatlanmasından dolayı ikinci yarıya Müslüm ile başladık. Bu değişiklikle Ali Çamdalı stopere geçti. Ali'nin tandeme geçmesi, maçın başından beri sahada düz koşu yapan Nizamettin hiçliği ile birleşince bütün orta alan üstünlüğünü İBB'ye verdik. İkinci yarıya da bütün bu olumsuzluklara rağmen iyi başladık. Romero ve Umbides ile rakip kaleye oldukça etkili ataklar gerçekleştirdik. Üçüncü golü bulamayınca son dakikalarda yine geriye gömüldük.  Sonra da 87. dakikada Ömer Can bomboş kaldı ve golü yedik.  Adam paylaşımındaki bir hata 2 puanımıza maloldu.

Karşılaşmanın belli bölümlerinde futbol oynamak istediğimiz zaman neler yapabildiğimizi gayet iyi gördük. Özellikle Ayila'nın golünden önceki baskı gerçekten haftalardır özlem duyduğumuz bir görüntünün ta kendisiydi. Fakat o baskı, sağlı sollu ataklar, oyunu rakip ceza sahasına yıkan Orduspor'u sadece 5 dakika izleyebildik. Oynamaktan öte oynatmamayı hedefleyen bir yapımız olduğu için skor avantajını elde edince yine oynatmama derdine düştük. Öyle veya böyle bu teknik kadro ve futbolcu topluluğuyla sezonu bitireceğiz. Puantaj bakımından sıkıntı yaşıyoruz ama oynanan futbol da gerçekten can sıkıcı.

Sonuç olarak mutlu bir hafta geçirebilirdik ama Orduspor'umuz yine çok gördü bize. Fikstür bundan sonra zorlaşıyor. Bir hedef vardı ama o hedef hiç oldu artık. Şuanki hedefimiz gayet açık ve net. Bu hafta rakip Galatasaray. İnanan bir futbolcu topluluğuna sahip olsaydık, rakibin futbolcuları, kadrosu umurumuzda dahi olmazdı aslında ama maalesef öyle bir topluluğa sahip değiliz! Umarız, yanılan biz oluruz.

Normal Lig'in Lideri Menekşeler



Zorlu iki haftanın ardından rahat bir maç izlemek için basketbol severler yine Potanın Menekşelerini yalnız bırakmadı. Geçen hafta Ankara Ormanspor galibiyetinden sonra TKB2L Normal Lig B grubunu lider olarak bitirmeyi garantileyen Menekşeler; normal ligin son maçında ; 7 galibiyet, 8 mağlubiyet alan 22 puanla altıncı sırada bulunan Mersin Üniversitesini ağırladı.

Potanın Menekşeleri rahat geçmesi beklenen maçı ikinci yarıdaki kötü savunması ve oyununa rağmen 16 sayı farkla 76-60 kazanmasını bildi. Potanın Menekşeleri, Gizem Sezer-Simay-Aynur-Miranda ve Münevver 5’iyle ; Mersin Üniversitesi İlkay-Gizem-Ndiaye-Şeyma ve Süreyya 5’iyle oyuna başladı.

Mükemmel oyun farkı getirdi…
Hava atışını kazanan Menekşeler ilk iki dakika hücumlardan boş döndü. Gizem Sezer’le ilk sayıyı bulan takımımız ilk beş dakikada Mersin Üniversitesinin etkili oyunun  engel olamadı. Periyodun ilk beş dakikasından sonra oyuna iyice ağrılığını koyan Menekşeler 13 sayılık seri yakalayıp durumu 16-8'e getirdi. Bu dakikadan sonra neredeyse rakibine hücum şansı tanımayan takımımız, topu rakip sahada iyi kullanarak ve daha ilk çeyrekte 6 top çalmayla farkı açtı.
İlk periyodu 25-11 önde kapatan Menekşeler, ikinci periyoda Melis ve Gizem Başaran’la başladı. Periyodun ilk dakikalarında hücumlarda başarı sağlayamadık. Coach’un oyuna Kaptan Arzu ve Hande’yi oyuna dâhil etmesiyle toparlanan Menekşeler, zorlu dakikaları Melis’in sayıları ve asistleri lehine çevirmeyi başardı. Mersin Üniversitesi farkı kapatmak için dış şutları denese de başarılı olamadı. Savunmayı Aslı, Hande ve Arzu'yla sertleştirirken; farkı da Miranda ve Simayla iyice açtık. Maçı tek devre düşünürsek ilk yarı mükemmel bir Orduspor vardı. Sayı, hücum, ribaunt, asistler, yardımlaşma… aklınıza ne gelirse basketbol adına her şeyi yaptık ve 26 sayı farkla devreyi önce kapattık.

Kötü Savunma farkı eritti…
Coach Alper Durur, ikinci yarıya Hande-Münevver-Miranda-Julia ve Simay'la başladı. Oyun kurgusundan uzak olan Mersin Üniversitesi çeyreğe boş hücumlarla başlarken, Münevver’in içerden ve dışarıdan sayılarıyla farkı açmaya devam ettik. Farkın vermiş olduğu rahatlıkla oyunu mental olarak bitiren Menekşeler, 3.çeyreğin beşinci dakikasından sonra savunmamızın hatalarından, rakip sayı bulmaya başladı. Elbette Coach Alper Durur’un müdahalesi gecikmedi ve sahaya savunma ağırlıklı yeni bir beş soksa da Mersin’in hücumlarına engel olamadık ve karşılıklı sayılarla çeyreği 62-38 önde kapattık.

Son çeyreğe Mersin Üniversitesinin oyuncuları Gizem ve İlkay damga vurdu. Maçı üçüncü çeyrekte bitiren Menekşeler, rakibin iyi hücumlarının yanı sıra bir de iyi savunmasına takıldı. Son çeyrekte üç kere 24 saniye’yi kullanamayan takımımız iyice oyundan koptu. Beklide sezonun en kötü basketbolunu oynadık ama maçı kazanmasını bildik. Maçı 76-60 kazanan Potanın Menekşeleri, maçı izleyen Ordu Valimiz Sayın Orhan Düzgün ile hatıra fotoğrafı çektirdi ve salondan alkışlarla ayrıldı.

Maçın MVP’si Potanın Menekşelerinden 16 sayı, 8 ribaunt, 2 blok’la Miranda Ayim olmuştur. Takımımızda öne çıkan diğer performanslar ise Münevver(12sa.5rb.) ve Melis(11sa.5as.) ‘den geldi. Rakip takımda Gizem Kumandanoğlu(22sa.5rb.) Mersin Üniversitesini ayakta tutan tek oyuncuydu.

Normal Ligi lider bitiren Potanın Menekşeleri, Eleme ligi grubundaki rakiplerini yenip grupda ilk iki sırayı alıp Altılı Finallere gideceğine kesin gözüyle bakıyorum.

Lider Orduspor’a Eleme Gruplarında da başarılar…


Tan AŞKAN / Divane Aşık Gibi Blog
@ordusporbasket

11 Şubat 2013

Bildiğiniz Gibi... | Kayserispor 0 - 0 Orduspor


Yazıya başlamadan önce ilk olarak şunu belirtelim. Kayseri deplasmanında 1 puan her ne olursa olsun iyi bir sonuç! Hele ki deplasmanda kazanamayan, ofans gücü zayıf olan, düşme hattının sıcaklığını hissetmek istemeyen bir takım için bu puan çok önemliydi. Hakettik mi ? Cuper'in de dediği gibi "Haketmedik"

Geçtiğimiz hafta oynanan Gençlerbirliği karşılaşmasında ortaya konulan futbol bu karşılaşma öncesi bir nebze olsun bizleri ümitlendirse de, 90 dakika boyunca sergilenen oyunun 1-0 kaybedilen Eskişehirspor ve Bursaspor karşılaşmalarından çokta farklı bir yanı yoktu . Yani Gençlerbirliği maçı hariç, takım yine bildiğimiz gibiydi. En azından benim için öyle...

Hector Cuper'in geçtiğimiz hafta orta sahada görev verdiği Ali Çamdalı'yı bu hafta da aynı mevkide oynatmasını, performansı haftalardır ivme kaybeden Nizamettin'i kulübeye çekmesini beklerken, açıklanan ilk 11 bir çok kişide olduğu gibi bende de hayal kırıklığı yarattı. Ali Çamdalı'nın asıl mevkisi olmayan stoperde oynamaya zorlanması, İbrahim Kaş'ın ise kulübede oturtulmasına bir türlü anlam veremiyoruz. Ayrıca Roversio'nun sergilediği performansı görünce, bu adam sezon başından bu yana neden kulübede oturdu diye sormamak elde değil!

Oynanan futbolu değerlendirecek olursak, ilk dakikalarda oyuna dengeli başladık ama ilerleyen dakikalarda kademe kademe kontrolü Kayserispor'a kaptırdık. Özellikle ikinci yarıda tamamen kendi yarı alanımıza çekilirken, son 20 dakikada sahada defansa kapanan bir Orduspor'dan başka bir şey yoktu. 90 dakika sahada oynanan futbola baktığımda, bireysel anlamda oyuncuları tek tek ele almanın pek bir anlam taşımadığını söyleyebilirim. Açıkcası sezonun geneline bakıldığında oynanan bu futbola çokta yabancı sayılmayız.

Oynanan futbolu eleştirirken, elbette perde arkasında kalan bir ayrıntıyı görmezden gelmemek lazım. Evet, Orduspor ligin en iyi defans yapan takımı... Kalede Fornezzi'nin kattıklarını artık anlatmaya gerek yok. Bunun yanı sıra bu kadar değişken bir yapıya maruz kalmasına rağmen defans bloğunda yer alan oyuncuların minimum hata ile performanslarını sergilemelerini de unutmamak gerekir. Zaten şu an ki konumumuzu da bu faktörlere borçluyuz. Ancak bu kadar çok defans yapmanın ilerleyen haftalarda bize olumsuz neticeler doğuracağı da bir gerçek. 


Hector Cuper'in defansif futbol anlayışını benimsediğini tüm dünya biliyor ama bu sistem maalesef ülkemizde çok iyi sonuçlar vermiyor. Bu sistemle Orduspor asla küme düşmez ama arzuladığı hedefe ulaşması da bir o kadar zor. Geçtiğimiz sezon kısır döngü diye istemediğimiz Mesut Bakkal, Yılmaz Vural ve Hikmet Karaman üçlüsünün takımlarına oynattığı futbolu hepimiz izliyoruz. Artık şunun kabul edilmesi gerekir. Hector Cuper, kesinlikle oynattığı sistemden vazgeçmeli. Çünkü önümüzde artık telafisi mümkün olmayan, galip gelmemiz gereken karşılaşmalar var. Bunların ilki haftaya sahamızda Büyükşehir Bld.spor'a karşı oynayacak olduğumuz karşılaşma.

Aslında yazmak istediğim çok fazla şey var ama uzun süredir yazı yazmadığım için pas tuttuğumu hissediyorum. Konuyu daha fazla dağıtmaya ve sizleri sıkmaya gerek yok. Gelecek haftalar bizler için artık çok büyük önem taşıyan haftalar ki, eminim hocada bunun farkında. En azından Kayserispor karşılaşmasından ders çıkararak, önümüzdeki hafta hücum gücü yüksek daha farklı bir sistemle sahaya çıkarız.

10 Şubat 2013

Menekşeler "Orman"ı da Yaktı !



Merhabalar Basketbol severler… Yine keyifli bir galibiyet’in ardından aldım kalemi elime… Bursa BŞB. maçı olduğu gibi Ankara Ormanspor maçı da önemliydi. Ormanspor maçının önemini şöyle sıralayabilirim. İlk başta Bursa BŞB. galibiyetinin anlamlı olabilmesi için Ormanspor’u yenmemiz lazımdı. İkincisi sezon öncesi Edirne de düzenlenen Cumhuriyet Kupası maçının rövanş’ıydı ; üçüncüsü ve en önemlisi TKB2L B grubunu lider olarak bitirebilmek için en kötü ihtimalle 14 sayıyla mağlup kapatmamız lazımdı. Tabi bu dışarının bakış açısıydı. Gözlerden kaçan bir istatistik ise; Orduspor grubun en iyi hucüm yapan takımı, Ormanspor ise en iyi savunma yapan takımı olmasıydı.Bu ilginç istatistik benim açımdan merakla beklediğim ürkütücü bir durumdu. Çünkü Basketbol da galibiyet’i savunma getirildi.!

Ormaspor maça Betül-Ayşe İvegin-İlayda-Seda ve Melvin ilk 5’i ile ; Potanın Menekşeleri ise Kaptan Arzu-Aynur-Simay-Miranda ve Münevver ilk 5’i ile başladı. Ormanspor da Amerikalı pivot Melvin ve İlayda dikkat edilmesi gereken oyuncular arasındaydı.

Erken fauller sıkıntı yarattı..
İlk periyoda erken faullerle başlayan Potanın Menekşeleri, sonraki periyotlarda faul sorunu yaşayacağının belirtisiydi. Bu durum maça tutuk başlamamıza, rakibin 10-0’lık serisine engel olamayan Menekşeler 4-12 geri düştü.Bu dakikalar da Aynur’un dış şutlarıyla toparlayan takımımız  durumu 10-14’e getirdi.Rakibin serisine karşılık veren takımımız son iki dakika da 15-14 öne geçti.Periyodu 15-16 yenik kapatan Menekşeler ; 7 ribaunt alan Gizem Başaran ve daha ilk periyot da 10 sayı atan Melvin ilk çeyrekte öne çıkan performanslardı.

Kısır geçen ; boş dönen hücumlar.. 
İkinci periyoda Miranda’nın sayıları ile başlayan Potanın Menekşeleri, Münevver’in bu periyotta da faul sıkıntısı yaşamasından dolayı takıma Melis Talay play marker’lık yaptı. Periyot karşılıklı boş dönen hücumlarla devam etti.Kısır bir periyota sahne olan bu çeyrek her iki takım ancak 12’şer sayı atarak periyodun 27-28 Ormanspor lehine kapandı.

İkinci yarının ilk çeyreğine istediği gibi başlayamayan Potanın Menekşeleri rakibin sayılarına engel olamadı ve ilk beş dakikayı 32-37 geride kapattı.Bu dakikalardan sonra toparlanan takımımız Hande ve Aslı’nın oyuna girmesiyle pota altında Amerikalı Melvin’i durdurup faul problemine soktuk. Peşpeşe sayılar bulan Menekşeler çeyreği 44-44 berabere bitirmeyi başardı.

Savunma kazandı…!
Final periyoduna istediği gibi başlayan Potanın Menekşeleri; hem savunması hemde hücum’u ile beklediğimiz oyunu skorboard’a yansıtmaya bu çeyrekte başardı. Simay’ın arka arkaya atığı üçlükler le bir ara 10 sayılık farkı yakaladık ve durum 60-50 oldu.Münevver’in 5 faul almasıyla oyundan çıkarken itirazına, Hakem Teknik faul çaldı.Teknik faulden doğan atışları sayıya çeviren Ormanspor farkı dört sayıya kadar indirdi.(60-56) Her iki takımın 4 faul hakkı dolmasından dolayı son dakikalar serbest atışlarla geçti.Melvin’in 5 faulle oyun dışı kalmasından sonra iyice rahatlayan takımımız, rakibin taktik faul yapmasıyla son iki dakika da Melis,Aynur ve Miranda’nın serbest atışlarıyla maçı 67-59 galip bitirerek liderliği garantilemiş oldu.

Maçın MVP’si 22 sayı,22 ribauntla double-double yapan Melvin seçildi. Takımımız adına Miranda(19sayı,9ribaunt), Simay(17sayı,3asist), Aynur(11sayı,6ribaunt) ve Melis(9sayı,6asist)’le öne çıkan performanslardı. Bana göre asıl performans rakamlardan ziyade 27 dakika oyunda kalan ve takımını yönlendiren yapmış olduğu asistlerle galibiyete büyük etki eden MELİS TALAY’dır.

Maç sonunda büyük sevinç yaşayan Menekşeler galibiyeti, Ankarada da yalnız bırakmayan taraftarlarıyla beraber kutladılar. Tribündeki ilgiye şaşıran bazı oyuncularımız maçtan sonra sosyal medyadan attıkları mesajla bunu dile getirdi.

Teşekkürler Potanın Menekşeleri…

Tan AŞKAN
www.twitter.com/ordusporbasket

9 Şubat 2013

21. Hafta | Kayserispor vs Orduspor

 
 Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği karşısında galip gelerek üç puan hasretine son verdik. Üç puan hasretine son verdik ama bu hasretten çok daha fazlası var aslında. Deplasman galibiyeti... Rakip iki haftadır kaybetmeyen Kayserispor. Deplasmanda bu sezon kazanamadık ama hafta geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği karşısında oynanan güzel futbol içimizden gelen “bu sefer olacak” seslerini yükseltmedi değil. Ama yine de temkinli yakllaşmak, fazla uçmamak iyidir. Futbolcular artık sorumluluk almaya başladı, Hector Cuper’in kulübesi artık daha zengin ve yönetim ile taraftar tek yürek takımımızın arkasında. Kenetlendiğimizde önümüzde kimsenin duramayacağını bir kez daha gördük Gençlerbirliği maçında. Artık sıra Kayserispor'da… 

Şamil, Agus ve İbrahim Kaş’ın cezaları bitti. Hasan Kabze ve yabancı kontenjanından dolayı Ordu'da bırakılan Agus ve Monje kafilede yer almıyor. Bu tercihleri ilerleyen haftalarda sanırım bolca sorgulayacağız... Geçen hafta birlikte oynayan Roversio ile Garcia hemen hemen hatasız oynadı ama İbrahim Kaş'ın cezası bittiğinden dolayı geri dörtlüde değişiklik olacağını düşünüyorum. Kalemiz zaten emin ellerde. Orta sahamız ise Gençlerbirliği maçında gayet toparlanmış gözüktü. Bu maçtan önce sorulması gereken soru sezon başında oynadığımız 4-4-2 sistemi ile mi sahaya çıkacağız yoksa Gençlerbirliği maçındaki sistemle mi sahada olacağız? Gençlerbirliği maçında Nizamettin ve Monje kötü performans ortaya koymuştu. Bu hafta Şamil'in de dönüşüyle ve Romero, Anıl'ın takıma ısınmasıyla Cuper'in orta alanda oldukça fazla seçeneği olduğunu söyleyebiliriz. İleri uçta ise Cuper'in sahaya çıkaracağı sisteme göre ya tek forvet Stancu'yu ya da Stancu ve Barral'ı izleriz büyük ihtimalle.

Bizim adımıza Cuper'in tercihlerinin de yarın ortaya koyacağımız performansda önemli olduğunu söyleyebiliriz. Geçtiğimiz hafta Ali'nin orta alanda gösterdiği performansdan sonra bu hafta Şamil'in dönüşüyle nasıl bir orta dörtlü kuracak şimdiden merak konusu. Monje'nin Ordu'da bırakılmasından sonra Romero'nun ilk 11 başlayacağını söyleyebiliriz. Varsayımlar üzerinden konuşuyoruz ama yarın sahaya nasıl bir 11 çıkarsa çıksın kenarda oyuna girdikten sonra etki edebilecek isimlerimiz olacak. 

Rakibimiz Kayserispor'da Bobo çok formda. 19 maçta 12 gol attı. Kayserispor ligin yaş ortalaması en genç takımı. Prosinecki geldikten sonra üzerlerindeki ölü toprağını attılar ama yine de istikrarsız bir görüntü ortaya koyduklarını söyleyebiliriz. Bobo'nun haricinde Cleyton 3 gol 5 asist, Pablo Mouche  4 gol 4 asist, Sefa Yılmaz ise 4 gol 3 asist ile takıma katkı sağlayan diğer isimler. Bobo, Ertuğrul Taşkıran ve Riveros en çok forma giyen oyuncuları. Geçen sezon deplasmanda 1-0 yenilmiştik Kayserispora. 2. yarı ise aynı skorla biz yenmiştik. Bu sezon ilk yarıdaki maçta ise 3-2 ‘lik skorla gülen taraf biz olmuştuk. Tarihimizde 10 kere karşılaştığımız Kayserispor’a karşı  5 galibiyet, 3 mağlubiyet 2 de beraberliğimiz var.

Altımızda bulunan takımların kazanmaya devam ettiğini düşündüğümüzde bizim de bir seri yakalamamız gerektiğini söyleyebiliriz. Uzun bir aradan sonra deplasman fobisini de son verirsek hem psikolojik açıdan hem puantaj bakımından kendimize geleceğiz. Takımımızdan galibiyet bekliyoruz.


TRES PUNTOS

4 Şubat 2013

Ali Çamdalı'dan Maksimum Verim Almak...


Dün Gençlerbirliği karşısında kazanarak 9 haftadır devam eden kötü seriye son verdik. Oyunu kontrol etme anlamında sıkıntılar yaşamış olsak da pozisyon çeşitliliği bakımından özlediğimiz Orduspor'u izlediğimizi söyleyebiliriz. Üstelik Stancu tek forvet oynamasına ve ileri uçta çoğu zaman yalnız kalmasına rağmen genel ortalamamızın üzerinde pozisyona girmemiz mutluluk vericiydi. Haftalardır hücum anlamındaki tek yapabildiğimiz şey kanatlardan pozisyona girmeye çalışmaktı.  Dün kanatları iyi kullanmanın yanı sıra Kaptan Ali Çamdalı'nın dikine oyunu, orta alandaki hakimiyeti, defansın arkasına attığı toplar ile deyim yerindeyse ligin başından beri kendi kendimizi nasıl sabote ettiğimizi daha iyi anladık. Ali'nin üstelik partneri Nizamettin oldukça formsuzken ve sorumluluk almazken bu yaptıkları takdire şayandı.

Sezona stoper olarak başlayan Ali Çamdalı orta sahada harikalar yarattı. Gerek defansif olarak gerekse ofansif olarak üzerine düşenin fazlasını yaptı.İkili mücadelelerdeki başarısının yanısıra İniesta vari pasları ile Gençlerbirliği savunmasının arkasına attığı topların hemen hemen hepsinde başarılı oldu. İlk önce şunu irdelemek lazım; Ali Çamdalı zorunluluktan mı yoksa H.Cuper’in isteği doğrultusunda mı stoper oynuyordu? Açıkcası kadroya baktığımızda stoper olarak oynayabilecek 4 futbolcumuz (Agus, Roversio, İbrahim Kaş,Ömer Alp Kulga) varken Ali’nin stoper oynaması çok garip. Garcia ve Şamil’in de stoper oynayabileceğini  ve ara transfer döneminde 2 stoper daha aldığımızı düşünürsek  Ali’nin haricinde 8 kişi stoperde görev yapabiliyor. Artık H.Cuper’in bazı inatlarından vazgeçip Ali Çamdalı’yı gözü kapalı orta sahada oynatması lazım. Dünkü maçta hiç doldur-boşalt yapmadık. Bunun tek sebebi olmasa bile en büyük sebebi Ali Çamdalı’dır. 

Ali Çamdalı sezon başından beri kırk yıllık bir stoper gibi formasını terletiyor ama orta alandaki eksikliğimiz gün gibi ortadayken, Nizamettin haftalardır sorumluluk almazken Ali'yi tandemde oynatmaya devam etmek ve ısrarla takımı kanat organizasyonlarına mahkum etmek ile resmen kendi kendimize yazık etmişiz. Bir futbolcudan maksimum verim alabilmek önemlidir. Bu hafta Şamil cezalı olmasaydı Cuper'in Ali'yi orta alanda oynatmayacaktı bunu hepimiz biliyoruz. Fakat dünkü karşılaşmadan sonra bundan sonraki süreçte oldukça mecburi bi durum olmadığı sürece Ali'yi tandemde oynatmak ciddi anlamda takımı sabote etmektir. Ali'nin yaptığı onca doğruyu, performansını yok saymaktır.

Hep aklımızda olan ama artık unuttuğumuz bir şeyi hatırlattı bize Kaptan dünkü performansıyla. Dün sahada gördüğümüz çeşitliliği bundan sonraki süreçte de görmek istiyoruz. O yüzden ilk 11 yazılırken ilk olarak Fornezzi'yi kaleye yazıyorsak dünkü performansıyla Kaptan'ı da direk orta alanın ortasına yazmak zorundayız. Son olarak; Kaptan'ın sözleşmesi sezon sonu sona eriyor. Orduspor yönetimi hala neyi bekliyor?

Duo Puntos | Potanın Menekşeleri 82 - 65 Bursa BŞB.


Geçtiğimiz sezon kurulan ve kurulduğu ilk sene Bayan Basketbol 1. Ligine çıkmayı kıl payı kaçıran Bayan Basketbol takımımız bu sezon şampiyonluk hedefiyle yoluna emin adımlarla ilerliyor. Yıllardır özlemini çektiğimiz salon sporları özlemini Bayan Basketbol takımımız bir nebze olsun giderdi. Orduspor'un bir spor kulübü olduğunu düşündüğümüzde Orduspor adının geçtiği her branşda mücadele eden sporcularımıza hak ettikleri desteği vermeliyiz diye düşünüyorum. Bu uğurda bundan sonraki süreçte Bayan Basketbol Takımımız hakkındaki yazılarımla ben de Divane Aşık Gibi Blog'da yerimi alacağım. İlk yazımın anlamlı bir galibiyetten sonra gelmesi de ayrı bir güzellik oldu...

DUO PUNTOS!

Orduspor Bayan Basketbol takımımız yani Potanın Menekşeleri TKB2L’nin 16. Haftasının en önemli mücadelesi, sonucu merakla beklenen maçında; mükemmel ve hatasız oyunla Bursa BŞB. maçını galibiyetle kapattı. Bu galibiyetin anlamı sadece 2 puan değildi tabiî ki; hem ilk yarıda ki maçın rövanşı, hem de TKB2L’nin B grubu liderliğini yeniden almaktı. Ve Ordulu bir basketbol sever olarak Potanın Menekşeleri ile gurur duydum… 

Gelelim maça; 
Potanın Menekşeleri ısınmak için parkeye çıktığında, sporcularımızın ve teknik ekibin kendine güveni gözümden kaçmadı. Mental anlamda maça hazırdık demek ki… Zaten Basketbolda galibiyeti getirecek en önemli etkenden biridir, mental olarak hazır olmak. 

Menekşeler, Münevver-Simay-Miranda-Aynur ve Kaptan Arzu ilk beşiyle maça başladı. İlk periyotta maça istediği gibi başlayamayan takımımız ilk iki dakika da 2-7 geriye düştü. Bu sonuç da Bursa BŞB. adına da maçta en yüksek fark oldu zaten. Coach Alper Durur’un mola almasına ve erken müdahale etmesiyle toparlanan Menekşeler periyodun ortalarında Miranda’nın içeriden, Simay’ın da dış atışlarıyla durumu 10-9 getirdi. Periyodun sonraki dakikaları karşılıklı basketlerle geçerken Bursa BŞB’nin Amerikalı pivotu Whitney Jones’un daha ilk periyot da 3 faul alması takımımız adına pota altı mücadelesi için güzeldi. İlk periyot 20-20 eşitle tamamlandı. 

İkinci periyodun ilk 4 dakikasında her iki takım da sayı üretmekte zorlandı. Jones’un bu periyotda oynamaması, Coach Alper Durur’un Hande, Melis ve Aslı’ yı alması sayı ve oyun anlamında önemli hamlesi oldu. Bu dakikalardan sonra maçta üstünlüğü eline alan Potanın Menekşeleri, hakem ikilisinin akıl almaz hataları rağmen maçtan kopmadı. Coach Durur’un mola almasıyla hakemlerin kötü yönetimine isyan ederken; tribünlerdeki gerginlik maçın tansiyonunu yükseltti. Mola sonrasında Bench’den gelen Melis’in oyuna etkisiyle son 2:32’ durum 37-31 oldu. Son İki dakikayı tam saha men-to-men savunma yapan Menekşeler devreyi 42-37 önde bitirdi. 


İkinci yarının ilk periyoduna aynı 5’le başlayan Coach, bu çeyrekte seti ofansif oynamayı ve dış şutlar üzerine kurdu. Rakibin oyunu kabullenmesiyle dış şutlar ve fast-breaklerle etkili olan Potanın Menekşeleri farkı 12 sayıya kadar çıkardı. Ardından Jones’un teknik faul alarak 5 faulle oyun dışı kalmasıyla iyice rahatlayan takımımız pota altında Miranda ve Gizem Başaran’la etkili olmaya başladı. Maçın en güzel hareketi de bu çeyrekte oldu. Simay’ın dripling yaparak yüksek post’dan Miranda ya asistti Basketbol severlerden büyük alkış aldı. Pınar ve Dilek’le oyunda kalmaya çalışan Bursa BŞB ‘ye Menekşeler karşısında 3.periyodu 59-50 geride kapattı. 

Ve Final… Potanın Menekşeleri bildiğiniz gibi Bursa’daki maçı son çeyrekte kaybetmişti. Bunun bilincinde başlayan Coach Alper Durur, kadro derinliğinden faydalanıp Hande, Beril, Aslı ve Melis’e bu periyotda daha çok süre verdi. İyice oyundan kopan ve yorulan Bursa BŞB. karşısında son çeyrekte hızlı hücumlarla etkili olduk. Bu durumdan faydalanan Münevver’in jeneriklik sayısı basket faulü de beraberinde getirdi. Gözden kaçmayan bir oyuncuda yeni transferler den Aslı’ydı. Özellikle savunması ve son çeyrekte katkısı hem kendisi, hem de sonraki maçlar adına olumluydu. Son 2 dakika da Coach’un alkışlatmak için oyundan aldığı Miranda, 21 sayı,12 ribaunt la double-double yaparak maçın MVP’si seçildi. Skorborda etki eden diğer oyuncularımız Münevver (15 sayı,5 asist), Simay (13 sayı,4 asist) olmuştur. 

Maçı 82-65 kazanan Potanın Menekşeleri sahada Basketbol adına her şeyi eksiksiz yaparak haklı bir galibiyet aldı ve Duo Puntos’u aldı! Başta Coach Alper Durur olmak üzere tüm teknik ekibe, Potanın Menekşelerine ve takımımızı yalnız bırakmayan salonu dolduran Basketbol severlere Divane Aşık Gibi ve kendi adıma teşekkür ediyorum. 

Tan AŞKAN 

3 Şubat 2013

Selam 3 Puan | Orduspor 2:1 Gençlerbirliği

Aslında 3 puandan daha fazlasını aldık bugün Gençlerbirliği karşısında. Şehrin takıma, takımın kendine olan güveninin tekrar geri geldiği bir 3 puan oldu. Tabi ki bu 3 puanla herşey düzelmedi ama futbolcular açısından bakarsak "bizim potansiyelimiz var." diyebilirler tekrardan. Bu, sonra ki haftalar açısından umut verici.

Maç öncesi kadroya bakıldığında, kendi sahamızda olsakta yinede defansif bir kadroyla çıktığımız söylenebilirdi. Lakin geçmiş maçlara oranla buluştuğumuz tek ortak nokta, bu sefer yedek kulübemizin güçlü oluşuydu. Stancu tek başına, bir çok maçta varlık gösteremedi. Benim şahsi görüşüm Ordu'da ki maçlarda Barral ile Stancu'nun beraber başlaması. Bugün Stancu ileride tek forvet, arkasında Monje ve kanatlarda Umbides ile Müslüm'ü izledik. 

Bu maçın diğer maçlara göre farklı olacağı maçın daha ilk saniyesinden belli olmuştu. Takımın, hırslı ve atak oynama isteği santradan sonra topu geriye doğru göndermeyerek, direk rakip yer alanında oyuna devam etme isteğinden belliydi. Ki daha ilk saniyelerde bu sayede pozisyona giren taraf biz olduk. Kontraya yakalandık pozisyonlar verdik. İlk 5 dakika bu şekilde karşılıklı atışmalarla geçti. Bu sefer cesurduk, farklıydı diğer maçlara göre. Gerçi geçen hafta oynadığımız Eskişehirspor maçının ilk 20 dakikasında da fena bir oyun ortaya koymamıştık ama deplasmanda oynamamızdan dolayı bir yerde temkinli davranıyorduk. 

Klasik oyunumuz olan kanatlara inip, ceza sahasına ortalarla içeride karambol oluşturmak yada defanstan atılan uzun toplarla rakipin arkasına sarkarak pozisyon arama geleneğimiz devam etti bu maçtada. Lakin Monje, kafasına taş geldikten sonra çok değişti. Hiç bir zaman vasat bir oyuncu olamadı. Kanatlara inip gol arayan bir takım için, olabildiğince kötü ortalarla 3 - 4 net pozisyonu içimiz acıya acıya harcadı. Bu ortalar öyle sıradan kötü ortalarda değildi, hepsi dağlara taşlara giden toplardı. İki takımda da bu maçta takım olma özelliğini göremedim. Her iki takımda bireysel oyuncuların bireysel özellikleriyle pozisyonlar ve goller aradılar. Hurşut, pire gibi bir oyuncu. Dışarıdan bakınca her takım Hurşut gibi bir oyuncusunun olmasını ister. Ama bugün izlediğim Hurşut bireysellik işini çok aşırıya kaçırıyor. Teknik var ama, bencil. Müslüm'de farklıydı mesela bugün. Bildiğimiz vasat Müslüm değil, mücadele eden, koşan, top kapan lakin bu özellikerinin yanında sık sık top kaybeden bir oyuncu görüntüsündeydi. Biz daha önceki maçlarda Müslüm'ü sadece top kaybeden, anlık dakikalarda ise koşan özelliğini görebilmiştik.

Temposu gayet yüksek ama pozisyon bakıöından kısır geçen ilk yarıda, Umbides diye bir adam çıktı 40 metreden golünü attı. Bu golü hafta boyunca sık sık konuşabiliriz. Sıradan rastgele atılmış bir gol değil, kaleye bakılarak, ölçülerek, biçilerek avlanmaıştı Gençlerbirliği'nin kalecisi. Maçın tam anlamıyla yıldızıydı. Bir futbolcu bir maçta ne yapabilirse hepsini yaptı. Gol attı, attırdı, rakibi 10 kişi bıraktı. Umbides hep bu standartlarda oynasa kolay kolay teslim olmazdık rakiplere bu haftalara kadar.

Şamil yoktu bugün, Ali nasılda özlemiş orta sahada oynamayı. Sanki hayata yeniden bağlanmış gibi. Attığı paslar, pozisyonların içinde olması, golü araması. Ali - Nizamettin ikilisi kesinlikle bizim orta göbeğimiz olmalı. Doğrusu olan Şamil - Nizamettin değil. Roversio bugün defansta sırıttı mı? Ben beğendim gayet. İkinci yarı boyunca da oyunun belli bir hakimi yoktu aslında. Görünürde amacımız skoru 1:0'da tutmak, olursa rakibin açıklarından 2'yi bulmak olacaktı. Ne kadar beğenmesekte, bu takımın taktiği bu. Bu takım kolay kolay maçlarının 2 farklı bitiremez bu yüzden, ki bitiremiyorda. 60. dakikadan sonra rakip 10 kişi kaldı, sonra Müslüm akıllara ziyan golüyle farkı 2'ye çıkardık. 2:0 olunca skor ve rakipte 10 kişi kalınca bir başka bilindik senaryo çıktı karşımıza. Oyunu rakibe bırakmak. Geçen sezon olsun, bu sezon olsun bi 3:0 olan maçları 3:2 yaptırmama, birde 10 kişi takımlara top oynatmama işini beceremedik. Gençlerbirliği dirençli takım, Lekiç girdi, ilk topla buluşması gol oldu. Ondan sornası dışardan izleyenlere tam anlamıyla futbol ziyafeti oldu. Romero'yu merak edenl çok var. 15 dakika izleyebildik kendisini. Ve bu 15 dakikada gayet parmak ısırttı. Ama bu durum çok yanıltıcı olur. İlk zamanlarında Dalmat'a da Monje'ye de parmak ısırmıştık çünkü. Romero'yu 2 3 maç izleyip yorum yapmak daha mantıklı. Skor 2:1 iken Romero olsun Barral olsun Atilla olsun karşı karşıya kaçırdıklarıyla saç baş yoldurdular. Gerçi Romero'yu tenzih etmek gerekir ama Barral ve Atilla'nın kaçırdıkları goller kesinlikle laubalilikten başka birşey değildi. Sen 2 - 3 farkla önde değilsin ki böyle rahat goller kaçırıyorsun. Saçmaydı.

Doğruların en güzeli gelen 3 puandı. Bu 3 puan, bazı şeylerin başlangıcı olsun. Üzülmeyelim daha fazla, yeter. Tebrikler çocuklar...

Tek Yol 3 Puan | Orduspor vs Gençlerbirliği

 



Deplasmanların en iyi takımlarından birisiyle karşılaşıyoruz yarın Süper Lig'in 20. haftasında. Rakip Gençlerbirliği bu sezon deplasmanda sadece 2 maç kaybetti. Bizim deplaman karnemizde bırakın 2 maç kaybetmeyi, 1 maç kazanmışlığımız bile yok. Böyle saçmalık olmaz. Son 6 maçlık performans grafiğimize bakarsak ligin en son sırasındayız. Gerçi genel sıralamamız çok parlakmış gibi konuştum. Bizim blog olarak misyonumuz, takıma köstek olmak değil asıl böyle zamanlarda destek olmak olsa da, söylemeden geçilmiyor bazı şeyler. Yazacak kelimeler tükendi, kalmadı. Hani takım kötü, birilerini eleştirmek istersin. Kimi eleştireceksin? Herkes kötü. Futbolcusundan, yönetimine kadar her kesimde bir basiretsizlik. Bazı şeyler ha deyince olmuyor. Bu takım kötü, bu takımın bundan sonraki potansiyeli bu. Bu takım bir gazla lige güzel başladı, sonra şarampole doğru yuvarlanmaya başladı. Ama hala çakılmadı yere. Bu takıma bir değnek değmeliydi, doğru düzgün transfer bile yapılamadı. Bu benim şahsi görüşümdür ki ben her zaman Cuper'in arkasındayım. Ha deyince hadi Cuper gitsin diyenlerden değilim, doğru yada yanlış. Ama bazı şeyler var, Cuper mi görmüyor bunları? Görmemesi imkansız. O zaman Cuper'in bu takıma inancı kalmamış. O zaman mutlu değil. O zaman başka şeyler var. Diyoruz ki her maç bittiğinde buralarda yazacak cümleler bulamıyoruz. Bu takım son 10 haftann en kötü takımı belki de. Abartısız... İnsan kendi takımının maçını izlerken sıkılmaz ki. Sıkılır demek ki. Ben sıkılıyorum. 

Biz kendi aramızda da konuşuyoruz, blogun eski havasının olmadığı konusunda birleşiyoruz son zamanlarda. Takımla da alakalı bir durum. Biz ilk defa kötü günler yaşamadık ama ben böylesini hatırlamıyorum. Senin takımın bilmem kaç haftadır 3 pas bile üstüste yapamıyorken ne yazabilirsin ki, neleri anlatabilirsin, neleri eleştirebilir, neleri savunabilirsin ki? O bitiş düdüğünü duyduğum an ekranı anında karartıyorsun sinirden. Acı çeken insan, acısının üzerine gitmek istemez, kaçar ondan. Kaçıyoruz bizde. Takım 3 puan alamadığı için değil, Göztepe'ye elendiği için de değil. Acizliğimizi tekrar tekrar hatırlamak istemediğimizden. O formayı terleten futbolcuların yarısından çoğunun, o forma altında bizleri temsil ederken sahadaki acizliği, bizim de acizliğimiz oluyor. Uyuyamıyoruz geceleri.

En çok da Fornezzi'ye üzülüyoruz sanırım. Bir de Ali'nin yeri başka.

Cuper'in mantıksız işlerine kafa yoruyoruz günlerce. İrfan takıntısının iç yüzünü bilmiyorum ama Orduspor formasını Abdulkadir ya da Yiğit gibi isimler terletiyorsa, İrfan bu işi hepsinden daha iyi yapardı. İrfan konusundaki inadın nedenini merak ediyorum. Hayır, dersin ki bizim yedek kulübemiz güçlü, bu adam bu takımda heder olur, harcanmasın, gönderilim, anlarım. Yedek kulüben yok ki senin, İrfanı geri gönderiyorsun. Ama Anıl transferi çok hoşuma gitti benim, ona değinmeden edemeyeceğim.

Şimdi yarın oynayacağımız maçtan ümitli miyiz? Bir çok kesim hayır diyecektir. Süper Lig'in havası gerçekten başkaymış. Ordu insanı alt liglerdeyken maçlara zevk için giderdi, o tribünler öyle ya da böyle bir şekilde hep dolardı. Ordu bizim yıkılmaz kalemiz olurdu çoğu zaman. Ben artık eski güzellikleride göremiyorum tribünlerde. Süper Lig'e çıkınca taraftarlarda mı profesyonelleşti acaba. Alt liglerde çoğu şeyler daha amatör ama daha içten, daha doğal olurdu. İyice göz önüne gelince, çoğu şeyin tadı kaçtı. Artık insanlar Süper Lig'in cazibesini evlerinde yaşamak istiyorlar. Bahaneyle İstanbul takımlarının maçlarınıda izliyorlar çünkü. Her maç standartın üzerinde dolan maraton tribünümüz olurdu bizim. Kalmadı, üstü kapandı, takım Süper Lig'e çıktı. Onlarda kayboldu. Özledim bazı şeyleri. Takım gerçekten tad vermiyor, tribünler gerçekten tad vermiyor artık.

Gençlerbirliği 5 maçtır kaybetmiyor. 2. yarıda oynadığı 2 maçıda kazandı. Antalyaspor deplasmanındaki 5:3'lük skor sezona damgasına vuran sansasyonel maçlardan birisiydi. Ama bir güzel istatistik ekleyeyim hemen, Gençlerbirliği bu sezon 3 maç üstüste kazanamadı hiç. Hatta biraz daha geçmişe gidince, 2012 yılı içinde Gençlerbirliği'nin 3 maç üstüste kazanarak bir seri yaptığını göremedik. Bizim tam tersimiz bir oyun anlayışına sahipler. Zevkli ve cesur oyun anlayışlarıyla ligin en renkli ve izlemesi en heyecanlı takımından birisi Gençlerbirliği. Maçlarının bir çoğu 3 gol ve üstüne çıktı. Deplasmanlarda kapalı bir oyun anlayışları yok. Bu yüzden gerek iç sahada gerek deplasmanda 3 - 4 gol yedikleri maç sayısı hayli fazla sıralamalarına göre.. Gençlerbirliği'nde en çok süre alan isim 1693 dakikayla Tosic. Tosic bu maça kadar 1 gol ve 5 asistle oynadı. Rakipte Tosic'den sonra Hurşut Meriç var 1632 dakikayla en çok süre alanlar arasında. Hurşut ise bu maça kadar 3 gol ve 6 asistle oynadı. Hurşut, Ankara'da oynadığımız ilk maçta Gençlerbirliği'nin bize attığı tek golü kaydetmişti. 31 gol atan Gençlerbirliği'nin en golcü isimleri 4'er golle Aykut ve Vleminckx. Aykut bu maçta cezalı. Vleminckx ise Gençlerbirliği'nin devre arası transferi olarak gelmesine rağmen ilk maçında Antalyaspor'a attığı 4 golle bu sayıya ulaştı. Takım olarak atılan gollerin 8 tanesi 16 ve 30. dakikalar arasında geldi. Orduspor olarak biz, son 10 resmi maçta hiç 2. golü atamadık rakip kaleye. Ayrıca ilk golü yediğimiz hiç bir maçı kazanamadık. 18. maçımıza çıkıyoruz rakiple. Toplam 17 maçta 4 galibiyet 5 beraberlik ve 8 mağlubiyet aldık. Kendi sahamızda ise bu durum 4 galibiyet 2 beraberlik ve 2 mağlubiyet şeklinde. Gençlerbirliği ile oynanan maçlarda, bir maç içinde en fazla 4 gol rakamına ulaşılırken, Ankara'da oynanan ilk maç 1:1 sona ermişti.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...