27 Aralık 2012

Ayrılık... | Yolun Açık Olsun Numan

 

Bazı ayrılıklar gerçekten çok daha fazla üzüyor insanı. Numan'ın biraz daha şans yanında olsaydı şuan bu satırları yazmayacaktık belkide. Süper Lige çıkan kadrodan takımda kalan birkaç isimden biriydi. Sezona çok iyi başladı. Olumlu performansını sürdürdüğü takdirde Milli Takıma dahi gidebileceğini dile getirirken 6. hafta Karabükspor maçında ön çapraz bağları koptu ve sezonu kapattı Numan. Şans öyle bir anda arkasını döndü ki ona bir anda herşey değişti...

Numan 28 yaşında ama kariyerine baktığımız zaman çok kısa bir zaman diliminde eriştiği yer imrenilmeyecek gibi değil. 23 yaşında Sürmenespor'da profesyonel oluyor Numan. Çok geç bir yaşta, 3. ligde başlıyor hikayesi. Mustafa Reşit Akçay'ın onu keşfetmesi ile Sürmenespor'dan Ofspor'a transfer oluyor ve Ofspor ile 2. lige yükseliyorlar. Ofspor'da geçirdiği 1.5 sene onun Orduspor'a transfer olmasını sağlıyor. Sonrasını zaten hepimiz biliyoruz. Devre arası geldiği takımın Bank Asya'da kalmasını sağlayan isimlerden biri oluyor. Sonraki sezon ise 26 yıllık hasrete son veren kadronun en iyilerinden... 23. yaşında profesyonel olup 3. ligde kariyerine başlayan Numan, 4 sezon sonra Süper Ligde boy gösteriyor. Yıllardır Süper Ligde oynayan isimlere taş çıkartan bir performans sergiliyor. Fakat o sakatlık bu hikayenin seyrini değiştiriyor ne yazıkki...

Bu sezon başında Numan takımla sezon başı kampına katıldı. Bizler kaldığı yerden devam edeceğini düşünüyorduk ama hem onun hem de bizim düşündüğümüz gerçekleşmedi ve Numan bu sezon şans bulamadı. Sadece Göztepe maçında kadroda yer aldı. O maçta iyi bir performans sergilemedi ama bir maç ile Numan'ın Orduspor'daki geleceğine karar verilmemeliydi. Geçtiğimiz sezon gösterdiği performansı düşündüğümde Ali Çamdalı'nın önliberodan devşirilip stoper olarak forma giydiği bir takımda daha fazla şans bulmalıydı Numan. Abdülkadir'in, Müslüm'ün defalarca yakaladığı kendini gösterme şansını ne yazıkki elde edemedi. Cuper'in bu konuda yanlışları olduğunu düşünüyorum. Numan'a, Ömer'e hiç şans vermeyip, kadroda o bölgenin futbolcuları varken devşirme bir isime tandemde defalarca şans vermek bu futbolcular adına gerçekten gurur kırıcı bir durum olsa gerek..

Herşeyden önce Numan'a Orduspor taraftarları adına verdiği emekler için teşekkür ediyoruz. Oynadığı futbol ve beyefendiliği ile o da gönlümüzde ayrı bir yere koyduğumuz isimlerden biri oldu. Ligin ikinci yarısında büyük ihtimal K.Erciyes forması giyecek. Ligde iyi bir konumda olan K.Erciyesspor ile Süper Lig'e çıkma başarısını gösterip yeniden hak ettiği ligde forma giyeceğine inanıyorum. Yolun açık olsun Numan...

23 Aralık 2012

ETİK(?) Kurulu Kararı

"Etik davranış ilkesi ihlali iddiasıyla Kurulumuza sevk edilen Mersin İdman Yurdu Spor Kulübü futbolcusu Juan Emmanuel Culio ve Galatasaray A.Ş. Teknik sorumlusu Fatih Terim ile ilgili olarak Kurulumuz: Galatasaray A.Ş. teknik sorumlusu Fatih Terim hakkında, Etik Kurulu Talimatı çerçevesinde YAPTIRIM UYGULANMASINA YER OLMADIĞINA, Mersin İdman Yurdu Spor Kulübü futbolcusu Juan Emmanuel Culio'nun Etik Kurulu Talimatı'nın 10. maddesinde yazılı olan "fairplay", "sportmenlik" ve "bağlılık" kavramları ile bağdaşmayan bir davranış sergilediği kanısına ulaşmış ve Etik Kurulu Talimatı'nın 22. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca, futbolcuya ölçülü ve orantılı olan UYARMA yaptırımının uygulanmasına,
Etik Kurulu 8 AY SONRA Culio ve Fatih Terim ile ilgili kararını açıkladı. Onlara göre gayet etik olan, önemli bir şey ifade etmeyen bir olayla ilgili kararı neden bu kadar uzun bir sürede karara bağladılar merak konusu? Zatem Meireles'in 12 maç cezası gündemi arasında kaynadı gitti.. Zamanlama da gayet yerinde tebrik etmek lazım. Futbolcuyu ayartan, kendi tesislerinde beyin yıkayan, sezon devam ederken futbolcuya ev gezdirenlerin davranışları ETİK bulunurken, futbolcunun davranışı AHLAKSIZ bulunmuş UYARMA yaptırımı uygulanmış.. Futbol Federasyonu ve ona bağlı kurulların kararlarını tartışma dönemi çoktan sona erdi. Geçtiğimiz sezon yaşanan şike sürecini ETİK bir biçimde sürdüremeyen bir yönetim organının bu tarz olaylarda ETİK KARARLAR vermesi hayalcilik olurdu zaten..

Sonuç olarak; futbolcunun beyni yıkandı. ''Culio takımımızda olmalıdır ve olacaktır'' diyen egosu tavan yapmış kimseler emellerine ulaştı. Futbolcu beynini kullanamadı ve bu oyunun bir parçası oldu. Egosunu şişiren kimseler futbolcuyu paçavra gibi kullandıktan sonra kapının önüne koydu. Olan nefsine hakim olamayan futbolcuya (ki bu olayın en büyük sorumlularından biridir) ve bu olaylar yaşandıktan sonra futbolcudan gram fayda alamayan Orduspor'a olmuştur.

Federasyon ve onun kurulları istediği kararı verip yıllardır yaptığınız transfer şikelerini temize çıkarsın hiç sorun değil! Orduspor Kulübünün, taraftarının ve yıllardır hakkını yediğiniz Anadolu Kulüplerinin vijdanında sizler AHLAK ve ETİK yoksunusunuz. Bunu bilin yeter...

22 Aralık 2012

Kaçırılmaması Gereken Fırsat (!) | Murat Akın


Sezon başında bonservisi elinde olan Murat Akın'ın Antalyaspor'a gidişine oldukça üzülmüştük ve konuyu blogda dile getirmiştik. Murat iki sezon sonra Süper Lige geri döndü ama Antalyaspor'da umduğu şansı bulamadı. Lige çok iyi başlayan ve ligin ilk yarısını olumlu bir konumda bitiren Antalyaspor'da mevkisinde oynayan Petr Janda, Uğur İnceman, İbrahim Dağaşan gibi oyuncuların olumlu performanslarından dolayı çok fazla süre alamayan Murat, Antalyaspor yönetimiyle konuşarak olumlu bir şekilde yollarını ayırdı. Sezon başında Murat radarımıza girmedi ama devre arası arası yapılacak olan hamleleri düşündüğümüzde Murat'a Orduspor formasını tekrardan giydirerek ilk olumlu transferimizi yapabiliriz. Murat şuan boşta ve umarım yönetim bu konuda elini çabuk tutar.

Murat Akın Süper Lige çıkan kadronun en önemli isimlerinden biriydi. Çok efektif bir takım olmamamıza rağmen onun orta alanda Ali Çamdalı ile olan uyumu, hem defansif anlamda hem de ofansif anlamda bu ikilinin sezon boyunca ligin çoğu kısmında ortalamanın üzerinde oynamaları bizi çok farklı bir takım yapmıştı. Orta alanda Murat ve Ali ile oluşturduğumuz uyumu savunmada Jerry-Numan-Kürşat ile de pekiştirince hücumda sezon boyu sıkıntılar yaşamamıza rağmen bu iskelet bizi 26 yıl sonra Süper Lige çıkardı. Süper Lige kadroda takımda kalması gereken ilk isimlerden biriydi Murat. Hem kendisi kalmak, hem de kulüp onunla devam etmek istemişti ama Kasımpaşa yönetimi ve Uğur Tütüneker Murat'ı bırakmak istemeyince kiralık olarak geldiği Kasımpaşa'ya geri dönmek zorunda kalmıştı. Kulübü Süper Ligde oynamasının önüne taş koymasına rağmen Murat bu durumu dert etmedi ve geçtiğimiz sezon Kasımpaşa'da 37 maçta forma giyerek Kasımpaşa'nın Süper Lige çıkmasında önemli katkıda bulunan isimlerden biri oldu.

Kadro yapımıza baktığımız zaman Murat'ın oynadığı bölgedeki şişkinlikten dolayı fuzuli bir transfer gibi görünebilir ama o bölgede oynayan isimlerden aldığımız verimi düşündüğümüzde Murat'ın transferi gereklilik değil şart gibi duruyor. Murat farklı bir tarzı olan bir önlibero. Hem fiziksel olarak hem de futbol tarzı olarak Emre Belözoğlu'nu andıran, çok iyi bir kesici olmasının yanında hücum özellikleri de oldukça gelişmiş olan bir futbolcu Murat. Bizim gibi 4-4-2 oynayan ve kadrosunda 10 numara barındırmayan takımların orta alanında olması gereken tarzda da dersek abartmış olmayız. Ligin ilk yarısı itibariyle Ali Çamdalı, Şamil Cinaz ve Nizamettin'i kullandık. Ali'yi çoğu maçta Cuper'in tandemde görevlendirmesinden dolayı geleceğin yıldızı Abdülkadir'de oldukça şans buldu.

Ali, Şamil ve Nizamettin orta alandaki rotasyonda en çok süre alan isimler. Fakat bu isimlerin alternatifi olarak kadromuzda yer alan Abdülkadir ve Onur'un aldığımız verim ''0'' Onur'un sezon başında sakatlığı mevcuttu, sonrasında ne oldu haberimiz dahi yok. Abülkadir ise hala ne işe yarar çözebilmiş değiliz. Sezon öncesi gönderilecek ilk isimlerden biri olmasına rağmen Hakan Özmert'in beklenmedik gidişinin piyangosu Abdülkadir'e vurdu ama o şansı ne kadar değerlendirdi hepimiz biliyoruz. 1.5 yıldır izlediğimiz Abdülkadir'in tek bir maçta bile olumlu oynadığını hatırlamıyorum. Sancaktepe, Kastamonu gibi takımlar karşısında dahi bir numarasını göremediğimize göre genç yaşına rağmen verilen şansların yeterli olduğunu düşünüyorum. O yüzden Abdülkadir ve Onur ile yolları ayırıp Murat'a tekrardan Orduspor forması giydirmek bu durumları ortaya koyunca oldukça mantıklı bir hamle gibi görünüyor.

Önlibero'dan öncelikli olarak transferde takviye yapmamız gereken daha önemli eksikliklerimiz var ama hemen yanıbaşımızda böyle bir fırsat olunca görmezden de gelemedik. Diğer eksiklikleri de dile getireceğiz zamanla ama Murat Akın'ı kaçırmayalım. İlk yarı boyunca izlediğimiz Orduspor'un Murat Akın gibi bir futbolcuya ihtiyacı var. En azından kadromuzda barındırdığımız etkisiz elemanları düşünüce Murat o formaya giymeye hayli hayli hakkı var. Umarız birilerinin kulağına kar suyu kaçırmayı başarabiliriz...

Boşluk, Hiçlik, Herşey Sıfır | Akhisar Bld. 0:0 Orduspor
























"Maça dair birşeyler okumak isteyeceksiniz ama öyle bir kavram yok. Dün akşam ki maç için bu satırları dolduracak kelimeleri tükettik artık. İlk yarının genel değerlendirmesini yine buralardan zamanı gelince paylaşacağız..."

20 Aralık 2012

Haftanın Maçı #17 | Akhisar Bld. vs Orduspor

Tabi hayat futbol değil. Bugün Kamil Sönmez abimizi kaybettik. Söndü Vona'nın ışıkları dün gece. Gülen yüzünü hiç unutmayacak bu topraklar.
Mekanı cennet olsun...

***



Yarın akşam Manisa'da Akhisar Belediye maçıyla devreyi "nihayet" sonlandırıyoruz. Futboldan soğuduk. Takımın maçlarını izlerken bir heyecan olurdu içimizde. Son haftalarda heyecanımızı kaybetmiş durumdayız, taraftar olarak bizler, futbolcular olarakta sahadakiler. Hepsinde bir bitsede gitsek havası. Fenerbahçe maçıyla başladığımız "tehlikeli virajlarda" kaza yapmayı bekliyorduk, hala acemiyiz bu ligde. Ama bu kazanın bu kadar büyük, yolun sonunu göremeyeceğimiz bir biçimde, tepetaklak, uçuruma doğru olacağını tahmin etmemiştim. Kadroda ki rotasyon sıkıntısı 10. haftadan sonra kendini iyiden iyiye gösterdi. Geçen seneden aynı tabloyla bitirdik devreyi. Bu devre arası ligdeki geleceğimiz adına önemli. Takıma çok ahım şahım katkı yapacak bir isim bulmak çok zor ama birşeyler yapılmalı. Yabancı oyuncularda pek sorunumuz yok lakin bu takımda 2. devrede direk 11 oynayabilecek 4 yada 5 tane yerli oyuncuyu nereden bulacağız merak ediyorum. Göz göre göre, bu kadar kötü oynayan bir adamın (Yiğit) her maç kurtarıcı olarak oyuna girdiği bir takımın sevdalısı olmak ne büyük zorluktur, yaşayan bilir. Ki çoğu takım da yaşamıştır, hala da yaşamaya devam ediyordur.

Maç saat 20:00'da Lig Tv2 ekranlarında yayınlanacak. Hafta içine gelmesi nedeniyle Ordu'dan deplasman yapmak zor olacaktır ama Manisa ve çevre iller özelliklede İzmir'de yaşayan renkdaşlarımız takımı desteklemeye geleceklerdir. Maçta hakem ise Hüseyin Göçek.

Öyle umutsuz bir tablo var ki, kesin favoriyiz diyemiyoruz lig sonucusu Akhisar karşısında. 8 maçtır kazanamıyoruz deplasmanlarda, hiç iç açıcı bir tablo değil. Lakin rakip geçekten çok kötü bize göre. Bu sezon Manisa'da hiç maç kazanamadılar. Toplamda 7 maç yapıyor bu ve henüz Manisa'da taraftarlarına galibiyet yüzü gösteremediler. Gerçi Manisa onlar için ne kadar ev sahibi orası soru işareti. Kendi ilçelerinde maçlarını oynayabilseler şimdiki sıralamadan biraz daha farklı olabilirdi durumları. Onlar için tam anlamıyla final maçlarından olacak yarım akşam ki Orduspor maçı. Şeytanın bacağını kırma peşindeler. Hele bizi böyle kötü bir zamanda yakalamışlarken.

Cuper'in anlamsız korkak oyununa akıl erdiremiyorum. Bu takımda bir potansiyel var. Tamam takım kötü, yada kondisyon olarak istenilen seviyede değiliz ama yenik duruma düştüğümüz zaman Orduspor'un nasıl oynadığını hepimiz görüyoruz. Geçen hafta Süper Lig'in en çok şut atan takımıydık. Düşünün, bu şutları sadece 30 dakikada attık rakip kaleye. 30 dakikada 16 şut güzel tablo aslında. Bu potansiyelde oyuncularımız varken değerlendirmiyoruz. Devamlı bir kanatları inme çabası...

Bir takımın birden çok planı olmalı. At Umbidese, at Monje'ye, onlarda kişisel çabalarıyla birşeyler yapsınlar değil bu. Özellikle deplasmanlarda çağ dışı oyunumuz yakışmıyor bizlere. Şut...Vurun abicim yahu! Kaleyi gören vursun. Biraz da göbeği kullanalım. Hep kanatları kullandıkta ne oldu? Elde var sıfır. Şamil'i burada en çok eleştiren insanlardan biriside ben oldum ama geçen hafta Şamil nasıldı özellikle 2. yarıda? Gol attı diye değil, Şamil geçen maç 15 hafta boyunca ilk defa ileriye çıktı, ataklara katıldı, daha çok gösterdi kendini. Biz bu adamı defans diye aldık göbeğe monteledik. Çok düz oynuyor diyede 15 hafta boyunca eleştirdik. Acaba oynamasına mı izin vermiyor muyuz Şamil'in?

Şampiyon olduğumuz sene bize büyük emekleri geçen Kürşat (kadro dışı) ve geçen sene hayal kırıklığı yaşasakta hala Bank Asya yıllarındaki özlemimizle hatırlayacağımız Bruno'nun takımı olan Akhisar 11 puanla ligin son sırasına demir atmış durumda. Bununla beraber Ege temsilcisinin attığı gol sayısıda 11. Bu gollerin 4'ü duran toplardan geldi. 2'si ise ceza sahası dışından. 11 golü aralarında paylaşan 7 oyuncu bulunuyor. Yani Akhisar'ın ileri hattında belli bir istikrar yaratan oyuncu olmadı lig boyunca. Bruno'nun attığı 2 golü var. En çok golü ise ikinci yarının ilk 15 dakikasında attılar 4 gol ile. Akhisar, attığı 11 golü yanında çok rahat gol yiyen bir takım. 26 gol gördüler kalelerinde. -15 averaj bu lig için çok kötü bir tablo.

Yakın zamanda ilk kez 1. Lig'de karşılaştığımız Akhisar Belediyesi ile 3. maçımıza çıkacağız. 2 sene önce oynadığımız maçlardan 2:1 ve 4:0lık sonuçlarla galip ayrılmıştık. 
Olurda nostalji yapmak isteyenler olursa bu 2 yazıyı tavsiye ederim;
http://divaneasikgibi.blogspot.com/2011/02/orduspor4-akhisar-bld0.html
http://divaneasikgibi.blogspot.com/2010/10/6-hafta-akhisar-belediye-1-2-orduspor.html

18 Aralık 2012

30 Dakika... | Orduspor 1 - 1 Antalyaspor


Alışkın olduğumuz bir ilk yarı, son haftaların futbol fakiri Orduspor ve bize ayak uyduran Antalyaspor.. Mücadele var ama futbol? Maçın ikinci yarısı ise golü kalesinde gördükten sonra bizleri şaşırtan, rakip kaleye dalga dalga giden, maçı kazanmak için sahaya herşeyini koyan bir Orduspor vardı sahada. Bu performansın karşılığı üç puan da olabilirdi ama Saso'nun geçtiğimiz haftaki performansını andıran bir Hakan Arıkan vardı Antalyaspor'un kalesinde.

Atila'nın sol kanatta oynaması dışında bir farklılık yoktu sahaya dizilişimizde. İdeal kadromuza yakın bir 11 ile maça başladığımızı söyleyebiliriz. Monje'nin yerine oynayan Atila haricinden saha içinde göze batan tek şey Şamil'in cezalı olan Nizamettin'in rolünü üstlenmiş olmasaydı. Ve açık söylemek gerekirse çoğumuzun dudak büktüğü Şamil Nizamettin'in son 3 haftadır yapamadığı herşeyi yaptı. Olumlu futbolunu gol ile süslemesi de onun adına ayrı bir güzel durum oldu. Şamil ile birlikte sahanın iyi isimlerinden diğeri ise Stancu'ydu. Yine çok çalıştı, çabaladı ama Stancu bu haftayı da boş geçti. 

Maçın son yarım saati oynadığımız futbolu düşününce bazı konuları irdelemeden duramıyoruz. Golü yiyene kadar silik bir futbol oynayan, rakibinin üstüne gitmeye dahi üşenen bir takım vardı ama golü yedikten sonra çok farklı bir izlenime büründük. Kendi sahamızda, kendi seyircimiz önünde oyunun ilk anlarından itibaren son yarım saatteki anlayış ile mücadele etseydik bu maçı çok rahat kazanabilirdik. Sanki o golü kalemizde görmesek Antalya'nın da bize ayak uydurduğu kör dövüşü eşliğinde maçı 0-0'a bağlayacaktık. Madem rakibi kendi sahasına hapsedebiliyoruz, sağlı sollu ataklarla, şutlarla rakip kaleyi abluka altına alabiliyoruz neden bunu sahaya yansıtmıyoruz anlamıyorum. Aynı anlayışı Kasımpaşa maçında da benimsemiştik. Golü yedikten sonra aklımız başına gelmiş, yine 1 puanı sonradan kurtarmıştık. Cuper'in avunma anlayışından dolayı oyunu tutarak oynuyoruz ama ligin başında bu şekilde değildik. Maçların ilk yarım saatinde oldukça atak oynayan, daha doğrusu skor avantajını elde edene kadar rakibi boğan bir Orduspor vardı. Fakat son haftalardaki kötü futbol ve kaybedilen maçların da etkisiyle bu anlayış tamamen değişti gibi. Daha ilk dakikadan oyunu tutmaya çalışan, gol yemeyeyim gerisi allah kerim der gibiyiz.. Takım belli anlarda oynadığı futbolu, gösterdiği reaksiyonu düşününce potansiyelimizin çok uzağında olduğumuzu söyleyebiliriz. Tabi bunda bireysel performansların da etkisi var. İyi diyebildiğimiz bir kaç isim dışında çoğu futbolcumuz vasatın altında kaldı. Takımdaki iyilere diğerleri ayak uyduramayınca da bir yere kadar oluyor bazı şeyler..

Konuşulacak çok şey var aslında. Kadromuzun hala yetersiz olduğunu düşünüyorum. Belli başlı isimlerden verim alamayınca bir anda tepetaklak olduk. Verim alamadığımız isimlerin kadroda alternatifi olmadığına göre eksikleri tek tek saymaya gerek yok. Zaman ilaç gibi görünüyor. Tedavi için bir haftalık bir süre var önümüzde. Akhisar maçını kazanıp tedaviye biraz daha rahat bir şekilde gitmek takımın elinde.. Üstelik bir ilki başarabilirler maçı kazanmaları durumunda. Malum, hala deplasman galibiyetimiz (!) yok.

16 Aralık 2012

Umut Cümleleri... #16 | Orduspor vs Antalyaspor

 

16. hafta... Kazanmayı unutmak bir tarafa bedeninden ruhu, kazanma isteği alınmış, haftalardır sahada ne yaptığı belli olmayan bir takım... Ligin başındaki Orduspor'u izlememiş olsak potansiyelimiz bu, elimizden gelen bu diyeceğiz ama kötü oynadığımız maçlarda bile sahaya koyduğumuz mücadeleyi düşündüğümüz de performans düşüklüğünün yanı sıra diğer unsurların da geldiğimiz noktada etkili olduğunu söyleyebiliriz. Futbolculardan ziyade taraftar da bir an önce devre olsa da nefes alsak diye düşünüyor. 

Bu kaos içinde, umutsuzluk cümlelerinin sıkça dile getirildiği ortamda yarın Antalyaspor ile karşılaşacağız. İki takımın son haftalardaki performansını ortaya koyduğumuzda bizim adımıza oldukça zor bir karşılaşma olacağını söyleyebiliriz. Antalyaspor'un ligin başından beri sürdürdüğü istikrarlı bir çizgi var. Hem ligde hem de Türkiye Kupası'nda deyim yerindeyse çatır çatır futbol oynarak yollarına devam ediyorlar. Biz ligin başında yakaladığımız başarılı grafikten sonra düşüşe geçip dibi görürken onlar her geçen hafta futbollarının üzerine koyarak üst sıralarda tutunmayı başardılar. 

Yarın ki maç hakkında bir şeyler söylecek olursak, son haftalarda izlediğimiz takım bu kadar kısa sürede kendini ne kadar toparlar bilmiyorum ama sahada dört dörtlük futbol oynayan bir takım göremesek de en azından mücadele eden 11 futbolcu görmeyi umut ediyorum.

Takımımızda Barral ve Roversio sakatlıklarından dolayı, Nizamettin Çalışkan ise kart cezalısı olması sebebiyle forma giyemeyecek. Antalyaspor'da ise apandist ameliyatı olan Uğur İnceman forma giyemeyecek. Antalyaspor ile yarın 28. defa karşı karşıya geleceğiz. Toplamda Antalyaspor 10 kez sahadan galip ayrılırken biz 6 kez kazanmışız. 12 karşılaşma ise beraberlik ile sonuçlanmış. Maçın hakemi Fırat Aydınus. 

Yarın sahada nasıl bir Orduspor göreceğiz gerçekten merak ediyoruz. Maçtan sonra bir şeyleri konuşmak sanırım daha iyi olacak... Yüreğiyle oynayan ve maç sonunda 3 puanı kazanmış bir Orduspor görmemiz dileğiyle...

8 Aralık 2012

Ortada Sıçan | Bursaspor 1:0 Orduspor

Öncelikle takımdan birşey bekliyor muyduk bugün?
Hayır.
Yaklaşık olarak bu akşam oynayacağımız oyunu tahmin etmiştik.
Yaklaşık olarak ama, bu kadar da kötü olunmaz ki arkadaş.
Fenerbahçe'ye de karşı bu kadar kötü oynadık,
dedik tamam sonuçta Fenerbahçe'dir. Arada medya, bütçe farkı var.
Tamam ama bu akşam ne yaptı takım? Amaç neydi?
Sorular, sorular...

Başlık, "ortada sıçan".
Maçı izlemeyen adam bilmez anlamını. Sahada tam bir ortada sıçan oyunu vardı. Top çeviren Bursaspor, top kapmaya çalışan Orduspor idi. Topla oynama yüzdelerine bakar mısınız? Maç içerisinde Bursaspor %71'i gördü. Sanki karşımızda Barcelona var. Yanlış anlaşılmasın Bursaspor'a lafım yok burada. Bugün Bursaspor bu maçı kazanmasa dünyanın en büyük adaletsizliklerinden birisi olurdu.

Neden bu kadar oynattık Bursaspor'u?
Bursaspor'un golünün geleceği bu kadar açık ve netken, neden "ya atamazlarsa" üzerinden yola çıkarak savunmaya devam ettik?
O zaman birileri bizi kandırıyor. Başkanımız diyor ki bu futbolcuların hiç bir sıkıntısı yok. Hiç bir sıkıntısı olmayan takım neden oynamaz?
Rahat battı o zaman...

Yoruldular o zaman. Yoruldular da hepsi mi yoruldu? Bir Ali yorulmuyor, Fornezzi yorulmuyor da Şamil mi yoruluyor da takımımız 2 seneden belli haftalardan sonra düşüşe geçiyor?

Lig başında kadro alternatifsiz dediğimizde, niye alternatifli bir kadro var denip görmezden gelindi sıkıntılar? Yönetim bazında hala bazı acemiliklerimiz var. Tecrübeyle aşılır bunlar ama bu takımın bu oyunu ciddi bir temizlik yapılmadığı sürece hep böyle devam eder.

Maça dair hepimiz hangi ortak noktada birleştik?
Fornezzi...
Bu adamın emeklerine yazık değil mi?
Bu adamda oyuncu ama tek başına bir takımın yapması gerekeni yapıyor.
Ve sosyal medyada bu adamı eleştirenleri gördükçe gülmekten alıkoyamıyorum kendimi.

Bu kadar tepkimiz neye taraftar olarak?
Bizim eksiklerimiz olabilir.
Destek veremiyorda olabiliriz. Elimizden gelen bu belkide.
Ama biz 3. Lig'de gördük, buralarıda.
Tamam o günleri unutmadık.
Tamam bu lig bir cadı kazanı.
Biz 10 maçta kaybedebiliriz ona da tamam.
Bizim bu akşam ki isyanımız yenildik diye değil.
Biz bugün yenseydik ben aynı satırları harfi harfine yazacaktım.
Orduspor isminin geçtiği yerde, aciz kaldığımız görmek acıtıyor içimi.
Acıtıyor içimizi.
Bakın bu takım Trabzonspor'a kaybedince alkışlarla uğurlandı.
Gerekirse kaybedin.
Gerekirse de kümeye düşün.
Ama oynadığınız oyunla ve duruşunuzla işte Orduspor'um bu dedirtin.
Yenilelim, adam gibi.
Olmaz ya oldu, kümeye düşelim, en dibi görelim
o bile adam gibi olsun.

Yoksa ilk defa yenilmedik,
Yoksa ilk defa 90'da gol yemedik...

Haftanın Maçı #15 | Bursaspor vs Orduspor

14 maçta sadece ve sadece 4 galibiyet alan 2 takımın karşılaşması.
Birisi daha 2 sene öncesinin lig şampiyonu,
diğeri sezona flash sonuçlarla başlayan ama devamını getiremeyen gönlümüzü verdiğimiz takımımız.
Maç yarın akşam 19:00'da Bursa Atatürk Stadyumu'nda. 
Hakem ise Suat Arslanboğa. Bu sezon Bursaspor'un Gaziantepspor ile 1:1 berabere kaldığı maçı yönetti.
Rakipte Ozan İpek kadro dışı. Bizde İbrahim Kaş cezalı, Barral, Agus ve Selçuk'un sakatlıkları devam ediyor. 

İki tarafında kendi içinde sıkıntıları var. Bizden öte Bursaspor'da daha çok bu sıkıntılar. Ertuğrul Sağlam konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başladı, geçen seneden başlamıştı aslında. Bir insan zenginlikten yoksulluğu yaşarsa bu onun için büyük yıkım olur. Yoksul insan ise hep zenginliği hayal eder ama zengin olamadım diyede yıkım yaşamaz misal. Bursaspor'un yaşadığı sorun burada. Bundan sonra şampiyonluk dışında kendilerini bulacakları sıralama onları memnun etmeyecektir. Takıma bir küskünlükleri var. 2 sene önce Bursa'da bir Şampiyonlar Ligi maçında Manchester United gören gözler bundan sonra o stada gelecek çoğu takıma küçümser gözle bakacaktır. Belli bir süre daha...

Bizde durumlar sıkıntılı. Otobüs taşlama, kupadan elenme gibi hafta içlerinin ardından bu maça daha sakin hazırlandık. Ama pek umut kalmadı içimizde ilk yarıya dair. Şu devre düşe kalka öyle yada böyle biterse devre arasının en çok yarayacağı takımlardan birisi biz olacağız.

Bursaspor kendi sahasında 2 maç kazandı. Kazandığı maçları ise farklı kazanmasını bildi. Bu maçlarda Karabükspor'a 4, Mersin İdman Yurdu'na 3 gol attılar. Bizim deplasmanlarda oynadığımız kötü oyun ortada olsada Bursaspor'un da kendi sahasında çok iyi olmadığını düşünürsek maçtan beraberlik beklemek çokta hata olmaz.

Dolu dolu bir yazı olmadı farkındayım. Bu haftada böyle olsun, takımın kötü gidişatına bizde ayak uyduralım. Biraz istatistiklikle yazımızı sonlandıralım. Bursaspor'un bu sezon toplam gol sayısı 23. 23 gol içerisinden 10'unu duran toplar sonrasında buldular..Takımın en golcü ismi 5 golle Batalla. Gol dakikalarına bakarsak 76-90' arasında attıkları 6 gol, 15 dakikalık zaman dilimleri içerisinde en fazla gol sayısına ulaştıkları dakikalardı. İnce bir not, 14 hafta boyunca Bursaspor'un 0:0 biten hiçbir maçı olmadı. 1260 dakikayla 14 maçın 14'ünde de 90 dakika sahada kalan kaleci Scott Carson, rakipte en çok süre alan isim konumunda. Onu 1204 dakikayla Batalla, 1170 dakikayla İbrahim Öztürk izliyor. Aynı İbrahim Öztürk gördüğü 6 sarı kartlada takımın en çok kart gören oyuncusu. İbrahim'in yanında sezon içerisinde Basser ve Hakan Aslantaş'ın gördüğü kırmızı kartlar var.

Bu maç Bursaspor ile 27. maçımız olacak. Oynanan 26 maçta galibiyet sayısı eşit. İki takımında 8 galibiyeti bulunurken geriye kalan 10 maç berabere bitti. Ama Bursa'da durum hiç iç açıcı değil. 13 maçta 1 galibiyet 6 beraberliğimiz yanında 6 mağlubiyetimiz bulunuyor. Bursaspor'un bize karşı en farklı galibiyeti 1983-1984 senesinde 4:0'lık skorla gelirken, bizim 2 maçta 3:0 ve 1 maçta 4.1'lik galibiyetimiz bulunyor.

4 Aralık 2012

'Kiralık' Futbolcu... Arz, Talep


Söz uçar, yazı kalır..

30 Ağustos 2012

''Günün haberi Yiğit Gökoğlan'dan geldi. Spor basını öğlen saatlerinde Yiğit Gökoğlan'ın takımımıza 1 yıllığına kiralandığını yazdı. Akşam saatlerinde ise henüz anlaşmanın sağlanmadığı, sağ taraf için iki ismin daha düşünüldüğünü ve bunlardan birinin Yiğit olduğu ama maliyetinin 2 milyonu bulduğu belirtildi. Bir söz var "sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" diye. Bu konuda yanlış yapıyoruz gibi. Geçen sene Culio olayında yaşananalar henüz hafızalarımızdan silinmemişken aynı takımdan kiralık futbolcu alma çabasını doğru bulmuyorum. Eğer bu transferi göz göre göre yapıyorsak ileride yaşanacak bir sorunda şikayet etme hakkımızın olduğunu da düşünmüyorum.''

''Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer'' denilmiş ama biz ağzımız yanmasına rağmen bile bile lades dedik. Transfer döneminin son gününe kadar bekleyip, ''alternatif'' adı altında kiralık bir futbolcu dahil ettik kadromuza. Kiralama bedeli + futbolcuya verilen parayı da hesaba katarsak eğer 14 hafta geride kalırken bu yatırımdan aldığımız verim ''0''.

Yiğit'in kiralanmasından sonra Galatasaray'ın KAP'a yaptığı açıklama..

"Profesyonel futbolcularımızdan İsmail Yiğit Gökoğlan'ın Orduspor Kulübü Derneği'ne 2012 - 2013 futbol sezonunun sonuna kadar geçici transferi konusunda anlaşma sağlanmıştır. Anlaşmaya göre Orduspor Kulübü Derneği Şirketimize 275.000 EUR ödeyecektir." 

Galatasaray'a ödeyecek olduğumuz 275.000 EURO dışında bir de Yiğit'in Galatasaray'dan aldığı parayı kendisine ödeyecek olduğunu düşündüğümüzde ortaya külfetli bir rakam çıkıyor.

Yiğit Galatasaray'a imza attıktan sonra KAP'a yapılan bildirim, 

Futbolcuya  2012-2013 sezonunda 800.000 TL sabit transfer ücreti ve 15.000 TL maç başı ücreti ödenecektir.

Galatasaray'ın Yiğit'e ödediği miktarı mı ödüyoruz bilmiyoruz ama geçtiğimiz sezon Stancu ve Culio'yu baz alırsak bu şekilde olduğu mantığını yürütebiliriz.

Ligde henüz 14 hafta geride kaldı. Belki Yiğit sezonun geri kalanında üstün bir performans gösterecek ve bu yazı yazıldığıyla kalacak. Belkide devre arası yuvasına geri dönecek. Şuana kadar bu işten zararlı çıkan taraf Orduspor oldu. Ama, zararın neresinden dönersek kardır (!)

2 Aralık 2012

Galibiyeti Unutmak | Orduspor 1:2 Beşiktaş

Fenerbahçe maçıyla başlayan "Tehlikeli Virajlar"da tepetaklak uçuruma yuvarlanıyoruz. Her geçen gün daha kötüye giderek. Geçen senenin kopyası bir sene daha yaşıyoruz. 2 senedir bir noktadan sonra kopuyor takım. Aslında bunun sinyallerini lig başından beri veriyorduk. Her ne kadar yediremesekte takım 14 maçın 8inde 9unda top oynamayarak geldi buralara. Çok mu acımasız oldu ne? Kötü oynayan takımımız biraz kırmızı şansı biraz ligin yeni başlaması çok büyük faktörlede ev sahibi avantajını öyle yada böyle iyi kullanmamız 14 haftada 18 puanı getirdi bize. 3 maç kaldı geriye ve 3 maçta ne yapacağımız muamma. Bu 3 maçta her türlü sonuca açık diyebiliriz.

Maça girilirken Beşiktaş'ta tek konu Fernandes idi. Medya Fernandes ile yattı Fernandes ile kalktı. Maç başladı Fernandes maç bitti Fernandes. Bunun yanında bizim Nizamettin, Garcia yada Barral'ın olmayışından bahseden yok. İlk zamanlar çok alınıyordum böyle durumlara ama alıştık artık. Yancı medya...

Belirteyim stadyumun içerisinde ve soyunma odalarında Fanatik Gazetesinin reklamını görmek içimizi acıtıyor. Unutmayız...

Beşiktaş'ta Fernandes'in olmayışının yanında, bizde de Garcia'ların ve son anda Nizamettin'in yokluğu tüm planları altüst etti diyebilirim. Yedek kulübesinde Barral'ın da olmayışını ekleyelim. Çok farklı bir defans kurgusuyla çıktık maça. Atila-Roversio-Kaş-Ferhat dörtlüsü ilk defa yanyana maça çıkıyorlardı. Bu şartlarda defansta hatalar gayet olağan karşılanabilirdi. Ama yancı medya bundan da bahsetmez. Fernandes'siz Beşiktaş kazandı. Süper Beşiktaş. Nazar değmesin Beşiktaş...

Kendi sahamızda neden rakibe bu kadar top oynama şansı verdik anlayamıyorum. Beşiktaş maç boyunca hep bizim yeralanımız içerisindeydi. Topla daha çok oynayan taraf, üzerimize gelmeye çalışan taraf onlardı. Galatasaray maçında yapmaya çalıştığımızı Beşiktaş'a denedik, rakibi üzerimize çekip kontralar deneyecektik ama tutmadı. Çok ekstra goller yedik.

Golleri yemeden önce öne geçtik ama. Stancu maç seçiyor. Bu maçta oynadığı futbol ona verilen paraya helal olsun dedirtti ama her maç aynı kaliteyi göremiyoruz. Bir futbolcudan tabi ki her maç aynı performansı beklememiz acımasızlık olur ama söylemek istediğimi anlatabildiğimi umuyorum. Stancu için "maç seçiyor" cümlesini kaç kere kullandım bu zamana kadar sayamıyorum bile artık. Hasan Kabze'ye yaptığı asist senenin en güzel asistlerinden biri olabilir. Hasan Kabze ise attığı bu golün yanında daha en yakın da Kasımpaşa maçında kaçırdığı golleri sorgulatıyordu bize.

Beşiktaş'ta doğru olan ne? Bizle kıyaslayacağım. Hilbert, Almeida, Fernandes, Holosko gibi bu ligin üzerinde bir yabancı kontenjanına sahiplerken, bu sene başında takıma dahil ettikleri genç isimlerin çoğu takıma beklenenden daha çok verim sağladılar. Bu da umutsuz geçecek bir seneyi onlar adına "acaba şampiyonluk?" ışığını yaktı. Takımın herşeyi olduğu düşünülen Fernandes olmadan gelince galibiyet bu ışık onlar adına daha bir umutla yanmaya başladı. Bizdeki sorun ise yerlilerimiz. Maç sonrası arkadaşlarımız arasında hep ortak noktamız, vasatın altındaki yerli oyuncularımız. Yabancılarımıza ayak uyduracak yerlilerimiz mevcut değil. Bu takım devre arasında direk ilk 11 oynayacak 4 yada 5 yerli oyuncu dahil etmeli. Yoksa 2. yarıda sıkıntı yaşarız. Sıkıntı yaşarız derken düşmek gibi bir sıkıntı yaşamayız ama Beşiktaş "acaba şampiyonluk?" diye soruyorsa bizde "acaba düşüyor muyuz?" diye sorarız. Ama düşmeyiz. Benim istememle olmayacak biliyorum ama ben bu takımda Şamil'i ben bu takımda Yiğit'i ben bu takımda Ferhat'ı görmek istemiyorum. Uyutmuyor bu takım bizi geceleri, kızgınım. 

Geçen sene Metin Diyadin için yazmadığımız kelime kalmamıştı burada. Bu zamanlarda da göndermiştik zaten. Çünkü Metin Diyadin'in inatı ve takıntıları takıma olumsuz yansıyordu. Şimdi, geçen seneden bir farkımız yokken hangimiz Cuper için olumsuz bir kelime kullanıyor? Ben dün Cuper'i ilk defa bu kadar kızgın gördüm 2. golü yedikten sonra. Biz deyip genellemiyorum, kendi adıma konuşuyorum. Cuper'in bu takım için bişeyler yapmaya çalıştığını ve hala ilk günkü gibi heyecanlı olduğunu anlayabiliyorum yüz ifadelerinden ve hareketlerinden. Cuper'in elinde malzeme olsaydı biz bugün ilk 5'de çok rahat olurduk. Ama takım artık kafasında ilk yarıyı bitirmiş durumda. Kalan 3 maçta ne alsak kar gözüyle, 2. yarıya daha sağlam isimlerle hedefi ilk 10 olarak tutacağız, ligde kalma değil.

Berabere kitlenecek bir maçtı bu maç. İki takımda pozisyona girmekte sıkıntı yaşadı. Beşiktaş bize göre daha çok pozisyon yakalasada, bizim tek pozisyonumuz gol ile sonuçlansada ortada galip gelecek kadar güzel oynayan bir taraf yoktu. Şanssız takımız aslında takımlarında ilk golü atan oyuncular hep bizi buluyor bu sene. İbrahim Toraman'ın bu sezon ki ilk golü, ofsayt tartışmalarıyla 1:1 yaparken skoru, Oğuzhan'ın ceza sahası dışında attığı çok ekstra gol takımına galibiyeti getirdi.

30 Kasım 2012

Haftanın Maçı #14 | Orduspor vs Beşiktaş


Haftalardır oynadığımız kötü futbolun, sahadaki ciddiyetsizliğimizin cezasını Türkiye Kupası'ndan elenerek çektik. Koyduğumuz hedeflere bizi götürecek yollardan biriydi kupa ama biz o yolu kendi ellerimizle kapattık. Kendi evimizde son haftaların en olumlu futbol oynayan takımlarından biriyle karşılaşacağız. Rakibimizin son haftalardaki performansı ile bizim performansımızı teraziye koyduğumuz zaman bu maç öncesi canımız sıkılmıyor değil.. Bu tür maçlarda takımımız bir başka reaksiyon veriyor en azından bununla teselli oluyoruz ama bu durum da bir noktada can sıkıcı.. Sahi, maç mı seçiyoruz? Galatasaray maçı mesela.. Ya da çok eskiye gitmeyelim. Mağlup olmamıza rağmen sahada Orduspor olduğunu hissettiğimiz Trabzon maçı.. Kasımpaşa karşısında, Göztepe karşısında oynanan futbolu düşününce takımın bu kadar kısa sürede renk değiştirmesinin maç seçmekten başka bir açıklaması olamaz. Şimdi irdelenmesi gereken konu değil bu konu aslında ama dile getirmeden de duramadım.Umarım Beşiktaş maçı futbolcularımızın keyfine, gönlüne göre olan maçlardan biridir..

Az önce belirttiğim gibi son haftaların en formda takımıyla oynayacağız. Sezon başında sıkıntı yaşayacağı düşünülen Beşiktaş tecrübeli isimler ile genç isimlerin kaynaşmasıyla çok farklı bir havaya büründü. Bir ara bocalayıp üç maç üst üste kaybetmiş olsalar da o süreçten sonra ligde oynadıkları altı maçın dördünü kazanarak o kaosun içinden çıkmayı başardılar. Beşiktaş ekstraları olduğu kadar zaafları olan da bir takım. Bu zaafların üzerine gidip onların ön plana çıktığı durumların önüne geçebilirsek galip geliriz. Ama tam tersi olursa istemediğimiz, keyfimizi oldukça kaçıracak bir sonuçla da sahadan ayrılabiliriz.

Hector Cuper'in Galatasaray maçında Galatasaray'ın zaaflarını iyi analiz etmesi, Melo ve Selçuk'un saha içi etkinlerini asgariye indirerek Galatasaray'ı dar bir alanda oynamaya mahkum etmesi sonucunda güzel bir galibiyet almıştık. Beşiktaş maçı öncesi Beşiktaş'ı da olumlu bir şekilde analiz edeceğinden şüphemiz yok ama Beşiktaş bizim oyun anlayışımıza çok ters bir takım olduğu için en azından bu maç için genel görüntümüzün dışında bir anlayış ile sahaya çıkmamız gerekebilir. Beşiktaş, top kendisindeyken hücumda oldukça üretken olan ve çok rahat skora giden bir takım. Top rakipteyken ise oldukça basit kademe hataları yapan, sertliğin dozajını kaçıran ve oldukça fazla kart gören bir takım. Bu yüzden oyunun kontrolünü elimizde tutmayı başarır ve topun bizde kalmasını sağlarsak Beşiktaş'ın hücum etkinlerini asgariye indirebiliriz.



Beşiktaş'da kronik sakatlıklar harici Fernandes de sakatlığından dolayı kafilede yer almıyor. Fernandes ve Oğuzhan'lı bir Beşiktaş ortasahası bizi oldukça zorlayabilirdi. Orta alanda Necip, Oğuzhan, Olcay gibi dikine oynayabilen farklı oyunculara sahip olsalar da Fernandes'in oynamayacak olması bizim adımıza önemli bir şans. Aynı şekilde bizde de önemli eksikler bulunuyor. Sezon başından beri sürekli olarak oynayan Garcia kart cezalısı olması sebebiyle Beşiktaş karşısında forma giyemeyecek. Son haftalarda Hector Cuper'in solbekte görevlendirdiği Ferhat büyük ihtimalle Garcia'nın yerine sağbekte forma giyecek, Atila ise yeniden ilk 11'e dönüş yapacak. Garcia haricinde Kasımpaşa maçında sakatlanan Agus ve Barral da Beşiktaş karşısında forma giyemeyecek. Agus'un yerini bir şekilde doldurabiliriz ama Barral eksikliğini hissedeceğimizi düşünüyorum. Karşılaşmada yedek kulübesinde bulunması bile Cuper için oyuna müdahale anlamında bir kozdu. Fakat Barral'ın da olmayacak olmasından dolayı maçın gidişatı bizim istediğimiz seyirde gitmez ise eğer kenardan yapacak hamle şansımız olmayacak. Umarız herşey istediğimizi gibi gider..

Son olarak istatistiklere bakalım. Ordu'da Beşiktaş'a karşı üstünlüğümüz var. Beşiktaş ile 22. maçımıza çıkıyoruz. Oynadığımız maçlarda 6 galibiyetimiz 4 beraberliğimiz ve 12 mağlubiyetimiz bulunuyor. Zor bir zamandan geçiyoruz ama bizim ilacımız belli. Güzel futbol ve üç puan. Umarız yarın tribünde taraftarlarımız sahada futbolcularımız gerekeni yapar ve yarın akşam kötü gidişata dur deriz.

1977        Ordu SK Beşiktaş JK 2-1 
               Beşiktaş JK Ordu SK 2-0 
               Ordu SK Beşiktaş JK 2-1 
1977        TK Beşiktaş JK Ordu SK 0-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 2-3 
1978        Beşiktaş JK Ordu SK 2-2 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-1 
1979        Beşiktaş JK Ordu SK 0-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-1 
1980        Beşiktaş JK Ordu SK 0-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-2 
1981        Beşiktaş JK Ordu SK 4-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-0 
1984        Beşiktaş JK Ordu SK 1-0 
                Ordu SK Beşiktaş JK 2-0 
1985        Beşiktaş JK Ordu SK 3-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-0 
1986        Beşiktaş JK Ordu SK 5-1 
                Ordu SK Beşiktaş JK 0-2 
2012        Beşiktaş JK Ordu SK 2-1
                Ordu SK Beşiktaş JK 1-1

28 Kasım 2012

Yine Bir Beşiktaş Maçı, Yine Abitoğlu!


Geçtiğimiz sezon Ordu'da oynanan ve 1-1 sonuçlanan Beşiktaş maçından sonra maç yazısında belirttiğimiz ilk şey bir şey vardı. ''İstanbul takımlarına karşı maç kazanabilmek için öncelikle sahada iyi niyetli bir hakemin olması gerekiyor'' demiştik Beşiktaş maçından sonra. Maçın hakemi karşılaşma boyunca bütün takdir haklarını Beşiktaş'tan yana kullanmış, maçın son 10 dakikasında maçın sonucuna etki edebilecek iki pozisyonda verdiği alakasız kararlar ile 2 puanımızı gasp etmişti. Geçtiğimiz sezon böylesine şeyler yaşanmışken aynı hakemin Ordu'da oynanacak olan Beşiktaş maçına atanması nasıl bir tesadüf gerçekten açıklaması zor. 

Merkez Hakem Kurulu hakem atamalarını hangi kriterlere göre yapıyor bilmiyoruz ama bizim yapılan hatalardan sonra medya baskısıyla düdük astıracak duruma getirecek gücümüz olmadığı için bu maçta canımız yansa da kendi kendimize bir hafta söyleneceğiz en fazla. Mustafa Kamil Abitoğlu'nun verecek olduğu kararları, çalacağı düdükleri şimdiden merak ediyoruz. Tek temennimiz cumartesi günü tek rakibimizin Beşiktaş olması (!)

Kupaya Veda... | Göztepe 1 - 0 Orduspor


Maç yazısında belirttiğimiz, korkumuz başımıza geldi. PTT 1. Ligde sondan ikinci durumda olan Göztepe'ye elendik ve Türkiye Kupasına veda ettik. Sahadaki futbol, ruhsuzluk hakkında söylenebilecek çok şey var aslında...

Diğer Türkiye Kupası maçlarında olduğu gibi bugün de fazla şans bulamayan oyuncuların görev aldığı bir kadroyla çıktık sahaya. Ne tesadüftür ki Sancaktepe ve Kastamonuspor maçlarında ortaya birşey koyamayan futbolcularımız bu maçta da yokları oynadılar. Kötü futboldan ziyade ruhsuzluk, ciddiyetsizlik...Ömer Kulga'nın orta sahada oynadığı, 1 hafta önce profesyonel olan genç kardeşimizin takımın tek gol umudu olduğu bir 11 ile sahaya çıktığımızı düşündüğümüzde aynı ciddiyetsizliğin teknik ekipde de baş gösterdiğini söylemekte sakınca yok. 

Galatasaray maçından sonraki süreci baz alırsak bazı istisnai durumlar haricinde haftalardır kötü oynuyoruz. Göztepe maçı da bu durumun zirve yaptığı an oldu. Artık bazı şeylerin ciddiyetinin farkına varmak lazım. Futbolun içinde kazanmak da vardır kaybetmek de. Orduspor taraftarı son 3 haftadır takımı galip gelememesine rağmen oynanan kötü futbola rağmen üç maçtan sonra da takımın yanında olduğunu gösterdi. Fakat bu durumun da bir sınırı var. Sahada mücadele eden futbolcularımızın iyi niyetinden şüphe duymak istemiyoruz. Umarım bu sınırın farkındadırlar. Kaybetsek bile sahada mücadele eden, isteyen bir Orduspor görmek istememiz hakkımız. 

Olanla ölene çare bulunmaz. Türkiye Kupası bizim adımıza farklı bir heyecan ve şansdı ama bugünkü ruhsuz halimiz ile elimizin tersiyle ittik bu heyecanı. Önümüzde bir Beşiktaş maçı var. Sahada ne iş yaptığının bilincinde olan, kazanmak isteyen bir takım görmeyi umut ediyoruz!

Son olarak Göztepe Kulübünü ve taraftarlarını tebrik ederiz.

27 Kasım 2012

ZTK 4. Tur | Göztepe vs Orduspor


Burada da lig dışında bir hayat var.
Yavaş yavaş yolumuza devam ediyoruz kupada.
Önce Kastamonuspor, sonra Sancaktepe Belediyespor gibi 3. Lig takımlarından sonra isim ve klasman olarak en ciddi maçımıza çıkıyoruz kupada bu sene.
Maç yarın 15:30'da AHaber ekranlarında, İzmir Atatürk Stadyumu'nda.
Hakem ise Volkan Bayaraslan. 

Göztepe bu maça 3. Lig takımı olarak gelseydi bile maç İzmir'deyse insan düşünür acaba? diye. Bende korkuyorum bu yüzden bir süpriz olmasından. Ki oynananacak bu maç süprize de gayet açık. Bugün Mersin İdman Yurdu'nun, Tokatspor'u zar zor yenmesi yada 1. Lig lideri Erciyesspor'un Altay'a boyun eğmesi... Herşeyi geçtim yakın zamanlarda elendiğimiz Pazarspor ve Arsinspor maçları hala hafızalarımızdayken en ufak bir ciddiyetsizlikte cezamız kesilir açık ve net.

Kupanın güzelliği de bu süprizler zaten. Ama insanın başına gelince canını acıtır. Gelmesin... Fazla yormadan kendimizi İzmir'den turla dönmemiz tek temennimiz.

Biraz Göztepe...
1. Lig'in puan durumuna bakıyoruz son 2 sırada Ankaragücü ve Göztepe. İnsanın canını acıtan bir tablo daha. Bu iki takım da hakettikleri yerlerde değiller. Belki Göztepe bir ihtimal kendini kurtaracak ama Ankaragücü'nün işi gerçekten çok zor.

Bu maça kadar Gölcükspor'u 3:0, Sakaryaspor'u 2:1 eleyerek rakibimiz oldular. Lig içinde biri Rizespor'a diğeri Şanlıurfaspor'a olmak üzere 2 galibiyetleri var. Son maçlarında ise İzmir derbisinde Buca deplasmanında 3:0 mağlup oldular. Teknik direktörleri Kemal Kılıç. Maçları az gollü bitiyor. Şöyleki kupa maçları dahil toplam 15 maçta en fazla 3 gol çıkmış Göztepe maçlarında. Takımda Hamza Gezmiş ve İbrahim Şahin gibi tanıdık isimler mevcut. Yarın ki maç iki takımın arasında oynanacak 13. maç.  Oynanan maçlarda 2 galibiyetimiz bulunurken 5 beraberlik ve 4 mağlubiyetimiz var. İzmir'de ise Göztepe'ye karşı henüz maç kazanamadık. En farklı mağlubiyetimizi 1970 yılında İzmir'de 4.1 ile alırken, en farklı galibiyet 1979 senesinde Ordu'da 3:0'lık sonuçla geldi.

25 Kasım 2012

Hector Cuper


Kasımpaşa maçında ilk yarının sonları oynanıyor. Kasımpaşa'nın bariz üstünlüğü var sahada. Üzerimize üzerimize geliyorlar, Fornezzi ile atakları savuşturuyoruz. Sahada iyi olmasını umut ettiğimiz Orduspor'dan bambaşka bir Orduspor var. Bize ayrılan yeri doldurmamıza, maçın başında çok çoşkulu olmamıza rağmen sahada izlediğimiz Orduspor üzerine bizler de donup kalıyoruz. Bağırmaya çalışıyoruz ama katılım çok az, kimsenin içinden gelmiyor..

Derken, arkalardan Hectoooor Cupeeer sesleri yükseliyor ve herkes katılım gösteriyor bu tezahurata. Önce kendi kendime sahada bu kadar kötü bir takım varken yine zamansız bir olaya girdik diyorum ama yedek kulübemize baktığım zaman bütün fikirlerim değişiyor..

Tribünden yükselen Hector Cuper tezahuratlarını duyan hocamız o sırada oldukça kötü oynayan takımını kulübede oturarak izliyor. 90 dakika boyunca yerinde duramayan hocamızın takım böylesine kötüyken sessiz bir şekilde oturmasına alışkın olmadığımız için şaşırıyoruz. Sonra, Cuper tribünden yükselen ses üzerine yerinden kalktı ve eliyle bizi selamladı. Saniyeler  önce takıma ayak uyduran ve oturan Cuper taraftarın kendi adını bağırması üzerine mahçup oluyor takıma bizim bildiğimiz heyecanıyla taktik vermeye, oyuna müdahele etmeye başlıyor. Saniyeler önce verdiği görüntüden ötürü utanıyor, mahçup oluyor.. 

Anlık gelişen bu durum üzerine Hector Cuper'e bir kez daha hayran oluyorum. Mütevaziliği, işini sahiplenmesi, geldiği ilk andan bu yana heyecanından hiçbir şey kaybetmemesinden dolayı ona olan saygı ve sevgimizi tarif edemeyiz. Son haftalarda kötü bir çizgi sürdürmekten ziyade kötü futbol oynuyoruz. Ama Trabzon maçının bazı anlarını ve Kasımpaşa maçının ikinci yarısını düşündüğümüz zaman Cuper'den ziyada futbolcuların kişisel performanslarındaki istikrarsızlığın bu kötü gidişatta etkili olduğunu düşünüyorum. Cuper'in tercihleri de sorgulanabilir ama futbolcularımızın da artık silkelenip kendilerine gelmeleri gerekiyor. Gücümüzün, potansiyelimizin farkındayız. Onlar da bunun farkına vardığı zaman neler yapabileceğimizi hepimiz biliyoruz. Zor bir dönemden geçiyor. İyi günde bu takımın yanında olduğumuz gibi kötü günde de yanındayız. Tam da şimdi, daha yüksek sesle... ORDUSPOR!

13. Hafta.. | Kasımpaşa 1 - 1 Orduspor


İki hafta aradan sonra puanla tanıştık ve puanımızı 18'e çıkardık. İki haftadır 17 puanda takılı kalınca çoğumuzun aklına geçtiğimiz sezon geldi. Lige çok iyi başlamış, 17 puana ulaştıktan sonra 7 hafta üst üste kaybetmiş ve hoca değişikliği ile sonuçlanan bir kaos yaşamıştık. İçine girmiş olduğumuz zorlu fikstürün de etkisiyle iki hafta üst üste kaybedince kafamızda acabalar oluşsa da oynanan kötü futbola rağmen aldığımız bir puan ile Göztepe ve Beşiktaş maçları öncesi en azından nefes aldık.

Bugün sahada izlediğimiz Orduspor'un geçtiğimiz haftalardan çok da farkı yoktu. Özellikle ilk yarı ne yaptığını bilmeyen, üst üste üç pas yapmaktan aciz, kendi yarı alanından çıkamayan bir Orduspor vardı sahada. Kasımpaşa önde bastığı için de Agus ve İbrahim Kaş'ın top şişirmesinden başka bir hücum organizasyonumuz olmadı. İlk yarının sonlarına doğru yediğimiz son haftalardaki performansımıza yakışır gol de bu olumsuzlukların tuzu biberi oldu. Tehlikeli bölgede Hasan'ın yapmaması gereken şeyi yapıp topla oynayıp kaptırması, ters kademeye gelen Garcia'nın Uche'ye vuruş yaptırması, Fornezzi'nin çıkıp alabileceği bir topu beklemesi.. Bu hatalar zincirinden sonra Uche cezayı kesti ve bu sezonki 7. golünü bizim kalemize gönderdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse ilk yarı sahada gördüğümüz Orduspor'dan sonra ikinci yarıdan çok fazla bekletimiz yoktu. Hector Cuper ikinci yarıya karşılaşmanın ilk yarısı varlık gösteremeyen Hasan Kabze'yi çıkarıp Barral'ı sahaya sürerek başladı. İkinci yarının başlamasıyla ilk yarıya nazaran daha derli toplu, pas yaparak rakip kaleye giden bir Orduspor izlemeye başladık. Barral'ın girmesi ve rakip kaleye daha yakın oynamaya başlamamız ile birlikte Stancu da oldukça etkili oynamaya başladı. İlk yarı oyunu bizim yarı alanımıza yıkan Kasımpaşa'nın da ikinci yarı belki psikolojik belki de skoru koruma adına geri yaslanmasının da bizim ikinci yarı biraz daha ön plana çıkmamıza neden olduğnunu söyleyebiliriz. İlk yarıdaki aşırı olumsuz görüntüden sonra biraz kıpırdanan Orduspor gözümüze hoş gelmiş olabilir ama çok fazla pozisyon bulduğumuzu da söyleyemeyiz. Nitekim beraberlik golü bir duran toptan geldi. Nizamettin köşe vuruşunda oyuna sakatlanan Agus'un yerine giren ve bu sezon çok az süre alan Roversio güzel bir kafa vuruşuyla topu Kasımpaşa ağlarına gönderdi. Golden sonra Kasımpaşa galibiyet için kalemize gelmeye çalışsa da sonuç alamadı ve karşılaşma 1-1 sona erdi. İkinci yarı adına söyleyebileceğimiz diğer şey ise oyuna ikinci yarı giren Barral'ın sakatlanıp 70. dakika yerini Murat Torun'a bırakmasıydı. Barral sakatlık belasından yeni kurtulmuşken sakatlanıp oyundan çıkması canımızı sıksa da henüz üç gün önce profesyonel olan 18 yaşındaki Murat'ın ilk profesyonel maçına çıkması bizleri sevindirdi. Fizik olarak bir forvet duruşu var Murat'da, mental ve teknik açıdan da kendini geliştirirse alt yapımızdan bir futbolcu kazanmamamız için bir sebep yok. Umarız yakaladığı fırsatları değerlendirir.


Bireysel performanslardan bahsedecek olursak Fornezzi ve Stancu'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Yediğimiz golde ufak bir hatası olmasına rağmen çok iyi bir maç çıkardı Fornezzi. İlk yarı Uche'nin kafa vuruşunda çıkardığı pozisyonu bulunduğumuz yerden çok rahat gördük. O mesafeden köşeye uzanmasına diyecek bir şey yok. O kalemizde olduğu sürece içimiz rahat. Stancu'ya da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İlk yarı topu ileriye taşıyamadığımız için çok fazla göze batmadı ama ikinci yarı yaptığı koşular, rakip stoperlere baskısı, hücuma çıkarken topu alışkın olmadığımız şekilde iyi taşıması ile oldukça etkili oldu. Gol atabilecek pozisyonlar da yakaladı ama bu hafta olmadı. Stancu zaten haftalardır olumlu oynuyor ama takım ona ayak uyduramadığı için çok fazla ön plana çıkmadı bu durum.. Stancu ve Fornezzi haricinde ise takım son haftalardaki çizgisini bozmadı. Garcia bizim bildiğimiz görüntüsünün çok uzağında. Şamil, Ali, Nizamettin yeterince üretken değilken defansif anlamda da tam anlamıyla konsantre değiller. Geçtiğimiz haftayı solbekte Ferhat ile geçiştirdik ama bu hafta oranın oyuncusu olmadığını hatırlattı bizlere. Fenerbahçe ve Sivas maçlarında önemli hatalar yapmış olmasına rağmen Ferhat ile günü kurtarmak yerine Atila'da ısrar etmesini isterdim ben Cuper'in. Ferhat defansif anlamda Atila'ya göre biraz daha sağlam gibi görünse de Atila'dan çok daha yavaş ve hücuma katkısı neredeyse sıfır..

Sonuç olarak oynadığımız kötü futbola rağmen aldığımız 1 puan bizleri mutlu etti. Yalnız haftalardır kötü oynayan bir Orduspor gerçeği var. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında mağlup olmamıza ve kötü oynamamıza, bugün de kötü oynamamıza rağmen ''gerçek'' taraftar takımı bağrına bastı. Takım Şükrü Saraçoğlu'nda da Kasımpaşa'da da yalnız kalmadı. Artık puan ve galibiyetlerden ziyade sahada iyi oynayan, rakibinden daha çok isteyen bir Orduspor görmeyi umut ediyoruz. Umarız Göztepe ve Beşiktaş maçları ile arzu ettiğimiz, görmek istediğimiz kimliğe yeniden bürünürüz.

23 Kasım 2012

Haftanın Maçı #13 | Kasımpaşa vs Orduspor


Ligde son iki hafta üst üste mağlup olarak sezon başından beri sürdürdüğümüz ritmimizi kaybettik. Uzunca bir zaman sonra üst üste iki maçta mağlup olurken 9 ay sonra Ordu'da kaybederek başka bir seriye de son verdik. Futbol olarak yaşadığımız bu düşüşü bir yana bırakırsak Trabzonspor maçından sonra yaşanılan olayın ciddi bir şekilde moralimizi bozduğunu ve saçma sapan bir kaos ortamına girdiğimizi söyleyebiliriz. Kendini Ordulu ve Ordusporlu olarak adlandıran, Orduspor'un başarılı olmasını sindiremeyen, başarının kendilerini Orduspor'dan daha da uzaklaştırdığını düşünen ve bu düşüncenin etkisiyle Orduspor'u, Ordu'yu rezil etmeyi göze alabilecek kadar adileşen bir güruh hakkında söylenilebilecek çok fazla şey yok. Saldırıyı düzenleyenlerin bugün kimliklerinin tespit edildiği açıklandı. Olay yargıya intikal ettiğine göre bu olaya sebebiyet verenlerin, azmettirenlerin en ağır cezayı almaları tek temennimiz..

Yaşanılanları, kaybettiklerimizi bir kenara bırakıp önümüze bakma zamanı geldi. 12 hafta geride kaldı ve 17 puan ile çok da kötü bir durumda değiliz. İki hafta önce zorlu bir viraja girdiğimizi, bu virajı çok fazla yara almadan dönmemiz durumunda ilk yarıyı olumlu bir yerde bitirebileceğimizi söylemiştik. Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında sahadan mağlup ayrılarak  önemli bir avantajı kaçırmış olsak da kaybettiğimiz çok fazla şey yok. Üst üste kazanacağımız iki karşılaşma tekrardan ritmimizi bulmamızı sağlayacaktır. O yüzden Kasımpaşa'yı mağlup ederek olumsuz gidişe dur demeliyiz. 12 hafta geride kalırken deplasmanda hiç galip gelemediğimiz halde 17 puana ulaşmamız da ilginç bir durum. Şimdiye kadar olan süreçte Ordu'da kazandığımız için çok fazla gözümüze batmadı bu durum ama içerde kaybedince deplasmanda alınacak olan ekstra puanların ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık. Bir yerden başlamak ve deplasmanda galip gelmek gerekiyor. Umarız o maç bu maç olur ve 13. hafta ilk deplasman galibiyetimizi Kasımpaşa karşısında elde ederiz.

Fenerbahçe maçında olumlu bir futbol ortaya koyamadık ve mağlup olduk ama Trabzonspor maçı ile ilgili çok da kötü oynadığımızı söyleyemeyiz. İlk 30 dakika maçı koparma fırsatı yakalamamıza rağmen elde ettiğimiz fırsatları değerlendiremedik. Maçın ikinci yarısında da dengeli hatta daha üstün oynamamıza rağmen Trabzonspor'un kalemize iki defa geldiği bir maçta mağlup olduk. Savunma özellikleri ile ön plana çıkan bir takım olmamıza rağmen Fenerbahçe ve Trabzonspor maçında yediğimiz gollerin bu imaja çok da uygun olduğunu söyleyemeyiz. Tandemde görev alan Agus'un birebirlerde geri kaçması, Ali'nin kademe hataları ile birleşince evlere şenlik bir görüntü oluştu merkez savunmamızda. Ali Çamdalı'yı orta alanda kullanmak varken defansda oynatarak hem orta alandaki etkinliğimizi kendi elimizle azaltıyor, hem de defansda oluşabilecek pozisyon hatalarına davetiye çıkarıyoruz. Ali orta düzey takımlara karşı defansda oynadığı maçlarda olumlu bir görüntü ortaya koydu ama rakip takımın ileri uç elemanlarının kalitesi biraz artınca bizim defansdaki yamamız çok daha bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu sorunun üstesinden gelebilecek kadro yapımız var aslında ama Cuper'in Ömer Alp ve Numan'a bütün bu olanlara rağmen şans vermemesinden anladığımız kadarıyla devre arası defans bloğuna takviye yapmamız gerekecek.

Defansda bu sorunlarla boğuşurken ön tarafta sakatlıktan çıkan Monje ve Hasan'ın beklediğimiz kadar iyi dönememesi, bu olumsuz durumun üstüne zaten form düşüklüğü yaşayan Barral'ın da sakatlanmasıyla geçtiğimiz iki hafta ileri uçta elimiz kolumuz bağlandı. Geçtiğimiz hafta Trabzonspor Olcan ve Halil gibi sonradan giren isimlerle sonuca giderken bizim kulübemizde sonuca etki edebilecek bir isim olmamasından dolayı sadece Müslüm - Monje değişikliği yapabildik. Bu hafta Barral'ın dönecek olması, Monje ve Hasan'ın geçtiğimiz haftalara göre daha konsantre olacağını umut edersek önde daha iyi, yakaladığı fırsatları değerlendiren bir Orduspor görebiliriz. Son haftalarda sıkıntı yaşadığımız defans bloğundaki eksiklerimizi de giderdiğimiz takdirde bu maçtan umut ettiğimiz sonuçla ayrılmamamız için bir neden yok.

Rakibimiz hakkında birkaç şey söyleyecek olursak, Süper Ligin yeni takımlarından biri olmalarına rağmen oldukça efektif, göze hoş gelen bir futbol oynuyorlar ve şahsen beğendiğim oldukça alternatifli bir kadroya sahipler. Yönetim ve taraftar arasında sorunlar olmasına, ligin henüz 12 haftası geride kalırken hoca değişikliği yapan bir takım olmalarına rağmen ulaşmış oldukları 20 puan takımın kalitesi hakkında bize oldukça iyi referans veriyor. Kadrolarında Özer Hurmacı, Kalu Uche, Djalma, Ernst, Isaksson kaliteli isimler bulunurken bizim yakından tanıdığımız, geçtiğimiz sezon kadromuzda bulunan Hakan Özmert, Yalçın Ayhan ve Abdurrahman Dereli de ilk 11'de sürekli şans buluyorlar. Kasımpaşa ile en son 2008-09 sezonunda İstanbul'da karşılaşmış, Bruno'nun attığı iki gol ve Hakan Macit'in golüyle deplasmanda 3-1 galip gelmiştik. Umarız tekrar aynı senaryoyu tekrarlarız.

Suni bir kaos ortamı, kötü gidişat, içinde olduğumuz can sıkıntısı... Hepsini yarın alacağımız üç puan ile bertaraf edip, olanların üzerine sünger çekebiliriz. Takımımıza inanıyoruz. Son iki hafta aldığımız mağlubiyetlere rağmen tribüne çağırıp ''Aldırma Ordu'm'' dediğimiz takımızla yarın maç sonunda, omuz omuza ''Güzeller içinden bir seni seçtim'' diye haykıracağız.

#TresPuntos


19 Kasım 2012

#TresPuntos Zamanı...


Maç yazısı genelde maçtan bir gün önce yazılırken, Trabzonspor karşılaşma öncesi bu görev bana düştü ama yazıyı maça saatler kala ancak yetiştirebildim. Tabi ki ben gecikince Fatih arkadaşımız maç yazını hızır gibi sizlere yetiştirmiş... Yine de boşa çıkan bu yazıyı sizlerle geçte olsa paylaşmak istedim. Öncelikle DAG ekibi başta olmak üzere tüm DAG okurlarından gecikme için özür dilerim...

Bir tarafta sahasında kaybetmeyen Orduspor, diğer tarafta ise deplasmanda kazanamayan Trabzonspor !




Bu akşam oynanacak olan Karadeniz derbisinin büyük bir çekişmeye sahne olacağını düşünüyorum. Herşeyden önce teknik direktör Hector Cuper yönetiminde sahasında maç kaybetmeyen Orduspor, seyircisinin de desteği ile yaklaşık bir yıldır devam eden bu seriyi devam ettirmek isteyecek. Son 12 resmi karşılaşmada deplasman galibiyeti bulunmayan Trabzonspor'un, evinde bu kadar etkili olan Orduspor karşısında sahadan galip ayrılmasına açıkcası pek ihtimal vermiyorum.

Orduspor'un en büyük kozu olan taraftarı Trabzonspor karşılaşmasına büyük ilgi göstererek neredeyse biletlerin tamamını tüketti. Geçen hafta oynanan Fenerbahçe karşılaşmasında hakemin kötü yönetimine, oynanan kötü futbolda eklenince açıkcası mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Açıkcası bu kaybın takıma pozitif yönde etki yapacağı kanısındayım. Cuper'in ve oyuncuların oyun içerisinde yaşanan hatalardan ders çıkartarak, Trabzonspor karşısında daha etikili bir performans sergilemesini bekliyorum. Tek eksiğimiz Barral ! Ben bu karşılaşmada hocanın stoperde yeniden İbrahim Kaş'a forma vereceğini düşünüyorum. Çünkü orta sahada Ali Çamdalı'ya ihtiyaç olduğunu geçen hafta bariz bir şekilde gördük. Nizamettin - Şamil ikilisinin maalesef ofans gücü yeterli değil ve maalesef ileri top taşıyamıyoruz. Bir nevi oyun kurucu özelliğide olduğunu düşündüğüm Ali Çamdalı'nın bu karşılaşmada libero yer alması lazım. Sakatlıktan yeni dönen Monje, geçen hafta vasatın üstüne çıkamadı. Bu karşılaşmada ona ve Umbides'e fazlasıyla iş düşecek. Trabzonspor'un zayıf halkasının "Sol Bamba" olduğu kanısındayım ve kanatlardan ceza sahası içerisine gönderilecek topların yanı sıra özellikle defans arkasına atılacak paslarla çok rahat gol yollarında etkili olabiliriz. Açıkcası bu maç benim için bu karşılaşmanın kilit adamları Sol Bamba ve Stancu olacak.

Trabzonspor'da Zokora, Volkan ve Henrique'den sonra Adrian'ın da kadroda yer almıyor olması, bizim için ayrı bir avantaj durumu... Adrian'ın yokluğu Trabzon'un ofans gücünü fazlası ile etkileyecektir. Kısacası bu akşam oyun kalitesinin yüksek olduğu, bol pozisyonlu bir karşılaşmanın bizleri bekleyeceği kanısındayım. Unutmadan kısa bir not ekleyeyim. Bol pozisyonlu ve kaliteli bir maç diyorum ama bol gollü bir karşılaşma beklememek lazım ! Her iki takımda da maçın kaderini fazlasıyla etkileyecek olan Türkiye'nin en iyi kalecilerinde ikisi sahada olacak... Sonuç olarak tüm etkenler değerlendirmeye alındığında, karşılaşma da #TresPuntos'a yakın olan taraf biziz ! Kısaca bu akşam ORDUSPOR İÇİN TRES PUNTOS ZAMANI


Haftanın Maçı #12 | Orduspor vs Trabzonspor



Bir önceki yazımızda ilk defa yenilmiyoruz demiştik şimdi de zorlu periyodun Trabzonspor maçı geldi çattı ama bu sefer deplasmanda değil evimizdeyiz.Evimizde olmamız biz taraftarlara biraz daha rahat daha bir özgüven veriyor çünkü Ordusporumuz 337 gündür kendi evinde yenilmiyor artı olarak Cuper ile arka arkaya 2 kez kaybetmedik.Bu verdiğimiz istatistikler Trabzonspor maçında güzel futbol beklentimi yüksek tutuyor benim için.

Geçen hafta futbol olarak ne oynadık? Ben ne oynadığımıza dair bir kaç cümle kurmak istesem bunlar çok kısa kalıcak ama yinede değineyim ben.. Monje'nin sakatlıktan dönüşü sevincimizi, ortaya konan oyunun kursağımızda bıraktığı aşikar.Hasan ve Stancunun etkisizliği ve orta sahamızın direncinin düşüklüğü ile takım hüviyetini kaybetmiştik. Hakemin de bizi ince kıyımının unutulmaması için buraya notumu tekrar düşüyorum. Fenerbahçe maçı benim için bu sezon kayıplar hanesine yazacağım maçların başında geliyor.

Rakibimiz Trabzondan bahsedecek olursak ise bu sezon bir dengesizlik mevcut 263 gündür deplasmanda kazanamıyorlar.Sakatlıklar Trabzonun belini de kırmış durumda. Takım hüviyetini kazanamadıkları gerçeğinin yanında, deplasmanda da en az gol atan ekip durumunda Trabzonspor. Hücumda beklenen etkinliği yakalayamadıkları için önceliği onlarda savunmaya vereceklerdir diye düşünüyorum. Ligin en az gol yiyen takımı da Trabzonspor. Rakibin eksiklerine gelirsek kaleci Tolga, Henrique, Zokora ve son haftalarda parlayan ismi Adrian bu maçta yok.Bizde Onur ve Selçuk yok bunların yanına Barral eklendi ama maç saati durumu belli olacak deniliyor.

İki takımdan da kontrollü bir oyun bekliyorum.. Bizim için kağıt üstünde avantaj görünebilir rakibin eksikleri, ama rakip de 11 kişi çıkacağı için eksiklerin önemi olmaksızın bizim bu maçı almamız gerekiyor. Kendi oyun şablonumuzu oynayıp, potansiyelimizin farkında olup, geçen haftanın silik takımını oyuncularımızdan unutturmalarını bekliyoruz. Maça ilgi fazla ve biletlerin büyük bölümünün satıldığını öğrendik. Bugün takım Cuper'e doğum günü hediyesi vermek için de mücadele edecek.. Cuper ve bizim için en büyük hediye güzel oyun ve karşılığı olan skor.. Son sözümüz yine.. #TresPuntos

12 Kasım 2012

Kayboluş | Fenerbahçe 2:1 Orduspor


İlk defa yenilmiyoruz ama dün akşam yaşanan mağlubiyet çok üzdü bizleri. Üzerimizdeki aşırı özgüvendendi belkide, ya da haddinden çok güvendik takıma. İyi takımız hoş takımız ama bir yere kadar belki.

Hani birşeyler yapabilseydik, en azından geçen sene Kadıköy'de oynadığımız topun yarısını oynasaydık,
Cesur bir kadroyla çıktık ama hiçbir oyuncumuzdan istenilen verimi alamadık.

Hepsinden önce Fenerbahçe hakederek kazandı. Hakedeni tebrik etmek erdemliktir. Ama biz dün akşam sadece Fenerbahçe'ye yenilmedik, kendimize yenildik. Medyaya yenildik. Hakeme yenildik.

Hakem, inceden inceden kıydı maçı, bahane değil 2 pas yapamadık üstüste.
Medya, "erkek"lik yapmaya kalkıştı, dansöz kıyafetleriyle kaldılar sahnede.
Taraftar, orada değildim ama yaşananlar ortadayken, bu taraftara bu takım fazla.

Son bir cümle daha, geçen hafta Şamil'e salladım, bu hafta da Yiğit'e.
Geri git Yiğit Gökoğlan, geri git...

Fenerbahçe Yönetimi ve Şükrü Saraçoğlu Stadı Rezilliği

Maç oynandı, bitti. Bizim tarafımızdan bakılında futbol adına konuşulacak çok fazla şey yok. Sahada tanınmayacak bir Orduspor vardı. Fenerbahçe gibi bir rakibe bu denli kötü oynarsanız, kazanmak için ortaya bir şey koymazsanız mağlubiyet kaçınılmaz olur. Sahada oynanan futbolu baz alacak olursak Fenerbahçe biraz şanslı olsaydı çok daha farklı mağlup olabilirdik..

Bizim adımıza aslında sahada oynanan futboldan öte bir deplasman çilesi şeklinde geçti maç. Fenerbahçe yönetiminin maçın biletleri ile ilgili tutumu aslında nasıl bir şekilde ağırlanacağımızın göstergesiymiş.

Maç öncesi başlayan rezillik, rakip taraftarı sindirme çabası maç sonuna kadar devam etti. Daha önce bir başka yerde rastlamadığımız saçma sapan uygulamalar...

Hiçbir küfür, hakaret vs olmayan pankartlar içeri alınmadı. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünün yazılı olduğu pankart dahi alınmadı içeri. 14 saat yoldan gelen taraftara bir gün önceden pankartları onaylattıracaksınız diyebilecek kadar saçma bir sebep sundular. 

Deplasman tribünün üst tarafı aşırı derecede dolmasına rağmen inatla alt tarafı açmadılar. Bir koltukta 2-3 kişi dikilerek maçı izledik. 2500 kişilik kapasitesi varmış deplasman tribününün ama en az 2000 kişiyi üst tarafa soktular. 

Maç anında, maçtan sonra saçma sapan sebepler yüzünden bir sürü arkadaşımız gözaltına alındı.

Geçtiğimiz sezon kaleci Volkan soyunma odasında 18 kişiye 3 tuvalet olmasından yakınmıştı. Haklıydı belki ama bunu dile getiriş şekli terbiyesizceydi. O Volkan'a da burdan selam söyleyelim. 18 kişiye 3 tuvalet olduğu için dua etsin. Şükrü Saraçoğlu'nun 2500 kişilik deplasman tribününde sadece 2 (İKİ) tuvalet var bu konu hakkında da söylesin bir şeyler.

Karşılaşma bittikten sonra deplasman tribününün 30-45 dakika bekletilmesi normaldir ama 1,5 saat bekletmek hakikaten ilginç oldu. 2500 kişiyi bir kişinin zor sığdığı bir yerden geçirerek dışarı çıkarmak da oldukça insani ve güzel bir uygulamaydı.

Bu ve bunun gibi bir sürü saçma sapan uygulama... Biletlerin satım aşamasından maçtan çıkışımıza kadar Fenerbahçe yönetimi Orduspor taraftarına her türlü zorluğu çıkarttı. Misafir Seyirci(!)'yi oldukça iyi ağırladılar. Ama ne demişler, ''ne ekersen onu biçersin''..

***

Bütün bunların yanı sıra birde kendi kendiğimize yaptığımız bir kötülük vardı. Belkide son yıllardaki en iyi deplasman tribününü yapacaktık. Maç başlamadan önce öyle bir hava vardı ama henüz maç başlamadan saygı duruşunda kendi aramızda çıkan kavga ile deyim yerindeyse kendi kendimizi sabote ettik. Maçın başlamasına saniyeler kala zaten orada olan bir grubun sanki yeni gelmiş gibi  bir koltukta üç kişi dikilirken 50 kişi ile özellikle belli bir yere girmeye çalışmasının mantıklı bir açıklaması yok. Art niyetle yaklaşmak istemesem de özellikle yapıldığını düşünüyorum. Özellikle oraya gidildi ve zaten kavgaya meyillilerdi. Böyle bir maç öncesi İstanbul'daki Orduspor grubunun bu yaptığının mantıklı bir tarafı yok. Yaptıklarının tek açıklaması ORDUSPOR düşmanlığıdır. 

Ayrıca maçın son 10 dakikası açılan Galatasaray atkılarını da elinde tutan yine İstanbul Grubu'ndan sima olarak tanıdığımız isimlerdi. Geçtiğimiz sezondan beri dile getiriyoruz bunu. Galatasaray maçında grubun davulcusunun üzerinde Galatasaray forması vardı ama bir arpa boyu yol aldığı yok kimsenin. Böyle bir yapılanmanın Orduspor'a yarardan fazla zarar verdiği ortada. Söylenecek çok da fazla bir şey yok.. Kime neyi anlatacaksın ki?

11 Kasım 2012

#11 Tehlikeli Virajlar | Fenerbahçe vs Orduspor

Şükrü Saraçoğlu Stadyumu,
Rüya gibi bir sezonun ardından Süper Lig'e çıktıktan sonra, bu gözlerin gördüğü ilk Süper Lig maçının oynandığı stad.
O maç seyircisizdi ama bu sefer Saraçoğlu'da Orduspor seyircisini görecek.
Fenerbahçe,
Hector Cuper'in Orduspor başında maça çıktığı ilk maçtaki rakip.
Ordu'da 1:1 biten maç ile başlayan Cuper maceramız.
2. senemiz ama hala inanamıyorum bazen Süper Lig'de olduğumuza. Bundan 3 4 sene önce Cuper Ordu'ya teknik direktör olacak deseler, deli der sopayla kovalardım.
Böyle bir şablon yoktu kafamda ama birden Cuper ile başladım yazıya. 
Cuper'e ve takımına inancımız tam. Bizler, Fenerbahçe deplasmanına 1 puan için değil 3 puan için gidiyorsak ve bunun olmaması için hiçbir neden olmadığını biliyorsak bu güveni bizlere aşılayan herkese teşekkür etmemiz gerekir.
Bu güvenin nedenlerinden en önemlisinden biri Cuper'in hala ilk günkü heyecanı yaşıyor olmasıydı. Cuper geldiğinde içten içe hangimiz bu adam geldi ama sezon sonunda gider diye geçirmedik? Bunu düşünmemize neden olan faktörler var çünkü. Türk futbolu...
Rezil bir futbol kültürümüz var. Aragones? Hiddink? Rijkard? Del Bosque? vs.
Hepsi iyi kötü isim yapmış isimler ama Türkiye'de yokları oynadılar, hepsi ülkeden giderken ülkemiz takım taraftarları bayram yaptı. Sonra Del Bosque, İspanya'yı Avrupa ve Dünya Kupası'nda şampiyon yaptı. 
Böyle örnekler varken Cuper için bu düşünceleri aklımızdan geçirirken pekte haksız değildik belkide. Ama Cuper için ilk günkü heyecanı yaşıyor demiştik hani,
Geçen hafta Sivasspor maçında harika bir detay vardı maç yazısında yazamadım diye hafta boyu kendi kendimi yedim.
Stancu'nun penaltısı sırasında Cuper'in gözlerini kapatması... İşte o kare çok şey anlatıyordu Orduspor'da.
Takım yarın akşam yenilebilirde. Ama sahada karakterli bir Orduspor olduğu sürece yenilsekte alkışlarız hepsini.

DAG ekibi olarak hazırladığımız bir pankart var görebiliriz inşallah tribünlerde. DAG'ın İstanbul tayfasını kıskanıyorum. Her ay Orduspor'u görüyorlar muhakkak. Saatler akşam 8'i vurduğunda onlar tribünde bizler televizyon başında başlayacağız heyecana. Maç Lig Tv'den canlı yayınalanacak. Hakem ise Halis Özkahya.

Fenerbahçe Süper Lig'de bu sezon ilk defa taraftarıyla buluşuyor. Bu o tarafa ekstra bir motivasyon getirecektir. Avrupa Ligi'nde bir çok kez taraftar heyecanını yaşasalarda lig biraz daha farklı oluyor. Bu sene Avrupa'da oynayan takımlarımıza baktığımız zaman ligde ki başarının Avrupa'da ki başarıdan daha ön sırada tutulduğunu görebiliyoruz. O yüzden seyircili ilk lig maçı ayrı bir motivasyon yanında ayrı bir stres getirebilir. Fenerbahçe açısından devam edersek olaya maçı kazanamamaları durumunda belki konuşmak için daha erken olsada şampiyonluk yolunda iyiden iyiye geri kalacaklar. Bu durum o tarafı daha çok üzecektir. Biz onlara göre nisbeten daha rahat tarafız. Çünkü biz yarın kaybetsek bile telafi şansımızın olacağı maçlar olacak önümüzde Avrupa hedefindeysek.

Seyirci ve geri kalma hissi Fenerbahçe'nin maç boyunca üzerimize üzerimize gelmesine neden olacaktır. Deplasmandayken bu oyunda tam bizim istediğimiz birşey aslında. Ligin en iyi kontra takımlarından birisiyiz. Kontra derken, bu işi hakkıyla yapıyoruz. Rakip Fenerbahçe deyip 90 dakika kapanıp sıkıştırırsak bir gol düşüncesinde olmayız mesela. Fenerbahçe'nin hafta içi Avrupa maçı vardı. Bizim için bir artı yön Türk takımlarının Avrupa dönüşü ilk maçlarında bocalaması. Gerçi Fenerbahçe'nin AEL maçını izledim, Akhisar maçından daha basit oldu kazanmaları. Pek yormadılar kendilerini. Bu yüzden AEL maçına göre birşeyleri analiz etmek doğru olmaz. Bir dezavantaj, Fenerbahçe'de sakatların düzelmesi. Meireles izlediğim kadarıyla yararlı bir transfer olacak Fenerbahçe'ye. Yarın akşam oynar mı göreceğiz. Bunun yanında Sow-Kuyt ikilisi gözümü korkutmuyor değil. Kuyt lige çok iyi başlasada bir durgunluk dönemindeyken yeniden buldu kendini. Yaşına rağmen Kuyt gibi oynadığı zaman ligde farkını belli ediyor. Fenerbahçe'nin hücumdaki etkili isimlerinin yanında vasat bir defans hattı bulunuyor. Orta sahalarını geçtiğimiz zaman her atağımızın tehlike yaratma ihtimali yüksek, özellikle Monje'yi görebilirsek maçta. Ama saçma sapan havadan pas atma trafiğini aşırıya kaçırırsak vay halimize. Cesur olun şut atın...

Konu başlığında bahsettiğimiz tehlike virajların başlangıcına geldik. Samsun - Ordu arası Yalıköy öncesi eski yolda böyle bir tabela olurdu "Tehlikeli Virajlar 20 km" diye o yoluda yad edelim. Fenerbahçe maçıyla ile başlayan sıkıntılı bir fikstüre giriyoruz. Trabzon geliyor haftaya. Kasımpaşa'ya gidiyoruz sonra. Beşiktaş, Bursa(d), Antalya, Akhisar(d) diye de devam ediyor. Ürkütücü. 7 maçta gelecek en az 10 puan belli bir hedef yolunda başarılı sayılabilir.

Bu sezon 13 gol atan Fenerbahçe kalesinde 9 gol gördü. 10 maçta aldığı 16 puanlada, bugünki sonuçlarla 7. sıraya kadar düştü. Fenerbahçe'nin attığı gollerin dakikasında baskın bir taraf yok. 15'er dakikalık ayrımlarda her 15 dakika içinde ortalama aynı gol sayısını bulmuşlar. Atılan bu gollerde Sow'un 4, Kuyt'un 3 golü mevcut. Buda takımın attığı gollerin yarısında bu isimlerin olduğunu gösteriyor. 10 hafta boyunca hiç kırmızı kart görmemeside istatistikler arasına girebilir. En çok süre alan oyuncular içerisinde Hasan Ali Kaldırım 790 dakika (1 asist 1 sarı kart) Moussa Sow 772 dakika (4 gol) ve Dirk Kuyt 732 dakika (3 gol 2 asist) ile ilk 3'ü paylaşıyorlar. Fenerbahçe ile 21. maçımıza çıkıyoruz. Oynanan 20 maçta, 3 galibiyet 5 beraberlik alırken 12 mağlubiyetimiz bulunuyor. Kadıköy'de ise 10 maçta 9 mağlubiyet 1 berbaerlik gibi kötü bir istatistiğe sahibiz. Ayrıca bir ilginç bilgide bu iki takımın aralarındaki maçlarda takımlarla birbirlerine en fazla 2 gol atmayı başarmışlar. Bir maç hariç. 1976 yılında Kadıköy'de, Fenerbahçeye 3:0 ile boyun eğdik.

5 Kasım 2012

Kırmızı Şans | Orduspor 2:0 Sivasspor

 
100. Galibiyet Damla kardeşimize. Mekanı tekrardan cennet olsun...
Klasikleşen ve bizleri mutlu eden ev sahibi performansımız,
Eskişehirspor, Kayserispor 'un ardından Ordu'da Sivasspor'un erken sayılabilecek anlarda rakiplerin 10 kişi kalması, kırmızı şansı,
Ve en önemlisi, bir takımda atanında tutanında çok iyi olmasının başarıyı getirmesi,
10. hafta sonunda elde edilen 17 puan.
Sırada keskin virajlı yollar. Fenerbahçe, Trabzon, Bursa vs. vs. vs.

İki takımda bu maç öncesi Süper Lig tarihinde 99 galibiyetle başlayacaktı maça. Yani kazanan taraf bir nevi dalya diyecekti. Biz bu dalyayı Elazığspor maçında yaparız diye düşündük ama olmadı. İki takımında durumuda aynı bu 99 galibiyetteki gibi ortaktı. Son haftalarda oynanan kötü futbolla ve puan kayıplarıyla yaşanan hayal kırıklıklarıyla başlayacaktı maç. Kazanan kötü gidişe dur diyecekken, kaybeden taraf için homurdanmalar bile başlayacaktı.

Ne kadar futbolumuzda bir düşüş dönemine girsekte, biliyoruz ki artık Ordu'da maç kaybetmiyoruz. Müthiş bir güvendir bu. Elazığspor maç yazısında da bahsetmiştim, maçlara 1:0 önde başlıyoruz Cuper yönetiminde Ordu'da. İşte bu performansımızı seneye yayabilirsek Avrupa hayali bile çok uzakta değil. Ama asıl mesele bunu yayabilmekte, bunu başarabiliriz niye olmasın. En başta ki cümleye dönmek istiyorum. Futbolumuzda bir düşüş dönemi, peki sizce oynadığımız maçlarda bu zamana kadar nasıldı takımımız? Ben ne zaman maç yazısını kaleme alsam hep bir eleştiri halindeyim. Dört dörtlük futbol beklemiyorum tamam ama ben beğenmiyorum takımı. Biraz futbol şansıda yanımızda sanki? Ve de ev sahibi olduğumuz maçları bir şekilde kurtarıyor olmamız başarıyı getiriyor.

10 maçta 17 puan almış bir takımı eleştirmek istemem, Gaziantepspor maçı sonrası yazdığım kısa yazıda "felaket tellaliği yapanlar" kısmına ben girmem asla. 

Ama bugünde gayet kötü bir futbol koyduk ortaya. Gole kadar ki süreçte topa hakim olan, oyunu yönlendiren taraf biz olduk. Sağ tarafı Umbides ile koridora çevirdik, pire gibi maşallah Umbides. Ama yaptığı ortalar Sabri Sarıoğlu'nu anımsattı bana. Herşeyi güzel, mücadele tamam, hız tamam ama bakmadan içeriye kestiği ortalar hep rakipte kaldı. Oyun stilimiz değişti mesela son zamanlarda. Yerden ısrarla paslaşan top yapan takım gitti, defanstan rastgele doldur boşaltlarla pozisyon arayan bir Orduspor geldi. Cuper takıma hem yerden, hem havadan top oynamayı aşılıyor olabilir. Yada tamamen takıma yüksekten oynayın talimatını vermiş olabilir ama bizim görebildiğimiz kadarıyla beceremiyoruz bu işi. Şu an ki Şamil-Nizametin-Hasan Kabze bunu yapabilecek oyuncular değiller. Hasan Kabze bugün nerede oynadı mesela anlayamadım. Sol kanat hiç işlemedi diyebilirim. Ceza sahasına yaptığımız saçma sapan ortaları rakip savuşturuyor ve savuşturdukları yerde tek bir Ordusporlu oyuncu topu karşılamıyordu, özellikle sol kanadımıza düşen toplarda. Bu durumda rakibin hızlı çıkmasına, pozisyon yakalamasına daha da cesaretlenmesine neden oluyordu. Ortalama %60larda topla oynayan Orduspor, gole kadar ki 7 - 8 dakikada tüm ipleri rakibe kaptırmıştı. Her ne kadar 15. dakikada bir topumuzu rakip çizgiden çıkarsada Sivasspor bize oranla daha çok net pozisyona girmişti.

Sonra herşey değişti. Maçın kader dakikası 43'dü. Tam devre bitsin gol yemeden rakibin hızı kesilsin diye düşünürken, bir penaltı bir kırmızı bir gol. Stancu ve 1:0. Bu dakikadan sonra maçın gidişatıda kısmen belli olmuştu. Bizim kafamızdaki soru işaretleri, 10 kişi kalan rakiplere karşı daha kötü top oynamaya başlamamızdı. Herşeyin illa ki olumsuzunu düşüneceğiz ya. 2. yarıyla birlikte Hasan Kabze'yle skoru 2:0'a getirip rahatladık. İşte maç bu golle birlikte bitmişti. 3. golü aramadan sakin bir şekilde oyunu ortada tutup bitirme gayretine girdik. Yazının en başında bahsettiğim atanlar-tutanlar kısmındayım.Takımın atanları iyiydi. Stancu yavaş yavaş ritm tutuyor, Hasan Kabze'nin top ayağına oturursa kaçırmıyor ama Barral'da da bir form düşüklüğü var. Tutan kısmında Fornezzi'ye her hafta daha çok hayran kalıyoruz. Bugün çıkardığı %100'lük 4 top bize 3 puanı getirdi. Lakin Şamil'in bulunduğu bir orta sahaya güvenmediğimi belirtmek istiyorum. Defansif anlamda bir yere kadar tamam ama toplu oyunda Şamil'in çok çok daha etkin olması lazım.

İyi geceler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...