30 Ekim 2012

Seri Sonu | Gaziantepspor 3:0 Orduspor

Her sezon başı bu maçın planları yapılır,
lakin bu sezon bayrama denk gelir.
Gaziantep'e dönüş yaptığım saatlerde, Orduspor'umuz farklı mağlup oluyor,
13 saatlik yol zehir oluyordu.

Bir mağlubiyetle felaket tellallığı yapanlar var.
Dinlemeyin.

28 Ekim 2012

Haftanın Maçı #9 | Gaziantepspor-Orduspor


Takımın içinde bulunduğu psikolojiyle ilgili son Elazığ maçında fikir sahibi olduk. Ligin tek namağlup takımı olmanın, bunun üstüne liderlik şansına sahip olmanın üstümüzde yarattığı stres ve rehavet bu sezonun ilk mağlubiyetini, hem de Aralık 2011’den beri yenilmediğimiz mabette almamıza yol açıyordu. Neyse ki şanslıydık. Cuper’in hafta boyunca takım üzerindeki bahsettiğimiz psikolojiyi kırmaya çabaladığını biliyoruz. Bunu başarıp başaramadığını göreceğiz.

Takımın üzerindeki psikoloji bir yana, bu sezonun ilk mağlubiyetini deplasmanda alacağımızı düşünmüyorum. Cuper’in takıma yerleştirdiği mantalite buna izin vermeyecektir. Hikmet Karaman’ın oyun anlayışı Gaziantepspor’u iç sahada topa sahip olan ve önde oynamaya çalışan bir takım görünümüne sokuyor. Bu anlayış tam da bizim istediğimiz, çözmekte zorlanmadığımız türden. Cuper Karabük maçının ilk yarısında aradığı macerayı burada aramaz ve Barral-Stancu ikilisiyle başlarsa zor olan bir maç ilk yarıda bulunacak bir kontra golüyle kolaylaşabilir. Öte yandan can sıkıcı Monje ve Hasan sakatlıkları da yansıtmak istediğimiz oyunu sekteye uğratabilir. Bu noktada solda başlaması muhtemel formsuz bir Yiğit’in veya son maçtaki etkili oyunuyla ilk 11’e uzak görünmeyen Müslüm’ün performansları da maçın zorluğunu belirleyecektir. Sağ kanatta uzun süredir formsuz gözüken Umbides’in de artık takıma ağırlığını koymasını bekliyoruz. Monje ve Hasan’ın yokluğunda Umbides’in alacağı insiyatife ihtiyacımız var.

Rakibe gelirsek, geçen sezon oynadığımız 3 maçta da yenemediğimiz Gaziantep’e şansımızın çok tuttuğu söylenemez. Geçtiğimiz sezon Ordu’daki maç 0-0, Antep’teki Culio’nun penaltı kaçırdığı maç da 1-0 sonuçlanmıştı. Spor Toto Kupası finalinde de İnönü’de 3-1 lik skorla kupaya uzanmışlardı. İlk bakışta Antep’in ligdeki konumu topladığı puanlar bizi şaşırtabilir. Ancak lig başını Fener-Trabzon-Kasımpaşa-Beşiktaş-Bursa şeklinde bir fikstürle geçtiklerini belirtelim. Üstelik topladıkları 8 puanın 7’sini bu zorlu periyottan topladılar. Yükselişin başlangıcı olarak gördükleri son iki haftada Antalya’ya evlerinde 1-0 mağlup olmaları ve Akhisar’dan da 0-0’lık beraberlikle dönmelerinın, bu maçı onlar için bambaşka bir anlama soktuğunu söyleyebiliriz. Antep için, Orduspor maçı tam bir diriliş maçı. Üstelik ellerinde bu ligin yenilgisiz tek takımını yenmek gibi bir ekstra motivasyonları da var.

Uzun lafın kısası,takımın bu değerlendirmeler ışığında maçın zorluğunun farkında olarak ve en az bir Galatasaray maçı kadar motive bir şekilde sahada olması istediğimiz sonucu almak için olmazsa olmazlarımız. Bu gerçekleştiğinde er yada geç maç bizim istediğimiz şekle dönecektir.

#TresPuntos

26 Ekim 2012

Bir Bayram Yazısı - Hocaların Takımı

Son yillarda ligimize gelen oyuncularin kalitesi yukseldigi gibi, teknik hocalarin da kalitesi yukselmekte. Her ne kadar Yilmaz Vural, Giray Bulak, Bulent Uygun gibi isimler sacma bir sekilde gorev almaya devam etse de, Abdullah Avci ve Ertugrul Saglam ile baslayan uzun sureli ve programli menajerlik sistemi ulkemizde yavas yavas oturmakta. Bunu yillardir profosyonel bir sekilde yapmak istemesine ragmen, surekli degisen oyuncu kadrosu sebebiyle sikinti yasayan Kayserispor son olarak cok umutlu oldugum Shota`nin istifasi sonrasi yine bir yildiz isim Prosinecki`yi goreve getirdi.

Bir web sitesinde `Shota sonrasinda Prosinecki` yazisini gordugumde, dunyaca unlu bu iki ismi hoca degil de oyuncu olarak alindigini dusundum bir an.... Sonra ligimizin aslinda bu anlamda ne kadar da zengin oldugunu farkettim. Son 10 yildir ligimizde gorev yapan hocalarimizin bir an hala faal top oynadigini dusunursek, cok da efsane bir takim cikmakta ortaya... 



Kaleci  - Senol Gunes 


Her ne kadar benim nesilimin kalecisi Rustu Rencber olsa da, Senol Gunes ; Turgay Sener ile beraber Turk futbol tarihinin en buyuk kalecisidir desek az demis olmayiz herhalde. Kaleciligi ile beraber adamligi, teknik direktorluk yetisi, Trabzon gibi bir sehirde bu kadar buyuk bir efsane olmasi onu benim gozumde bu takimin as kalecisi yapmakta.



 Kendisine en buyuk rakip olarak aslinda bir dunya yildizi olan Gaziantepsor`un hocaligini yapmis Italyan Walter Zenga, isim olarak Gunes`in cok onunde olmasina ragmen benim gonlum kaleyi bir yabanciya teslim etmeyi elvermedi. 

Sol Bek - Abdullah Ercan

Hep soyledigim, futbolun en kisir bolgesi olan Sol Bek bana hocalarin takiminda da en sikinti cektiren bolge oldu. Takim icerisinde en zayif halka olarak goze batmakta olan bu mevkide. Diger seceneklerin Ergun Penbe, Umit Ozat oldugunu dusunursek ben tercihimi Turk futbolunun ender sarisinlarindan Abdullah Ercan`dan yana kullandim. Turk futbolunun ataga adam gibi yardim eden ilk beklerinden olan Abdullah savunma anlayisindaki daha etkili futbolu sayesinde Ergun Penbe`nin onune gecti.

Stoper - Bulent Korkmaz

Ligimiz farkli farkli ulkelerden bir suru yabanci hocayi getirmesine ragmen, bu isimlerin hic birisinin defans anlayisindan gelmemesi aslinda futbolumuzun hucum futboluna yatkin oldugunun bir gostergesi.  Fakat cok buyuk yabanci hocalar da gelse bu formayi kesinlikle onlara birakmayacak bir isim var aslinda, efsane kaptan Bulent Korkmaz. Her ne kadar hocalik kariyeri o kadar basarili olmasa da, Turk futboluna altin harflerle ismini kazitmis, buyuk basarilara onderlik etmis bir isim kendisi. 


Stoper - Fatih Terim

Bulent`in ekurisi ise hem onu takimdan silip gondermek isteyen, hemde muthis geri donusu sonrasi ona hakettigi yeri ve kaptanligi veren herkes begenmese de Turk futbolunun en iyi iki hocasindan biri Fatih Terim. Her ne kadar antrenorluk kariyeri futbol kariyerinin onune gecsede,  14 yil Galatasaray`in ve milli takimin kaptanligini yapmak buyuk bir basari. Fazla da secenegin olmadi bu pozisyonda ogrencisiyle beraber forma giyebilirlerdi herhalde. 

Bu iki pozisyonda Terim ve Korkmaz`in gerisinde kalmasina ragmen Samet Aybaba, Stumpf ve Hakan Kutlu da saygiyi hak eden diger stoperler oldular.

Sag Bek - E.Gerets

Bu ruya takimin defanstaki tek yabancisi olma ozelligini tasiyan Eric Gerets, beni bir anlamda da kurtaran isim oldu. Gerets`den sonra ikinci sag bek tercihinde bir zamanlarin efsanevi ismi Atom Karinca Riza olsa da,  Gerets gibi Belcika milli takiminin ve PSV`nin (Kariyerinde Milan`da var) yillarca sag bekinde basarili bir sekilde forma giymis, efsane bir oyuncunun bu formayi hak ettigini acikca soleyebilir.


ORTA SAHA


Defanstaki o kisir donguye ragmen, orta saha mevkiinde oyle bir bolluk var ki ligimizde, hem nice yerli yildizimizi (Mehmet Ozdilek, Tolunay Kafkas, Mustafa Denizli, Metin Yildiz) yedek birakicak hemde takimi tek forvet oynatacak yabanci kaliteli oyuncularimiz var. Bunun bir nedeni de, oyunu yoneten ve butunune hakim olan orta saha isimlerinin hocalik olarak da daha basarili olabilecegi tezini dogrular yonde.



Orta Saha- F.Rijkaard

Herhalde herkesin gozu kapali yazacagi ilk isimlerden birisi F.Rijkaard olacaktir. Uzun yillar oynadigi ve tarihlerinin efsane takimlari olarak nitelendirildigi iki takimda da (Ajax ve A.C. Milan) takimin 3-4 yildizindan birisi olmayi basarmis, ve yine milli takimda da Hollanda`nin sembol isimlerinden birisi olmustur. Takimda oynayacak diger hucum vari isimleri dusundukce, arkayi toparlayacak isim olacaktir. 



Orta Saha - J.Tigana

Gunumuz futbolunun en zirve isimleri Xavi ve Iniesta`nin olusturdugu `Box-to-Box` klisesinin baslangic noktalarindan birisi olan Tigana, kariyerinde sadece Fransiz takimlari olmasina ragmen unu Fransa`daki tum takimlardan daha fazla diyebiliriz. Tigana kariyeri boyunca bitmeyen enerjisi, hizi ve cevikligi ve akil almaz teknigiyle pozisyonlarin baslangic noktasinda olan bir isimdi. Onun da, Turkiye kariyeri diger mevkidaslari gibi pek basarili bitmese de futbol kariyeri acisindan Turkiye`den de giptayla bakilan bir isimdi kendisi. 

Sol Acik - Arthur Zico


Her ne kadar kendisini forvet ya da forvet arkasi olarak nitelendirmek daha dogru olsa da, bu pozisyonu baska bir isme ayirdigim icin `Beyaz Pele`den sol acikta yararlanabilecegimizi ummaktayim. Ikincil forvet gibi katkilari olacagini dusunursek, bu mevkide `Beyaz Pele`nin `Karpatlarin Maradona`siyla uyumu efsanevi bir ikili olabilirdi. Tarihindeki basarilari genelde ulkesi Brezilya`da ve milli takimda yasan Zico, diger rakiplerinin tersine kariyer olarak en basarili yabanci olarak degerlendirebilecegimiz isim olarak gelmekte. Sozun sonu olarak arkasinda Rijkaard ve Tigana`li yaninda Hagi`li bir orta sahada Zico`yu gormeyi gercekten cok isterdim.




Bu mevkiide adindan kesinlikle soz edilmesi gereken ve su yabanci orta sahayi tek delebilecek isim olan kornerlerin gol krali Mustafa Denizli, yabanci isimlerin kalitesi sebebiyle yedek listemde fakat 12. adam pozisyonunda beklemekte. Kariyerinde 20 yila yakin Altay kariyeri ve sonrasindaki kisa Galatasaray macerasi ve bize yasattigi buyuk teknik direktorluk basarilariyla, bu listede bir sekilde yer almasa gereken Mustafa Denizli`yi de anip, gorevimizi de yapmamazlik etmeyelim.

Sag Acik - R. Prosinecki (B. Schuster) 

Mustafa Denizli`nin yedek kalmasi gibi bu pozisyonda da cok buyuk bir ikilem yasadim aslinda,  bir tarafta efsanevi Hirvatistan kadrosunun Prosinecki, bir tarafta Almanlarin `Sarisin Melegi` Shcuster beni ciddi anlamda zorladi. Yine bir on numara olan Schuster`i Zico`yu sola kaydirdigimiz gibi bir secenekle sagda oynayabilecegini dusunup, Prosinecki`yle kiyaslasakta kariyerine A.Madrid, Barcelona ve Real Madrid`i sikistiran tek isim oldugunu dusunup bu kadroda kesin yer almasini dusundum.

Ayni pozisyonun bir diger ismi Prosinecki ise beni bu yaziya tesvik ettigi icin biraz torpilli. Benim cocuklugumun efsanevi isimlerinden, karizma isminden ve Boban hayranligimi da eklersek bu takimin kanat mevkiisinde tercihim olmustur kendisi.... 

10 Numara - Ofansif Orta Saha - George Hagi


Bugunun ulemalari hala Alex`le Hagi`yi kiyaslaya dursun, bugun 45 yasinda oynadigi yardim maclarinda bile bize eski gunleri hatirlatan, nasil oldu da Turkiye`ye geldigine hala inanmadigim Hagi bu takimin Zico`yla beraber maestrosu olurdu herhalde. Gercekten basarisiz teknik direktorluk macelarina ragmen, zekasina hayran oldugum Hagi Turkiye`nin bugunku yukselisinde buyuk emegi olduguna inandigim birisi. Bu yuzden kaptanlik olmasa da, 10 numaranin verilmesi gereken isim Hagi olurdu. 


Forvet - L. Aragones

Bu kadar dolu isimlerle gecen orta sahadan sonra biraz burun kiviracagimiz fakat hepsi birer yildiz olan forvet isimleri bir birlerine o kadar yakinlarki bir tercihde bulunmak inanin zor oldu. Bosnaklarin efsanesi Saffet Susic, Metin-Ali-Feyyaz`in Feyyaz`i, Fenerbahce`nin 3 defa gol kralligini yasamis bugun pozisyonu sallantida olan Aykut Kocaman, Bursaspor`a sampiyonluk kazandiran Ertugrul Saglam, daha genc neslin isimleri Shota Arvaladze, Arif Erdem ve Bulent Uygun da bu anlamda diger tercihler olsa da, Atletico Madrid`in Atletico Madrid oldugu donemlerde takiminda efsenalesmis 372 macta 172 gol atmis olan, Aragones kendisini hic sevmeme ragmen takima yazdigim isim olmustur. 

Hocalarin Hocasi - Hector Cuper

Boyle bir takim kurulursa tabi ki bu takima bir de hoca gerekecegini dusunursek, benim ve cogumuzun tercihi Hector Cuper noktasinda birlestirmemiz cok da yanli bir tercih olmayacaktir umarim. Her ne kadar sayilan bu isimlerdne Rijkaard, Aragones, Del Bosque, Schuster Real Madrid ve Barcelona gibi dunyanin iki devam takiminda buyuk basarilar elde etseler de bugun Del Bosque disindaki isimlerin kariyerlerinin devaminda ayni basariyi gosteremedigi cok acik. Bu isimlerin hepsinin, yildiz oyuncularin yonetiminde sorun yasadigini dusunursek de bu kadar kaprisli yildizi yonetecek tek ismin `Mutevazi Lider` Hector Cuper olacaktir.



Turkiye`de futbolun degisimine buyuk katki koyan Feldkamp`in da yonetim kadrosunda Sportif Direktor pozisyonunda olmasini eklemek de dogru finis olacaktir herhalde...

Bayram icin kafa patlatici, bir hayal gucu keyif yazisi yazmak istemistim. Altta son 10 yillik donemde Turkiye liginde gorev almis diger isimleri de gorebileceksiniz... Bu konuda sizin de tercih paylasiminizi gormek isterim...


Kaleci - Senol Gunes, Walter Zenga, Engin Ipekoglu

Sag Bek - Eric Gerets, Riza Calimbay
Stoper - Fatih Terim, Samet Aybaba, Bulent Korkmaz, Stumpf, Hakan Kutlu, Rasit Cetiner
Sol Bek -Abullah Ercan, Ergun Penbe, Umit Ozat

Orta Saha - Mehmet Ozdilek, Tolunay Kafkas, Hamza Hamzaoglu, Rijkaard, Thomass Doll, Del Bosque, Metin Yildiz, Mustafa Denizli, George Hagi, Arthur Zico, Robert Prosinecki, Bernd Schuster, Metin Diyadin, Tayfur Havutcu, Unal Karaman, Ugur Tutuneker, 

Forvet - Luis Aragones, Saffet Susic, Feyyaz Ucar, Aykut Kocaman, Ertugrul Saglam, Arif Erdem, Bulent Uygun, Nejat Biyedic, Orhan Cikirikci


Iyi bayramlar...


21 Ekim 2012

2 Dakika | Orduspor 2:2 Sanica Boru Elazığspor

Liderlik stresi,
Rakibin maç öncesi yaptığı teknik direktör değişikliği,
Taraftarın isteksizliği,
Rakibe karşı kırılamayan şanssızlık...

Bu dört etken birleşince ortaya mutlak favori çıktığınız maçta, puan kaybını getirdi. Lakin sahada öyle bir futbol vardı ki teknik direktörümüz, futbolcularımız ve biz dahil herkes bu sonuçtan memnun ayrıldık neredeyse. Yanlış bir cümle kurdum, sahada futbol bile yoktu aslında Orduspor adına. Futbol adına ne kadar yanlış varsa yaptık ve şanslıydık ki 1 puanı alıp 8. hafta bitiminde hala namağlup yola devam ediyoruz. Liderlik fırsatını tepmiş bir vaziyette...

Maçı iki kısma ayırabiliriz gerçeklerden yola çıkarak. Mesela maçın bir gündüz, birde gece tarafı vardı. Sahaya güneşin vurduğu ilk yarıda Elazığspor kendi çaldı kendi oynadı. Biz ise izlemekle yetindik sadece. Sahadan güneşin çekildiği, akşamın ışıklarının vurduğu anlarda ise oyunu dengelemiş ve 2:0'dan 2:2'ye getirmiştik maçı.

Yılmaz Vural'da ilk maçın heyecanı ve bu heyecanın getirdiği bir gaz vardı. Bu gaz ona 3 - 4 maç yeter düşüncesindeyim. Cesur oynattı Elazığspor'u, geri çekilmeden üstümüze üstümüze gelerek hemde. Cuper zeki adam. Maçı öyle yada böyle istediği sonuca getirmesini biliyor. Cuper ile kaybetmememizin en büyük etkeni oyunu sağlam okuması ve zekası. Karabük maçında Barral'ı oyuna alıp skoru değiştirmesi (-ki geç yapılan bir değişiklik olsada) ve bu maçta Hasan Kabze ile Müslüm'ün oyuna girmesi ve bu iki oyuncunun 5 dakikada skorun değişmesinde başrol olmaları bir tesadüf değil tabiki. Ama Cuper'in oyunu okumasının yanında birde oyun anlayışı var. O oyun anlayışıyla buralara kadar güzel geldik, hatta ülkede örnekle gösterilen bir takım olduk. Braga'nın yada Romanya milli takımının oynadığı futbola bakınca, insanlar aynı Orduspor gibi oynadılar diyorlarsa Cuper birşeyler katmış demektir takıma. Ama bugün gerçekten çok farklıydı herşey. Önce tribünler sessizdi. Damla kardeşimiz için sessizlik yerine daha çok bağırılsa daha etkili olabilir miydi acaba? Takımı bu sessizlikte etkiledi. Çünkü bu maçın ilk dakikaları en önemli anlarıydı. Rakibin üzerine birazda taraftar gazıyla yüklenebilseydik onlara bu kadar cesur oynama şansı vermeyecektik. Yada erken bulunacak bir golle kıracaktık dirençlerini.

Cuper Elazığ'ın zayıf noktası olarak Aydın'ı görmüş olacak ki ataklarımız hep sağ kanattan gelişti ama ceza sahası içinde kayboldu. Sol kanadımız için konuşacak birşey bulamıyorum çünkü Monje'yi çok aradık o tarafta. Yiğit'i beğenmedim, bu performansı devam ettiği sürece yedek kulübesinden kolay kolay çıkamayacaktır. Maç boyunca çok şeyi yanlış yaptık ama bunlardan en belirgini ceza sahasına atılan ortalardı. Umbides olsun Atila olsun altıpas içerisine sık sık yüksekten orta atma çabasına girdiler. Elazığspor'un kalesinde 2.05'lik bir kaleci varken bu kadar çok kale önüne orta denemesi çok gereksizdi. Zaten her topumuzda kaleci antremanı gibi oldu rakibe. Geçen sene aynı kaleciye bu şekilde bir gol attık ama orada İvesa'nın çok ekstra bir hatası vardı. Aynı hatayı aynı kaleciden aynı maçta beklemek biraz abartı olacaktır. Bazı anlarda takım yüksek ortadan hayır yok bari sert orta yapalım düşüncesine kapıldı ama burada da her orta. ceza sahası içerisine şut gibi hızlı şekilde gönderilince maç boyunca yaptığımız 15 civarı ortamızın hepsi sonuçsuz kaldı.

Gereksizliklerimiz o kadar çoktu ki. Maç boyunca atağa kalkamayan bir takım izledik. Sahada oynayan Orduspor, bizim Orduspor değildi. Ben bu olayı tamamen lider olma psikolojisine bağlıyorum. Bize böyle mutluluklar için belki de erken biraz. Stancu'nun yada Barral'ın orta sahada işi ne? Bu iki adam orta sahada top alacaksa orta saha ne iş yapar peki? Bu adamlar nasıl gol atacak yada? Atamadılarda zaten, sistem gibi birşey yoktu çünkü ortada. Takımda orta saha kavramı yoktu garip bir şekilde. Rakip orta sahamızı o kadar kolay geçiyordu ki hızlı çıktığı zaman, o anlardan birinde golü yedik zaten. İlk yarı bittiğinde tabelada 0:1 yazıyordu. Ama takıma ve teknik heyete olan güven bu maçı çevirebilecek güçte olduğumuzu hatırlatıyordu bize. Birşey olmaz aman, 1 gol yedik diye ölmedik ya. Öldük mü yoksa ne?

2. yarıda da değişen birşey yoktu çünkü. Sırayla Hasan Kabze ve Müslüm oyuna girdi ama oyuna bir canlılık gelmedi hala. Üstüne birde Gökhan Emreciksin, Fornezzi'yle karşı karşıya akıllara zarar bir gol kaçırıyor ki derin bir oh çekiyor, Fornezzi'ye sevgilerimizi iletiyoruz. Çok büyük adamsın Fornezzi. Bugün yine alınan 1 puandaki önemi yadsınamaz. Ama olmaz ki? Bu kadar kötü, ruhsuz bir oyun olmamalı. Bu kadar aciz oynamamalı, bu takım ne olursa olsun liderlik için maça çıkmış bir takımdı. Tabelaya bakıyoruz Köksal ve 0:2. Elazığspor yapması gerekeni çok iyi yapıyor skoruda buluyordu. Lakin bizi bu kadar kötü yakalamışken üzerimize biraz daha oynasalar farkı açabilecek konumdaydılar.

Taraftarlarımız... Berbattık bugün. 2:0'ken takıma destek olmaya çalışsakta 4 - 5 dakikalık bir süreçte, küfürle hiçbir yere varamayız. Ordu'ya gelen her takıma küfür ediyoruz, biraz özeleştiri. Hadi küfür maç esnasında o anlık psikolojiyle ediliyor, bizde taraftar içinden yazıyoruz sonuçta bu satırları ama olmaz, antipatik oluyoruz. Dışarıda hiçbir husumetimin olmadığı takımların stadyumunda küfür yediğimiz zaman çok dokunuyor insanın içine. Biz böyle bir tartaftar değiliz. İnsanlar Orduspor sözünün geçtiği yerde demeliler, harika bir şehir, harika insanlar. Yanlış profilde gidiyoruz. Takım ismi vermek istemem ama Karabükspor taraftarlarının yolunda ilerliyoruz. "Elazığ kümeye" diye bağırmanın hiçbir mantığı olamaz. 7. hafta sonunda namağlup olan ve liderlik maçına çıkan bir takıma ilk kötü sonuçta tribünlerde hemen homurdanmaların başlaması acımasızlıktır.

Herşey ters giderken sahada Hasan Kabze gerçeği vardı. Ligin başlarında nasıl eleştirdiğimizi hatırlıyorumda, düzeleceğine inanıyorduk, yanıltmadı. Ceza sahasında topu güzel saklaması, belki çoğu futbolcunun öldüreceği pozisyonda, ona asist imkanı sağladı ve Nizamettin ile fark 1'e indi. Sonra taraftarlar olaya müdahale etti, maçın içine girdiler. Aradan 1 dakika geçti oyunun bir diğer yeni ismi Müslüm yerde kaldı hakem penaltı dedi Stancu ligdeki 5. golünü attı, 2:2. Buraya kadar... Taraftara en çok ihtiyacımız olduğu anlarda takımın gazını devam ettirecek en itici güç olacakları yerde, onlarda skora razı oldular. Skora razı olmayan tek taraf yine Elazığ'dı. Gerçekten bugün 2:2'den sonra ortaya koydukları oyun bile alkışı haketti. Zaman geçirme çabaları gayet doğaldı. Ama bu zaman geçirme olayını 11 kişiyle defans yaparak değilde kapanmadan atağa kalkarak, pozisyonlar bularak yapmaları sadece bu maça özel birşey miydi ilerleyen haftalarda göreceğiz...

19 Ekim 2012

Haftanın Maçı #8 | Orduspor vs Sanica Boru Elazığspor


Malumunuz bu hafta rakibimiz ligin yeni ekibi Sanica Boru Elazığspor. Elazığspor, şansımızın hiç tutmadığı takım olarak hafızamızda hala. Ne kadar iyi olursak olalım rakibimiz Elazığspor ise her zaman bize çelme takmasını bildi. Rakibe karşı galibiyetimiz yok resmi maçlarda. Kötü bir istatistikle yazıya başladık ama şimdi durumlar çok farklı. İlk kez Elazığspor ile Süper Lig'de karşılacağız. Bambaşka bir ortam. En son 2008 kışında 1. Lig'de Elazığ'da seyircisiz maçta 0:0 berabere kalmıştık. O sezon kümeye düşen Elazığspor iki maçtada 1 puan koparmıştı bizden.

Maç Cumartesi akşam üzeri 16:00'da başlayacak. Lig Tv'den yayınalanacak olan maçı Bülent Yıldırım yönetecek. Maçın Ordu'da oynanacağını belirteyim, olmazsa olmaz.

Milli maç araları çok sıkıyor insanı. Orduspor'u özlüyorum mesela, hergün üzerine kata kata birşeyler yapmaya çalışırken araya milli takımı koyuyorlar. İnançsızlar ordusu bir ülkenin tüm hevesini 3 günde kaçırabiliyor. Oynanan iki maçıda izlemedim geçip televizyon karşısına. Milli takıma karşı en ufak bir heyecan kalmamış içimde. Bu son döneme özgü birşey değil aslında, Abdullah Avcı değil, İstanbul takım futbolcularının hegomanyası değil, Seçuk İnan yada Hiddink falan da değil. Futbolumuzun başındaki adamlar dar kafalı insanlar olursa, milli takımımızda hep bir noktada kalır. Günübirlik başarılarla yada anlık bir gazla gelen turnuva başarısıyla 10 seneyi kurtarır dururuz düşüncede. Biz futbolu bu kadar sevmeseydik, futbolda çok daha iyi yerlerde olabilirdik. Ama çok seviyoruz biz bu futbolu, ve bu sevgimizi kullanıyorlar, sevgimizin üzerinden geçiniyorlar. Yoruyorlar bizi, canımızı sıkıyorlar.

Peki nerede kalmıştık?
Biz 7. hafta sonunda namağlup yola devam eden tek takım konumundaydık. Ordu'da en son Galatasaray galibiyetiyle coşmuş, Kastamonu'da kupa maçında tur atlayıp, Karabük deplasmanında bir iyi bir kötü oyunla yinede tarafsız gözle bakıldığında galibiyeti kaçırarak 1:1'lik sonuçla 1 puanı almıştık. Evimizde 3 deplasmanda 1 planını tutturduğumuz taktirde Avrupa hayali hiç uzak değil. Bu planda sapmalar olacaktır zamanla. Tabiki herşey bu kadar bu güzel olmayacak ama o zamanlarda önemli olan geçen seneki seri mağlubiyetler durumuna düşmemek. Hava gerçekten çok önemli, o havayı bir kaybedersin toparlanman sıkıntılı olur. Geçen sene bu sancılı dönemi teknik direktör değişikliğiyle atlatmıştık. Bu arada Kasımpaşa'dan Metin Diyadin'i 1 mağlubiyet aldı diye gönderdiler 5 kelimelik bir açıklamayla, ben hala orada kaldım.
Elazığspor ise 1. Lig'den yeni gelen bir ekip olarak çok yanlış işler yaptı. Bülent Uygun 1. Lig'deyken yapılan bir hataydı ve o hata Süper Lig'de yeni bir Bucaspor çıkarttı ortaya. Yönetimsel anlamda da çok acemice yönetildikleri ortada. Zira sahası bakımda olduğu için dışarıda oynadıkları 3 maçı seçtikleri şehirler tamamen taraftarlarından uzak yerlerdi. Ben Elazıspor'un İzmir'de maç yapma mantığını anlamam. Yada Bülent Uygun'a bu kadar güvenmeleri? Sonra Bülent Uygun gitti, yine kolaya kaçtılar Yılmaz Vural'ı getirdiler. Yılmaz Vural tercihine kötü demeyeceğim. Aslında Türkiye'de takımın başına getirebileceğin teknik direktör yok kadar az. Belli bir kısır döngü oluşmuş buradan para kazanıyor insanlar. Bülent Uygun, Yılmaz Vural gibi isimlerin hala iş bulması 3 ay sonra kovulması, aynı hikayeler, aynı senaryolar... Yılmaz Vural'la belli bir hava yakalanır mı bilmem. En azından ilk dönem için zor gibi. Çünkü kadrolarının çok yetersiz olduğu düşüncesindeyim. Yılmaz Vural'ın bir şansı varsa oda bu sefer bir takımın başına erken geçmesini sayabiliriz.

Belli bir sistem oturttuk ve bu durumdan gayet memnunuz. Cuper ile Ordu'da yenilgi görmememiz şahane bir olgu bana göre. Biz bu duyguyu bundan  4 5 sene öncesinde 1. ve 2. Lig'de Yücel İldiz'le yaşamıştık. Ama özellikle son yıllarda, ki buna Süper Lig'e çıktığımız sezonda dahil, Ordu'da oynadığımız maçlardan korkar hale gelmiştik. Yıllar sonra Ordu'da bu güveni yakalamak hayallerimiz içinde olması gereken birşeydi. Biz bu standartlarda gittiğimiz zaman insanlarda artık bizim Ordu'da ki maçlara 1:0 önde başlayacağımızın bilincine varacaklar. Elazığ maçıda şimdi aynı şekilde. Doğrudur Elazığ'a tutmayan bir şansımız var hatta bizim maç öncesinde hoca değiştirdiler, hoca değiştiren takımlardan korkacaksın gibi bir klişe söz dahi vardır. Bu söz çoğu zaman da doğru çıkar ama bu hafta bu tezide çürüteceğiz. Çünkü Elazığspor'un karşısında işini bilen bir teknik direktör, futbolcu ve şehir olacak. İşini bilen dedim de Karabük maçında Cuper'in Barral'ı 65. dakikaya kadar yedek tutması geldi aklıma. Böyle heyecanlara hiç gerek yok aslında.


7 maçta 3 puan aldı Elazığspor. Bu alınan 3 puan 3 farklı maçta alınan beraberlikle geldi. Puan alınan 3 takım içinde Fenerbahçe ve Bursaspor gibi dişli takımlar vardı. Eğer golü erken bulursak rahat bir maç geçiririz düşüncesindeyim. 3:0'a gelirse ama maç, düşünmeye başlarız yine geçen seneyi olsun bu seneyi olsun. Elazığspor'da ki eksikler konusunda pek birşey bilmiyorum. Ama Orhan Ak'ın sarı kart cezalısı olduğu için Ordu'ya gelmediği en azından kesin. Rakip takım 7 maçta sadece 2 gol atabildi. Bu goller ise Gökhan Emreciksin ve Tum'dan geldi. Bu süreç içerisinde -12 averajla gerçekten umutsuz bir durumdalar. Bir 7 hafta daha bu kötü istatistik devam ederse Elazığspor bu lige erkenden havlu atacaktır. Bir kötü istatiktikte yakından tanıdığımız bir isim olan Sedat Bayrak'tan gelsin. Sedat Bayrak, Elazığspor forması altında  toplamda 3 maçta sahada yer alırken bu 3 maçın 2'sinde (Fenerbahçe-Kasımapaşa) kırmızı kart gördü. Gereksiz istatistiklerden birisi de en çok forma giyen oyuncular kısmı olsun. Bülent Uygun'un en sevdiklerinden biri olan Bilica, Elazığspor formasıyla 630 dakika sahada kalarak en fazla süre alan oyuncu oldu. Onu 617 dakikayla Tum, 601 dakikayla Bülent Ertuğrul takip ediyor.

Elazığspor ile resmi maçlarda 7. karşılaşmamız olacak bu maç. Daha önceki maçlarda 4 beraberlik ve 2 mağlubiyet almıştık. Bu mağlubiyetler içinde en farklısını 2006/2007 sezonunda Elazığ'da 3:0 ile almıştık. Aramızda oynanan en gollü maç ise 2005/2006 sezonunda Ordu'da ortaya çıkan 2:2'lik skor olmuştu.

18 Ekim 2012

Ayrılık Vakti... | Jean Jacques Gosso

 
Uzun yıllar sürmesini temenni ettiğimiz bir hikayeydi ama o hikaye bugün son buldu. Çok sevdik, değer verdik.. Farklı bir yere koyduk onu. Tıpkı Culio gibi.. Fakat Gosso'nun hikayesi de bizim hayal ettiğimiz gibi bitmedi. Ayrılıklar futbolu güzelleştiren unsurlardan biridir. Birileri giderken diğerleri gelecek ama yolların bu şekilde ayrılması üzüntü verici..

Hikaye çok güzel başlamıştı aslında. Gosso Orduspor taraftarının karşısına çıktığı henüz ilk maçta taraftarın kalbini fethetti. Forma giydiği maçlarda bütün hırsıyla elinden gelenin en iyisini yaptı. Sempatikliği, cana yakınlığı ile kendini daha da sevdirdi. İstatiksel olarak bir Yalçın Ayhan yada Culio kadar katkı yapmadı takıma belki ama Orduspor taraftarı onu samimiyetinden dolayı bağrına bastı. Afrika Kupasında sergilediği performans ile bizi gururlandırdı. Finalde kaybettikten sonra döktüğü gözyaşları içimizi acıttı. Öyle sahiplendik Kaptan'ı.. Orduspor taraftarı bu denli bir sevgi beslerken Gosso'ya o taraftarın gösterdiği bu ilgi ve sevgiye en iyi şekilde karşılık verdi. Her zaman gözlerinin içi güldü Gosso'nun. Bugün geldiğimiz duruma rağmen asla kötü ve mutsuz bir sezon geçirdiğini düşünmüyorum. O da duygularını bir röportajda şu şekilde ifade etmişti;

''Sezon başından bu yana stadyuma her gidişimizde, taraftarımız bizi havai fişek, meşaleler ve konfetilerle karşılıyor. Onun için her defasında tüylerim diken diken oluyor. Gözlerim doluyor. Onların bu çoşku ve desteğine büyük saygı duyuyorum. Bizim ligdeki konumumuzun en önemli etkenlerinden biride taraftarımızdır. İyi puanlar topladık. Her oyuncu sahaya çıktığımızda benim gibi hissediyordur. Taraftarlarımız için saha içerisinde elimizden geleni yapmaya mecbur hissediyoruz kendimizi. Şuan herşey çok iyi gidiyor. Taraftarımızı hayranlıkla izliyorum. Beni çok mutlu ediyorlar. Bu desteklerinden dolayıda onlara sonsuz teşekkürler ediyorum. Taraftarın beni sevdiği kadar bende onları çok seviyorum.''

Fakat, taraftar ve Gosso arasında böylesine bir bağ olmasına rağmen bugün gelinen nokta bütün bunları boşa çıkarıyor. Durumun bu noktaya gelmesi hakkında sorgulayacı binlerce şey söyleyebiliriz. Olaya duygusal yaklaştığımız için Gosso'yu lanetleyebiliriz. Ki, yaşanan bu olumsuz süreç yaşanmışlıkları bir çırpıda unutturdu. 

Gosso gerek Afrika Kupası'nda gerek Türkiye'de gösterdiği performans ile çok iyi bir sezon geçirdi. Bu iyi performansın bir yansıması olarak da Gosso'nun adı transfer gündeminde yer aldı. Orduspor yönetimi bu gelişmelerin yaşanması üzerine rakamlar telafüz ederek Gosso'nun gerektiği takdirde satılabileceğini belirtti. Yönetimin Gosso konusunda yaptığı tek hata belkide buydu. Rakamlar telafuz ederek Gosso satılabilir imajı vermektense daha sahiplenici bir tavır takınılabilirdi. Bundan sonra başlayan ve olayın bu durumlara gelmesine sebep olan durum ise Gosso'nun tercihleri. Onun olaya bakış açısını çok fazla sorgulayamayız. Nitekim 1 sezon Orduspor forması giydi ve kazandığı parayı kuruşuna kadar hak etti. Ordu'yu sevmesine, Orduspor taraftarı tarafından sevilmesine rağmen kendine farklı bir yol çizdi ve yoldan yürüdü. Bugün gelinen noktada hukuki ve ahlaki bakımdan Orduspor bu hikayenin haklı tarafı. Gosso kişisel hırslarına yenik düştü. Kariyerinin en olgun döneminde 1 yıl futbol oynamamayı, ceza almayı göze aldı. Olay Fifa'ya intikal ettiğine göre bundan sonrasını hep beraber göreceğiz.

Tüm yaşananlara rağmen ben Gosso'yu hain yada kötü olarak hatırlamak istemiyorum. Yaptığı tercihin sıkıntınlarını zaten yaşayacak. Bir yıl takım kaptanlığımızı yaptı ve kendini sevdirdi. Giydiği formanın hakkını sonuna kadar verdi. Keşke bu şekilde olmasaydı ama yine de Yolun açık olsun Gosso...

ZTK 3. Turda Rakip Sancaktepe Belediyespor


Ziraat Türkiye Kupası 3. turunda Sancaktepe Belediyespor ile eşleştik. Spor Toto 3. Lig 3. grupta yer alan Sancaktepe Belediyespor Türkiye Kupası 1. turda Çerkezköyspor'u, 2. turda ise Süper Lig temsilcisi Kayserispor'u eleyerek 3. tura yükselme başarısını gösterdi. Rakibimiz 3. Lig 3. grupta altı hafta geride kalırken aldığı dört galibiyet, bir beraberlik ve bir mağlubiyet ile 13 puanla 5. sırada yer alıyor.

Maçın Ordu'da oynanacak olması bizim adımıza sevindirici bir durum. Umarım 2. turda Kayserispor'u 3-1 mağlup ederek tur atlayan rakibimizi ciddiye alıp bir kazaya mahal vermeden turu geçeriz.

11 Ekim 2012

1 Silgi Gönder Kampanyası | Fidangör

Fidangör grubumuz güzel ve bir o kadar anlamlı bir kampanya düzenliyor.. Ayrıntılar aşağıda yer alıyor. Bütün okurlarımızından bu anlamlı kampanyaya destek bekliyoruz.


Şırnak İdil’de bulunan Pınarbaşı İlköğretim Okulu’nda okuyan öğrencilerin yardıma ihtiyacı var. Onlar; Ülkemizin dört bir köşesinde birçok zorluklarla, kar kış demeden, sırtlarında hırka veya ayaklarını soğuktan koruyacak doğru düzgün ayakkabıları olmayan; ya da defter kitap hatta silgi veya bir kurşun kaleme bile muhtaç olan minik bedenli ama koca yürekli çocuklarımız. Fidangör 1 Silgi Gönderiyor‘a destekte bulunmak istiyorsanız aşağıda belirtilen adreslere yardımlarınızı ulaştırabilirsiniz.   

NE YAPABİLİRSİNİZ ? 

O miniklerimiz için, evinizde kullanmadığınız her türlü eğitim araç ve gereçlerini bize getirebilirsiniz. Silgi, kalem, defter, kitap, cetvel, pergel, boya, fırça, kalemtraş, çanta, matara, beslenme çantası v.b. 

Tabi ki sadece bunlar değil. Onlar orada kışın okula giderken ayaklarına giyecek botları bile bulamıyorlar. Bu yüzden onların en çok ısınmaya, daha doğrusu üşümesini engelleyecek elbiselere ve ayakkabılara ihtiyaçları var. Bu miniklerimizin ilkokula gittiğini unutmayalım. Elbise yardımlarınızı bu durumu göz önüne alarak yapmalısınız. 30 ile 35 numaraları ayakkabılara, onların üşümesini engelleyecek kabanlara ihtiyaçları var.  

Eğer evinizde; 

Eğer evinizde; 

Silgi 
A4 Kağıtları 
Kalem 
Kalemtraş 
Defter Kitap 
Çanta 
Matara 
Beslenme Çantası 
Hırka 
Atkı 
Bere 
Kaban ( Mont ) 
Ayakkabı 

ve bunlara benzer bir çok elbise ve kırtasiye malzemeleri varsa mutlaka bize ulaştırın. Biz de kış kapıya dayanmadan Şırnak’a götürelim. Getireceğiniz kolilerin veya poşetlerin üzerlerine adınızı ve telefonunuzu yazmayı unutmayın. 

Bu konuda tribündeki kardeşlerimizin gerekli duyarlılığı göstereceğinden şüphemiz yok. Ancak bu yardımı sadece tribünden değil, bütün Ordu halkından ve Karadeniz’den bekliyoruz. Bu yüzden şehir dışından yardım göndermek isteyen arkadaşlarımız varsa, yardımlarını; Karşıyaka Mahallesi. Kuğukent Sitesi. E-7 Blok. Daire:8 – ORDU adresine gönderebilir. 

Ordu’da yaşayan ve yardımlarını bize ulaştırmak isteyen kardeşlerimiz ise hazırladıkları yardım kolilerini veya poşetlerini Güney Kale Arkası’ndaki ( bilmeyenler için Orduspor logolu brandaya sahip olan ) Fidangör Grubu’na ait mekana getirebilir. 

Bu konuda bilgi almak isteyenler 0 (537) 954 25 55 numaralı telefonu arayabilir, 1silgigonder@forzafidangor.com adresine msn veya mail yoluyla ulaşabilir. 

Fidangör 1 Silgi Gönderiyor destek kampanyasına para yardımı kesinlikle kabul edilmemektedir ve yapılan yardımlar Şırnak İdil’e kargo ile gönderilmeyecek, Fidangör Grubu üyeleri tarafından bizzat götürülecektir.

David Barral & Agus vs Real Madrid


Birkaç gündür sosyal medyada paylaşılan, bizim de arşivimizde yer alması gereken hoş bir fotoğraf.. Defansdaki bel kemiğimiz Agus ve hücumdaki en etkili ismimiz David Barral'ın Real Madrid günlerinden.. İkili yıllar sonra Orduspor'da bir araya geldiler.  Monje ve Umbides'in de daha önce aynı takımda oynayıp Orduspor'da yollarının keşismesi gibi..

9 Ekim 2012

Nedim Türkmen'in Bizim Stadyum'a Konuk Olması Üzerine...


Başkan Türkmen, Bu Akşam HaberTürk'ün Konuğu Orduspor Kulüp Başkanımız Doç.Dr.Nedim Türkmen, bu akşam “Bizim Stadyum” programının konuğu olacak. Saat 23:30'da Haber Türk TV'de yayınlanacak olan ve Sunuculuğunu Faik Çetiner'in yaptığı Bizim Stadyum programında, Başkan Türkmen, Orduspor'da yaşanan gelişmeler, Orduspor'un hedefi ve merak edilen tüm konularda soruları cevaplayacak.
Dün resmi sitemizden yukarıdaki duyuru yapıldı. Başkanımızın ulusal bir kanala konuk olması, son zamanlarda yakaladığımız başarılı çıkışın da etkisiyle çoğu Ordusporlu gibi biz de televizyon karşısına geçtik ve HaberTürk'ü izlemeye koyulduk. Beklentilerimiz belliydi aslında. Bir spor programı Süper Ligin namağlup tek takımının başkanını programına konuk ettiğine göre Orduspor'un ligdeki durumundan, hedeflerinden, Hector Cuper'den, ligin geri kalanında nasıl bir beklenti içinde olunduğundan, planlardan, projelerden vs vs konuşulmasını umut ettik. Fakat programın başlaması ile birlikte yanıldığımızın farkına vardık. Program 23:30'da başladı ve 01:00'a kadar Alex konusu tartışıldı programda. 1.5 saat boyunca Başkan oturdu ve konuşulanları dinledi. Alex muhabbeti sona erdikten sonra Faik Çetiner Nedim Türkmen'e ilk sorusunu sordu;
  • Galatasaray kongre üyesi olduğunuz biliniyor, bu konu hakkında ne söyleyeceksiniz ?
  • Şike sürecinde yaşananlar ?
  • Fenerbahçe'nin havuzdan çıkması konusunda ne söyleyeceksiniz ?
  • Kulüpler Birliği toplantısında Ali Koç ile olan kavga ? ( Kenan Yaralı'yı Ali Koç diye biliyorlar)
Gece saat 01:30'a kadar bekleyen Ordusporlular sorulan bu soruların Nedim Türkmen tarafından cevaplandırmasını dinlediler. Üzerinden aylar geçmiş mevzuları başkan Türkmen daha önce defalarca yanıtlamış olmasına rağmen, defalarca gazatelerde bu soruların cevapları yer almış, sosyal medyada gündeme gelmiş iken Faik Çetiner'in programı rayting yapsın diye sabırla tek tek tekrardan yanıtladı. Peki, resmi siteden duyurusu yapılan bu programı Orduspor taraftarları bu konular konuşulacak diye mi izlediler?

Daha önce sayın Türkmen bu tarz programlara gerek telefon ile gerek bizzat iştirak ederek katıldı. Tek hatırladığımız Başkan Türkmen'in söylediklerinin çarpıtılması ve tartışma ortamı yaratılarak rayting elde etmek amacıyla Orduspor'un bu tür tartışmalara alet edilmesiydi.

Çok fazla uzatmadan,

Biz Sayın Türkmen'den dün akşam Orduspor taraftarları olarak şunları beklerdik ;

Misafir olarak davet edildiği bir programda 2 saate yakın bir süre Alex mevzularını dinlemek yerine Orduspor Kulübünün Başkanı olarak programa neden davet edildiğini sorgulamasını,

Başkanı olduğu kulüp ligin namağlup tek takımı olmasına ve bu durumun orada konuşulması gerekirken aylar önce defalarca konuşulan, tartışılan Orduspor'a zarardan başka bir şey vermeyen konular hakkında kendisine yöneltilen sorulara cevap vermemesini, kendisine bu tarz sorular sorulurken bir tepki vermesini beklerdik. ( Beni buraya bunları sormak için mi davet ettiniz diyebilirdi en azından.. )

Sayın Başkan'ın daha önce ve dün akşam katıldığı programlardan bir ders çıkarmamız lazım. Programın sunucusunun daha ilk sorusundan amacı zaten belli. Misafir ettiği bir kulüp başkanına 2 saat farklı bir konuyu dinletmesi de misafirine ne kadar saygı gösterdiğinin göstergesi.

Orduspor taraftarları olarak başkanımızın bu tarz polemikler içerisine girmesini, Orduspor ve kendisi üzerinden tartışma ortamı yaratarak rayting elde etmek amacıyla davet edildiğini belli olan programlara katılmasını doğru bulmuyoruz.

Başkan Türkmen umarız bundan sonraki süreçte dün akşamki gibi bir ortamda bulunup tek gayesi rayting olan, Orduspor'un ligdeki durumu umrunda olmayan, en önemlisi kendisine saygı göstermeyen programlara katılmaz.


6 Ekim 2012

Kazanılmış 1 Puan mı, Kaybedilmiş 2 Puan mı ?

 
7. hafta sonunda namağlup olarak yolumuza devam ediyoruz. Namağlup olmayı kendimize teselli sayıyoruz ama dün akşama döndüğümüzde çok rahat kazanabileceğimiz bir maçta iki puan kaybettiğimizi düşünüyorum. Kötü bir Karabükspor'a karşı bulunan pozisyonlara rağmen sahada ciddiyetsiz bir Orduspor vardı. 60. dakika Barral'ın girmesinden sonra biraz kıpırdanmamız bile neredeyse maçı almamızı sağlayacakken nedense bir puanla yetindik. Üstelik Cuper de bu durumdan memnun. Bize söyleyecek çok fazla şey düşmez bu durumda ama dün kazanılan bir puandan öte kaybedilen iki puandan bahsetmek gerekir..

Maçın hemen başında yediğimiz golün bir benzerini üç gün önce bir 3. Lig ekibi olan Kastamonuspor'dan yedik. Öncelikle şunu söylemek gerekir. Savunması ile övülen, beğenilen bir Orduspor'un böyle bir gol yemeye hakkı yok. Yediğimiz gol bir tarafa maç boyunca savunma anlamında oldukça açık verdik. Karabükspor'a pozisyon vermedik o nasıl oluyor diyenler olabilir ama Karabükspor yerine biraz daha derli toplu bir takım olsaydı çok rahat ikiyi atıp maçı bitirebilirlerdi. Kendi yarı alanımızla yay ile orta alan arasında çok iyi parselleyen bir takımız ama dün akşam Karabükspor her gelişinde o bölgeyi güle oynaya geçti. Özellikle Şamil maç boyunca olması gereken yerde değildi. Üstelik önlibero özellikli üç tane futbolcuyla sahada olmamıza rağmen o alanın egemenliğini Karabükspor'a teslim ettik. Rakibimizde Lua Lua, Shelton gibi sprinter özellikli futbolcular olduğu içinde İbrahim Kaş ve Agus belkide sezonun başından beri ilk defa bu kadar aciz duruma düştü. Bir pozisyonda İbrahim Kaş, bir pozisyonda Nizamettin rakibini yaka paça indirip kart görmek durumunda kaldı hatta. 1 hafta önce Galatasaray'a karşı yaptığımız alan savunmasının, önde baskının dün akşam üçte birini sahaya yansıtamadık bana göre. Bunun tek sebebi de ciddiyetsizlik (!)

Tabloya bakınca herşey güllük gülistanlık, namağlup bir takım.. Puan sıralamasında ikinci sıradayız, bir hafta önce evimizde ligin en iyi takımlarından birini mağlup etmişiz, moralimiz çok iyi ama takımın dün akşamki havası bence hiç olumlu değildi. Birşeyin farkında olmamız lazım, bizim için lig bundan sonra başlıyor. Geçtiğimiz sezon 7. hafta sonunda kaç puanımız vardı hatırlayan var mı ? 7. hafta sonunda 14 puanı olan bir Orduspor vardı geçtiğimiz sezon ama ondan sonraki süreçte sahaya yansıyan performans neticesinde devre arasında düştük diyen bir sürü kişi dolanıyordu ortalıklarda (!) Geçtiğimiz sezonki yaşadığımız travmayı yaşayacağımızı kesinlikle düşünmüyorum. Maç kaybedeceğimiz gün illaki gelecek ama öylesine bir seri de olmayacaktır. Sadece hedefimizden kopup ortalara gerileriz ki işte o zaman Karabükspor, İ.B.B maçları gibi kolay kazanabileceğimiz maçlarda kaybettiğimiz puanların ahlarını vahlarını konuşuruz. O yüzden böyle durumlarda kazanmaktan başka çareniz yok. Üstelik rakibinizin sahadaki halini gördükten sonra kaybedilen iki puan yerine kazandığımız bir puan demeye hiç hakkınız yok. Bundan sonraki süreçte Gaziantep, Fenerbahçe, Kasımpaşa, Bursaspor deplasmanlarına gideceğiz. Rakiplerimizin dün akşam Karabük'ün oynadığı gibi oynayacağını mı düşünüyorsunuz?


Bence önemli olan takım iyi durumdayken bu eleştirileri yapabilmek. İki maç kaybedince zaten herkes konuşacak, bizim dillendirmemize gerek bile kalmayacak. Bir eleştirimde Hector Cuper'e ve teknik ekibe var. Sezon başından beri 4-4-2 formatında oynadık. Kötü oynadığımız maçlarda bile bu formatın bir niğmeti olarak maçtan galip ayrıldık. Hatta bir ara Hasan Kabze, Stancu, Barral üçlüsünü aynı anda kullandık ve hücum anlamında nasıl geri dönüş aldığımızı hepimiz gördük. Tüm bunlar ortada iken, 6 haftadır çalışan bir sistem, futbolcuların alışık olduğu bir düzen varken bu düzeni Karabükspor karşısında terketmeye ben anlam veremedim. Rakibe göre sistem değiştirirsin tamamdır ama Karabükspor karşısında yapılan şey rakibe göre sistem değiştirmek değil olayın kolayına kaçıp futbolcu eksikliğinden dolayı sistemi değiştirmekdir. Dün yapılması gereken yabancı kontenjanını diğer bölgelerde kullanmaktı. Sistemde yer alan futbolcuları değiştirip 6 haftadır işleyen makinayı sahaya sürmek varken biz kulağımızı tersten tutmaya kalkıştık. 60 dakika tek forvet oynayan Orduspor önde çoğalamadı, çift forvet oynamaya alışan Stancu çoğu pozisyonda kenarlara gelip top aldı ama onun ceza alanının dışına çıktığı anlarda içeride gol yapacak kimse yoktu (!) İlk 45 dakikada Karabükspor savunması her anlamda S.O.S verirken ikinci yarıya aynı formatta başlamamız, 60. daikaya kadar Barral'ı bekletmemiz gerçekten anlamsız bir uğraştı. Nitekim Barral girdikten sonra 10 dakika içinde bulduğumuz pozisyonlarla maçı kazanabilirdik. 10 dakika içinde bir asist yaptı ama şans yanında olsaydı kalecinin sektirdiği pozisyonda yaptığı vuruş ve Nizamettin'e indirdiği top da gol olabilirdi. 

Benim çok önemsediğim bir konu daha var. Barral bizim için çok önemli bir futbolcu ama onun hevesini kırmamamız lazım. Galatasaray maçı öncesi çok hevesli ve istekliydi. Yedek soyunmasına rağmen kibir yapmadı, maçtan sonra yüzünde gülücükler vardı kazandığımız için. Bu hafta ise hafta içi Kastamonuspor'a iki gol atmışken, üstelik Hasan Kabze'nin sakatlığı mevcutken sistem değiştirip Barral'ı oynatmamak bence heves kırmaktır. Açıkçası bu durum beni korkutuyor.

Konuşulacak çok şey var aslında. Biraz işin içine girince herşey görüldüğü kadar mükemmel olmadığını görüyoruz. Başlıkta yer alan soruya gelecek olursak Cuper'e göre 1 puan kazandık. Bana göre ise; kazanabileceğimiz bir maçta 2 puan bıraktık..

5 Ekim 2012

Haftanın Maçı #7 | Kardemir Karabükspor vs Orduspor

 
Bir Cuma akşamı maça daha. Ligin açılış takımı olduk 7 hafta boyunca. Hala bize Pazar günü maçı vermiyorlar, alınıyoruz federasyona. Ne deplasman yapabiliyoruz adam akıllı ne de iç sahanın tadına varabiliyoruz.

Saat 20:00'da Karabük Necmettin Şeyhoğlu Stadyumu'nda başlayacak olan maçı Cüneyt Çakır yönetecek. Cüneyt Çakır bu sezon ligde en son Gençlerbirliği deplasmanında 1:1 berabere kaldığımız maçı yönetmişti. Hafta içinde de Barcelona'nın Benfica deplasmanında Şampiyonlar Ligi'nde ki maçında görev almıştı.

Eğer bizim maç ile çakışmasaydı Gaziantepspor'un Antalyaspor ile oynayacağı maça gidecektim. 2 sene boyunca Antalyaspor'a denk gelmek bir nasip olmadı. Ama bir aksilik olmadığı sürece 1. Lig'de pazar akşamı liderin maçında olacağım. Hatta o an ki psikolojime bağlı o maçla ilgilede birşeyler yazabilir hemde Bank Asya hakkında birşeyler karalayabilirim.

Neyse çok dağıttık konuyu. Karabük'te takım 2 gündür. Safranbolu'da kampta. Görmek istediğim ama dahaca göremediğim yerlerden birisi Safranbolu. Gönül isterdi yakın olsaydıkta gidip görseydik. Neyse yaşımız genç, görürüz birgün. Hafta içi Karabük'e konşu kent Kastamonu'da Türkiye Kupası'nda karşılaştık. Takım kendini yormamak adına fazla yüklenmedi Kastamonuspor'a. Zaten skor avantajınıda çok erken yakaladık. Ama kahretsin ki kimle oynarsak oynayalım 3 gol atmak yaramıyor bize. 2011 Bank Asya 1. Lig Play Off'larında Rize deplasmanında başlayan bu kötü istikrar resmi maçlarda çok canımızı sıktı. Geçen sene oynanan Antalyaspor ve Karabükspor, bu sene oynanan Kayserispor ve Kastamonuspor maçlarında ortaya çıkan bu tablonun bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Çabuk rehavete kapılan bir yapımız var. Bu durum şu ana kadar başımıza bir iş açmadı ama korkuyorum an gelecek kolay kolay unutamayacağımız bir maç oynayacağız aleyhimize sonuçlanan. Ruh halim iyi değil bu sıralar, karamsarım, karamsar bir yazı ortaya çıkmadan konuyu atlıyorum :)

Karabükspor'a karşı özellikle geçen sene tutan bir şansımız var. Geçen sene ki süreçte oynadığımız 4 maçıda kazandık. Lakin sezon öncesi oynadığımız hazırlık maçında ise sahadan 2:0'lık mağlubiyetle ayrıldık. Biraz daha detaylı değiniriz Karabükspor ile oynadığımız maçlara birazdan. 

Kazanacağımızı düşünüyorum. 6 hafta boyunca oynanan oyun ile bu maçtan galibiyet çıkartmamız çokta zor değil. Rakip lige kötü başlangıç yapsada 2 maç üstüste kazandı. Ama ben Karabükspor'un bu seriye üstüste 3. maça çıkaracağını sanmıyorum. Takım 3 senedir Süper Lig'de ama 3 sene boyunca bir stadyumu bitiremediler. 3 sene boyunca tribünleri hep eksik oynadılar. Bu sene gerçekten Karabük'te maç seyretmek hiç zevk vermiyor. Tabi ki stadın bu inşaat hali taraftarın sahaya etkisine de yansıyor. Bu sene kendi saha baskısını rakiplere yaratamadılar.

Bizde olduğu gibi bir kadro istikrarı da kuramadılar bu sene. Mesela biz maçlara çıkmadan önce ilk 11 şablonumuz bellidir. Lakin bu sene Karabükspor'de bu yoktu. Standart 2 - 3 oyuncu dışında (Tomiç, Cernat vs.) bir kadro istikrarı sağlayamadı Skibbe. Hatta ilk 4 haftada alınan sonuçlar Skibbe'nin koltuğunu sallasada sonraki 2 haftada gelen galibiyet o koltuğu geri kurtardı. Ama o koltukta ki süresinin de fazla olduğuna inanmıyorum. Özellikle hücum hattında kalburüstü isimler bulundurdu Karabükspor 3 sene boyunca. Bunlardan en parlayanı Emenike olurken Cernat'ın yaşadığı sakatlık olmasa bugün o da çok değişik yerlerde olabilirdi. Shelton, LuaLua, Gökhan Ünal, Aybars, İlhan Parlak ve Mehmet Yıldız'lı bir forvet hattı dışarıdan bakınca korkutucu gelmiyor mu?

Karabükspor'da sarı kart görmeyen oyuncu yok gibi. Bu sezonda rakiplerin gördüğü kırmızı kartlarda şanslıyız. Bu maçın gidişatına göre Karabük tarafında ilk kırmızı kartta çıkabilir. 6 maçta 2 galibiyet ve 1 beraberlik ellde ettiler 7 puana sahipler. İç sahadaki ilk galibiyeti Antalyaspor karşısında aldılar. Sonrasında Gümüşhanespor'a karşı kupada da 3:2'lik sonuçla tur atladılar. 7 gol attılar ve gollerin 3'ünü son 15 dakikada attılar. En golcü isimleri 2 golle İlhan Parlak ve Cernat. En çok süre alan isimler ise 540' ile kaleci Tomiç, 458' ile Cernat ve 450' ile Mabiala.

Karabükspor ile 21. maçımıza çıkacağız. Toplamda 9 galibiyet 7 beraberlik ve 4 mağlubiyetimiz var. Karabükspor'a karşı en farklı galibiyetimizi 2003/2004 sezonunda 4:0 ile alırken en farklı mağlubiyet 2004/2005 sezonunda Karabük'te 4:2'lik skorla alındı. Bu maç ve geçen sene Süper Toto Play Off'larında aldığımız 4:2'lik galibiyet iki takım arasındaki en gollü maçlar olarak tarihe geçti. Karabük'ten daha çok beraberlikle dönüyoruz. 5 beraberliğimiz varken 2 galibiyetimiz mevcut. Bu galibiyetlerin 2'side geçen sezon alındı. Ayrıca Karabükspor'un Bank Asya 1 Lig'de şampiyon olduğu sene Necmettin Şeyhoğlu Stadyumu'nda oynadığımız ve 1:1 biten maçı hatırlayanlar? Ne hüzün verici bir maçtı.

4 Ekim 2012

Yalnızlığın Maraton Tribünü


Dünyanın da yuvarlak oluşundan mıdır bilinmez insanoğlunun futbola düşkünlüğü.. Hele bu yer Türkiye ise bu düşkünlükten çok öte olma ihtimalı olasıdır. Başlangıcı ve eşiği her ne kadar İngiltere denilse de İnka medeniyetine ait Macchu Picchu ya kadar dayanır. Tabi Kolomb öncesi Amerika yerlileri ile Türkler arasında kültür benzerlikleri ile ilgili kanıtlar ve bulgular da hatrı sayılır seviyelere ulaşmıştır. Küçük bir ihtimal de olsa futbol sevgisi bizlere atalarımızdan kalan genetik bir miras olabilir. Bunları bir yana bırakmak gerekirse sporun amacı dayanışma, birliktelik, rekabet gibi insanı ve ahlaki değerleri temel alması gerekirken günümüzde öyle midir acaba.. İnsanoğlunun gem vurulamayan tüketim açgözlülüğü ve bunu fırsat bilenler için dünyada futbol bu değerleri çoktan tozlanmış raflardaki arşivlere kaldırmıştır. 

Son Dünya Kupasının Afrikada oynanması mesela, bir tarafta milyonlarca dolarlık bonservisler, medya gelirleri, sponsorluklar diğer tarafta açlıktan ölen afrikanın karaları. Bu yüzden dünyada vuvuzela, sinek vızıltısından öteye gidemedi. Oysa ki o ses açlıkla savaşan afrika insanının üzerindeki uçuşan sinekleri ve içinde bulundukları durumu dünyaya haykırmalarının bir tezahürüydü. 

Genelden özele gelmek gerekirse, ahlaki tabanda günümüz Türk futbolunda da buna benzer bir ortam mevcut. Gerçekte doğruların etik değerlere göre belirlenmesi gerekirken, bizde tutulan renklere, sahip olunan güce göre şekillenen bir spor camiası var. Bu noktada son iki senedir haksızlığa başkaldırmış bir Orduspor ve Orduspor seyircisi var. Alışılagelenin dışında, İstanbul'a biat etmeyen bir camia var. Böyle gelmiş böyle gidere karşı gelen, düzenin çarkına çomak sokan bir Orduspor var. Belki bu yüzden medya başta olmak üzere diğer etkenlerle yalnızlığa itilmekte. Tabiki Hector Cuper bizim için çok büyük bir kıymet ve değer ama öte yandan hakim medyaya bakılsa Orduspor sadece Hector Cuper'den oluşmakta. Hector Cuper'i Orduspora getirenlerin, her maçtan önce onu ve öğrencilerini sevinç gösterileri ile karşılayıp motive edenlerin esamesi okunmuyor. Ve bunun gibi bir bakışta çok önemsenmeyen ama tekrarlandığında aslında altında kasıt aranabilecek davaranışlar. Ve son günlerde sosyal medyada dillendirilen "Tres Puntos" yanılgısı. İftiralara değinmiyorum bile ama iftira attıklar camia maçlarda Atatürk'ün genliğe hitabesini okuduklarından bile bihaber. 

Küreselleşen dünyanın, tüketim toplumu yaratma isteğinin bir damarı olan ve taraftarlığı kombine ve forma satışlarına indirgeme anlayışı karşısında, sevgiyi, sadakati ve bağlığı satın alabilecek bir şey olmadığı gerçeğinin yüzlerinde tokat gibi patlayacağı günler çok da uzak değil. İşe bu yüzdendir ki, sadece Orduspor sevgisi ve bağlılığı ile numaralı ve localardan uzak Yalnızlığın Maraton Tribününde yerimizi almaya devam edeceğiz ve dilimizde aynı tezahürat; 

" Divane aşık gidi de düştük Ordu'm peşine, 
 Mor-Beyaz bir sevda bu, rastlamadık eşine" 

 Konuk Yazar: Ahmet Yaşar GÜNEŞ

2 Ekim 2012

TK'da 3. Turdayız | Kastamonuspor 2 - 3 Orduspor

 
Türkiye Kupası 2. kademe maçında Kastamonuspor'u deplasmanda 3-2 mağlup ederek 3. tura yükseldik. Hector Cuper,  cuma günü oynanacak olan Karabükspor maçını düşünerek sahaya forma şansı bulamayan futbolcular ile çıkacağını belirtmişti. Nitekim öyle de oldu. Nizamettin, Barral ve Atila Turan destekli rotasyonda az süre alan ve forma şansı bulamamış futbolcular ile Kastamonuspor karşısına çıktık.

İlk yarı Barral'ın attığı gollerle 2-0 bitti. İkinci yarının 75. dakikasında Stancu'nun güzel asisti ile Umbides farkı üçe çıkardı. Maç 3-0 olduktan sonra Kastamonuspor 85. dakikada Uğur Yalçın ve 90+2'de Emin Dinçer'in attığı gollerle skoru 3-2'ye getirdi. Oyun rahat bir şekilde 3-0'a gelmesine rağmen Kastamonuspor'a karşı üstün bir futbol ortaya koyduğumuz söylenemez. Sıcak havanın da etkisiyle çok fazla zorlamadan düşük tempoda oynamaya çalıştık ama Kastamonuspor uzaktan attığı şutlarla oldukça etkili oldu. Fevzi oldukça güzel kurtarışlar yaptı ama 90+2 de yediği golde çok da yapacak birşeyi yoktu. Kastamonuspor'un genç futbolcusu Emin gerçekten çok güzel bir vuruş yaptı. Bu maçta benim açımdan geçilen turun yanı sıra, rotasyonda görev alan Yiğit, Müslüm, Abdülkadir gibi isimlerin sahaya yansıtacağı performans önemliydi. Özellikle Yiğit'in formayı kapmak için ciddi bir şekilde mücadele edeceğini düşünüyordum ama beklentilerimden uzak bir performansla oynadı bugün Yiğit. Nizamettin, Barral ve Stancu'nun potansiyellerini biraz sahaya yansıtmaları maçı kazanmamıza yetti. 

Kastamonuspor'dan biraz bahsedecek olursak eğer, takımın en tecrübeli ismi Ordulu olan 86 doğumlu Fırat Sağasen. İlk 11'de yer alan futbolcuların çoğu 92-93 doğumlu. 1995 doğum Alaaddin, 1994 doğumlu Muhammet'i örnek verebilirim mesela... Yaş ortalaması 22 olan Kastamonuspor 17-18 yaşında genç arkadaşlarımızın olduğu kadrosuyla mücadele etti bugün. Geriye düşmelerine rağmen futbol olarak sahada çok anormal bir görüntü vermediler ve maçın son anına kadar gayet iyi futbol oynadılar. Maç sonunda genç futbolcularının verdiği röportajları izlerken gerçekten mutlu oldum. Umarım 3.Lig 1. grupta bu sezon olumlu bir performans gösterip bir üst lige çıkma başarısına sahip olurlar. 

Çok fazla efor sarf etmeden turu geçtik ve şimdi tekrardan lige dönüyoruz. Takım Ordu'ya gelmeden direk Karabük'e geçecek ve cuma günü Karabükspor ile karşılaşacağız. Umarız ligdeki namağlup ünvanımız ve çıkışımız devam eder..

1 Ekim 2012

Şimdi Ciddiyet... | TK 2. Tur Kastamonuspor - Orduspor


Türkiye Kupası 2. kademe maçında yarın Kastamonuspor ile karşılaşacağız. Sonrasında ise takım Ordu'ya dönmeden direk Karabük'e geçecek ve cuma akşamı Karabükspor ile karşılaşacağız. Ligin başından beri saçma sapan bir fikstürle devam ediyoruz. Ligin başından beri oynadığımız tek pazar maçı ligin ilk maçı olan Mersin İdman Yurdu karşılaşması. 5 haftadır ya açılışı biz yapıyoruz, ya kapanışı.. Bu hafta cuma günü Galatasaray'la oynadık, salı Türkiye Kupası, cuma günü tekrar lig maçı (!) Mantığı ne, amacı nedir bilmiyorum ama buna bir çeki düzen vermek gerekir..

Galatasaray galibiyetinden sonra takımda illaki bir gevşeme olmuştur. Kastamonuspor karşısında ligde forma şansı bulamayan futbolcularımız görev alacağına göre as kadronun Karabükspor karşısına motive bir şekilde çıkması en büyük temennimiz.

Kastamonuspor maçı için değerlendirme yapacak değiliz. Rakibimizin gücü, oynadığı lig belli. As futbolcularımız sahada olmayacak olsa bile rotasyonda az süre alan futbolcularımızın bu maçı ciddiye alması ve kayıpsız olarak bu turu atlamamız gerekiyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan süprizleri de göz önüne alarak, İstanbul Belediye'nin nasıl elendiğini, Beşiktaş'ın, Gaziantepspor'un nasıl sıkıntı yaşadığını unutmadan rakibimizi ciddiye almalıyız.

Kastamanuspor 3. Lig 1. grupta 7 puanla 7. sırada yer alıyor. Lige iyi başlayamamış olmalarına rağmen son iki haftada aldıkları farklı galibiyetlerle gruplarında yukarıya tırmanmaya başlamışlar. Türkiye Kupası ilk tur maçında da Sinop temsilcisi Ayancıkspor'u 4-1 mağlup ederek rakibimiz olmaya hak kazanmışlar. Geçtiğimiz sezon Yasin Öztop'un kiralık olarak forma giydiği Kastamonuspor'un kadrosunda bu sezon da tanıdık bir yüz var. Orduspor altyapısından yetişen ve yıllardır 2. ve 3. ligde forma giyen Fırat Sağesen'de Orduspor'a karşı forma giyecek. Onun açısından da ilginç ve anlamlı bir karşılaşma olacak.

Avrupa hedefimiz doğrultusunda Türkiye Kupası bizima adımıza bir fırsat. Bu fırsatı değerlendirmek bizim elimizde.. Umarız bir süprize mahal vermeden bu turu geçeriz..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...