28 Temmuz 2011

Gaziantepspor 0-1 Legia


Futbolu özlemişiz. Ligler ertelendiğinden dolayı özlemeye de devam edeceğiz. Bu yaz günlerine heyecan katan Avrupa maçları başladı en azından. 2 günlükte olsa futbol konuşuldu ülkede. Trabzon ile üzüldük ilk gün. Çekebileceği en zor rakiplerden birini çekmişti kurada Trabzonspor. İlk maçta Portekiz'de uzun süre direnmesine rağmen yediği golden sonra demoralize olup 2.'yi de gördü kalesinde. Tarihinde Şampiyonlar Ligi gruplarına hiç kalamyan Trabzonspor, bu senede bu şansını zora soktu diyebiliriz. Olimpiyat Stadı'nda oynayacağı rövanş maçını merakla bekliyoruz. Bir süpriz çıkartabilir mi? Olamaz mı olabilir...

Bu akşam ise Avrupa Ligi akşamıydı. Bursaspor ve Gaziantepspor ile yaşadık futbol heyecanını. Ben yaşadığım yer dolayısıyla işin Gaziantepspor boyutunundan bahsedeceğim. Ama kısaca Bursaspor'a değineyim bu satırlardan. 1-0 geriye düştüğü maçı zorda olsa 2-1 almasını bilmiş Bursa. Maçın sadece özetini gördüm. Genel kanı Bursa'nın rahat tur atlayacağı yönündeydi ama olmamış. Sanırım onlarda daha hazır değiller lige ve Avrupa'ya. Antep maçı sırasında 1-0'ı görünce bi "hadi be" çekmedim değil. Neyseki zor olanı başarmadı Bursa ve 2-1 ile geçti rakibini. Rövanşı kestirmek zor. Tehlikeli bir skor sonuçta. Bursa'nın bugünkü oyununu görmediğim için rövanş içinde birşey diyemiyorum. Ama gri formaları gerçekten çok hoş...

Gaziantep hikayemle birlikte artık futbolda Avrupa'ya terfi etmenin heyecanını, sevincini yaşıyorum. Hayatımda gittiğim ilk yabancı takım maçı olmuştu 4-1 kazandıkları Minsk maçı. Aslında rivayete göre çocukluğumun İzmir hikayesinde milli takımımızın bir ihtimal İngiltere ile oynadığı maçınada gitmiştim. Hatırlamıyorum. Aslında hatırlıyorum birşeyler. Mesela hava daha kararmamıştı ama kararmak üzereydi. Atatürk Stadı'nın şaşalı ışıklandırması ilgimi çekmişti. Baktıkça gözümü alıyordu. Çocuk aklı işte, canlı olarak izlediği maçtada spiker arıyor. Hafızam bir abiyi hatırlatıyor bana. Birşeyler söylüyor yanımda, söyleniyor, kızgın ve gidişattan memnun değil. Dedikleri de aklımda değil. Ama spiker arıyor ya çocuk. Sanırım bu maçın spikeri bu abi diyor. Ama pek spiker gibide değil diyede içinden geçirmiyor değil. Spikerler bağırıp çağırmaz ki devamlı. Değişik bir spikermiş bu abide.

Neyse, Gaziantep ile girdiğim ilk yazıda (-ki buradan görebilirsiniz o yazıyı) Süper Lig'in havasından bahsetmeye çalışmıştım. Gerçi ne hava? Uzaktan güzel görünüyordu ama şimdi konuşulanlara bakın. Süper Lig, Süper Lig değilmiş ki zaten. Ordu'muzu da hep o ligde hayal etmiştim bahsettiiğim yazıda. 2 ay geçmiş aradan. Hayallerim gerçek olmuş, Ordu'm Süper Lig'e çıkmış. Şimdi de 2 maçtır yaşadığım Avrupa macerasında da Ordu'mu hayal ediyorum. Ordu'ya da gelsin Polonyalılar falan. Evet bugün Varşovalılar çok iyi gelmişlerdi Gaziantep'e. Birçok Türk takımının taraftarının yapamadığı işi yapmışlardı. Sadece gelmekle yetinmeyip seslerinide gayet güzel duyurdular, her ne kadar biz ne dediklerini anlamasakta.

Şehirde değişen birşey yok Avrupa maçı olmasına rağmen. Boş tribünler Anteplilerin de canını sıkıyordur. Şimdi daha iyi anladım bu ligi ne kadar haketiğimizi. Hayır, Gaziantepspor'dan ötürü değil, Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'dan ötürü. Bu lige çıkmaları gerçketen çok saçma olacaktı. Şehirde yol üzerlerine bayraklar asıldı ama şehrin ilgisi yine aynı ilgi. Bir doymuşluk hakim. Tabi amaç Antep için kötü izlenim yaratmak değil. Şehir olarak bahsedeyim biraz. Çok güzel bir şehir. Bizim oralardan gelecekler için söylüyorum beklediğinizden daha yeşil bir Antep ile karşılacaksınız. İnsanları da bir o kadar cana yakın ve eğlenceli.

Maça gelelim. Antep, rakibine göre daha baskılıydı. Misal oturduğumuz tribün Gaziantep kalesine yakın taraftaydı ama önümüzde pek mücadele seyretmedik. İlk yarıda rakip Varşova'nın organize olarak geldiği tek bir pozisyon oldu. Oda sonuç getirmedi. Gaziantep ise duran toplarda tek bir heyecan yaratamadı. Varşovalılar neredeyse her topu çıkarmayı bildiler. Genelde kontra bir oyun sergileyen rakip, deplasmanda olması gerektiği gibi oynadı. Sosa çok yalnız kaldı ilerde. Kafkas ise uzun süre müdahale etmedi bu duruma. Cenk Tosun'un neden yedek bekletildiği hakkında fikrim yok. Fazla takip edemiyorum gündemi.
Legia demişken, kaç gündür bu maçı konuşuyrduk arkadaşlarla ama hiç aklıma gelmemişti. Stada girince skorbort da Legia'nın logosunu görünce aklıma direk Bruno geldi. Hey gidi Karaoğlan, nerelerdesin sen şimdi.
Bruno'yu da iliştirdikten sonra 2. yarıdayız. Antep golü bulmak için yüklenmeye devam ediyor ama hep ceza sahası içinde ölüyor top. Yakalandıkları bir kontrada da yiyorlar golü 0-1... Üzücü bir tablo. Bir Dany var Gaziantep'de her müdahalesinde tribünleri ayağa kaldırmayı başardı. Minsk maçında da gayet iyiydi defansta güven veriyor. Golü yiyen Antep oyunda süregetirdiği baskısını arttıramadı. Sanki 0-0'mış yada öndeymiş gibi bir oyun sergilediler. Kanatlara inen Vagner olsun Olcan olsun ortayı açıyor ama içerde tek bir Antepli olmuyordu. Baskılı ama biraz korkak oynayan Antep, golden sonra türlü türlü pozisyonlara girmeye çalışsada sonuç alamadı. Son 5 dakikada da pili bitincede tüm ümitler bitmişti Antep'de. Geçmiş olsun. Yine de rövanş için var bir ihtimal, ne dersin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okumuş olduğunuz başlık hakkındaki yorumunuzu bırakmak için lütfen aşağıda bulunan alana görüşlerinizi belirtiniz. Yorumlarınız bizim için önemli...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...