30 Aralık 2011

Futbolda Unutulan Bir Değer; Centilmenlik Kupası

Centilmenlik Kupası ! Bundan tam 43 yıl önce 23 Temmuz 1968'de ilk sahibini bulan bu kupa, unutulmuş olmasına rağmen Orduspor ve Türk Futbol tarihinde aslında çok önemli bir yere sahip...

Tarih 23 Temmuz 1968, Centilmenlik Kupası'nın ilk sahibi Afyonspor oldu ! Böyle bir kupayı sanırım hiç kimse duymamıştır. Öyle ki bu kupa tarihte ilk olarak bundan tam 43 yıl önce sahibini bulurken, adı o tarihten sonra belki de sadece bir kaç kez duyulmuştur.

Peki neydi bu Centilmenlik Kupası ve kimlere veriliyordu ?



O tarihte Fair-Play teriminin adı futbol litaratürlerinde neredeyse hiç geçmezken, 1967'de kurulan Orduspor'da taraftarları belki de Türk Futbol Tarihinde bir ilke imza atıyorlardı.

1967 yılında kurulan ve ilk olarak 1967-1968 sezonunda 2.Lig'de mücadele eden Mor-Beyaz'lı ekibin tarihte yerleri hiç bir zaman unutulmaması gereken "Bayan Taraftarlar" kollarını sıvayarak Ordu'da futbola yolun başında el atmış ve Orduspor Kadınlar Birliği'ni kurmuşlardı.

Çiçeği burnunda Orduspor'un bu bayan taraftar oluşumu ilk sezondan itibaren Orduspor Tribünlerinde ki yerlerini alırken, 2.Ligde çok anlamlı bir organizasyonunda altına imza atarak tarihte adını belki de hiç duymadığımız bir Kupa organizasyonunu düzenlediler.

O dönem kadınların sahada hiç yer almadığı, sadece erkeklere özgü bir spor olan futbolun içinde sportmenliği ön plana çıkarmak adına düzenlenen bu kupa, aslında o dönem futbolun sadece futbol olmadığının bizlere aslında en büyük kanıtıdır.

Ordu Kadınlar Birliği'nin 2.Ligin en centilmen takımına verilmek üzere hazırladığı "Centilmenlik Kupası" Türk motifleri ile süslü olmasının yanı sıra üzerine eklenen gümüş çotanak figürü ile de bir nevi Ordu'yu simgelemektedir. Futbolun içinde sevgi, saygı ve kardeşliği ön planda tutan takıma verilmek üzere hazırlanan Centilmenlik Kupasını ilk olarak 1967-1968 sezonu sonunda 2.Lig ekiplerinden Afyonspor kazanır.



Orduspor gibi 1967'de kurulan ve Orduspor gibi Mor-Beyaz'lı renkleri taşıyan Afyonspor'un kazandığı bu kupa, ayrıca Afyonspor'un da tarihinde kazandığı ilk kupa olur. Orduspor Kadınlar Birliği tarafından 23 Temmuz 1968 tarihinde "Centilmenlik Kupası"nın ilk sahibi olarak seçilen Afyonspor'a verilmek üzere 6 Ağustos 1968'de o dönemin Ordu Valisi olan Cemal Orhan Mirkelam'a teslim edilen kupa, böylelikle tarihte ki yerini de almış oldu.

Günümüzde adı sürekli şiddetle ve olumsuzluklarla anılan Futbolun, mazide kalan güzel örneklerinden biri olan ve öncülüğüne de "Orduspor Kadınlar Birliği"nin yaptığı "Centilmenlik Kupası" bugün her ne kadar unutulmuş olsada, aslında Orduspor ve Türk Futbol Tarihinde önemli bir yere sahip olması gereken bir olaydır. Futbolun şiddetle bütünleştiği günümüzde 23 Temmuz 1968 tarihinde ilk sahibini bulan kupayı, tam 43 yıl sonra tekrar hatırlamak güzel olduğu kadar ister istemez günümüz futbolu nereye gidiyor sorusunu da akıllara getirmiyor değil !

"Centilmenlik Kupası" adı altında Türk Futbolunda ve Orduspor Tarihinde unutulmaz bir yer edinen, belki de Orduspor'un ilk taraftar oluşumu olan "Orduspor Kadınlar Birliği"ni bu vesile hatırlarken, bu olayın futbol tarihimizde hiç unutulmaması dileğiyle, o dönem böyle anlamlı bir kupayı organize eden "Orduspor'un gerçek Mor Menekşeleri olan Kadın Taraftalarını" saygıyla anıyoruz...

29 Aralık 2011

58. Madde ve Orduspor'un Önerisi

Lige yeni çıkmamıza rağmen asla bu sürecin içinde ''Ben bilmem beyim bilir'' havasında olmadı Orduspor Kulübü. Her konuda kendi görüşlerini açıkça dile getiren 2-3 kulüpten biri olduk. Bu süreç içerisindeki duruşumuzdan dolayı kendi adıma tamımızdan gurur duyuyorum. Haftalardır tartışma konusu olan 58. madde konusunda kulübümüz bir çalışma gerçekleştirdi ve bu taslağı kulüplere sundu.

58. madde konusunda kulübümüz avukatlarının Avrupa Futbolununun disiplin talimatlarını ve İsviçre Federasyonun disiplin talimatlarını baz alarak oluşturduğu taslak aşağıdaki şekilde...

orduspor.org.tr


İsviçre Futbol Federasyonu'nun Disiplin Talimatı'nda şike ve teşvik primine ilişkin düzenleme 13. maddede yer almaktadır. Bu maddeye göre İFF Statüsü'ne aykırı bir davranışla müsabakayı ve sonucunu kendisine veya üçüncü kişiye menfaat elde etmek için etkilemek spor ahlakı ilkelerine aykırı olduğu kabul edilmiştir.

UEFA Disiplin Talimatı’nın 5 ve mükerrer 5 maddelerinde müsabaka sonucunu etkileme disiplin suçları düzenlenmiş, 7. maddesinde bu suçun zamanaşımının 20 yıl olduğu; 14. maddesinde üye federasyonlara ve kulüplere UEFA Statüsü’nün 53. maddesi uyarınca başta ihtar, kınama, para cezası, devam eden ve/veya müteakip turnuvalardan ihraç olmak üzere çeşitli cezalar verileceği ve aynı şekilde 15. maddesinde gerçek kişilere uyarı, kınama, para cezası, futbol faaliyetlerine katılmama gibi cezalar verileceği düzenlenmiştir.


6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun 11. maddesinde şike “belirli bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek” ve teşvik primi “suçun bir müsabakada bir takımın başarılı olmasını sağlamak” için yapılması gerekmektedir. Görüleceği üzere, şikede bir takıma kazanç ve menfaat temin etmek suretiyle maçı kaybetmesi ve teşvik priminde ise maçta berabere kalması veya yenmesi amaçlanmaktadır.

Günümüz dünyasında yayın gelirlerinin kulüpler için önemli bir paya sahip olması ve özellikle yayın gelirlerinin takımların puanlarına göre belirlenmesi nedeniyle takımların puan elde etmesi artık etken hale gelmiştir. Gerek mali ve gerekse futbolun doğası uyarınca takımların ilk amacının zaten müsabakayı başarılı bir şekilde bitirmesi başka bir deyişle puan veya puanlar kazanması olduğuna göre şike ve teşvik primi açısından kademeli yaptırım uygulanması suçta ve cezada eşitlik ilkesine de uygun düşecektir.


Aynı şekilde, disiplin suçunun teşebbüs aşamasında kalması ihtimalinde de farklı yaptırımlar uygulanması gerekecektir. Şikenin niteliği itibariyle iki taraflı ve teşvik priminin tek taraflı olması dikkate alındığında cezaların da buna göre belirlenmesi ve ayrıca teşebbüs aşamasında kalmasına bakılmaksızın şike ve teşvik primi hallerinde takımların hükmen yenik sayılması uygun olacaktır.


a) Şike Suçu Açısından : Şikenin, futbolcuların sportif yeteneği olmasına rağmen gerçek performansını göstermeyerek müsabaka sonucunu spora aykırı etkilemesi nedeniyle dürüstlük, sportmenlik, spor ahlakı ilkelerinin özünü zedelediği ve şikenin niteliği itibariyle hile olması nedeniyle spor müsabakalarında bulunması gereken tüm ilkelerin açık olarak ihlal ettiği Spor Tahkim Mahkemesi kararlarında da kabul edildiğine göre şike suçunun gerçekleşmesi halinde küme düşürme cezasının ve teşebbüs aşamasında kalması halinde teşvik primi suçuna uygulanacak cezanın uygulanması gerekmektedir. Bununla birlikte, şike suçu açısından ayrıca gerçekleştirilen her bir şike suçu için 10 puan üzerinden puan indirme cezası verilmelidir.

b) Teşvik Primi Suçu Açısından :
Teşvik primi suçu açısından gene aynı şekilde ister suç gerçekleşsin ister teşebbüs aşamasında kalsın ilk hal için 15 puan olmak üzere her bir eylem için 5’er puan artırmak suretiyle puan indirme cezası verilmesi ve bununla birlikte suçun gerçekleşmesi halinde ayrıca para cezası verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Futbol Disiplin Talimatı’nda öngörülen diğer suçlara nazaran ağır bir suç olması nedeniyle para cezasının ise Süper Lig için 250.000.-TL’den 500.000.-TL’ye kadar, 1. Lig için 100.000.-TL’den 200.000.-TL’ye kadar, 2. Lig için 50.000.-TL’den 100.000.-TL’ye kadar, 3. Lig için 25.000.-TL’den 50.000.-TL’ye kadar olmasının


Konuyu bir tabloyla özetlemek gerekirse;

ŞİKE

KÜME DÜŞÜRME + PUAN İNDİRME


ŞİKE TEŞEBBÜSÜ

PUAN İNDİRME+PARA CEZASI


TEŞVİK PRİMİ

PUAN İNDİRME + PARA CEZASI


TEŞVİK PRİMİ TEŞEBBÜSÜ

PUAN İNDİRME

28 Aralık 2011

Türkiye Kupası'nda Rakip Samsunspor

Türkiye Kupası 3. Tur kuraları neticesinde, rakibimiz Samsunspor oldu. 10 - 11 - 12 Ocak tarihlerinde oynanacak 3. Tur maçında, Samsun'da, bu sene lige beraber çıktığımız rakibimizle 15 gün içinde 2 kez deplasmanda karşılaşmış olacağız. Yakın deplasman olması açısından avantajlı bir kura. Şehrimiz takımı Ünyespor'un ise turdaki rakibi Kardemir Karabükspor.

Kuradaki diğer eşleşmeler;

26 Aralık 2011

Ediz Bahtiyaroğlu Transferi Gerçekleşmedi...


Ediz Bahtiyaroğlu'nun Orduspor'a transferinden dolayı yapılan bir analizdir. Kendisinin daha sonra transferden vazgeçmesi üzerine bu transfer gerçekleşmemişdir. Yazının sonunda biraz daha ayrıntılı bilgilendirme var.

Eren Albayrak ve Ömer Kulga'dan sonra Ediz'de Orduspor'da. Stoper mevkisinde rotasyon sıkıntısı yaşadığımızı düşünürsek bizim adımıza olumlu bir transfer olduğunu söyleyebiliriz. Numan'ın ilk yarının büyük bölümünde sakat olması, Sedat'ın sakat olduğu dönemde yabancı sınırlandırmasından dolayı o bölgede Garcia'nın forma giymesi, Tobias'on forma giydiği maçlarda beklenen performansı verememesi gibi bir çok etken Ediz transferine sevinmemizi gerektiriyor. Milli Takımda bile senelerdir stoper sıkıntısı çektiğimiz düşünülürse, yerli pazarında çok fazla alternatif olduğunu söylemek zor olur. Sezon başında Yalçın'ı alarak yerli pazarının üst sıralarında bulunan isimlerden birini aldık mesela. Ediz'in de aynı kalibrede olduğunu düşünüyorum ben.

Bursaspor altyapısının bir ürünü olan Ediz profesyonelliğe Ankaraspor forması altında adım attı. 2005- 2006 sezonunu kiralık olarak 3. ligde Keçierengücüspor'da geçirdikten sonra Ankaraspor forması ile Süper Ligde boy göstermeye başladı. Asıl yükselişi Aykut Kocaman'ın Ankaraspor'un başına gelişiyle başladı. 2008-09 sezonunda 33 maçta forma giydiği sezon kariyerindeki belkide en başarılı sezonuydu. Bu sezonun ardından adı sürekli İstanbul takımları ile geçmesine rağmen bu transfer haberleri sadece gazete yapraklarında kaldı. O sezondan sonrada performansı bir düşüş içerisine girdi. Ankaraspor'dan Ankaragücü'ne transfer oldu. Ankaragücü'ndeki ilk sezonunda 19 karşılaşmada forma giyen Ediz, geçtiğimiz sezonu Bucaspor'da kiralık olarak geçirdi. Bu sezona ise Ankaragücü forması altında başladı. Ankaragücü'nün ekonomik sorunlarından dolayı sözleşmesini feshetti ve bundan sonraki kariyerindeki ilk durak Orduspor...

Ediz 25 yaşında bir futbolcu olmasına rağmen Süper Lig deneyimi oldukça fazla olan bir futbolcu. Süper Ligde 100'ün üzerinde maçta forma giymesi, Ümit Milli takımında gösterdiği başarılı performans aslında onun potansiyelini ortaya koyuyor. 21 yaşını doldurduktan sonra Saffet Susiç'in yaptığı teklifi kabul ederek Bosna Hersek Milli Takımı'nda forma giymeyi kabul etti fakat bu seçiminden sonra performansındaki gözle görünür düşüşten dolayı o şansı yakalayamadı.

Ediz 25 yaşında ve kariyerinin bence dönüm noktasında. Milli Takım seviyesine yükselmiş, genç yaşında Süper Ligde oldukça fazla maç tecrübesi yaşamış olmasınra rağmen kariyerinin iyi yönde seyrettiğini söylemek yanlış olur. Orduspor'un artık onun adına dönüm yeri olduğunu düşünüyorum. Kendisindeki potansiyeli de düşündükten sonra başarılı olacağına inanmak istiyorum. Umarız eski günlerine mor beyazlı forma altında dönüş yapar. Hoşgeldin Ediz Bahtiyaroğlu...

EDİT

Bu tarz şeylerle çok fazla karşılaşmıyoruz aslında ama bloğa girmiş olduğumuz Ediz Bahtiyaroğlu'nun Orduspor'da olduğu yazısı Ediz'in Eskişehirspor ile anlaşmasından dolayı artık bir anlam ifade etmiyor.

Dün ''Artık huzurlu bir yer arıyordum, Orduspor'da bana kucak açtı bende, evet dedim.'' Ediz'in Ordu'ya gelmesini sağlayacak olan uçağın bileti bile alınıp gönderildi kendisine ama futbol camiyasında söz vermek bir şey ifade etmiyor. Son yazdığımız yazının doğru çıkmamasından dolayı blog olarak özür dileriz.

Eren Albayrak Orduspor'da...

Trabzonspor'un sezon başında Bursaspor'dan transfer ettiği genç futbolcu Eren Albayrak'ı sezon sonuna kadar kiraladık. Sözleşmede herhangi bir opsiyon bulunmamakta...

Eren Albayrak ismini belkide çoğumuz geçtiğimiz sezon duydu. Bursaspor'un sözleşme uzatma teklifini kabul etmeyen ve kadro dışı bırakılan iki isimden biriydi Eren Albayrak. Diğer isim de bu sezonki performansından dolayı çok yakından tanıdığımız Muhammet Demir. Muhammet geçtiğimiz sezon devre arası Gaziantepspor'a imza attı ve sıranın kendisine gelmesini bekledi. Geçtiğimiz sezonun 2. yarısında çok fazla forma şansı bulamamış olmasına rağmen bu sezon Cenk Tosun'un performans düşüklüğünü çok iyi değerlendirdi ve formayı kaptı. Bursaspor'da kadro dışı bırakılan diğer isim Eren Albayrak'tı. O da kendisine hiç şans tanınmamasından dolayı sözleşmesini uzatmak istemedi ve kadro dışı kaldı. Takımdan kopuşu Muhammet gibi çok erken olmadı. Trabzonspor ile anlaştı fakat resmi imzayı atmak için sezon sonuna kadar beklemek zorunda kaldı.

Milli takımın çeişitli yaş gruplarında onlarca kez forma giymiş olması, birkaç şampiyonada en göze batan futbolculardan biri olmasına rağmen beklenen patlamayı bir türlü yapamayan bir isim Erhan. Nitekim bu sezonda Şenol Güneş tarafından kendisine hiç şans tanınmadı. Türk futbolunun zaaflarından birisi. Alt yaş kartegorilerinde çok iyiyken ve bir çok dünya takımının radarındayken pforfesyonel olduktan sonra bir adım öteye gidememek, var olan potansiyeli değerlendirememek en önemli handikaplarımızdan birisi. Eren'de o jenerasyonun bir parçası. Sezon başında kadromuza kattığımız Abdülkadir Kayalı'da yetenekleri inkar edilemeyen fakat bir türlü istenilen seviyeye gelememiş bu jenerasyonun parçası. Bu futbolcuların yetenekleri tartışılmaz. Fakat bu gibi isimlerden verim almak, onların futbol piyasasın sürmek birazda teknik ekibin işi. Ertuğrul Sağlam'ın hiç şans tanımadığı Muhammet'in bu sezon Gaziantepspor'da neler yaptığını hepimiz biliyoruz. Aynı şekilde Şenol Güneş'de Erhan'ı değerlendirme yoluna gitmedi.

Sezon başından beri kanatlarda sorun yaşıyoruz. Özellikle sol kanatta önemli bir eksikliğimiz var. Eren Albayrak sezon sonuna kadar kiralık olarak kadromuza yer alacak. Rotasyonda ne kadar şans bulur kendisine orasını şimdilik kestirmek zor ama önemli bir alternatif olacağını düşünüyorum. Ayaklarına hakim, kolay adam eksilten ve kanat oyuncusu olmasına rağmen gol yüzdesi yüksek olan bir futbolcu . Oyunun hücum tarafını oynamayı seven bir yapıda olduğu için klasik kanat oyuncusu anlayışından öte çoğu zaman forveti ikileyen, üçleyen bir futbolcu.

İşin mantıksız ve anlamsız tarafı ise Eren'in kiralık sözleşmesinde herhangi bir opsiyon olmayışı. Bu transfere sözleşmesinde opsiyon olsaydı oldukça fazla sevinirdim ama bu sözleşme şartlarıyla olaya nötr yaklaşabiliyorum. Eren'in mutlaka birgün patlama yapacağına ve kendini göstereceğine eminim. Muhammet Demir'in zamanı geldi ve ortaya çıktı. Sezon sonu yollar ayrılacak olsa bile Eren umarım o patlamayı bizde yapar. Biz de bir nevi Trabzonspor'un ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Hayırlı uğurlu olsun.

25 Aralık 2011

İyisiyle Kötüsüyle İlk Yarıda Orduspor

26 yıl aradan sonra kavuştuk Süper Lige. Fakat Süper Lige öyle bir kaos ortamında geldik ki ligin başından beri yaşanan süreç, insanların futboldan soğuması, stadların boş kalması, Süper Lig'in adının lekelenmesi ile bir nevi doğru düzgün sevincimizi bile doya doya yaşayamadık. Biz nereye geldik şaşkınlığını yaşarken ligin ertelenmesi bizim adımıza hem sevindirici hemde şaşkınlık verici bir durumdu.


Bu yoğun gündem içinde transfer çalışmalarına başladık. Geldiği zaman olumlu karşıladığımız fakat daha sonra sevimsiz bir şekilde yollarımızı ayırdığımız Volkan Ballı'nın da gelişiyle transfer sürecinin kendi adımıza olumlu geçeceğini düşündük. Fakat transferlerde hata yapmak istemememizden dolayı çok geç kaldık. Çoğu transfer takıma son kamp döneminde katıldı. İlk Avrupa kampında kadro o kadar yetersizdi ki normalde takımda düşünülmeyen Emrullah bile takım ile kampa götürüldü. Derken transfer hamleleri ardı ardına geldi. Nicolas Belay ve Garcia hamlesiyle ilk transfer heyecanını yaşadık. Belay'a ön protokol imzalatmamıza rağmen onu Bordeaux'a kaptırdık ve transferde ilk hayal kırıklığını Belay ile yaşadık : ) Gosso, Culio, Stancu, Dalmat gibi isimlerin takıma katılması ile ayrı bir heyecan yaşadık. Uzun süre yolunu gözlediğimiz Joseph Akpala transferinde ise Belay'da olduğu gibi hayal kırıklığına uğradık. İyisiyle kötüsüyle 19 transfer yaptık. Oluşan son kadro çoğu kişiyi tatmin etti. Sadece forvet hattında biraz yetersiz olduğumuzu düşünüyorduk. Lig başlamadan önce gördüğümüz şeyde zaten 17 hafta boyunca en büyük zaafımız oldu...

Artık hasretin son bulma günü gelmişti. 26 yıl aradan sonra takımımız Süper Lig semalarındaydı. Lige İstanbul deplasmanında Fenerbahçe ile başlıyorduk ama Fenerbahçe'nin hazırlık maçında aldığı ceza dolayısıyla maç seyircisiz oynanıyordu. Ankara turnuvası ve açılış maçında Trabzon ile oynadığımız maç harici görmediğimiz takımımızı ilk defa izleme fırsatı buluyorduk deyim yerindeyse. Bambaşka bir kadro, bambaşka bir futbolcu topluluğu... Sahadaki tek tanıdık isim Süper Lige çıkan kadronun yedek solbeki Emre Özkan'dı. Maç hakkında bir fikrimiz yoktu ama sahada izlediğimiz Orduspor sanki yıllardır bir arada oynayan futbolcu topluluğundan kurulu bir takım gibiydi. Dibimiz düşmüş bir şekilde maçı takip ettik. Bir dünya gol kaçırdık, pozisyonlara girdik, topla daha fazla oynayan taraftık ama Fenerbahçe Baroni'nin attığı gol ile sahadan 1-0 galip ayrılan taraf oluyordu. Hep derler ya futbolun cilvesi diye, öyle birşeydi. Buruk bir sevinç vardı içimizde. Yenilmiştik ama sahada oynanan futbol hiçde 19 yeni futbolcunun katıldığı, birlikte çok az bir süre geçirmiş takıma ait değildi. Herşeyi yapmıştık fakat gol atamamıştık...


2. haftadan başlayıp 8. haftaya kadar olan süreci kendi adımıza bir şans olarak görüyorduk. Ligin ilk yarısını 2 periyoda ayırdığımız zaman ilk periyod ikinci periyoda göre bizim için daha olumlu gibi görünüyordu. Çünkü kendimize denk takımlarla karşı karşıya gelecektik ve çoğu takım lige tam olarak hazır olmadığı için alacak olduğumuz her puan bizim için çok önemliydi. Bu periyoda içerde ilk galibiyetimizi aldığımız Manisaspor maçıyla başladık. Sonrasında deplasmanda İ.B.B içerde Samsunspor ile berabere kaldık. Bu iki maçtan sonra Metin Diyadin'in oyuncu değişiklikleri konusunda eksik kaldığı eleştirilmişti. Çünkü iki maçta da iyi oynamamıza rağmen oyuna kulübeden yapılan müdehalelerin yetersiz olması bizi sıkıntıya sokmuştu. Fakat bu iki maçtan sonra takımımız çıkışa geçiyordu ve iki periyoda ayırdığımız ilk yarının ilk periyodunda öne çıkan takımlardan biri oluyordu. 2 beraberliğin ardından üst üste kazanılan 3 maç ise lige yapılan güzel başlangıcın kreması oluyordu. 8. ve 9. hafta takım gayet iyi futbol oynuyordu ama içerde oynanan Bursaspor ve deplasmanda oynanan Antalyaspor maçlarında galip gelemesekte iki önemli rakipten alınan 2 puanı kar sayıyorduk...

9. haftayı 16 puanla 6. sırada tamamladık. Antalyaspor maçının 2. yarısındaki futbol aslında sonrasında yaşanacak çöküşün izleri gibiydi. Dibe vuruşumuzun başlangıcı içerde oynadığımız Gaziantepspor maçı ile başladı. Gaziantepspor ile 0-0 berabere kalıp 1 puana sevindik ama oynanan futbol artık tat vermiyordu. Ligin başında önemsemediğimiz sorunlar çok daha belirgin bir şekilde canımızı sıkıyordu. Gaziantepspor maçından sonra Kayseri deplasmanında kötü futbolumuz sürüyordu ve 9 hafta sonra ilk defa mağlup oluyorduk. Bu süreçte benim dillendirdiğim bir söz vardı hep. ''Bu tılsım illaki bir maçta bozulacak ve düşeceğiz. Düştükten sonra ayağa kalkmayı başarırsak işte o zaman tam anlamıyla takım olduk diyebilirim'' demiştim. Gaziantepspor maçında sendeledik, Kayserispor maçında ise düştük. Ve sonrasında içinde olduğumuz durumun içinden bir türlü çıkamadık. Sonrasında yaşanan süreci zaten hepimiz biliyoruz. 7 maç ardı ardına gelen mağlubiyetler serisi... Bu sürecin en önemli haftası ise Metin Diyadin'in istifasını sunduğu 15. hafta olsa gerek. Transfer döneminden son haftaya kadar genel durumun kısa bir özeti bu şekilde.

Teknik, Taktik, Oynanan Futbol ve Rotasyon Üzerine
Son haftalarda kötü gidişat ile dağılan savunma anlayışımızı saymaz isek ligin başından beri belkide en iyi yaptığımız şey takım savunmasıydı. Gençlerbirliği ve Trabzonspor maçları haricinde farklı bir şekilde mağlup olduğumuz maç yok. Zaten 9. haftaya kadar ligin en az gol yiyen takımıyken devreyi yediğimiz 21 golle tamamlamamız bu anlayışında son haftalarda sekteye uğradığının bir göstergesi. Henüz Fenerbahçe maçında baş gösteren ve son haftaya kadar kabusumuz olan hücumdaki durağanlığımız ve gol yollarında çektiğimiz sıkıntı aslında takımın bu günlere gelmesinin asıl nedeni diyebiliriz. Metin Diyadin'in istifa ettiği haftaya kadar Fatih Tekke neredeyse bütün maçlarda 90 dakika forma giydi. Fatih'in ilk haftalardaki performansından hepimiz memnunduk aslında ama performansı düşmeye başladıktan sonrada Diyadin'in onu sürekli oyuna sürmesi hem Metin Diyadin'e hemde Fatih Tekke'ye zarar verdi. Metin Diyadin gitti, Fatih'in ise taraftar ile arası açıldı. Orta alandaki bütün yükün Culio üzerine binmesi, Stancu'yu kanatlarda oynatma inatı, Dalmat'ın saman alevi gibi oyunun belli bölümleri haricinde etkisiz kalması da eklenince ön tarafta neredeyse her maçta sıkıntı yaşadık. Sıkıntılar gayet açık ve net gözle görülüyordu ama çoğu maçta yanlış oyuncu değişiklikleri, rotasyonda en azından bu sıkıntılı zamanlarda Hakan Özmert, Ribeiro, Banahane, İrfan gibi isimlerin yeterince kullanılmaması da bazı şeylerin üzerine tuz biber ekti. İlerideki sıkıntımıza çağre aramak yerine ilk yarıyı aynı sistem ve oyuncular üzerinde ısrar ederek geçirmemiz bu serinin oluşmasının asıl nedenlerinden biri oldu diyebiliriz.

Metin Diyadin ve Gidişi...
Metin Diyadin biraz daha profesyonel davransaydı hala bu takımın başındaydı ama kendisi egolarının ve inatlarının kurbanı oldu diyebiliriz. Hep Süper Lige uyum sürecinden bahsettik. Metin Hoca içinde geçerliydi bu uyum süreci ama kendisi Süper Ligde benliğini kaybetti. Kendi futbol anlayışının çok uzağında bir futbol oynatmaya kalkışınca ve bazı şeylerde anlamsız ısrarlarda bulunca gidişi kaçınılmaz oldu. Kendisi gidişinin ardından bazı açıklamalar yaptı aslında ama başkan devre arası kendisinin sözleşmesini 3 yıl uzatmayı bile düşünüyordu. Fakar bir hoca iki üç defa başkana bırakabilirim diye gidiyorsa bir yerden sonra başkan da olası durumlar için önlemlerini almalı. Metin Diyadin'i biz iyi gittiği zamanlarda dahi eleştirdik. İstanbul'da Belediye maçında berabere kalmamız, Antalya deplasmanında berabere kalmamız tamamen Metin Hoca'nın oyuna müdahele etmemesinin sonucuydu. İyi gittiğimiz bir süreç olduğu için bu maçlar pek fazla göze batmaz ama iki maçtada çok iyi oynadık fakat beraberlikle yetindik. Rakip takımın teknik ekibi oyuna yaptığı müdehalelerle maçı döndürürken Metin Hoca'nın oyuna müdehale edememesi daha doğrusu etmemesi o haftalardan bazı şeylerin işaretiydi aslında. Yedek kulübesine forvet almaması, Ordu'daki Sivas maçında 2-1 mağlup durumdayken son dakikalarda oyuna stoper ve sağbek alması gibi şeylerin mantığını da hala çözebilmiş değiliz. Görevi bıraktıktan sonra yaptığı bir açıklama var ki, o açıklama nasıl kendi egolarının kurbanı olduğunu ap açık ortaya koyuyor aslında. '' Fatih Tekke'yi dinlendirecektim aslında ama taraftarın tepkisi üzerine sonraki haftalarda hep oynattım'' Bu cümle aslında herşeyi açıklar nitelikte. Siz söylediniz diye birşey yapmam ben. O adam kötü olsa da oynatırım ben dedi kendince. Yaptığı şeylere hiçbir zaman mantıklı açıklama yapamaması da taraftar gözünde etkisini iyice kaybetmesini sağladı. Fatih Tekke'yi oynatmasının eleştirildiğini soran muhabiri verdiği '' Yolda görseler fotoğraf isterler ama tepki gösteriyorlar '' cümlesi bir teknik direktörün kendini savunmak için kurduğu bir cümle olmamalıydı. Metin Diyadin o gün basın mensubuna ''elimdeki en iyi ve formda forvet Fatih Tekke. Diğerleri şuanda oynayabilecek düzeyde değil'' diyebilecek olgunluğu gösterseydi Orduspor taraftarı kendisine hak verirdi. Biz 10 hafta boyunca Fatih Tekke kötüyken ileride Stancu oynasın diye yırtındık durduk. Fakat Stancu'nun forvet oynadığı 2 haftayı görünce ne kadar boş bir istekte bulunduğumuzu daha iyi anladık. Metin Diyadin, Fatih'in kötü döneminde Stancu'yu ileride oynatsaydı ve Stancu yine son 2 haftadaki kepaze performansı gösterseydi biz derdik ki büyüksün Metin Diyadin, haklıymışsın. Sonuç olarak Metin Diyadin kendi sonunu kendisi hazırladı ve egolarının, inatlarının kurbanı oldu.

Fatih Tekke
Metin Diyadin'in belkide en çok zarar verdiği kişi oldu Fatih Tekke. Şuan taraftarın gözünde Fatih istenmeyen adam ama bu anlayış bize zarar verir. Görmemiz gereken bir gerçek var. Fatih ligin ilk 6-7 haftasındaki performansını sahaya yansıtabilirse bizim ikinci yarıda ileri uçta kullanabileceğimiz en önemli alternatiflerimizden biri olur. Fatih iyi oynarken dahi söylediğimiz birşey vardı. ''Fatih şuan gayet iyi ama 34 yaşındaki bir futbolcudan her zaman aynı performansı bekleyemeyiz. O yüzden Fatih'i çok akıllı kullanmalıyız.'' Metin Diyadin bizim dile getirdiğimiz şeyin tam tersini yaptı. Fatih'i neredeyse tüm maçlarda ilk 11'de sahaya sürdü ve 90 dakika sahada tuttu. Performansı baş aşağı giderken onu yine sahaya sürdü ve Sivasspor maçında sahada yuhlanmasına kadarki süreçte başrolü üstlendi. O gün Stancu mesela Fatih'den çok daha kötüydü ama tepkinin dışarı vurumu Fatih'e gösterilen tepki oldu. Ben bunun tek sebebi olarak Metin Diyadin'i görüyorum. Taraftarın tepkisine rağmen ısrar etmesi Fatih'in günah keçisi olmasına sebep oldu. Fatih o kötü dönemde 2-3 hafta dinlendirilseydi şuanki imajının onda biri bile olmayacaktı. Sonuç olarak şuanki durumdan ben kendi adıma Metin Diyadin'i sorumlu tutuyorum. Ligin ilk 7-8 haftalık periyodunda izlediğimiz Fatih Tekke Orduspor'a 2. yarıda mutlaka katkı sağlar. O yüzden Fatih'i kaybetmek yerine biraz daha ılımlı yanaşmalıyız duruma.


Hayal Kırıklığı, Stancu
,Dalmat
İstatistikler malesef her zaman doğruyu göstermiyor. Tabelaya bakıldığı zaman Stancu'nun takımın 4 golle takımın en golcü ismi olduğunu görebilirsiniz ama 17 haftalık performansını masaya yatırdığımız zaman ön plana çıktığı 3-4 maç haricinde takımın hep en kötü isimlerinden biri olmaya aday futbolcu oldu. Haftalarca orta alanda ( kanat oyuncusu mu yoksa serbest mi hiçbir zaman çözemedik mevkisini ) oynamasına yorduk bu performansını ama Galatasaray ve Trabzonspor maçlarında ileri uçta gösterdiği performansın diğer haftalardan bir farkı yoktu. İstek ve motivasyon bakımından ciddi sorunları olduğunu düşünüyorum. Sahaya zorla çıkarılmış gibi bir hali var her maçta. Hele Trabzonspor maçının bitiş düdüğüyle birlikte soyunma odasına gitmek için attığı depar ( Uçağa yetişmek içinmiş ) oyundan ne kadar kopuk olduğunu göstergesi. Maç bittikten sonra attığı depara benzer bir koşuyu o maçın 90 dakikasında görmediğimi açık ve net söyleyebilirim. Sonuç olarak Stancu'nun 17 hafta sonunda 4 gol atmış olmasına rağmen ortaya koyduğu performans tam bir hayal kırıklığı.

Dalmat ise takımda olmasından dolayı mutluluk duyduğum bir isim. Çoğu maçta bizi ileriye taşıyan tek isim oldu ama performansındaki dalgalanmalar öyle fazlaki bir maçın ilk yarısı ile ikinci yarısındaki performansı, yada 3 gün önceki performansı ile sonraki performansı hiçbir zaman birbirini tutmadı. Performansındaki istikrarı sağlayabilseydi bizim en önemli gücümüz olurdu ama bir türlü o istikrarı sağlayamadı. İlk yarıdaki hayal kırıklığı yaratan performansına rağmen 2. yarıda mutlaka kadromuza yer almalı Dalmat. Cuper'in yabancı futbolculara olumlu bir şekilde yansıyacağını düşünüyorum. Dalmat'ı çok iyi kullanabilir Cuper.

Turnayı Gözünden Vurduğumuz 3'lü ; Fornezzi, Garcia, Gosso. Bonus; Culio
Culio'dan ayrı olarak bahsedeceğim ama her ne kadar sezon içinde performanslarında zaman zaman düşüşler de olsa Fornezzi, Garcia ve Gosso'ya ayrı bir parantez açmak lazım Bu üç futbolcuda deyim yerindeyse turnayı gözünden vurduğumuzu düşünüyorum. Trabzonspor maçında 4 gol yemiş olması Fornezzi'nin ilk yarı performansını yok saymamıza engel değil. İlk yarının 17 puan topladığımız ilk periyodunda o puanlarda belkide en çok katkısı olan isimdi Fornezzi. Son haftalarda takımın performansıyla eşdeğer düşüşte olan performansına rağmen o kalede olduğu zaman benim içim hep rahat. 2. yarının başlamasıyla beraber yine aynı güveni bize sağlamaya devam edeceğine inancım sonsuz. Garcia konusunda da Fornezzi için söylediklerim geçerli. Son haftalarda performansındaki düşüş gözle görülür şekilde arttı ama onunda 17 haftalım süreç sonunda takımın en iyi isimlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Gosso ise başlı başına ayrı bir konu. Trabzonspor maçında 4-0 geriye düştükten sonra bile orta alanda her topa basan, mücadele eden tek isimdi. 2. yarıda Afrika kupasından dolayı en az 6 maçta forma giyemeyecek olması bizim adımıza önemli bir eksiklik. Bazen aklımdan Gosso ile ilgili keşke savunmada olduğu gibi topu ayağına aldığı zaman dikine yardırıp gidebilse diyorum ama onu da tam anlamıyla yapsaydı zaten Süper Ligde olmaz La Liga'da veya Premier Lig'de şampiyonluk mücadelesi veren bir takımda olurdu.

Culio'dan bahsedecek olursak, onun için vasat demek yada hayal kırıklığı demek haksızlık olur. Takımda göze batan, vizyonumuzu değiştiren belkide tek futbolcu ama Culio'dan beklentilerimiz onun sahada gösterdiği performansdan çok daha fazla. Biz hiçbir futbolcudan kapasitesinden fazlasını istemiyoruz. Culio'nun bazı maçlarda gösterdiği üstün performansını ligin geneline yayamaması onun yukarıdaki futbolculardan ayrı olarak değerlendirmeme neden oldu diyebilirim. Ondaki potansiyeli çok iyi bildiğimiz için daha fazlasını bekliyoruz. Topla çok fazla oynaması ve kendini çok fazla yere bırakması bazı maçlarda sıkıntı çekmemize sebep oldu. Bundan dolayı 2. yarıda Culio'dan da Arjantinli Cuper'in gelişiyle ilk yarıdaki performansından çok daha fazlasını beklediğimizi söylemeliyim.

Yerliler, Geriye Kalan Yabancılar ve Fikir Edinemediklerimiz
Banahane, Nickenig ve Riberio en az şans bulan yabancılar oldu. Banahane çok fazla izleme fırsatımız olmadı. O yüzden onun hakkında değerlendirme yapmayacağım ama Nickenig ve Ribeiro'nun kısıtlı sürede forma şansı bulmalarına rağmen ellerine geçen fırsatı tam olarak değerlendiremediklerini düşünüyorum. Özelllikler Nickenig benim çok fazla beklenti içinde olduğum bir futbolcuydu ama Gaziantepspor maçı haricinde forma giydiği maçlardaki performansı benim adıma tam bir hayal kırıklığı. Riberio'unun da eline geçen fırsatı iyi değerlendiremediğini düşünüyorum. Riberio'nun kesinlikle kötü bir futbolcu olduğunu düşünmüyorum. Geçtiğimiz sezon Portekiz ligini 4. bitiren bir takımda 34 maçta forma giyen bir futbolcunun kötü olduğunu söylemek saçma olur. Düzenli oynamamasıda bir ihtimal performansına olumsuz yansımış olabilir. Zijler hakkında ise söyleyecek birşey yok, hiç şans bulmadı. Kadroda tutulması anlamsızdı zaten.

Yazının uzun bir bölümünü yabancı futbolcularımıza ayırdım ama yerli rotasyonununda da hakkını vermemiz gereken isimler var. Yalçın Ayhan'ın bilinen imajı haricinde ilk yarıdaki performansı bence olumluydu. Tabi bu değerlendirmeleri son haftaları bir kenara koyarak yapıyorum. Bireysel hatalarından dolayı yediğimiz goller olsada Türkiye'deki yerli stoper piyasasına bakınca alabileceğimiz en iyi oyunculardan biriydi Yalçın. Çoğu maçta partneri olarak sahaya çıkan Sedat'ı ise yokluğunu hissetmemiz daha iyi değerlendirmemize neden oldu. O da rotasyonun önemli isimlerinden biri. Yerli rotasyonunun diğer önemli ismi Emre Özkan'ın ilk 3 haftadan sonra gösterdiği gelişme hakkaten incelenmeli. Ama sonrasında yaşadığı düşüş de o incelemenin ayrı bir noktasına konu olmalı. Emre Özkan'ın son haftalardaki performansını görmezden gelmek istesemde gelemiyorum. Çünkü onun diğer futbolcular gibi kötü oynama lüksü yok. Eline geçen fırsatı iyi değerlendirdi ligin 2. yarısına gelişme gösteren hali ile başlamaz ise forma şansı bulamaz takımda. Hakan Özmert, Ali, Onur ön liberoda sürekli rotasyonda yer değiştirdiler. 3 futbolcununda zaman zaman iyi oynadığı dönemler oldu. Fakat Hakan'ın 2. yarıda biraz daha süre alması gerektiğini düşünüyorum. Abdurrahman ilk zamanlar gözümüze yavan gelse de son maçlardaki performansı 2. yarı için umut verdi. İrfan, forma giydiği maçlarda olumlu performans sergiledi ama önünde bir Culio gerçeği var. Sabırla şans gelmesini bekleyecek. İrfan'dan beklentilerim çok fazla.

Murat Kalkan, Müslüm, Banahane, Abdülkadir Kayalı, Selçuk Şahin, İbrahim Şahin, Orkan Balkan gibi isimler ise ya çok az şans buldu yada hiç forma giymedi. Onları değerlendirmek yanlış olur.

Yazı uzun oldu ama dahada uzun olabilirdi. Sonuç olarak ilk yarıda 17 maçta 14 gol atıp 21gol yiyen, 4 galibiyet, 5 beraberlik ve 8 mağlubiyet alıp devreyi 17 puanla düşme hattının 5 puan üzerinde tamamlayan bir Orduspor vardı. Son haftalardaki performans her ne kadar can sıkıcıda olsa bu ligde bu sene kalacağız. O konuda hiçbir kuşku duymuyorum. 26 yıl sonra geldiğimiz bu ligde yapacağımız daha çok şey var. Umarız 2012 yılıyla beraber Orduspor'umuz çıkışa geçer.

23 Aralık 2011

Zayıf Halka Ünyespor ?


Şu şampiyonluktan sonra ki yaşadıklara sürece bakarsak pekte "sen yanlışsın arkadaş" diyemediler, bunu söyleyen futbolseverlere. Zira kötü sonuçlar mı dersin, lig öncesi yaşanan maddi sıkıntılar mı dersin, başkansız kalma mı dersin, futbolcuların şehri terketmeleri mi dersin? Aldıkları sonuçlardan daha çok hep böyle haberlerle gündeme geldi ilçemiz takımı Ünyespor. Beyaz Grubu'n yanında, daha çok dişine göre takımların bulunduğu Kırmızı Grup'ta bu tür sorunlarla boğuştu aylar boyunca. Her hafta, rakipleri tarafından " Ünye'yi de yenemezsek" yorumlarına maruz kalarak. Ki dışarıdan bakında o kadar da kötü olmayan bir kadroya sahiplerken.

Saha dışında yaşanan bu olaylar olmasa, Ünyespor'un bu elindeki kadro bulunduğu ligde üst sıraları zorlayabilirdi. 2. Lig standartlarında ideal bir kadroları mevcut zira. İsimsel olarak bakarsak olaya, kalelerinde Şenol Karagöl var. Bir 2. Lig takımı için çok kötü bir seçim midir Şenol? Muzaffer Taşkın, Emrullah Kokoç, Rıdvan Koçak, Aytaç Uçar gibi isimleride takımımızdan bilmiyor değiliz hani. Mikail Üzümcü, Seydihan Başlantı, Kemal Dulda gibi isimlerde tanıdık gelmiştir kulaklarınıza değil mi?

Yazının en başında bahsettik hani, saha dışında yaşanan sorunlardan. Bu sorunlar eşliğinde ilk 4 hafta galibiyet göremeden, ilk galibiyetini 5. haftada Adana Demirspor'dan alan ve lig boyunca 2 galibiyetinin yanında şu zamana kadar tüm resmi maçlarda 11 maçtır yenilmeyen bir takım olmayı başardılar. Son 2 haftada Eyüp deplasmanında kazanılan 3 puan ile, Ünye'de 90. dakikada yedikleri golle lig 2. si Kızılcahamam'a karşı kaybettikleri 2 puan ile 3. Lig'den bu sene çıkan bir takım adına pekte kötü olmayan bir performans içindeler.

Ben ise olayın daha bir güzel kısmındayım. Ünyespor'un Türkiye Kupası macerası diyelim buna. Orada büyük bir başarı ortada olduğu kesin.2. Lig takımı görünümünde, iki Bank Asya 1. Lig takımını elemek kolay iş değil. Orduspor'umuz bu tür süprizlerle çok karşı karşıya kalmıştı bundan önce ki senelerde, olumsuz yönden. İlk turda Sakaryaspor ile eşleşmişti Ünyespor. Sakaryaspor'un kendi ligindeki kötü gidişi ortadaydı ama karşısında ki takımda kendi liginde zor günler geçiriyordu, düşme potasındaydı. Aradaki lig farkıda göz önüne alınınca Sakaryaspor'un bir şekilde maçı kazanacağı düşünülüyordu. Ünye halkı için Türkiye Kupası tatlı bir heyecan olarak kalır, bundan 3 sene önce Lig Tv'den izledikleri Sakaryaspor'u Ünye'de izlemenin mutluluğuyla fazla zorlayamazlar düşüncesi maçın 88. dakikasında Aykut'un golüyle son bulmuştu.

Ünyespor turu geçmişti. Kendi sahasının avantajını da iyi kullanmıştı Sakaryaspor karşısında. Kupanın 2. Tur kuraları çekildiğinde ise Ünyespor'u daha zor bir maç bekliyordu. Bu hafta içinde oynanan maçta rakip İzmir deplasmanında Karşıyaka'ydı. Rakibin 100. yılında, ligde yaşanan hayal kırıklığı ile birlikte kupaya daha çok önem vereceğini düşündük. Ki Karşıyakalılar'da maç öncesi Ünyespor'un çok vasat bir takım olduğu yanılgısına varmışlardı. Maç sonunun onlar adına hayal kırıklığı olabileceği pek akıllarına gelmemişti belkide. Aradaki lig farkı bu maçta daha da çok belliyordu kendini. Karşıyaka hem kendi sahasında olmanın avantajı, hemde bir üst ligde olmanın artısıyla maçı Ünye yeralanına yıkıyor golüde buluyordu. Ünyespor gol atmayı pek sevmeyen bir takım. Golü yedikten sonra belki bir kontrayla maçı uzatmalara götürebileceklerdi, tabi fark dahada açılmazsa. Ki açılmadı da. Açılmamasının yanında yedikleri gole 10 dakika sonra hemen Muzaffer ile karşılık verip maçın sonlarına doğru Rıdvan ile öne geçtiler. Hiç beklenmedik bir galibiyet ilede turu geçen taraf oldular, kendi adlarına bir tarihi yazarak.

Bu tür efsanevi galibiyetleri Türkiye Kupası'nda görmek çok mümkün oluyor. En yakın Ordu'da Araklıspor'a 3-0'a kaybettiğimiz maçı hatırlıyorum. Arsinspor'a da kaybettiğimiz bir maç mevcut yakın zamanda. Ünyespor dışında süprizlere imza atan takımlar yok muydu bu turda? Vardı tabi. Gaziosmanpaşaspor, Giresunpspor'u 2:0 ile geçti. Bugsaşspor'un Tavşanlı deplasmanunda ki 2.0'lık galibiyeti, Eyüpspor'un 2:1'lık Bucaspor galibiyeti, Adana Demirspor'un Erciyesspor galibiyeti ve Konya Şekerspor'un 5:1'lik Konyaspor galibiyeti bu tür süprizlere örnekti. Şanlıurfaspor'u bu kategoriye almadım, çünkü Denizlispor galibiyetleri ellerinde ki kadroyla pek şaşırtıcı bir durum değildi.

İlk Yarı Biterken... | Trabzonspor 4 - 1 Orduspor

Haftalardır oynanan kötü futbola ve kötü gidişata rağmen dün akşam takımdan yine de umutluyduk aslında. 6 haftadır kaybeden bir takımdan da reaksiyon beklemek hakkımızdı sanırım. Takımı kamçılayacağını düşündüğümüz diğer unsurlarda vardı tabi. Hector Cuper'in kurmaylarının tribünde olacak olmasının takıma olumlu yansıyacağını düşündük, yorumladık. Fakat bizim düşüncelerimizin tam tersi bir takım vardı dün akşam sahada...

İlk 15 dakika biraz direnç gösterdik ama sonrasında oyundan düştük. Yenilen ilk golden sonra ise oyundan tamamen koptuk. Sonraki dakikalarda ise 6 haftadır kaybetmemize rağmen ligin ilk yarısında izlediğimiz en kötü Orduspor vardı sahada. Ne yaptığını bilmeyen, ruhsuz, bitsede gitsek havasında bir futbolcu topluluğu... Oynanan futbol hakkında çok fazla derine inmeye, dün akşamki maçı analiz etmeye lüzum görmüyorum. Çünkü sahada Orduspor yoktu. Trabzonspor oynamak istediği gibi oynadı ve maçı 4-1 kazandı. Belki biraz daha ciddiye alsalardı 4 golden çok daha fazlasını yiyebilirdik.

Sonuç olarak futbolcuların 20. dakikasından sonra bitsede gitsek havasına girdiği maç bitti ve 4-1 mağlup olduk. 26 yıl sonra çok iyi bir başlangıç yaptığımız ligin son 7 haftası bizim adımıza kabus gibi geçti. Devre arası çok kısa. Yaralarımızı sarmaya yeter mi bilmiyorum ama Cuper ve yapılacak olan takviyeleri bekliyoruz artık. İlk yarının genel bir değerlendirmesini yapacağız daha sonra.

22 Aralık 2011

Türkiye'de Olsaydı ?


Görüntüler Ajax - AZ Alkmar maçından. Maçın 37. dakikasında bir Ajax taraftarı kale arkasından sahaya atlıyor ve Alkmar kalecisi Esteban'a saldırmaya yelteniyor. Estaban tehlikeyi hissedince usta bir manevrayla uçan tekmeden kurtuluyor ve kendisine saldıran taraftara sağlam iki tekme karşılık veriyor. Arkadan yetişen kişi yerdeki taraftara kendini siper etmeseydi Esteban birkaç tekme daha sallayıp taraftarı sahaya atladığına pişman edebilirdi...

Olay sonrasında hakem kaleci Esteban'a kırmızı kart gösteriyor. Bu durum üzerine Alkmar takımı itiraz ediyor ama asıl tepki Alkmar teknik direktörü Gert Jan Verbeek'den geliyor. Takımını sahadan çekiyor ve AZ Alkmar 37. dakikada sahadan ayrılıyor, maç tehir ediliyor.

Sahi, bu olay Türkiye'de olsaydı. 2, 3. ligde mesela ? Bence o kale arkasının yarısı sahaya atlar rakip takımı kovalardı sanırım. Gerçi Esteban'ın yaptığını yanlış bulmuyorum ama etki tepki olarak büyük ihtimalle tribün galeyana gelirdi.

21 Aralık 2011

17. Hafta Trabzonspor vs Orduspor | Analiz

22.12.2011
18:00

Şike iddiaları, ligin geç başlaması derken ilk yarının son maçında yarın Trabzonspor ile karşılaşıyoruz. Rüya gibi başladığımız ligde rüyamız çok fazla sürmedi ve son 9 haftadır kötü bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte hocanın istifa etmesi, takımın 2 haftadır hocasız kalması, teknik direktör gündemi, ilk yarının son haftası olması, takımda belirgin bir şekilde güven sorununun boy göstermeye başlaması zaten olumsuz olan seyrimize tuz biber ekti. Geride 16 hafta kalırken bu 16 haftaya bir çok şey sığdırdık. 9 haftalık başarılı bir süreç, sonrasında tepe aşağı giden bir durum, hoca değişikliği, teknik direktör gündemi vs.

İçinde bulunduğumuz şartlar ile Trabzonspor'un şartları birbirine benzer sayılır. Rakibimiz 3 haftadır mağlup oluyor ve 6 haftadır maç kazanamıyor. Şampiyonluk parolasıyla lige başlayan bir takım için ilk yarıyı çok da iyi geçirdikleri söylenemez. Şampiyonlar Ligi'ndeki başarılı performansın ardından Uefa'da yollarına devam edecek olmaları, Şenol Güneş'in kredisinin sonsuz olması gibi sebeplerden dolayı herhangi bir çatlak ses yükselmese de en kötü gidişatın herkes farkında. Onlar da bu durumun bilincinde sahaya çıkacaklar ve kötü gidişata dur demek isteyecekler. O yüzden bizim adımıza oldukça zorlu bir mücadele olacağını söylemeye gerek yok sanırım.

Trbazonspor'da Colman ve Aykut kart cezası sebebiyle forma giyemeyecek. Giray ise sakatlığından dolayı kadroda yer almıyor. Bizde ise Numan ve Fatih Tekke haricinde Dalmat'ın sakatlığı mevcut ve maçta yer alamayacak. Ayrıca Banahane de ailevi sebeplerden dolayı kadroda yer almayacak. Maçın istatistiki bilgilerine gelecek olursak yarın Trabzonspor ile 32. defa karşı karşıya geleceğiz. Geride kalan 31 maçın sadece 5'inde galip gelebilmişiz. 10 maç berabere biterken 16 maç ise Trabzonspor'un üstünlüğü ile sonuçlanmış. Trabzonspor ile en son 2010 sezonu Türkiye Kupası grup maçlarında karşı karşıya gelmiştik ve Trabzon'da 2-1 mağlup olmuştuk. Oldukça kötü bir hava ve zeminde oynanan karşılaşmada iyi bir futbol sergilemiştik ama tecrübesizlik ve şanssızlık faktörleri bir araya gelince maçtan puan çıkaramamıştık. Ayrıca bu sezonun sezon açılışını Ordu'da Trabzonspor ile yapmıştık ve 2-1 mağlup olmuştuk.

Sebahattin Hoca'nın yarın nasıl bir kadroyla çıkacağını merak ediyoruz aslında ama yarın hiç de risk almaya gerek yok bence. Dalmat'ın yokluğundan dolayı kaleyi tekrardan Fornezzi'ye teslim etmeliyiz. Benim tahmini, daha doğrusu mantık çerçevesinde oluşturduğun ilk 11 şöyle ;


Eldeki malzemeden çıkarılabilecek en iyi ve en mantıklı kombinasyon bu şekilde gibi. Eksiklere rağmen kötü veya yetersiz bir kadro olduğunu söyleyemeyiz. Abdurrahman'ın ligin başlarındaki halinden daha iyi olduğu kesin. O yüzden açıkta onu oynatabilir hoca. Bir ihtimal Emre'nin önüne Murat Kalkan'ı koyup Ribeiro'yu sağ kanatta oynatabilir. Bu kurgu da gayet mantıklı aslında. Geri dörtlü, ön libero ve Stancu Culio ikilisi stabil isimler. İdeal kadroya nazaran sadece kanatlarda farklı isimler yer alacak. Şimdiye kadar kanatlarımızı da çok fazla kullanmadığımıza göre yarın oynayamayacak isimleri çok fazla arayacağımızı düşünmüyorum. Ribeiro Galatasaray maçında bal yapmayan arı gibiydi ama yinede hareketli ve istekliydi. Yarın futbolcularımızı iteleyecek diğer bir unsur ise Hector Cuper'in yardımcılarının tribünde yer alacak olması. Deyim yerindeyse kimsenin yeri garanti değil. Takımdan gidecekler de olacak ama herşeye hoca geldikte sonra karar verilecek. Futbolcularımız da bunun bilincinde olduğuna göre yarın ekstra bir motivasyonla sahaya çıkacaklarını söylemek yanlış olmaz.

Edit: Sedat'ta sakatlığı sebebiyle Trabzon kafilesinde yer almıyor. Bu yüzden üstteki kadroda değişikliğe gidelim. Kalede Fornezzi oynayacaksa Garcia'yı stopere, Abdurrahman'ı sağ beke, sağ açığa ise Müslüm'ü koyarak bir kaydırma yapabilir hoca. Fakat kalede yine Fevzi'yi oynatırsa Sedat'ın yerine Nickenig forma giyer.


Her ne kadar gidişatımız pek iç açıcı olmasa da yarın sahadan 3 puan veya en kötü 1 puan ile sahadan ayrılmayı başarırsak ilk yarıyı 18-20 puan sınırında tamamlayacağız. Kötü gidişata rağmen alttaki takımlarla aramızda 5 paunlık bir fark olması avantajımız. Yarın ben takımın Trabzon'dan puan ile döneceğine inanıyorum. 7 haftalık mağlubiyet zincirini yarın Trabzon'da kırmamız gerekiyor. Haydi bakalım...

Türkcell Blog Ödülleri'nde Finaldeyiz

Divane Aşık Gibi 2008 yılından beri düzenlenen Blog Ödülleri'ne bu yıl ilk defa katıldı ve sizlerin oylarıyla finale kaldı. 57 blog arasından ilk 10'a kalmamızı sağlayan okurlarımıza, desteklerini esirgemeyen dostlarımıza teşekkür ederiz.

Blog Ödülleri'nin son aşaması 5 Ocak günü gerçekleşecek. Halkın seçtiği 10 bloğa jüri oy verecek ve ilk 3 belli olacak. 57 blog arasından ilk 10'a girmeyi başaran bloğumuzun jüri'den de olumlu puan alacağına inanıyoruz.

Desteklerini esirgemeyen takipçilerimize tekrardan teşekkür ederiz.

19 Aralık 2011

Kısır Döngünün Dışında Bir İsim | Hector Cuper


Bahsetmiş olduğum kısır döngü yıllardır Süper Ligde yer alan takımların ilk hoca ihtiyacında akla gelen bilindik isimleri takımlarının başına geçirmesi. Bu isimleri tek tek saymaya gerek yok. Çalıştığı takımlarda 1 sezonun üzerinde çalıştığı çok nadir görülmüş, çalıştırdıkları takımları kümede tutmalarının başarı olarak adlandırıldığı bir ortamda bütün bunlara rağmen hala çalışabilecek takım bulabilen hocalardan bahsediyorum. Yerli bir hoca konusunda ısrar etseydik ya bu isimler arasından bize göre en iyisini takıma kazandırmaya çalışacaktık yada Manisaspor'un yaptığı gibi kendi Kemal Özdeş'imizi yaratacaktık. Fakat yönetimimiz bu kısır göngü içerisinde yer almak istemedi...

Metin Diyadin'in istifasının ardından ilk zikredilen isimlerden biriydi Hector Cuper. Yerli mi olsun yabancı mı olsun, hangisi daha faydalı olur onu tartışırken Nedim Türkmen tercihinin yabancıdan yana olduğunu defalarca dile getirmişti. Nitekim yapılan görüşmeler neticesinde Hector Cuper ile anlaşma sağlandı. Kendisi ligin 2. yarısında ekibiyle beraber takımın başında olacak.

Her tercihde olduğu gibi bu tercihinde bizim açımızdan bir çok olumlu ve olumsuz tarafları var. Hector Cuper'in kariyerini masaya yatırdığımız zaman bizim adımıza çok iyi bir transfer iken diğer unsurları da ortaya koyunca dengeler hesaplar karışıyor. 90'lı yılların sonunda 2000'li yılların başında Mallorca ve Valencia ile yaptıkları ile futbol tarihinde tanındı Hector Cuper. Yedek kulübesine sığamayacak kadar heyecanlı olması, kulübede sigara içmesi, takımına oynattığı futbol ve finallerin adamı olması. Finallerin adamı olarak anılmasını sağlayan şey ise finalleri kazanması değil kaybetmesi... O yüzden başarıları hep eksik kaldı. 2 kez bir takıma şampiyonlar ligi finali oynatmak hiç kolay değil ama o başarıyı bir kupayla taçlandıramadığın zaman tarihde bir anlamı olmuyor. Claudio Lopez, Mendieta, Angulo, Kily Gonzales'li Valencia'yı hatırlıyorum. Hector Cuper'in yarattığı takım 2000'li yıllarda çok fazla adından söz ettirdi. Valencia'daki başarısı onu İnter'e kadar taşıdı ama 2000'li yıllardan sonra kariyeri yavaş yavaş düşüşe geçti. Ama hiçbir zaman futboldan çok fazla uzak kalmadı. Düşüşe geçen kariyerine rağmen Avrupa'nın kalbur üstü takımlarında görev yaptı. Real Betis, Parma, Aris, Racing Santander gibi takımlarda görev aldı. Bu sezona La Liga takımlarından Racing Santander'in başında başladı ama takımı 13 maçta 1 galibiyet 6 beraberlik 6 mağlubiyet gibi bir istatistik ortaya çıkınca yollar ayrıldı.

Hector Cuper'in oynattığı futbolun felfesi biraz alışılmışın dışında. İtalyanların ''catenaccio'' bizim ise Vatan Millet Sakarya, Çanakkale geçilmez anlayışı diye tabir ettiğimiz usule uygun oynatır takımlarını. Disiplinli ve sert bir hocadır. Türkiye'de Beşiktaş ve Galatasaray'ı şampiyon yapan Lucescu'yu örnek verebiliriz tarzına. Hatta Lucescu'dan biraz daha kapalı futbol oynattığını söylersek abartmış olmayız. Anadolu takımlarının genel anlamda hücum futbolu yerine savunma güvenliğini ön plana alarak ani çıkışlarla ve dengeli oynayarak hedeflerine ulaştığını düşünürsek bizim adımıza çok da dezavantaj olmayacak bu durum. Nasıl bir takım yaratacak bilmiyorum ama kimse sağlı sollu ve şuursuzca saldıran bir takım beklemesin. Büyük ihtimal yine az gol atan ve az gol yiyen bir takım olacağız.

Daha önceki yazımızda yerli ve yabancı açısından avantajlardan ve dezavantajlardan bahsetmiştik. Yerli olmasının daha olumlu olabileceğini söylemiştik ama yerli hoca konusundaki kıtlıkdan da bahsetmiştik. Ya her takımın yaptığı gibi Rasim Kara, Yılmaz Vural, Hikmet Karaman, Giray Bulak gibi isimlere yönelecektik yada yabancı hocadan yana tercih kullanacaktık. Yönetim birçok takımın yıllardır parçası olduğu bu kısır döngünün bir parçası olmak istemedi. Bu isimlerle çalışan takımların bir arpa boyu yol katemediklerini görünce hak vermiyorda değilim yönetime.

Cuper'in çarşamba veya perşembe günü İstanbul'da imza atıp Trabzonspor maçını tribünden izlemesi bekleniyor. Umarız kariyerine yakışır bir performans sergiler Orduspor'umuzda. Hayırlı olsun.

18 Aralık 2011

Bir Acayip Kupon


Öncelikle belirtelim, amacımız DAG okurlarını imrendirmek veya gövde gösterisi yapmak değil. Tamam belki, tarafıma ait bu kupon bir gövde gösterisinden çok daha fazlası, bunu da kabul ediyorum. :) Ancak bu yazının amacı, belli bir sistem sayesinde, bu tarz bir kuponun tutturulmasının aslında çok da zor olmadığı düşüncesini sizlerle paylaşmak.. Barcelona ve Real Madrid gibi liglerini sürklase eden takımların özellikle iç sahada olmak üzere, bol gollü galibiyetler aldığını biliyoruz. Örneğin, İngiltere'de Manchester City, Almanya'da Bayern Münih, bahsedeceğim sisteme uygun gözüken takımlardan başlıcaları.. Bu takımların maçlarında genellikle "skor oyunu" oynanabiliyor.

Gelelim sisteme.. Barcelona evinde oynadığı 9 maçın 5'inde rakiplerine 5 ve üstü gol attı. Real Madrid de evinde 6-2 ve 7-1 gibi galibiyetlere imza attı. Münih'in 7-0,5-0'larına, City'nin 5-1,1-6'larına tanık olduk. Dün oynanan Sevilla -Real Madrid maçı için, Madrid'in en az 5 gole ulaşarak maçı kazanacağı varsayımına inanarak kuponumuzu şekillendiriyoruz. Yatıracağımız toplam miktar 60 TL olsun.

0-5+ oran:18.00 20TL = 360TL
1-5+ oran:17.00 20TL = 340TL
2-5+ oran:50.00 10TL = 500TL
3-5+ oran:150.00 5TL = 750TL
4-5+ oran:250.00 5TL = 1250TL

gibi dağılım da muhtemel kazanç yukarıdaki gibi şekilleniyor. Size koltuğa kurulup 5 golü beklemek kalıyor. Bu miktarı hislerinize göre dağıtmak, azaltmak veya çoğaltmak tabii ki sizin insiyatifinizde.. Top yuvarlak da demeden geçmeyelim ki , kimsenin çoluğunun çocuğunun rızkının sebebi biz olmayalım :) Son olarak bu akşam 18:10 da başlayacak, Manchester City- Arsenal maçının bol gollü olacağı üzerine sistemimizi işletebilirsiniz. Zira 5-2,5-3 gibi skorlar bizi karşılayabilir.

Haydi rastgele!

17 Aralık 2011

Biraz Hüzün Biraz Keder | Orduspor 0:2 Galatasaray


Bir 90 dakika daha oynandı ve bitti. Ve bizler yine yeni yeniden yenilen taraf olduk, bundan önceki 5 hafta boyunca olduğu gibi.

Zaten takımın bu maçı düşünecek kafası yoktu hafta içi. Galatasaray maçından daha çok, "kim gelecek?" sorusu vardı kafalarda. A2 takımı hocasının takımı ne kadar motive ettiği ortada. Seçimleride ortada. Eleştirmem ki, eleştiremem. Neyi eleştireyim? Oda öylesine çıkmış maça zaten, bir amacı yok.

İyi oynadık, hakem hataları gibi bahaneler üretmeye gerek yok. Dün o takım o maçı kazanamaycaktı, şartlar ne olursa olsun. Biz 1 atsak onlar 2 atacak gibiydiler. Rahatlardaı, baskı yoktu üzerlerinde. Baskı yapacak bir taraftar yoktu. Sahteydi çoğu kesmi, helal olsun. Senelerdir beraber omuz omuza Orduspor'u izlediğin arkadaşların, karşı taraftaydı. Belki de "Ordu kümeye" diyenler içerisindeydi.

Fornezzi yoktu kalede. Net birşey duymadım ama sakatlığı yok sanırım, olay hocanın yabancı kontenjanı. Saçmalığın daniskası. Fornezzi'nin son haftalardaki düşüşünü görüyoruz amenna ama Fornezzi'nin en kötü hali, Fevzi'nin en iyi haliydi zaten. Bundan 2 yıl önce Antalyasporlu bir arkadaşla konuşurken nasıl bıraktınız Fevzi'yi demiştim, çok iyi bir kaleci olduğunu kastederek. Kendisi bana, Süper Lig kalecsini olmadığını söylemişti, katılmamıştım. Haklıydı da zamanla anladık. Direnen, pozisyonlar bulmaya çalışan, basan, pres yapan. En azından birşeyler yapmaya çalışan bir takım, öyle bir hatayla ancak öyle sabote edilebilirdi. Zaten gol atmaya mecalimiz olmayan bizler, golü yedikten sonra bırak yenmeyi, puan bile alamayacağımızı az biraz biliyorduk.

Rakip doludizgin gidiyordu. Bilmem kaç maçtır deplasmanda gol yemiyor, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi rakibi olacak takımların her birine 3 gol atarak çıkıyordu karşımıza. Kolay pozisyon vermiyorlar, boş buluncada atıyorlardı. Yukarıda bahsettim ya, tempolu başladık. Galatasaray bizi daha çok kendi yer alanında karşılamayı tercih etti. Ama biz beceriksizdik onlar değildi. Tek başına Culio'nun yaratıcılığıyla birşeyler olsun istedik, e olmadı haliyle. Bir kontraylada golü yedik, Fevzi'nin ikramıyla.

Riberio ilk 11 başladı bu maça, merak ediyorduk kendinisi zaten. Hiçbir artık özelliği olmayan bir isim görünümündeydi. Çabuk mu yargılıyoruz bilemedim. Golü bulan Galatasaray bunun moraliyle hemen farkı açmak istedi ama özellikle golden sonraki pozisyonda Kazım'ın poziyonunda çok ah etmiştir Galatasaray taraftarı. Sonraki dakikalarda bir pozisyonda verilmeyen bir golümüz mevcut. Tartışılır. Topun çıkmadığı kesinde, kaleci Muslera düdük çaldığı için topa müdahale etti, etmedi falan filan. Ruhunu kaybetmiş takımımız 2. yarıda bir gol daha yedi ve sahadan 2:0 yenik ayrıldı. Galatasaray 2 haftada Karadeniz'den 6 puanla İstanbul'a dönerken, bize kalan yine hüzün oldu.

16 Aralık 2011

Tarih Neden Tekerrür Etmesin ?

Lig tarihinde Galatasaray'ı Ordu'dan 3-0'lık skorla eli boş gönderen ve Türkiye Kupasında da rakibini çeyrek finalde eleyen Orduspor, çeyrek asır sonra sarı kırmızılı ekiple ligde ilk kez karşı karşıya geliyor.

Spor Toto Süper Ligde son 5 hafta rakiplerine mağlup olan Orduspor, 19 Eylül Stadyumunda oynanacak Galatasaray mücadelesi ile bu kötü gidişe son vermek istiyor. Hafta içinde teknik direktör Metin Diyadin'in görevden ayrılması ile sonuçlanan mağlubiyet serisine, kendi seyircisi önünde son vermek isteyen Morbeyaz'lı ekip, bu zorlu karşılaşmanın hazırlıklarını tamamlayarak kampa girdi.

Ligde 19.Karşılaşma

Spor Toto Süper Ligin 16.hafta açılış mücadelesinde bu akşam saat 20:00'da sahasında Galatasaray'ı konuk edecek Orduspor'da Fatih Tekke ve İrfan Başaran sakat oldukları için kadroda yer almayacak. 44 yıllık tarihinde daha önce toplam 9 sezon Süper Ligde mücadele eden Orduspor, Galatasaray ile bugüne kadar 18'i Ligde, 5'i Türkiye Kupasında olmak üzere toplam 23 kez karşı karşıya geldi. İşte çeyrek asır sonra ligde Galatasaray ile karşılaşacak olan Orduspor'un rakibi ile yaptığı resmi karşılaşmaların detayları;

İlk Resmi Maç 1972'de Oynandı

İlk olarak 1 Kasım 1972 tarihinde İstanbul'da oynanan Türkiye Kupası 1.Tur karşılaşmasında Galatasaray ile karşılaşan Orduspor, bu maçta rakibine 5-1 mağlup olurken, Ordu'da oynanan rövanş mücadelesinde de 2-1'lik skorla sahadan mağlup ayrılan taraf oldu.

Spor Toto Süper Ligde ise ilk olarak 1975-1976 sezonunun 3.haftasında karşı karşıya gelen Orduspor ve Galatasaray'ın, Ordu'da ki mücadelesi 1-1 beraberlikle sona ermişti. 21 Eylül 1975'de oynanan bu ilk karşılaşmada Orduspor'un Galatasaray'a karşı ilk golünü 8.dakikada Salih Aydoğan atarken, Galatasaray'ın golünü ise 72.dakikada Şevki Şenlen kaydetmişti.
Orduspor'dan 3-0'lık Galibiyet

Spor Toto Süper Ligde uzun bir süre Galatasaray'a karşı galibiyet elde edemeyen Orduspor, ilk galibiyetini ise 1 Nisan 1984 tarihinde 3-0'lık skorla elde etmişti. 1983-1984 sezonunun 26.haftasında oynanan mücadelede Orduspor'un gollerini 49.dakikada Güven Türközer, 59.dakikada Bedri Taner ve 63.dakikada Yücel Uyar kaydetmişti.

Bugüne kadar Spor Toto Süper Ligde Galatasaray ile 18.kez karşılaşan Orduspor, rakibi karşısında sadece bir galibiyet elde ederken, 8 karşılaşma Galatasaray'ın üstünlüğü ile sona erdi. Ordu'da oynanan 9 karşılaşmada ise Orduspor rakibine sadece 2 kez mağlup olmuş, 6 maçta ise sahadan beraberlikle ayrılan taraf oldu. Ordu'da oynanan karşılaşmalarda rakip ağları 6 kez havalandırma başarısı gösteren Morbeyaz'lı ekip, kalesinde ise sadece 5 gol gördü.

Galatasaray'ı Eleyen Orduspor Yarı Finale Yükseldi

1976-1977 sezonunda Türkiye Kupasında mücadele eden Orduspor, Bursaspor'u 1-1 ve 3-0, Vefa'yı 3-2 ve 3-1'lik skorlarla eleyerek çeyrek finalde Galatasaray ile eşleşmişti. 9 Mart 1977 tarihinde İstanbul'da İnönü Stadyumunda oynanan ilk karşılaşmada Orduspor kendi kalesine attığı golle 1-0 mağlup duruma düşmesine rağmen, 40.dakikada Cihan'ın attığı golle sahadan 1-1'lik beraberlikle ayrılmayı başarır.

30 Mart 1977'de Ordu'da oynanan rövanş karşılaşmasında herkes Galatasaray'ı favori gösterirken, Orduspor 10 kişi kalan Galatasaray ile golsüz berabere kalır ve rakibini çeyrek finalde eleyerek tarihinde 2.kez Türkiye Kupası yarı finaline katılma hakkını elde eder.
En Son 10 Ocak 2010'da Karşılaştılar

Spor Toto Süper Ligde en son 16 Mart 1986'da Galatasaray ile karşılaşan Orduspor, bu karşılaşmada rakibine deplasmanda 3-2 mağlup olurken, iki rakip son olarak yıllar sonra Türkiye Kupası mücadelesinde 2 yıl önce tekrar karşı karşıya geldi. Türkiye Kupası grup maçında 10 Ocak 2010 tarihinde sahasında Galatasaray ile karşılaşan Orduspor, 4.dakikada Erol Yükseker'in kırmızı kart görmesi ile 10 kişi kaldığı karşılaşmada sahadan 3-0 mağlup ayrılan taraf oldu.

Biri ''Why Always Me'' mi dedi ? | Mario Balotelli

İster istemez yetenekleriyle ters orantılı bir zekasının olduğunu düşünüyor insan. İngiltere'de adının geçmediği gün yok. İlginç gol sevinçleri, çılgınlıkları, çıkardığı kavgalar, çoğu maçta formayı giymeye çalışırken ortaya çıkardığı komik görüntüler, yedek kulübesinde I-Pad ile oynaması aklıma ilk gelen çılgınlıkları. Biraz derine insem ve videolarla desteklesem buralar şenlenir o derece.

Mario ''neden hep ben'' dedi ama yine duramamış yerinde. Önceki gün antrenmanda Micah Richards ile tekme tokat kavga etmişler. Ne diyelim, ilgiyle takip ediyoruz : )

İNANIN!


17 Nisan 2011.. İnancımızı kuşandık, düştük Kütahya yollarına.. Cebimizde mektuplarımız... Tavşanlı-Kütahya arasında yıkık dökük eski bir saha.. Hafif yağmur çiseliyor... Takım da yıkık dökük, dört maçtır kazanamıyoruz... Bir şehrin umutları erimekte günbegün... Takım kaldır dıkafasını, baktı uzun uzun Mor-Beyaz beze... O takım gözünü süper ligde açana dek,,kaybetmedi..! Vakit, daha da yürekten inanmanın vakti... Vakit, morunun cesaretini, beyazının asaletini kuşanıp, mabede koşma vakti!

İNANIN!

15 Aralık 2011

2. Lig'in İbrahimoviç'i | Ahmet Güven

2002-2003 sezonunda Samsunspor'un altyapısında iken Paf takımda ilk yarıda bir dakika bile şans bulamazken, ligin ikinci yarısında forma giydiği ilk karşılaşmada Trabzonspor'a karşı 3 golüde ilk kez forma giyen Ahmet Güven atmıştı. Samsunspor paf takımında 2004-2005 sezonunda attığı 19 gol onun Maltepespor'a transfer olmasını sağlıyordu ve 2. lig kariyerinin startını veriyordu. 2. ligdeki ilk takımında 1,5 sezon forma giymesine rağmen beklentilere yanıt veremedi ve Etimesgut Şekerspor'a transfer oldu Ahmet Güven. 2. devre forma giydiği Şekerspor'da Sergen Yalçın kanatlarının altında 13 maçta 10 gol atarken Karagümrükspor'u 5-2 mağlup ettikleri maçta 4 gol atarak deyim yerindeyse yıldızlaşıyordu... Ve Ahmet'in Maltepespor ile başlayıp Şekerspor'da devam eden 2. lig kariyeri bu sezondan yükselerek devam ediyordu...

Ahmet şuanda 2. ligde Bank Asya mücadelesi veren Şanlıurfaspor'da forma giyiyor. Şanlıurfaspor zirveyi yakından takip ediyor ve Bank Asya lig için favori gösterilen takımların başında geliyor. Kemal Kılıç'ın başında olduğu Şanlıurfaspor Ahmet Güven'in yanı sıra 2. lige göre birçok kalburüstü futbolcuyu kadrosunda bulunduruyor. Koray Avcı, Abdullah Çetin, Yiğitcan Erdoğan bu isimlerden sadece birkaçı...

Ahmet'in 2. ligdeki istatistikleri onu geçtiğimiz sezon başında Orduspor'a taşıdı. Geçtiğimiz sezon 18 maçta forma giydi ama sadece 2 gol atabildi. 2. Ligde onu Ahmet Güven yapan performansının yanına dahi yaklaşamaması ve Bank Asya'da dahi düzenli forma giyememesinden dolayı Süper Lig yapılanması içerisinde düşünülmedi ve Ahmet ile yollar ayrıldı. Bank Asya'dak ilk sezonunda etkisiz olmasına rağmen Bank Asya'da kariyerine devam etmeliydi bence Ahmet. Fakat o kendine göre kolay olanı ve alışkın olduğu yeri seçti. 2. ligi. Ve bir sezonluk araya rağmen gediklisi olduğu ligdeki istatistikleri aynı seyirde devam ediyor. Liderlik mücadelesi veren Şanlıurfaspor'un en golcü futbolcusu durumunda ve bu sezon 7 golü var.

1985 doğumlu olmasına rağmen 2. ligde 136 maçta forma giyip 74 gol atmak hiçde kolay bir şey değil aslında. Ahmet Güven'in fizik yapısı, son vuruşlardaki etkisi ile birlikte 2. lig gibi futbolun teknikten öte fizik gücüyle oynandığı bir ligde bu istatistiklere ulaşmasına rağmen hala 2. Ligde forma giyiyor olması gerçekten şaşkınlık verici. Kariyerinde forma giydiği 226 maçta 110 gol atan bir futbolcunun kendisine daha sağlam hedefler koymaması gerçekten ayrı bir konu.

Ahmet Güven eminim ki bu sezon gollerine devam edecek. Geçtiğimiz sezon Bank Asya'da başarısız olmasına rağmen ben onun çok daha iyi bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. 2. Ligde yapması gerekeni fazlasıydı yaptı. Bu sezondan sonra kendisine çok daha farklı bir yol haritası çizmeli. Çünkü hiçbirşey için geç değil... 26 yaşında ve üst düzey futbol oynayabileceği en az 6-7 sene var önünde.

Gustavo İçin...


Portekiz Milli Takımı futbolcusu Corlos Martins'in 3 yaşındaki oğlu Gustavo'nun hastalığından önceki yazılarımızda bahsetmiştik. İlik kanseri olan Gustavo için takımımız bir kampanya başlatmıştı. Bu kampanya dahilinde futbolcularımız, teknik ekip, başkanımız uygun iliğin bulunabilmesi kan bağışında bulundu.

Kampanya Hakkında Bilgi İçin TIK

Divane Aşık Gibi'de konuyla ilgili yayınlanan yazılar;
VAMOS AJUDAR O GUSTAVO
Carlos Martins'in Oğlu İçin Kan Bağışı

Kampanya hala devam etmekte. Carlos Martins'in 3 yaşındaki oğlu Minik Gustavo'ya ışık olmak istiyorsanız MedicalPark hastanelerinde kan bağışında bulunabilirsiniz.

16. Hafta Orduspor vs Galatasaray | Analiz

16 Aralık, 20:00
19 Eylül Stadyumu
Halis Özkahya

Yarın akşam Galatasaray ile 19 Eylül ile karşı karşıya geliyoruz. Galatasaray büyük adımlarda koşa koşa yoluna devam ederken bizim durumumuz muallak. Herşeye rağmen futbolcularımızdan bir reaksiyon bekliyoruz. İyi oynadıkları zaman neler yapabileceklerini bildiğimiz için bu kaos anında onlardan ekstra bir performans bekliyoruz.

Galatasaray ile en son 2 sezon önce Ordu'da Türkiye Kupası maçında karşı karşıya gelmiştik ve sahadan 3-0 mağlup ayrılmıştık. 2 yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen geldiğimiz nokta hakkaten şaşkınlı verici. Galatasaray maçı öncesi ligin son sıralarında yer alıyorduk ve belkide Bank Asya'da ilk defa küme düşermiyiz düşüncelerini taşıyorduk. Takım kötüydü, hoca berbattı. Ahmet Akçan yönetimindeki takımımız gol atınca maç kazanmış kadar seviniyorduk neredeyse. Bu şartlarda çıktık Galatasaray karşısına. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Erol Yükseker'in 4. dakikada kırmızı kart görerek oyundan atılması maçın sonucunun ilk 5 dakikada netleşmesini sağladı diyebiliriz. Günay Şakar, Yunus Söylemez, Fatih Şen gibi isimlerle çıktığımız maçın kadrosunda şuan hala kadromuzda bulunan Emre Özkan, Müslüm, İrfan Başaran da yer alıyordu. İçinde bulunulan koşulların da etkisiyle Galatasaray kendini çok kasmadan 19 Eylül'den 3-0'lık galibiyetle ayrılmasını bildi.


Ligden uzak kaldığımız 26 yıllık süreçte Galatasaray ile sadece 1 defa Türkiye Kupasında karşılaştığımızı düşünürsek istatistikler de çok eskilere ait. Galatasaray ile 26. defa karşı karşıya geleceğiz yarın. Geride kalan karşılaşmalara baktığımızda bizim adımıza pek de iç açıcı bir tablo olduğu söylenemez. 25 maçın 13'ünü Galatasaray kazanırken 11 maç berabere bitmiş. Galatasaray'a karşı tek galibiyetimizi 1983-84 sezonunda Ordu'da 3-0 kazanarak elde etmişiz. O sezonun geneline baktığımız zaman zaten Ordu'da Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ı da mağlup etmişiz ve sezonu 30 puanla 13. sırada bitirmişiz ama küme düşme hattının sadece 1 puan üzerinde ligi tamamlamışız. Yani bu 3 takımdan Ordu'da alınan puanlar bir nevi ligde kalmamızı sağlamış. İçerde alınan galibiyetler olmasa bir sezon daha erken veda ediyormuşuz lige.

İstatistikler bir tarafa şuan içinde bulunulan durumu analiz etmekte fayda var. Bir taraf yükselişteyken diğer taraf çöküşte. Rakibimiz son 4 maçta 9 gol atıp kalesinde yalnızca 2 gol görürken 12 puan topladı. Biz ise 8 haftadır kazanamıyoruz ve 5 haftadır mağlup oluyoruz. Son 4 maçta yediğimiz gol sayısı 8, attığımız gol sayısı ise 4. Tüm bunlara ek olarak bu kötü gidişatın da getirdiği süreç ile birlikte Metin Diyadin ile yollarımızı ayırdık. Takımı maça Sebahattin Akbayrak ve Turgut hoca hazırlıyor. Metin Hoca son haftalarda ileri uç hariç takımın her yerinde rotasyon yaptı diyebiliriz. Galatasaray maçına nasıl bir 11 ile çıkacağımızı kestirmek güç şimdiden ama sahaya kim çıkarsa çıksın geçtiğimiz haftalardan farklı bir motivasyon ile sahaya çıkacağımızı düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz durum ne kadar kötü olsa da, rakip ne kadar iyi gitse de potansiyelimizin farkındayız. Kendini unutan, potansiyelinin çok gerisinde oynayan bir takım var ama bu tarz maçlarda takımın maça motive olmasını sağlamak çok daha kolaydır. O yüzden diğer maçlara oranlara çok daha derli toplu olacağımızı düşünüyorum.

Takımımızda Galatasaray patentli 4 futbolcu var. Fevzi, İrfan Başaran, Stancu ve Culio. Bu futbolculardan Stancu ve Culio büyük ihtimalle ilk 11'de başlayacak. İrfan ise maçın gidişatına göre forma şansı bulabilir. Culio son haftalarda bireysel olarak ekstra işler yapsa da tam anlamıyla bizim istediğimiz futbolu oynayamıyor. Stancu ise ligin başında çok iyi olmasına rağmen takımın duraklama sürecine girmesiyle o da takıma ayak uydurdu. Son haftalarda her ne kadar kötü oynasa da bu maça ayrı bir motivasyonla çıkacağını düşünüyorum. Hücumda Culio ve Stancu ikilisinin performansı bizim adımıza maçın kaderini belirleyebilir. Galatasaray cephesinde ise bize tanıdık olan Emre Çolak var. Emre herhangi bir kategoride Orduspor forması giymiş değil ama onu forma numarasından tanıyoruz. Gençlerbirliği maçında sonrada oyuna girip iyi bir performans sergilemiş ve sonrasında oynanılan Fenerbahçe ve Trabzon maçlarında ilk 11'de sahaya çıkmıştı. Büyük ihtimal yarın da ilk 11'de sahaya çıkacak. Onun için değişik bir karşılaşma olacağı kesin.


Sonuç olarak her ne kadar zor br durum içinde olsak da takımımızda, tribünlerden ekstra bir reaksiyon ve performans bekliyoruz. Son 8 haftadır alınan sonuçlar bu takımın potansiyeli ile ters orantıda. Herşey inanmak ile başlar. Biz takımımıza inanıyoruz. Umarız yarın akşam kötü gidişata son veririz.

14 Aralık 2011

Haftanın Ardından #15

  • Gaziantepspor: 0 Eskisehirspor :1
Ligin bana gore en kaliteli 3-4 kadrosundan biri olan Antep`in cokusu suruyor. Tolunay Kafkas sonrasi gorevi devir alan Abdullah hoca da istenen duzeyde soruna care bulmus degil. Her ne kadar Turkiye Ligine Muhammet Demir`i kazandirmis olsa da. (Burada bir parantez acarsak, artik 17-18-19 yasindaki genclerimizin de aslanlar gibi oynayabilecegini gormemiz lazim. Genc bir oyuncunun forma almasi icin 24-25`li yaslari devirmesine gerek yok, Avrupa`da Guney Amerika`da 16-17 yasindaki oyunculara korkmadan gorev verilirken, ulkemizde tecrubeli oyunculardan yana tercihte bulunan hoca sayisi cok fazla.) Bu yuzden yenilgi yuzu gorsede Tolunay hoca gibi, Fuat Capa gibi, Abdullah hoca gibi gencligi destekleyen her hocaya tesekkuru borcluyuz.

Maca gelirsek ekonomik olarak zorluk ceken iki takimin mucadelesinde, son haftalardaki ciddi cikisini surduren Eskissehirspor 3 puana ulasan taraf oldu. Sene basinda da dedigim gibi, Skibbe`ye firsat ve zaman verilirse basari saglayacagi cok acikti ve klup icerisindeki basina pek sizdirilmayan sikintilara ragmen Eskisehirspor 3 puani almaya devam etti. Eskisehirspor`da oturmus duzen, sakatliktan cikan Volkan`in yuksek performansla sahalara donmesi ve Camara`nin artik ilk 11`de yerini garanti altina almasi onemli noktalar. Yine sene basinda gonderilmesi bile dusunulen Serdar`in gercek bir 10 numara gibi, genc Alper`in ise yeteneginin ustune koya koya takimina katki saglamasi cok cok onemli. Ve tekrar tekrar soylemekte fayda var Dede buyuk topcu. Eger devre arasinda gitmezse boyle bir ismi bu ligde izlemek bile gurur verici. Antep tarafindan bakarsak Popov`un kirmizi kartina kadar iyi goruntu cizse de, ustlerinden atmalari gereken o olu topragi atamiyorlar. Ozellikla Dany - Emre ikilisinde ciddi sikinti var. Ben ozellikle, Abdullah hocanin ikinci yari denedigi Cenk-Muhammet ikilisini beraber oynatmasi taraftariyim. Turk futbolunun gelecekteki iki onemli isminin beraber oynarsa cok verimli oynayacagini dusunuyorum.

Sonu olarak, uzerinde israr edilen Skibbe ile beraber, takim icerisindeki denge bozulmadigi surece Eskisehirspor bu sene gercekten guzel seyler yapabilir. Kadrolari ve vizyonlari buna musait. Fakat ayni seyi Antep icin soylemek kolay degil. Ligdeki kotu durumun yani sira, ekonomik kriz bu guclu kadroya kesinlikle darbe vuracaktir Olcan, Sosa, Murat Ceylan gibi bazi isimleri ellerinden cikarmak zorunda kalabilirler. Ligden kolay kolay dusmeyecekleri cok acik 15 haftanin ardindan cok da rahat bir sezonun onlari bekledigi soylenemez.

  • Antalyaspor :1 Ankaragucu: 0
Yasli kadrosuyla lige guzel giris yapan Antalyaspor, rotasyonsuz ve dinamik olmayan kadrosunun sikintilarini son haftalarda cekiyordu. Buna ragmen ligin artik resmi olarak en zayif takimi Ankaragucu karsisinda cok baskindilar. Zaten Ziya Dogan`la sacmaliklar silsilesine devam eden Ankaragucu, Serdar`in sayili ataklari disinda Antalya kalesine gelemedi bile. Bir hafta icerisinde Ozgur Cek, Ugur Ucar ve Tisdell gibi kaliteli oyuncularini kaybeden Ankaragucu, simdiden Bank Asya icin erken rezervasyonunu yaptirdi gibi. Koca bir cinari bu hale getiren Cemal Aydin - Melih Gokcek ikilisi bir taraflarina kina yakarlar artik.

Antalya`ya gelirsek, tecrubeli bir takimla seneye cok iyi basladilar ama beklenen oldu ve bu yasli isimlerin tempolari dusmeye basladi. Ali Tandogan, Necati, Ugur, Mehmet Eren, Deniz, Ali Turan gibi isimlerin ligin basindaki gibi oynayamadi cok acik. Iste burada Mehmet Ozdilek`in o vurucu darbeyi yapip nasil o formayi Emrah`a Musa Nizam`a verdiyse bu kadroya veya en azindan rotasyona iki uc genci sokmasiyla duzelecektir. ki bu yolda calismalar oldugunu da duyuyoruz.Ayrica Antalya`da bu ligin gorunmeyen degeri Tita`ya dikkat cekmek istiyorum. Bu kadar kolay adam gecen ve yaratici oynayan baska bir isim yok ligimizde, takim sistematiginden ayri kalmasi ve boyunun ve fiziginin yetersizligi olmasa bu ligin sayili isimlerinden olacagi cok acik. Bir sona baglarsak, Antalya bu onemli galibiyetle assagidan kopmaya Play-Off`a yaklasmaya calisiyor fakat sene sonunda hedefsiz play-off`la dusme-potasi arasinda bitiricegini dusunmekteyim. Ankaragucune bakarsak zaten artik fazla soze gerek yok. Bu takima bir mucize gerekli ve o mucize mevcut baskan kesinlikle degil. Zaten Ziya Dogan`i hala o koltukta oturtan kimse benim kesimde yeterli degildir..

  • Besiktas: 1 Istanbul B.B.: 1
Garip takim Besiktas tam dokuldu derken herseye ortak olup, super oldu derken bir kesilmeye ugruyor. Ozellikle Quaresma`nin son haftalardaki cikisinin bundaki etkisi cok buyuk. Her ne kadar Carvalhal ciddi sekilde elestirilse de 2 cephede de basarisiz denemicek sekilde takimini yonetiyor. Ama Besiktas`in en buyuk sorunu artik sadece Quaresma ve Simao`nun ayaklarina bakar hale gelmesi oldu. Fernandes, Ernst, Necip gibi 3 cevheri ellerinde bulundurmalarina ragmen resmen bu uc ismin hucum yeteneklerini korelttiler. Quaresma ve Simao`nun yoklugunda bos gecen macta bala bir gol bulmalarina ragmen, sol kanadi mac boyu yipratan Doka`nin ustun cabalariyla baslayan atakta beraberlik golunu yemis bulundular. Baskan`in da dedigi gibi bu senenin kadrosunu gecen seneden kurmus olmalari cok onemli ve bu onlara uzun donemde katki saglayacaktir fakat Tayfur hocanin cikmasindan sonra durumlar nasi olacak orasi ayri bir muamma...

Isin Ibb kismina bakarsak bu beraberlik Arif Hoca icin cok onemliydi. Her ne kadar IBB yonetiminin nasil Abdullah Hoca`nin arkasinda senelerce kaldigi gibi Arif Hoca`nin da kalmasini isteyecegini bilmeme ragmen antrenorlerin cok cabuk harcandigi bu ligde onun da hemen harcanmasini istemedim. Abdullah Hoca`yla kolay maclardan yuksek puanlar cikaran IBB, ARif Hoca`yla zorlu maclara basladi ki umarim bu onun eksi hanesine yansimaz. Sene basinda sanik olarak kaybettigi takimin en onemli iki eksigi de dikkate almakta yarar var. Takimin son haftalardaki yildizi benim taa ilk haftadan bahsettigim Doka. Bu macta dokturen Doka, Abdullah Avci`nin yillardir tutturamadigi yabanci transferi konusuna bir cevap sanirsam...

  • Mersin I.Y : 1 Samsun : 0
Mac olarak cok bisey vaad etmese de bizim icin cok onemli bir macti. Her ne kadar gozumuz, kalbimiz play-off ve yuksek noktalar olsa da, Super Lig`e yeni cikmis bir takim olarak ayaklarimiz yre biraz daha saglam basmali. Bu yuzden bu tarz direk rakiplerimizin her maci cok onemli.

Mersin orta karar haline, Samsunspor ise bosuna Super Lig`e cikmiscasina tavirlarina devam ediyor. Tam bir toplama olan iki takimin mucadelesinde, yedigi kebaplardan sisip Antep`ten zorla yollanan Beto`nun golu atmasi da guzel olmus. Pek begendigim bir futbolcu degil ama yedek oyuncu dedigin senede sana 2 mac kazandirmali ve Beto bunu cok guzel uygulamis. Samsunspor halinde bakarsak ise takimin kadro derinligi olmasina ragmen ilk 11 kalitesinin cok yetersiz olacagini goreceksiniz. Bu sebeple, basarisiz sonuclar israrla devam ediyor. Devre arasinda rotasyona degil, ilk 11`e transfer gelmezse bizden daha cok sikinti cekecekleri acik. Samsunspor ve Turk futbolu adina tek olumlu olay, kalecilikten uzak Ahmet Sahin yerine Ertugrul gibi bir ismi bu piyasaya hazirlamalari...

  • Trabzonspor : 0 Galatasaray : 3
Haftanin derbisinde yine gulen taraf Galatasaray oldu. Her ne kadar bunda Trabzon`un hafta ici Sampiyonlar Ligi mucadelesinin etkisi de olsa, Galatasaray`daki cikis gozle gorulur sekilde artti. Takimin birbirini daha iyi tanimasi, Terim faktoru ve sonunda donulen 4-4-2 taktigiyle guzel futbol ortaya koymaya devam etti. Sene basinda Riera disinda yabanci transferini 10 numara yapan Galatasaray ozellikle Elmander`in gun gectikce artan ve imrendirecek performansiyla iyi isler yapmaya devam ediyor. Zaten geldigi ilk gunden beri iddaa ettigim, dogru kanat isimleriyle, Elmander-Baros ikilisine karsi cikabilecek savunma tanimiyorum. Her ne kadar Baros formuyla ciddi derecede beni ve tahminimce teknik heyeti de hayal kirikligina ugratsa da, Elmander`le duzenli forma bulmaya devam ederse mukemmel bir ikili olabilir. Veya buraya yapilacak bir yerli (Mevlut, Necati, Sercan !!) transferle istenen 11`e ulasabilirler.

Trabzon`a bakarsak yurtdisinda kendisinden ciddi derecede soz ettirip, Inter`in komik maglubiyetiyle Sampiyonlar Ligi`ne veda edip, Uefa`da devam etmesi gururumuzu oksadi. Fakat ayni basariyi lige yansitamamalari onlari cok zorluyorlar. Her ne kadar Play-Off olsa da, zirveden gun ve gun uzaklasmalari cok can sikici. Ligin baslangiciyla herkesi buyuleyen Burak Yilmaz kendisini takimin ustunde gormeye ve bencil oynamaya devam ediyor. Golculere son paslari atacak Adrian, Volkan, Alanzinho gibi isimlerin yetersiz kalmasi ciddi sikinti. Ayrica futbola cok farkli duygularla baglanan Trabzonspor taraftari yine takimina zarar vermeye devam ediyor. Bir hafta once Avrupa`da giptayla bakilan Trabzon`a,bu kadar agir elestiri sahaya atilanlar da neyin nesi. O sahaya atilan her tas, Senol Gunes gibi bir hocaya, Tolga Zengin gibi bir kaptana buyuk saygiziliktir. Ki zaten Tolga`ya denk gelen tasla manevi zararin yani sira fiziki zararlar da vermeye basladilar. Bu ara sikca dile getirildigi gibi bu takim ve Senol Gunes, Trabzonspor taraftarina fazla belki de...

  • Sivasspor : 2 Manisaspor: 2
Sene basinda dusmesine kesin gozuyle baktigim fakat iyi isler basaran Sivasspor ve ligin bu seneki suprizi Manisaspor`un macinda puanlar paylasildi. Sivasspor`un benim de cok begendigim Murat Akca`yi kazanmasi cok onemliydi. Sene sonunda bu kadro onlari tutmayi becerir mi bilmiyorum ama bence ligin en kotu forveti Enaraomu`yla cok da ileriye gidemeyecekleri acik gibi... Takimin yaratici ismi Grosicki artik buyuk takimlarla anilmaya baslandi. Onun gidisi durumunda ise, Sivasspor`un cok daha buyuk sikinti cekecegini dusunmekteyim.

Manisa`ya bakarsak, gecen hafta maglup olmama serisini bitrmesi sonrasinda alinacak bir puan cok onemliydi. Bunu da basarmis olmalari onlar icin yeterli. Ligin ilk yarisini beklenin de ustunde bir puanla bitirecekleri cok acik. 5 hafta yatip arada bir cosan Isaac`in bu haftayi 2 golle (biri kafa) gecmesi cok guzel. Mac basinda guzel goruntulerle Sivasspor taraftarinca alkislanan Murat Erdogan Super Lig`in degeri bilinmeyen oyuncularindan oldugunu yinelemek istiyorum. Bir FM efsanesi, Volkan Babacan kadar yeteneksiz bir kaleci gormedim.Manisa yatsin kalksin kaptan Ilker`i dua etsin.Ilker`in farki gercekten fazlasiyla ortaya cikti.

  • Kayserispor :2 Karabukspor: 0
Aradigini bir turlu bulamayan Kayserispor`la Bulent Hoca`yla degisim yasamak isteyen macta kazanan taraf Gurcu Shota`nin takimi oldu. Kayserispor bu takimi ve Shota`yi korumaya devam ederse uzun vadede basarili olurlar. Fakat istikrar cok onemli. Eldeki genclerin potansiyelleri cok yuksek. Bunlarin yani sira kendine guvenen takimda geri donus yapmaya baslayan Gokhan Unal ve bencil ama buyuk yetenek Amrabaat`la cikislarina devam etmeleri lazim. Fakat savunmadaki aksaklik ciddi derecede rahatsiz edici. Karabukspor`da Bulent Hoca`nin isi zor. Devre arasinda onemli bir takviye gelmezse zorlanacagi cok acik. Fakat Cernat cok buyuk topcu.

  • Bursaspor: 0 Fenerbahce: 2
Haftanin son macinda, Fenerbahce deplasman fobisini kirdi ve 1 sene oncesinin sampiyonu, bu sene ise cidden zor gunler geciren Bursaspor`u deplasmanda yendi. Galatasaray derbisi sonrasi geriye cekilme yasayan Fenerbahce, Niang sonrasi forvetsizlik ve Lugano sonrasi stopersizlik sikintisini yasamaya devam ediyor. Lugano`nun yerine monte edilmesi gereken Serdar`i Turk futbolu adina kazandirmak bize cok olumlu yansiyacak olsa da, Bienvenue Fenerbahce`nin en ileri bolgesini doldurmasi zor gozukuyor. Takimin hucum olarak sag bek Gokhan Gonul ve istatistik canavari Alex`e bagli kalmasi cok sikintili. Son haftalarda Stoch bu ikiliye ciddi derecede dahil oluyor. Ustune koya koya gitmesine ragmen neden surekli forma alip uzerinde israr edilmedigini anlayamiyorum. Hali saha topcusu Ozer`in bu kadar forma buldugunu dusunursek Stoch`un hakki yeniyor diyebiliriz. Fenerbahce`nin giden oyuncularin yani sira Topuz`u da ozledigi cok acik. Buna ragmen atilan ilk gol gercekten cok basariliydi.

Bursaspor`a bakarsak havanin kaybedildigi cok acik. Ben bunda en buyuk eksikligi altyapi oyuncularini bir sekilde gitmesi ya da gonderilmesinde buluyorum. Bursaspor`a o basariyi getiren altyapidan cikan isimlerin yani sira, verimli ve hirsli yabancilarindaydi. Simdi baktigimizda genis kadroya ragmen o hirsi ve sahiplenmeyi takimda goremiyoruz. Buna ragmen bu isin altindan kalkacak isim de Ertugrul Saglam. Fakat Bursa`da homurdanmalar da basladi bu arada . Bursa`yi 5. sampiyon yaparak efsane olmus, herkesin adamligina giptayla baktigi, ligin kaliteli hocalarindan Ertugral Saglam`a bile bunlar yapiliyorsa, diger hocalarimiza Allah sabir versin. Yonetimin simdiden takim ici gonderilecek isimler ve alinacak isimlerle bir hazirliga girdigi duyumlarini aldik. Pozitif bakarsak, Bursaspor bu kotu gidisattan cikacak ve yine yukarilari zorlayacaktir. Fakat Ertugrul Hoca`ya destegin tam olarak devam etmesi sartiyla...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...